(Scroll down for English version)
Anneannem kanserden öldü.
Yeni yıl günüydü, 2003'ü 2004'e bağlayan gece. 2004'den sadece bir kaç saat yaşamak kısmet oldu kendisine.
Öldüğünde hiç ağlamadım, ondan sonraki günler de, hatta bayağı bir zaman öldüğüne ağlayamadım. Normalde o kadar çok ağlayan bir insanımdır ki. Komedi filmlerinde bile, karakterlerin yaşadığı üzücü durumlara, utanç verici durumlara, zor durumlara ağlayıverir, bir kaç saniye sonra da kahkahalarla gülebilirim, bir çok insanı çok şaşırtan bir huyumdur. Ama o öldüğünde ağlayamadım işte.
2 yıla yakın sürdü hastalığı. Bu sürede, onun son derece sağlıklı, canlı, mutlu (olduğunu sandığımız) bir kadından, dünyaya kendini tamamen kapatmış, hiç kimseyi tanımayan, yatalak bir insan haline gelmesini seyrettik yavaş yavaş.
Kanser, oldukça "yalnız" bir hastalık. Herkes yardım etmeye çalışıyor, arıyor, geliyor gidiyor ama "yapabileceğim bir şeyler var mı?" sorusundan öteye gitmek gerçekten zor çünkü aslında kimsenin yapabileceği bir şey olmuyor. Bu hastalık hasta ile kendisi arasında bir şey.
Doktor muayeneleri, yazılan reçeteler, radyasyon tedavisi, kemoterapiler, ameliyatlar, küçük müdahaleler, şu kataterin takılması, bu tedavinin yapılması. MR çektir, tomografiye gir, şunlar bunlar. Bana kalsa hepsi sadece detay. Ben elimden geleni yaptım diye hasta yakınlarının kendilerini tatmin etmeye çalışmasından başka bir şey değil.
Oysa iyileşmek istemeyen bir hastayı iyileştirmen mümkün olmadığı gibi, ölmek isteyeni de döndüremiyorsun. Zaman dolduysa zaman dolmuştur. Bu kadar. Oysa daha deneyimleyecek şeyler, yaşanacak günler varsa onu da durdurmak olası değil. İyileşmeyi sağlayabilecek tek şey "içimdeki kaynak". Ben.
Anneannemin ölmesi benim için bir dönüm noktası oldu. Yaşamımda süregelen bir sürü kötü olayın en dramatiklerinden biriydi çünkü anneannem benim için sadece bir anneanneden çok daha ötede bir şeylerdi. Bir arkadaş, dost, bir yoldaş, bir sırdaş, bir sevgili, bir anne, bir evlat.
Anneannemin ölmesi yaşam, ölüm, dünya, evren, Allah gibi kavramları sorgulamama, kendime yeni bir yol bulmama, gerçek manayı keşfetmeme, kanserden nezleye, karamsarlıktan, neşeye her şeyin benden, her şeyin içeriden olduğunu fark etmeme yarayan sürece girmem demek oldu.
Anneannem ölümüyle bana yaşamı, kendimi hediye etti.
Her zamanki gibi beni tercih etti.
Kanser ise sadece bahaneydi!
-----------------------------------------------------------------------------------------------
My grandmother died of cancer.
It was a new year's day. She managed to see only a few hours of the year 2004.
I did not cry that day. Nor the days following that day. For quite some time i could not cry at all. The funny thing is normally i'm a good crier. What i mean by that i can cry for everything even in comedy movies. I can cry in situations that characters feel ashamed, hurt, with broken feelings and i can carry on laughing outloud after a couple of seconds which usually make people feel confused about me. But i just could not cry when she died.
She was sick for nearly 2 years. We watched her move from a totally healthy, alive, happy woman (so we thought) to a bedridden, shutting herself to the world completely, recognizing noone.
Cancer, actually is a very “isolated” disease. Lots of people try to help, come and go, call for checking how you are doing but never go further than asking “is there anything i can do? Do tell me please” state. This is because there is actually nothing anyone can do. It is totally between the patient and herself/himself.
Doctors do consultations, write prescriptions, you go to radiation, chemotheraphy, lots of small procedures and operations. You go for MRI’s, this scan and that scan. Other medications. But all (i belive) is really detail only. These only make the caretakers feel satisfied with a feeling of “i did all i can do”.
Actually it is not possible to heal a patient who does not want to heal and stop “death” if that is the thing to be. If time is up, time is up, you’re out of the game/illusion. Likewise if there are things to experience, days to live, you can not stop the game. The only healing comes from inside, from the source. From "I".
My grandmother’s death was a breakthrough for me in every aspect. It was the most dramatic one of the many ongoing negative events in my life. She was much more than a grandmother for me, a friend, a compaion, someone who knows all my secrets, my love, my mother, my daughter.
Her death made me enter a path, a path where i discovered life, death, earth, skies, universe, god. Made me discover the truth, the real meaning, the illusion, the game. Made me see that everything from cancer to a simple flu, from pessimism to joy of life was me, was from me, was inside me.
She gave me life, myself with her death.
She chose me as she always did.
The cancer was just an excuse!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder