Kendimle konuşuyorum. Kendimle mi konuşuyorum, onunla mı konuşuyorum? O Kim? Ben miyim? Ben olan beni gözlemleyen bu öteki ben kim? Gerçek ben kimim? Bu dünyada işim ne? Bütün bu yaşamın anlamı ne? Nereden geldim, nereye gidiyorum? Kendim olarak mı yaşıyorum yoksa bana ezberletilmiş, programlandığım bir hayatı mı yaşıyorum? Kendimi tanımak için uzun bir yoldayım.
30 Mart 2010 Salı
Saklı Tarihin İzinde - Etap 2, Meksika - Guatemala
Energy in Motion - Adamus in Turkey
29 Mart 2010 Pazartesi
Aile Dizimi - Ertesi
26 Mart 2010 Cuma
Aile Dizimi
- Terapi süresince orada bulunmayan aile/sistem fertlerinin veya soyut sistem unsurlarının, bir grubun üyeleri tarafından (idareten -münferit danışmanlık hizmetinde-, hayal ederek ya da figürler vasıtasıyla), temsil edildiği (metodik) düzey. Diğer bir deyişle; dizim.
- Dizimlerde resmedilen sosyal ilişkilerin ve bunların temelinde yatan kuralların (sosyolojik) düzeyi.
- Bu düzenlerin içselleştirilmesi, kayması, ihmal ya da ihlal edilmesinden kaynaklanan ızdırabı ve içsel düzen ile dışarıdaki düzenin karşılıklı etkileşiminin (psikolojik) düzeyi. Buna bir dizim esnasında, sosyal düzenlerin ve bununla bağlantılı olan hislerin, canlı olarak yaşanması da dahildir.
- İçsel ve/veya dış düzenin tekrar eski haline gelmesinin; içsel ve/veya dış kaynaklı bir problemin/dengesizliğin çözüme kavuşmasının ya da dar veya geniş anlamda iyileşmesinin terapotik düzeyi.
Klasik Aile Dizimi Yöntemi Nedir?
Bert Hellinger tarafından geliştirilen Aile Dizimleri metodu, sorunu ele alınan bireyin güncel ya da köken ailesinin veya ait olduğu sistemin "temsili" olarak dizilmesine (görüntülenmesine) dayalı bir grup çalışmasıdır. Bireyin probleminin çözümüne yönelik olarak, bazı aile üyeleri "temsilciler" tarafından yansıtılır. Dizim çalışmaları sırasında seçilen temsilcilerin, temsil ettikleri kişinin ailesinin çekim alanına (kolektif bellek) girip benzer patalojik davranışlar sergiledikleri gözlemlenmektedir.
Tüm dünyada yankı uyandıran bu yaklaşım, içinde bulunduğumuz sistemdeki en derin dinamiklere erişebileceğimiz bir süreçtir. Bu dinamiklere eğilmenin ardındaki amaç, hastalıklar, depresyon, endişe, korku, mutsuzluk, bağımlılıklar ve yalnızlık gibi yıkıcı yaşam unsurlarında kişileri tuzağa düşürmüş olan, gizli kalmış sadakatleri ve bilinçaltındaki kimlikleri daha iyi anlamak ve açığa çıkarmaktır.
Bu yönteme göre, nesiller öncesinde aile üyelerinin yaşadığı "ağır travmalar", bir anlamda kader olarak bizlere atalarımızdan miras kalmaktadır. Aile içinde zamanında çözülememiş her blokaj, bir sonraki kuşak tarafından bilinçsizce üstlenilmektedir. Kuşaklar arasında yaşanan kör bir sevgiye dayalı bu bilinçdışı aktarım, kişinin hayatının çeşitli alanlarında kilitlenmeler yaşamasına sebep olmaktadır. Bu kilitlenmelerin sebebi, geçmişte aile büyüklerinden birinin başına gelen kürtaj, intihar, aile dışına itilme, evlatlık verilme, cinayet, sevdiğine kavuşamama, sevdiği kişiye yapılan büyük bir haksızlık vs. olabilir. Kişinin şu anda yaşadığı depresyonunun nedeni, 50 yıl önce yapılmış bir kürtaja, bebek yaşta ölüp unutulan ve adı hiç anılmayan bir dayıya dayanabilir... Ya da partner ilişkilerindeki çözümsüzlüklerin nedeni, hiç tanınmayan bir aile büyüğünün yaşadığı veya yaşattığı ilişkisel- duygusal bir travma olabilir.
Kolektif vicdan; kör bir güdüyle aileden hiçbir üyenin dışlanmasına, haksızlığa uğramasına, acı, mağduriyet yaşmasına müsaade etmez. Dolayısıyla geçmiş yaşanmış ve bitmiş olsa da, geçmişin travmatik etkileri, kişinin (kendi bilincinde olmasa da) şu anda yaşadıklarında belirleyici rol oynamaktadır.
