Birkaç gündür bütün Dünya medyasında, bir Okyanus adası olan İzlandada faaliyete geçen bir Buzul altı Yanardağının faaliyete geçme haberlerini izliyoruz. Görünen o ki bu “Buzul Yanardağı” hepimizi ve hatta bütün Dünyayı etkileyecektir ve bunun işaretleri şimdiden Dünya Medyasında görünür olmaya başlamıştır. Ancak nelerin olup olamayacağı halen açık bir şekilde sorgulanmamakta ve belkide sorgulanmak istenmemektedir. Çünkü, böylesi küçük görülen bir Yanardağ faaliyetinin nelere yol açabileceği ve yakın gelecekteki muhtemel etkilerinin ne olacağı, en hafif deyimiyle çoklarının huzurunu kaçıracak ve yeni yeni düzelme emareleri gösteren Dünya Global veya bir başka deyimle Küresel Ekonomik Krizini yeniden gündeme taşıyabileceği ve bunun da dengelerin yerine oturmadan tekrar bozulmasını getirebileceğinden korkulmaktadır.
Bu, tabiri caizse, Buzul Yanardağı çeşitli tarihsel kaynaklarca belirtildiğine göre 1823 yılında, yani bundan yaklaşık olarak 200 yıl kadar önce bir kez daha faaliyete geçerek, yakınındaki bir takım diğer yanardağları da tetiklemiş ve bu faaliyetini takriben iki yıl kadar sürdürmüştür. Bu faaliyet sırasında çevreye ve özellikle Atmosferin üst tabakalarına yayılan, silikat ve çeşitli asit bileşenleri içeren yoğun kül partikülleri bütün Avrupayı ve hatta Kuzey Amerikayı etkisi altına alarak, iklimde dramatik değişimlere neden olmuş, yazın dahi hava sıcaklıkları sıfırın altında seyreder olmuştur. Bu ise o ülkelerde yaşayanlarının çok zor koşullarda yaşamlarını sürdürme sorununu beraberinde getirmiştir. Aşırı soğuklar yüzünden hububat mahsülü alınamamış, ekinler, sebze ve meyveler tarlalarda, gerek kül yağmurları ve gerekse mevsim normallerinin çok altındaki inanılmaz soğuklar nedeniyle yanmış, bir çok evcil ve evcil olmayan, küçük ve büyükbaş hayvan telef olmuştur. Kitleler açlık ve barınma, yakacak sorunlarıyla acımasız bir şekilde yüz yüze kalmış, bütün Avrupa çapında ayaklanmalar baş gösterip, bu kül yağmurunun bitmesine kadar geçen iki yıllık süre zarfında bir çok ölümler ve büyük bir Kaos yaşanmıştır.
Bu gün, neredeyse bütün Avrupayı etkisine alan bu Kül bulutlarının, Avrupanın bütün Dünya ile olan ve toplamda günlük 27.000 i bulan uçuş bağlantılarını, medyadan takip edildiği üzere 17.000 lere düşürdüğü ve hali hazırda da İzlanda, İngiltere, Almanya, Fransa ve Baltık ülkelerinin büyük bir bölümünün hava sahasını bütün uçuşlara kapattırdığı tesbit edilmiştir. Nedeni ise Kül bulutunun içinde yer alan silikat ve asitli bileşenlerin uçak motorlarına zarar vererek onu düşürebilecek olmaları olarak açıklanmıştır. Hava alanlarında mahsur ve mahrum kalan yüzbinlerce yolcunun yükümlülükleri ve uçuş iptalleri ile, daha şimdiden ilgili şirketler milyar dolarlara varan zararlara uğramış ve bu durumun ne kadar devam edeceği ise bilinememektedir. Görülüyor ki Doğa Ana, Dünya Ana kendi yolunda, kendi geleceğini tayin konusunda oldukça kararlıdır. Şayet bu faaliyet ve yine bildirildiğine göre, tetiklenme sonucu yakınındaki Yanardağında faaliyete geçeceği gerçeği, geçmişte yaşandığı gibi uzun bir süre devam ederse, bütün Dünyanın, sadece Avrupayla sınırlı, belki lokal olabilecek, Kryonun bahsettiği bir mini buzul çağı ve olası, büyük bir kıtlık ve pahalılıkla mücadele yaşayacağının da habercisi olabilecektir aynı zamanda. Birleşmiş Milletlerin ve Dünya Sağlık Örgütünün, şimdiden olası bu gelişmeler için acil toplanarak bir çare araması ve çözüm üretmesi gerekebilecektir ve gerekmelidir de.
Diğer yandan, Hawai adalarında başkent Honoluluda yaşayan ve Honolulu Işık Mabedinin (bir çeşit kilise) kurucusu olan medyum Fred Sterlingin kanallık yaptığı Ruhsak Varlık Kiraelin kehanet ettiğine göre, Kryon dahil bir çok üstat varlık tarafından başladığı söylenen “Büyük Değişim”in, esasında Okyanusta bir adadaki eski bir Yanardağın faaliyete geçmesi ve takiben de Avrupada yine eski bir Yanardağın aktive olması ile gerçek hareketini göstereceği bildirilmiştir. Kirael bunu, Fred Sterling vasıtasıyla, aynı şekilde “Büyük Değişim” adını verdiği bir kitap aracılığı ile de yayınlatmıştır (Türkiyede Akaşa Yayınevi tarafından aynı adla yayımlanmıştır). Birçoklarınca afaki gibi görünen bu değişiklik ve değişimlerin, kuvvetle olasılık dahilinde olabileceği de düşünülmelidir. Kirael, Dünya Ananın gelişim ve değişimlerini takibeden bir çok ışık işçisine, bu dönemlerde çok büyük görevler düşeceğini ve ışık işçilerinin panik içinde kalabilecek yığınları bilinçlendirerek, bu yığınları onların sakinleştirebileceğinden ve “Büyük Değişime” hazırlayabileceğinden bahsetmektedir.
Diğer bir taraftan ise, Steve Rotherin kanallık yaptığı “Grup” adlı bir Ruhsal Varlık grubu, Dünya Ananın değişim ve frekansını ayarlama çabalarının bu dönemlerde artarak süreceğini söylemekte ve bu söylemlerini sıklaştırmakta ve adeta uyarılarda bulunmaktadır. Onlar, Dünya Bilim İnsanlarınca Ateş Kuşağı veya Çemberi adı verilen bu kuşaktaki deprem ve volkanik aktivitelere dikkat çekerek, bunların artan bir hızla süreceğini ve bunun Dünya Ananın doğum sancıları olduğunu ifade etmektedirler. Doğacak olan ise Okyanusta yeni bir Kıta, yeni büyük bir karasal parça olacağıdır. Kuşkusuz bu öyle kolay olmayacaktır. Bileşik kaplar misali, bir taraf doluyorsa diğer tarafa boşalacaktır. Ve bu da beraberinde gelen Küresel düzeyde bir çok olağanüstü değişiklikle birlikte olacaktır. Grup, Ateş Çemberinde yaşayan halkın bir çoğunun tahliye olacağını ancak geride kalanlar için yapılabilecek bir şey olmadığını, bu seçimin onlara ait olduğunu ve bunu çok daha öncesinden planladıklarından bahsetmektedir. Ayrıca bu dönemde, her ne kadar İnsanoğlu için yıkıcı olabilecek bu değişimlerin İnsan nüfusunun genelde olmadığı veya az olduğu bölgelerde olacağını, ama çok hızlı ve yığınsal bazı geçişler olabileceği ihtimalinin de uzak tutulmamasını istemektedir.
Bütün bu olaylar, gerçekten Dünya Ananın ve üzerinde barındırdıklarının bir “Büyük Değişim”in arifesinde olduklarının güçlü bir verisi gibi görünmektedir. Peki “Işık İşçileri” bu durumda ne yapacaklardır, öyle durup bu olayların olup bitmesini, bütün düşlerinin bir anda gerçekleşeceğini umarak bekleyecekler midir? Kuşkusuz bu onların seçimidir. İsterlerse bekleyebilir veya çevrelerini bu konuda, bu “Büyük Değişim” konusunda, en azından, bilgilendirmeye başlayabileceklerdir. Bir Işık İşçisinin öncelikli görevi, bütün bu olan ve olacakları büyük bir uyum ve bilgelikle karşılayıp, her türlü korkudan kendini uzaklaştırmak ve iç denge ve huzurunu sağlayarak bunu dışarı yansıtacak güç ve kudreti kendisinde bulabilmenin yolunu inşaa etmektir. Işık İşçisi, bunun için ne gerekliyse yapabilmeli ve kendi kaderini, mümkün olabildiğince, kendi elinde tutabilmenin yollarını araştırıp bunu ilk önce kendisinde uygulayabilmeli ve sonrasında ise diğerleri ile bunu paylaşabilmelidir…
Dünya Ana ve üzerindekileri, çok yakın bir gelecekte çok şeyler beklemektedir…
Farkındalığın “Aydınlık” ışığında sevgi, huzur ve uyumla…
Süleyman Kaya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder