Karanlık... Karanlık... Karanlık...
İçimdeki sonsuz karanlığa bir ampul yakmakla başladım işe.
Çok çok önceydi.
Çıt!
Yavaş yavaş keşfetmeye başladım bütün pislikleri, bütün tozları, bütün acıları, bütün eskileri, bütün çöpleri, saklanmış bütün yükleri...
Temizleyerek yürüdüm.
Kendime kızarak. Anlamaya çalışarak. Nefret ederek. Sevmeye çalışarak.
Yavaşça.
Sabırla.
Aynaya bakıp bir cadı gördüm. Bir cadı. Korkunç. Pis. Çirkin...
Yürüdüm yine de.
Sabırla.
İçimde çığlık çığlığa bağıran sesi duyarak. Ona saygı duyarak.
Bazen onu ikna etmeye çalıştım umutsuzca, susmayacağından korkarak bazen kavga ettim onunla. Cadısın dedim. Pis bir cadı. Kötüsün. İçimdeki güzelliği görene kadar ne kadar direndim, ne kadar, ne kadar.
Bazen bıraktım konuşsun, bir köşeye çekilip seyrettim ağzından köpükler saçarak konuşmasını.
Şaşırdım insanlara. Kızdım insanlara. Acıdım insanlara. Aşağıladım onları, kıskandım, kinlendim, sevdim, kucakladım, ağladım, yaltaklandım, bağırdım, güldüm, baktım, seyrettim, hayal kırıklığına uğradım, suçladım, affettim, affedemedim insanları.
Dolaştım, bazen kayboldum, bazen yolun başına geri dönmüş buldum kendimi, bazen bir baktım sonundayım. Sevindim kibirle herkesten önde olduğumu sandım...
Yavaş yavaş içimde ne varsa dışarıda da onun olduğunu görmeye başladım.
Bunun ne demek olduğunu anlamakla geçti yıllar.
İçeride ne varsa dışarıda o var. İçeride ne varsa dışarıda o var. İçeride ne varsa dışarıda o var.
Güzel. İyi.
... de... ne demek bu?
Birden yandı, birden. Yoğun bir karanlığın ardından ışıklar yandı.
Bir baktım. Onu gördüm.
Ben'i gördüm.
Şok.
Güzelliğine şaşırdım.
Cadı ne kadar güzeldi.
Hem cadıydı hem güzeldi.
Her şeydi. Her şey olabilirdi.
Her hali ile güzeldi.
Kendimi sonsuz aynalarla dolu bir salonda buldum.
Salon ne kadar dar ve ne kadar geniş.
Ve her şey ben.
Hiç bir şey olmadı, hayal kırıklığına uğradım vs. diyenlere sözüm bu.
Olanı dışarıda arama.
Olan ne varsa burada.
3 gün, 5 gün, 10 yıl karanlığın ardında.
Işık var. Mutlaka.
2013. İçinizdeki güzelliği dışa yansıtmakta cesur olduğunuz yıl olsun, tüm sevginiz dışa taşsın.
Sevgi ve ışıkla dostlar.
Ebru Altan.
Kendi yazılarım bölümünde, atalarımızdan kalan rolleri nefes çalışmalarıyla salabileceğimizi yazdığınızı anımsıyorum.Tembellik yapıp yazılarınıza geri dönmedim :) Beni bu konuda bilgilendirebilir misiniz?Mümkünse lütfen ayrıntılı yazın.Aile diziminin ne olduğu konusunda bilgim var.
YanıtlaSil15 gün oldu size ne yazacağımı düşünüyorum.
YanıtlaSilAile dizimi ya da benim deyimimle aile konstelasyonu elbette atalardan devraldığımız ve kendi yaşam süremizde oluşan travmalarımızı şifalandırmak en azından bu yolda bir adım atmak için muhteşem bir yol ve benim için olağanüstü, mucizevi bir deneyim. Ve gördüm ki, şifa geldiğinde derin bir nefesle geliyor. Her zaman, nefes demek yaşam demek. Gerçekten derine daldıkça nefes kapasitemiz artıyor, en derinde yatan gerçekler, blokajlar çıktıkça daha çok ve derin nefes alabiliyor, yani yaşamı içimize derin derin çekebiliyoruz.
Sonuçta nefes çalışmaları hiç bir şeye bir açıklama getirmeden (ki hikayeler ve açıklamalar hiç de gerekli değil zaten) sadece derin ve tüm hücrelere nefes alarak (bu da cesaret istiyor biliyor musunuz?) şifayı sağlıyor. Yaşamın her alanında tıkandığınız ne varsa bu şekilde şifa gelebilir.
Bunun dışında ne gibi bir bilgi vereyim bilemiyorum. Transformal nefes yapan bir çok koç var. Bence bir deneyebilirsiniz.
Çok sevgiler...
Şunu da eklemek istiyorum. Aile Dizimi de kendi içinde gelişmekte, evrimleşmekte. Bizim yaptığımız çalışmaları deneyebilirsiniz. Bence herkesin "bir" olma deneyimi olarak bunu yaşaması muhteşem olurdu. Amaç bir çözüm üretmek, hikayeyi keşfetmek değil burada. Amaç; daha çok tespit yapmak, görmek, bakabilmek, yüzleşmek, dengeyi sağlamak, yas tutmak, kabul etmek. Bunları yapınca ileri adım atabiliyorsun, yaşama dönebiliyorsun.
YanıtlaSilhttp://www.facebook.com/konstelasyon
http://konstelasyon.com/
Ebru Hanım siz Bilgi Paylaşım Merkezi' nde ki çalışmalara mı katılıyorsunuz?
YanıtlaSilEvet, aynen.
SilBir yıldır gidemedim oraya, daha önce 3-4 yıl sıksık giderdim. Eric geliyor mu hala?Haberiniz var mı?
YanıtlaSilEn az 1 yıldır görmedim. Gelmiyor sanırım.
SilAile konstelasyonu insanları alana çıkarıp değilde, masa üstünde küçük eşyaları kullanarak yapılabilir mi?Sanki böyle birşeyin mümkün olabileceğini okumuştum ve bu eğitimi Göksel Karabayır veriyordu diye hatırlıyorum.Bu mümkün mü?Biliyor musunuz?
YanıtlaSilGöksel böyle bir eğitim vermiyor, bildiğim kadarı ile, hiç duymadım. Masa üstünde, bence olmaz çünkü burada şifa kendini tamamen ruhun hareketine bırakarak geliyor dolayısı ile sözlerden çok hareketlerle konuşulduğundan masa üstü bence çok statik. Eşyalar ise olabilir ama o da tek yanlı olur. Örneğin konstelasyon kolaylaştırıcısı ve danışanın olduğu bireysel çalışmalarda plakalar ya da her ne ise objeler bir insan ya da kavram yerine konup danışanın ona olan tepkileri gözlemleniyor. Ve bu da son derece değerli. Ama dediğim gibi temsilcilerle yapılan çok daha zengin ve bence süreci hızlandıran çalışmalar oluyor.
SilPeki bir problemi analiz ettiğiniz,sebebini bulduğunuz zaman kesin çözüm sağlanıyor mu? Yani o gün belki olaylar düzelmiş şifalanmış olabilir ama daha sonra aynı insana 1 ay sonra, 3 ay sonra, 1 yıl sonra baktığınız da kesin çözüm sağlandığını görebiliyor musunuz?
YanıtlaSilYaşanılan her ne ise onun 1 günde çözümlendiği de olabiliyor. Bunun yanında bir şeyin çözümlenmesi daha derinde başka şeylerin ortaya çıkmasına neden olup daha derinlemesine çalışmalar gerektirebiliyor. Yaptığım onlarca çalışmaya baktığımda en net çözümlerin olduğu çalışmaların konstelasyon olduğunu gördüm ben. Benim için öyle. Ama herkes için şifa farklı yerden gelebiliyor. Gerçek şifa için buna hazır olmak gerek. Çünkü şifa demek kendi gücünü eline almak demek bir anlamda ve açıkçası bir çok insana bu çok zor gelebiliyor. Acı bilinci, kurbanlık bilinci o kadar güçlü bir şey ki. Sonuçta niyet kesinse şifa da geliyor ama tam bir zamanlama asla verilemez. Konstelasyon bir ameliyat, her kişiye göre nekahat süresi değişebiliyor. Ruhun kabul ettiğini bedenin de kabul etmesi, egonun da kabul etmesi herkeste farklı bir süreç.
SilPeki problemlerin kökenine indiğinizde astral varlıklarla, uzaylılarla , meleklerle falan karşılaştığınız oluyor mu?
YanıtlaSilHayır. Konstelasyonda realitede kalıyoruz. Bildiğimiz dünya ve ailemiz, atalarımız ve bu yaşamımızdaki reel travmalar ile çalışıyoruz.
SilHepsinin kökeninde karanlık la karşılaşılıyor biliyor musunuz?Bloğunuzda karanlık karanlık demekten kendimi felaket tellalı gibi hissediyorum.
YanıtlaSilAile konstelasyonu ndan esinlenen bir çalışmayla bu problemlerin asıl nedenlerine inmiştik.İşin içinde şamanik çalışmada vardı.Ama hiçbir şey yapamadık biliyor musunuz?Karanlık önce çalışmaya katılanları birbirine düşürdü.Herkes alıngan oldu.Sunumları açanın egosu tavan yaptı :))Dünya yı kurtaran benim demeye başladı.Birlik bozuldu.
O grubun ihtiyacı olan oymuş demek ki, ne diyeyim? Sonuçta her parçanın birbirine bağlı olduğu çok karışık bir sistem içindeyiz. Karanlığa ışık tutmak cesaret istiyor, güç istiyor. Karanlık da biziz, ışık da biziz. Hepsi güzel. Ama şunu diyebilirim ki sorunları genel anlamda çözmeye çalışmak pek haddimize değil bence. Herkesin hikayesi kendine göre. Yani genel olarak dünyadaki kötülük için bir çalışma yapmak ya da aşk için ya da vs. vs. yine bir birey ve onun olaylara bakışı çerçevesinde incelenince daha anlamlı geliyor bana. Hepimiz sonsuz aynalarla dolu bir evrendeyiz. Herkesin evreni kendine ait. Sen ne isen fiziksel olan o. Karanlık ışık ile, kurban fail ile, suçlu mağdur ile buluşmayınca şifa gelmiyor. Olanı salt, olduğu hali ile kabul gerçek şifayı getiriyor. Biz her şey olan ve hiç bir şey olanız. Karanlık da ışık da biziz. Kurban da fail de. Kendini olduğun gibi, tüm karanlığınla görünce şifalanıyorsun.
SilKonudan saptım. :))
Eşyalarla yapılabiliyor mu diye sorma nedenim buydu.Eşyalar insanlar gibi birbirine düşürülemez :))
YanıtlaSilAslında herşeyi göze alabilecek 10 kişiyle sorunların dibine inilebilir.Ego kabarması tuzağına düşülmez, saldırılar anlaşılır ve konuşulursa birlik bozulmazsa, herkes adanırsa, morfogenetik alanda çok bükük etki yapılabilir.Büyük ihtimalle Jung ya da Bert Hellinger bunu denemiştir.
Acaba sadece olan biten izlense hiçbir şifalandırmaya yeltenilmese, ışık karanlık savaşının tamamen dışında durulsa(yapılabilirse), durumlar yüksek bir perspektifle izlenirse karanlık saldırır mı?Belki de bilgilendiğimiz de bilgiyi büyüttüğümüzden yine saldırabilir.Ne dersiniz?
YanıtlaSilPeki örneğin başı astral varlıklarla belada olan biri gelip bunlar benden ne istiyor dese, grubunuz buna bakar mı? Tamamen merakımdan soruyorum.
Bence astral varlıklar ya da karanlık varlıklar dediğiniz insanın kendi içindeki enerjilerden başka bir şey değildir ve psikosomatik bir durumdur sonuçta. Aile geçmişinde ciddi travmalar, sırlar olmasa bu tip karışık zihin durumları ortaya çıkmaz. Ve çalışması yapılabilir bence. Danışanın neyi nasıl nitelediğinden çok ne yaşadığına bakarız. Danışanın yaptığı yorumu genelde çok dinlemeyiz. Yani "bana cinler saldırıyor" dediğini varsayalım. Biz "yaşadığın ne?" diye soracağızdır. Bu durumda, diyelim şöyle dedi "bir iş yapamıyorum, üzerimde hep bir ağırlık var, para kazanamıyorum, karşı cinsle ilişki kuramıyorum vs. vs.". O zaman biz onu çalışırız. Altından zaten onun "cin" olarak nitelendirdiği enerji neyse o çıkar ve onun neye hizmet ettiği de ortaya çıkar. Onu görebildiği noktada da şifa yoluna girilmiştir zaten.
Sil''exorcism Türkiye şeytan çıkarma +18 ,spiritüalist Erol Tangut, parapsikoloji'' bilgisayarla aram iyi olmadığı için link veremiyorum. Youtube da bu yazıyı aratıp izlemenizi rica edebilir miyim? Korkunç değil izleyebilirsiniz.
SilBana inandırıcı geldi. Hz. Süleyman ın cin kavimleriyle yaptığı anlaşma gereği her ne olursa olsun cinlerin insanların içine giremeyeceğini, bunların onların alemlerinde de cezalandırılma nedeni olduğunu bir çok yerde duymuş ya da okumuştum.
Cin yakmaya hiç yeltenmedim ama bazılarından şikayetçi olmuştum.Gerçi sınırlı olarak işe yaramıştı.
Yorumlarınızı bekliyorum.
Doğrusu bu başlık bana hiç çekici gelmedi. Ama kendimi hazır hissettiğimde seyredip size dönüş yapacağım.
SilSevgiler...
''Bence astral varlıklar ya da karanlık varlıklar dediğiniz insanın kendi içindeki enerjilerden başka bir şey değildir ve psikosomatik bir durumdur sonuçta.'' diye yazdığınız için bunu göstermek istedim.
YanıtlaSilŞimdi önemli bir soru var; İnsanın bu gibi durumları görmezden gelmesi onu korur mu?Var mı yok mu diye düşünmeden yok sayarsak daha mı iyi yapmış oluruz?Çünkü düşünürsek merak edebilir, korkabilir ve kendimize çekebiliriz.
Madalyonun diğer yüzü de şu; yarayı yok saymak daha sağlıklı bir yol mudur? Ya da daha sağlıklı bir yol diye birşey var mı?
İnsanların %99.99 u tesir altında zaten (şu ya da bu sebepten).
Vidyoyu seyrederken kimsenin yüzünü görmeyeceksiniz.Korkunç bir ses duymayacaksınız.Dahası bunların gerçek olduğunu iddia edemem.Ama parapsikoloğun söyledikleri kadim bilgilerle uyuşur görünüyor.
Madem ki 3. boyut devam ediyor, istesekte istemesekte savaş devam ediyor.Biz ne kadar olayların üstünü açabilir, cesur olabilirsek, bizden sonra gelecek insanların daha da cesur davranabilmesine hizmet ederiz.
Örneğin aile konstelasyonuna benzer bir çalışmada anne karnında ölen ikiz ablalarımı gördük.Bir kardeş diğerinin önünde yavaş yavaş ölüyordu, varoluşu sadece kendisi ve kardeşi olarak algılayan sağlıklı kardeş için bu çok üzücüydü.Elinden hiçbirşey gelmiyordu.Yaşadığı acıyı da sağolsun ablam bana miras bıraktı :)) Durumu şifalandırdığımızda sokaklara çıkıp tanımadığım insanlarla tanışmak sohbet etmek istedim.Zihnim açıldı.Ama bu iyi durum 2-3 gün sürdü.Tekrar çalışma yapıldı.Herşey başa sarmıştı.Hiçbirşeyi düzeltememiştik.Büyü yapan biri ya da birileri, belki bir mekanizma ortaya çıktı.Büyü sadece o dönemde yapılıp biten birşey değildi.Hala aktif halde tutuluyordu.
Tabiyki bu durum benim yaşam sevincimi alıyor.Dünya da ışık yayma konusunda beni bloke ediyor.