Geçmişte yaşanan tüm bu travmalar "morfojenetik bir alanda kaydedilip", ailenin sahip olduğu kolektif vicdan gereği bilinçdışı bir şekilde yeni nesiller tarafından üstlenilerek ağır bedelleri çok uzun yıllar sonra bile ödenebilmektedir. Ünlü İngiliz biyolog Rupert Sheldrake tarafından geliştirilen morfojenetik alan teorisine göre, kalıtım yalnızca genler yoluyla değil, morfik alanlar yoluyla da aktarılır. Bu alanlar, söz konusu türün kolektif belleğini oluşturur. Alan, türün her bir bireyi ile zenginleşirken her birey de bu kolektif belleğe "bağlanır". Morfojenetik alan teorisi, dizim çalışması sırasında temsilcilerin "temsili algılamaları" ile aile belleğine erişimi deneylemelerine bir açıklama getirebilir.
23 Mart 2010 Salı
Spiritüel Master'ınızı Görmek İçin Kendi İçsel Aynanıza Bakın!..
20 Mart 2010 Cumartesi
Dünya Saatini 27 Mart 20:30'a kurdu!
20 Mart Ekinoksu için Meditasyon
Gaia'nın Yükseliş Izgaralarına Bağlanmak
Omurganız dik olarak oturun ve derin nefesler alıp verin. Kendinizi bedeninizde hissedin, tam burada, tam şimdi. Zihninizi, bedeninizi ve duygularınızı sakinleştirin.
Sizi koruması için Işığı ve Yüksek Benliğinizi çağırın. ‘Şimdi Kendime Işığı Çağırıyorum’ diyebilirsiniz. Işık üzerine meditasyon yapın.
Işığın içinde iken, kalbinizden galaksimizin kalbindeki Büyük Merkezi Güneşe bağlanın. Kalbinizden, aşağıya Dünya Anamızın kalbine bağlanın. Büyük Merkezi Güneşe ve Dünya Ana’nın kalbine 12 çakranız ile bağlanın ve bu yüksek ışıltılı enerjiyi kalbinize demirleyin.
Şimdi Yüksek Benliğinizin sizinle birleşmesini isteyin. Yüksek Benliğinizi bir Işık varlık olarak görün ve kendinizin bu yüksek veçhenizin bedeninizin hücrelerine yüklenmesine izin verin. Yüksek Benliğiniz ile birsiniz – sevgi ve Işık ile dolusunuz.
Başınızın içinde parlak altın bir ışık imgeleyerek üçüncü gözünüzü uyandırın. Bu ışığı kalp merkeziniz ile birleştirin. Kalbiniz ve üçüncü gözünüz arasındaki bu bağlantı vasıtasıyla Yüksek Benliğiniz ve Işık bedeniniz ile bağlantınızı kuvvetlendirirsiniz.
Şimdi, Dünya’nın yüzeyinin 1 –
Izgara vasıtasıyla insanlara ve Gaia’nın kendisine bilgi ve enerji gönderebiliriz. Bu matrikse, bu ızgaraya sevgi, enerji gönderin. Kalbinizden ızgaraya sevgi akıtın, bu sevginin altın ağı ışıklandırdığını hissedin, bu altın ağ tam şimdi Dünya’daki tüm insanları BİRLİĞİN coşkulu deneyiminde birbirlerine bağlıyor.
Şimdi altın ızgaradan sevginizi Gaia’nın kalbine, derinlerine gönderin. Sevginizin ve minnettarlığınızın onun bedenine aktığını hissedin ve bu sevginin çoğalarak bedeninize geri döndüğünü hissedin.
Şimdi, sevginizi elektromanyetik ızgaradan Dünya’nın
Gaia’nın bedeninin derinlerindeki kristal yataklarından gökkuşağı enerji alanları ortaya çıkıyor. Gaia’nın bedeninden gelen gökkuşağı enerji alanları bu sevgi ve Işık matriksini birlikte yaratıyor.
Şu anda Yüksek Benliklerimize bağlıyız. Solar pleksus çakralarımız vasıtasıyla Gaia’nın yeni elektromanyetik ızgarasına bağlıyız ve kalplerimiz vasıtasıyla Dünyanın
Namaste.
Kaynak: Norma Milanovich & Solara An Ra
(Çeviri: Saffet Güler - kosulsuz-sevgi'den)
17 Mart 2010 Çarşamba
Bilincin Sırrı
Taş, kendini taş formunda var eden bir varlıktır, bu varlığın bilinci genişledikçe daha büyük bir varlık halini alir. Gezegen, kendini o formda var eden geniş bilinç varlığıdır. Evren bu şekilde tezahür eder. Bilinç genişledikçe, o varlık büyür. Dünyadaki tüm deney, bilinci genişletmek ile alakalıdır.
Dünya, kendi bilincini genişletmiş bir varlıktır. Dünyanın içinde tüm barındırdıkları, dünyanın altbilinçleridir. Sizin atomlarınız, hücreleriniz sizin alt bilinçlerinizdir ve siz de insan olarak, yüksek benliğinizin bir alt bilincisiniz. Yüksek benlik dünyada iken, insan bedenine bilinç genişledikçe iner. Siz; önce bireysel bilinçsinizdir, bilinciniz genişledikçe evrensel bilinç haline gelirsiniz. Sizin bilinciniz genişledikçe, alt bilinçleriniz de genişler böylece siz maddesel formdan, ışık forma genişlersiniz.
Dünya gezegeninin bir taştan ya da insandan hiçbir farkı yoktur sadece insan hücrelerini kapsarken, dünya içindeki tüm alt bilinçleri kapsayan genişlemiş bilinç varlığı haline gelmiştir. Bilinç ne kadar genişlerse alt bilinçleri ve sorumluluğu da o kadar genişlemektedir.
Sizin de insan olarak bilinciniz genişledikçe, siz de daha genişlemis bir varlık haline geçersiniz, ışık varlığı, belki de bir gezegen!!...
Sevgili varlığımın; dünyada kendi bilincini genişletmekten başka hiç bir amacı yoktur. Kendinden beslenmediğin sürece, sadece hapishanelerini değiştirebilirsin. Dünyada amaç tekamüldür aksi halde ölümler ve ayrılıklar var olmazdı. Tekamülde amaç hiç bir zaman ızdırap olmamıştır, olamaz.
Kendinden başka bir amacın olmamalı aksi halde sen beyninin oyunlarında kendini kaybedersin.
Kendinin tüm sorumluluğunu kendin almalısın aksi halde kendini hapishaneye kilitlemekten öteye gidemezsin.
Yaptığın hedeflediğin tüm eylem ve amaçlarda kendin için bilincin adına bir şey yoksa, sen var değilsin, kendini sevmekten korkmak, bu dünyada farkedilemeyen büyük bir korku hapishanesidir. Yaptığın eylem ya da amacların kendini sevmeyi içermeli aksi halde sen kendini alt bilincine kilitlersin, kimseden ve dış dünyadan sana gelecek hiç bir yardım yoktur, yardım sandıkların da, yardımlar da, çelme ve barikat sandıkların da, senin yalnızlık korkunu gizlemek için: kendine uydurduğun bir bahaneden başka bir şey değildir. Kendi tekamülünde sen varsın. Herşeyi yaratan sensin, dışsal yardım sandığın da illüzyondan ve kendi algıladığın acizliğini örtmekten başka bir şey değildir; sen sonsuz bir varlıkken ve herşeyi kozmik planda sen yaratıyorken, nasıl olur da sonsuz bir varlığın, illüzyonun desteklerine ihtiyacı olabilir?
Kendini çok küçümsemen, alt bilinçlerinde kısılıp kalmışlığın sebebidir.
Kendini farketmen dışında, ne sevgiye, ne yardıma, hiç bir şeye ihtiyacın yoktur, ihtiyaç duyduğun sadece sensin.
Unutma ki dış dünyadan beklediğin her şey, gecici olarak hayatına girecek ya da seni hayal kıriıklığına uğratacaktır. Öyle olmasa idi ayrılık ve ölüm varolmaz, deneyimlenmezdi.
Sebebi ise; evrenin sadece sana senin hiçbir şeye ihtiyacın olmadığı ve kendinden beslenmen gerektiğini anlatma çabasından başka birşey değildir.
Tüm beklentilerin kendini avutmak ve kendinden kaçmak için kurduğun hapishanelerden ibarettir. Ne sanıyorsun?
Bu dünyada yaşanan ikili aşk, öze olan aşkın yanında okyanusta damla kalır.
Bu dünyada kendine olan sevgi hissin, gerçek kendine sevginin yanında bir nokta kadardır.
Bu dünyada yaşadığın hayat, gercek hayatının yanında milyonda bir saniye kadar sadece.
Şimdi yaşadığın ve mutluluk sandığın anlık hisler, kendini sevdiğinde hissedeceğin sonsuz mutluluğun yanında çok yapaydır.
İnsanın en büyük hapishanesi, geleceğin güzellerini yaşamak yerine, eskinin çirkinleri ile oyalanma çabasıdır. Bu dünyadaki yaşamın her anında izlenen bir deneyimdir.
Kendini sevmekten korkan insan, dış dünyada başkalarına kaçıp sığınarak kendini labirentlere atar ve çıkış yolunu da bir türlü bulamaz çünkü çıkış yolu labirentte değildir, çıkış yolu insanin kendini oraya soktuğu yerdedir, çıkış yolu insanin kendisidir.
Kendini sevmekten korkan insan, kendini sevmeyi de başarabilir. Korku, sevginin de varolabileceğinin göstergesinden başka birşey değildir.
Ve hapishaneler sadece, özgürlüğünden orada olduğunun simgesidir.
İnsanın en büyük hapishanesi, geleceğin güzelliklerini yaşamak yerine, eskinin çirkinleri ile oyalanma çabasıdır.
Çıkış yolu sadece sensin.
enigmacrash 7 mart 2010 (Kryon Grubu'ndan)
Balıkçı Kral'ın Yarası
Aşağıdaki mesajlar "Kryon Grubu"na henüz düştü. Spiritüel konularla sürekli ilgilenenler iki kişiyi çok iyi biliyor; Süleyman Kaya ve Saffet Güler. Bu vesile ile her ikisine de sonsuz teşekkür etmek istedim. Bundan sonra kanal mesajlarına blogda daha fazla yer vermeyi düşünüyorum, daha fazla insana ulaşmasında küçük bir katkım olabilirse ne mutlu...
Kryon-David Brown Kanallığı ile
18.Şubat.2010 Durbanville, Cape Town
“Balıkçı Kral Yaralı”
Selamlar sevgililer, ben Manyetik Hizmetten Kryon,
Altıyüz yıl yaşadı, fakat güney Fransada bu enerji ve yeni inanç onikinci yüzyıla kadar sürdü. Orada İsanın gerçek torunları vardı, bu gerçek Hristiyanlıktı ve onların inancı, İsanın gerçek öğretisi içinde temellendirilmişti. Üçüncü yüzyılda, Britanyada Roma istilası vardı ve bu, Baltık Hristiyanlığını bozma teşebbüsüydü. Yavaş fakat emin bir şekilde bu Baltık Hristiyanlığı çözündürüldü ve yerine Roma Hristiyanlığı yerleştirildi. Bu, sevgi, bağlılık, özgürlük ve neşe üzerine temellendirilmiş kutsal bir topluluktu ve onlar birkaç yüz yıl daha yaşadı, ancak bu, Fransanın güneyinde, yarım milyon Cathara soykırım uygulaması yapılıncaya, Roma Katolik kilisesi Fransa kralı ile bir anlaşmaya varıncaya kadar az bir süre daha sürdü.
Bu öyküyü size anlatmamızın nedeni, batının bu Ruhsal sorunun içinde olmasındandır; iki bin yıl sonra bile hala gerçek İsa olan kendinizin bir görünüşü vardır ve sonrasında ise hala İsayı taklit etmeye gayret eden kendinizin bir başka görünüşü vardır. Gerçek İsa kazanmak zorundadır ve taklit edilen İsa uzağa gitmek zorundadır, o çözünmek zorundadır. Sizden neyi yapmanızı istediğimiz, içinizdeki gerçek Mesih bilincini bulmanız ve Ruhsal rehberlerinize, içinizdeki gerçek Mesih bilincini bulmaları için size rehberlik etmelerine izin vermenizdir. Kendinizin bu görünüşü oldukça kızgın, incinmiş ve yaralı olabilir. Kendinizin diğer bir tarafı, geçmişte böyle bir harabiyete neden olmuş eski Katolik Kilisesidir ve o sizin için, kendinizin bu iki görünüşünü gözlemlemektir. Bu ikisi birlikte yaşayamazlar, fakat onlar bir diğerini anlamak zorundadırlar. Bu, Catharlar ve Roma Katolikleri arasındaki çatışmanın üstesinden gelmek için, batı İnsanının yaptığı bir yolculuktur. İç benliğinizin bu iki görünüşünü oturup, gözlemlemek ve bu iki görünüş olmak zorundasınız.
Bu, küresel bir ölçekte yaralıyor, bu batı için bir bilinç kümesidir. Bu bir bütün olmanıza izin vermiyor. Sizden, içinizde akması için sorumluluk enerjilerine, Katolik bilincine ve gerçek Mesih bilincine ve sevgiye izin vermenizi istiyoruz. Orası, bu yaranın şifalanması olmak zorundadır ve siz, gerçek Kutsala, Kutsal Sevgiye bağlanmak zorundasınız. Batı Ruhu, şimdiki anda bu durum içindedir ve bu yara iyileşinceye, bütün safhalarda af etme oluncaya kadar da böyle kalacaktır. Af dilemeye izin verme içinde, bir taraftan diğer tarafa akması ve kendinizin bu iki görünüşünüze karşı gücenikliğinizi tutması ve kızgınlığınızı sebest bırakmak üzere geri dönmeye başlaması için, İzin verin af enerjisi Mesih bilincinizin her iki görünüşünün çevresinde aksın. Bu oda içindeki herkes, Catharlar ve Katolikler ya da Baltık Hristiyanları olarak, her iki yaşam süresine de sahip olmuşlardır. İbadetin bütün bu farklı görünüşlerini deneyimlediniz ve artık o gerçeğin içinde akma zamanıdır. Kendinizin bu farklı görünüşleri içinden enerjilerin akmasına izin verirken, küçük bir parça rahatsızlık hissedebilirsiniz. Tam şimdi, sevginin akması için izin verin, izin verin af dileme aksın.İzin verin o, her nerede gereksinim duyuluyorsa oraya gitsin. Af dileme, özür enerjisi sıklıkla bir çok kızgınlığı ve rahatsızlığı serbest bırakır ve çözünme içindeki bu safhada bir çok korku içeriği vardır. Siz, Dünyanın ve kendi Evreninizin üstadlarını kapsıyorsunuz ve bunlar denetim altına alınmış, bastırılmış, gemlenmiş ve eziyet altında tutulmuşlardır. İzin verin af enerjisi içinizden ve kendinizin farklı görünüşleri içinden aksın. Böylece negatif enerjileri serbest bırakacağınızı biliyorsunuz ve serbest bırakarak onu hissedin. Onun geldiğini duyumsayın; izin verin gelsin, bırakın gitsin…
Bu enerjileri serbest bırakırken, yeni bir Dünyaya, varoluşun ve bilincin yeni bir ifadesi içine adım atacaksınız. İçinden gelecek enerjiye, af enerjisine izin verin, ve kendinizin bütün görünüşlerine, onların birlikte yaşayabileceklerinden dolayı, umut içinde, bir başkasını affetmesi için izin verin. Bilinç kümelerini şifalandırdığınız için, her nerede gereksinim duyuluyorsa orada akması için af enerjisine izin verin, yeni bir Kutsal akışa, yeni bir bağlılığa, Kutsal olana bağlılığın daha yüksek bir düzeyine izin veriyorsunuz, ve bir yığın yarayı, batı İnsanı Ruhunun çevresini düzenleme içinde, bir yığın yarayı iyileştiriyorsunuz. Bu Dünyada gerçek sevgi var olabilir; huzur, sevgi, neşe ve hepsi için özgürlük. O, hepsi için güvenli bir Dünyadır, bütün İnsanlar bir bütün olabilir, bir olabilir. Herkes için yeteri kadar var, bütün İnsanlar bu Dünyada tekrar yürüdüğünde, tamamiyle farklı bir Dünya var olacak.
O, bu yarayla büyük bir acı çeken Batı içinde tam bunlar değildir, yanı sıra Doğu inançları da kendi sorunlarına sahiptir, bununla birlikte onların kendi bağlantısızlıkları ve fonksiyonsuzlukları da vardır. Bu nedenle, şimdi, Kutsal Kucaklama enerjisi aracılığı ile, bu kırılmış Hristiyanlık yüzünden ortaya çıkan travmayı şifalandırmak için izin verelim. O sizi, Kutsal olana tekrar bağlayacaktır. Kutsal Kucaklama enerjisi aracılığı ile izin verin, izin verin bu enerjiler sizin içinizden ve sizin Balıkçı Kral Yarası içinden aksın. Bu, yuvarlak masa çevresindeki şovalyeler ve Kral Arthur öyküsünün başladığı yerdir. Bu romantik ve telaşlandırıcı enerjilerin bedeninize ve Ruhunuza tekrar geri dönmesi için izin verin. Bu yara şifalanırken, saygı ve onur enerjilerini bedeninize geri getireceksiniz ve bu yeni enerjiler içinizden akmaya muktedir olacak. Ve karmaşa çözünmeye başlayacaktır.
Yaşadığınız bu Gezegen üzerinde bir gerçek, ya da bir milyon gerçek var olabilir, fakat sadece tek bir Kutsal vardır; ve kapsadığı bütün enerji bedeninize sevgiyi, bağlılığı ve özgürlüğü-Karanlığın yerine yerleşecek ışığı- getirir. Gelecek enerjiye, Kutsal Filtrenin bu enerjisine, kargaşanın içinden akması için izin verin.Kutsal Filtre, geçmişin bütün negatifliklerini süzecektir. O, onu ya değiştirecek ya da durduracaktır. O, geçmişe akan bütün iyi enerjileri durduracaktır.
Buraya, toprağa, Durbanville'deki bu döşemeye saf sevginin demirlenmesi için izin verin. İzin verin saf sevgi, kalbinizin içinden aksın, ona, Baltık Hristiyanları ve Katolikler, Cathar ve Katolik arasındaki yayımların çözünmesi için izin veriyorsunuz, tamamiyle çözünmüş olması için izin veriyorsunuz. Kutsal bağlantınıza daha dirençli ve güçlü olması için izin verin, ve gerçekten bağlanmış olmak ve en derinden sevilmek için kendinize izin verin. Hepiniz, kesinlikle, hiçbir neden olmaksızın seviliyorsunuz.
Bu gece, bu odada, Ruhun sizin için sahip olduğu sevgiyi duyumsayın ve bu sevgiyi hissedin. İzin verin, güzel, Kutsal olana bağlanarak sevgi kalbinize aksın. Işık olmak için kendinize izin verdiğinizde, bedeniniz ışıtacaktır ve bu ışık içinde siz, özgürlüğünüzü ve sevincinizi bulacaksınız. Yaşam için sevginizi bulacaksınız.
Sevgililer bu Kryonun imzasıdır, iyi olun, Tanrı sizi korusun ve kollasın, teşekkürler.
KRYON
Kryon Neden İsrail'le Yakından İlgileniyor?
Kryon'un İsrail ile olan yakın ilgisine geçmeden önce onu bilmeyen okuyuculara kısaca Kryon'un kim olduğunu anlatıp, bilenlere ise kısa bir hatırlatma yapalım…
Metafizikle ilgilenen birçok okurun yakından tanıdığı bir isimdir Kryon. Ve Kryon kendisinin bir başka boyuttan, bir başka frekanstan bilgi aktaran hiç bedenlenmemiş bir “Ruhsal” varlık, Dünya İnsanının değer yargılarına göre de bir “Melek”, yani bir haberci olduğunu söyler.1986 yıllarında Amerika Birleşik Devletlerinde yaşayan ve ekonomik durumu oldukça iyi, bir “Ses Mühendisi” olan Lee Carroll ile, onun muhalefetine, kendisinin bir Pozitif bilimci olduğu ve bu tür şeylere inanmadığı itirazlarına rağmen onu, içinden gelen bir ses olarak hiçbir şekilde bırakmayıp onunla ilişki kurar, kendisini ve amacını anlatır. Ne var ki Lee, kendisini bir Pozitif Bilimci olarak tanıyan çevresinden bu olayı, onu “Deli” veya “Şizofren” olarak niteleyecekleri korkusu ile saklar. Ancak bu saklama en fazla birkaç yıl sürer ve sonunda Lee dayanamayarak pes eder, konuyu metafizikle alakadar olan çok yakın arkadaşlarına açar ve beraber yapılan birkaç celseden sonra Kryonun onlara verdiği birçok çarpıcı, halen tartışılan ve özellikle bir kısmı ilerde gerçekleşecek Bilimsel Bilgiler çerçevesi içinde, kendisini “Kryon” diye isimlendiren bu Ruhsal varlığa inanır ve güvenirler. Sonucunda, Kryon'un isteği ve aynı zamanda Kapak renk ve dizaynına kadar biçimlendirdiği ilk kitabının yayınlanmasına karar verilir (Ki, daha sonradan yayınlanacak diğer bütün kitapları da onun istediği biçimde dizayn edilir ve tarihlenir) ve bu kitabın adı “Bitiş Zamanı” dır. Bu kitap kısa zamanda ABD'de en çok satanlar listesine girer ve Türkiye'de yayınlanan diğer sekiz kitapla birlikte dokuz seri olarak raflardaki yerini alır.
Kryon genel olarak bir “Sevgi” varlığı olduğunu belirtmesine rağmen asal görevinin, üzerinde yaşadığımız Gezegenin “Manyetikleri”ni, yakın bir gelecekte oluşacak olan kaçınılmaz bir Gezegensel değişimin uygun bir şekilde biçimlendirilebilmesi amacıyla düzenlemek olduğunu anlatır mesajlarında ve bununla ilgili birçok çarpıcı bilimsel veriler verir. Yanısıra insan varlığının doğası, yaşamı ve varolan her şeyle ilgisine dair çok önemli evrensel bilgileri aktarır. İnsan DNA'sının 12 iplikçikten oluştuğunu ilk söyleyen odur ve insan genomunun, yani genetik haritasının çok yakın bir gelecekte, ki bu gün % 98 oranında keşfedilmiştir ve bilim artık 12 DNA iplikçiğinden bahsetmektedir, tamamiyle ortaya çıkarılacağını önceden haber veren odur. Evrendeki yaratılış dengesinin sağlanabilmesi için, bilimin hala gizemi ile teoriler ürettiği, boyutsal bir geçit olduğu ileri sürülen “Kara Delik” kavramının yanında bir “Ak Delik” olarak tabir edilebilecek bir başka denge unsurunun olduğunu ve bununda bilimce çok uzak olmayacak bir süreç içinde keşfedileceğini söyleyen odur. Ayrıca, evrenin bugünkü bilimce hala iddia edildiği gibi hiç de öyle yıldızlar ve galaksiler arası boşluklarla dolu olmadığını, aksine bütün evreni kaplayan, dünya üzerinde mevcut hiçbir araç ve gereçle görüntülenip tanımlanamayacak olan adeta yapışkan sayılabilecek prizmatik bir hücresel manyetik sistem ile dolu olduğunu ve bu sistem üzerindeki en küçük bir değişikliğin aynı anda evrenin diğer ucunda da vuku bulacağını, bu nedenle her şeyin birbiri ile bağlantılı ve alakalı olduğunu, bir “Bütün”ün parçası olduğunu , bunun, ilerde insanoğlunun bilimince de anlaşılacağını söyleyen de odur. Ve bunun gibi, bugün için hala keşfedilecek daha birçok şeyi bildiren ve anlatanlardan biri de odur…
Kuşkusuz bütün bunlar, yine Kryon'un da bahsettiği gibi evrenin “Akaşik” kayıtlarında, yani boyutsal kütüphanesinde başlangıçtan beri vardır. Dünya gezegeninde sadece bedenli olarak yaşayabildiğine inanan insanoğlu , bir gün gerçekte kendisinin ölümsüz bir enerji, bir RUH olduğunu ve gerçek kimliğini anladığında bütün bu kayıtlara ve bilgilere, hiçbir aracı olmadan ulaşabilecek, İsa nebinin dediği gibi olanaksız görünen bir çok şeyi, bedenli iken bile yapabildiğini anlayacaktır…
Kryon, karmik bir kavim olduğunu sık sık vurguladığı İsrail'lilerden bahseder. Eğer Nuh Tufanı'ndan sonra insanoğlunun seceresi iyi takip edilirse, ortadoğuda, tufandan sonra oluşan insan popülasyonunun Nuh'un çocuklarından yeniden oluştuğu anlaşılabilecektir. Bu soyun belirli bir kavimde belirginleşmesi ise M.Ö 2.200'lü yıllara dayanır. Sümer yazıtları deşifre edildiğinde, o zamanda yazıtlarda yer alan Sümerce Anunnakiler yani “gökten gelenler” tanrı olarak bu insanoğulları ile yakın ilişkiler geliştirmiştir. Ki bu olaylar Kryon'a bir celsede sorulduğunda o, Anunnakilerin bir zamanlar dünya gezegeni üzerinde yaptıklarından ötürü hala o karmanın etkilerini yaşadıklarını söylemiştir.
Sonrasında bu Tanrılardan kendisini “Yahveh” olarak tanıtan bir Tanrı, İsrailoğullarının Tanrısı ve yaşayan Tek Tanrı, kendisinden büyük ve başkaca hiçbir Tanrı olmadığını söyleyerek onları kendi kavmi olarak betimlemiş ve İslam Dini'nce de iyi bilinen İbrahim atayı Babil'den çıkararak bu kavmi oluşturmuş, İbrahim soyundan Yakub'a, bir olaydan ötürü “Tanrıyla Güreşen” anlamında “İsrail” adını vermiş ve bundan böyle bu adla çağırılacak olan, sert, inatçı ve zaman zaman Tanrı Yahvehe de karşı gelip, onu inkar ederek başka ilahlara tapıp “Günah” işleyen, sık sık Tanrı Yahveh tarafından sert bir biçimde cezalandırılan, İsrailoğulları diye anılacak ve sonrasında bölgelerinden dört bir yana sürülerek bu “Karma” larının kefaretini yaşayacak kadim bir kavim yaratılmıştır.
İşte Kryon, Dünya üzerinde hiç bir İnsan Topluluğuna nasip edilmemiş böylesi ağır yaşam deneyimleriyle karşılaşmış ve üstelik gerektiğinde çok acımasızca cezalar uygulayabilen, yaşayan Tek Tanrı Yahveh gibi bir Tanrının vesayetinde varlığını sürdüren bir topluluk olan İsrailoğulları için “Karmik” bir kavim demekte ve ”Bu Kavmin, İsrailin işleri nasıl giderse Dünya işleri de öyle gider” diye söylemektedir. Bu sözü güçlendiren olgu, o zamanlarda yaşanmış olayların, bu günün üç temel Dini inancının da yaratıcısı olmasından gelmektedir. Bu nedenle Kryon, kaynağın aynı olduğunu, her üç dinin de, Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlığın aynı kaynaktan beslenip aynı söylemleri söylemelerine, hatta bu söylemlerin bir çoğunun ”Evrensel Gerçek” olmasına rağmen çatışma içinde olduklarını anlatarak, bunun nedeninin sorgulanıp, işin özünün artık “İdrak” edilmesini istemektedir.
Kryon tarafından İsrailin burada, öncelikli ilgi alanında tutulması onların tarihten gelen o özel “Karmik” özellikleri nedeniyledir. Bu özelliklerin gizi yukarıdaki yazının satır aralarında, kısa bir analatik düşünce yapısı ile bulunabilecektir.
Tarihin derinliklerinden gelen karmik yaşam deneyimlerini “Ticaret” ile geliştirip büyüten bu günün İsrailinin, Dünya Gezegeninin belli başlı bütün üretim kaynaklarının üzerinde hakimiyet kurmuş, adeta inşa ettiği dev uluslarası ailesel şirketler aracılığı ve kuşkusuz paranın yadsınamaz gücü ile tüm Dünya hükümetleri üzerinde, adeta yıkılmaz, gizli bir güç oluşturduğu ifade edilmektedir. Ne yazık ki Amerika Birleşik Devletlerinin de bu gücün etkisinde olan en güçlü ülkelerden biri olduğu belirtilmektedir. Şimdi ise İsrailoğullarının, bu güçle oluşturdukları İsrail Devletinin, Tarihten gelen ve kendilerine Tanrı Yahveh tarafından söz verildiğini ileri sürdükleri topraklarda hak iddia ettiği ve bu hakkı eninde sonunda almak için elinden geleni yapacağı, bunu da, kamu oyunca “Büyük Orta Doğu” Projesi adıyla bilinen bir Proje vasıtası ile gerçekleştireceği ileri sürülmektedir. Ve bunun önündeki tek engelin ise bölgenin bir diğer tarihsel kavmi olan Müslüman kavimleri ve İslam devletleri olarak görüldüğü belirtilmektedir.Çünki onların da bu tarihi hakkın diğer tarafını temsil ettiği düşünülmektedir.Ama ne var ki İslam Devletleri, İsrailin bu büyük gücü karşısında oldukça çaresizdirler…
Birleşmiş Milletlerin, Dünya Gezegenindeki bütün Nükleer Silahların yasaklanması kararlarına hiçbir zaman İsrail Devletinin katılmadığı çeşitli basın, yayın organlarında yayınlanmıştır. Ve, ayrıca bu yayınlarca, İsrailin, Filistin ve Orta Doğu bölge ülkelerine, kendisince geçerli gördüğü nedenler ile yaptığı saldıralar neticesinde, onu kınayan bütün Birleşmiş Milletler kararlarını tanımadığı da bildirilmiştir. Ve yine bu gün İsrail Devletinin, tabiri caizse harıl harıl Nükleer silah üretmekte ve alabildiğine stoklamakta olduğu da bildirilmektedir. Peki ne için? Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık tarihi incelendiğinde hangi başkanlarının bu silahlanma ve bölgesel yayılmaya karşı çıkıp dur dediği ve, bundan ötürü öldürüldüğü hiçbir zaman kanıtlanamamış bir söylenti olsa bile, daha bir çok barışçıl söylemlerin akabinde suikaste kurban giderek öldürüldükleri, çeşitli yayınlarda yapılacak küçük bir araştırma ile açıkça görülebileceği ifade edilmektedir. İsrail Devletinin şu andaki bu Nükleer silahlarının ise sadece Orta Doğu ülkelerini yok edecek boyutta değil, aynı zamanda da bütün Dünya yaşamını tehlikeye sokacak boyutta olduğu söylenmektedir . Ve İsrailin, her türlü karşı çıkışa rağmen, kendisini koruma iç güdüsü ile bir gün, ansızın bölgedeki en güçlü “Nükleer” tehlike olarak gördüğü bir İslam Devleti olan İran'a saldırabileceği ve onu Nükleer silahlarla vurabileceği ve bunun aksinin de olabileceği anlatılmaktadır. Bir gün İran'ın, kendisince haklı sabrı taşıp İsrail'e Nükleer bir saldırı yapabileceğinin de ihtimal dahilinde olduğu bildirilmektedir, ki bu her iki olasılık senaryosu konusunda Kryon'un uyarıları da bilinmektedir. Böylece, bundan sadece Orta Doğu Devletleri değil, bütün Dünya etkilenecektir, bu ise, en kısa ve öz tanımıyla yeni bir “Dünya Savaşı”nın başlaması demektir. Ki, eğer olursa, bu savaşın hiçbir zaman galibi olamayacak ama kaybeden bütün İnsanlık olacaktır…
İşte Kryon'un bilip de söylemediği şeylerin bir kısmının bunlar olduğu düşünülebilir. Onun için, bu savaşı başlatabilecek ve Orta Doğuda, Dünya yaşamını dahi sonlandırabilecek derecede güçlü silahlara sahip tek ülkenin İsrail olduğu iddia edilmiştir. Onun için Kryon, “İsrail nasıl giderse Dünya da öyle gider “ demiştir. Bundan daha açık bir anlatım olabilirmi? Onun için Kryon, bütün “Işık İşçileri”nin yardımını istemiş ve var güçleri ile bu ülkeye Sevgi, Barış ve Huzurun duygularını, titreşimlerini göndermelerini, bu ülke insanları ile “Kalp” lerini birleştirmelerini istemiştir. Bununla da yetinmeyip, “Kendinizi oraya demirleyin, zincirlerle bağlayın” demiştir. Onun için bu ülkeyi, sevgi için barış için “Meditasyonları n Odağı”, “Kalpler”in odağı olarak tarif etmiştir…
Sevgili Işık İşçileri, bir kez daha “Kalplerinizi”, sevginizi ve aydınlık farkındalığınızı bu ülkeye, bu ülkenin insanlarına, liderlerine, barış, sevgi, huzur ve mutluluk dolu bir Dünya için odaklayın… Bir kez daha Meditasyonları nızın odak noktası, bu ülke insanlarının, liderlerinin barış, sevgi ve huzur için “Aydınlık Farkındalığa” kavuşması olsun…
Sevgi, barış ve huzurla…
Süleyman Kaya (Kryon Grubu'ndan)