Zaten tüm bilgiyi biliyor olmak; kendi potansiyellerinizin de farkında olarak yaşamak değil midir? Bilinmezlik korkusunu özgürleştirmek gerçek bir deneyim alanı yaratmaz mı tüm insanlık için? Nefes; bu merkezde kalabilmek için sizin en önemli katalizörünüzdür...
Zihinsel olmak; gelen bilgiyi ilk defa öğreniyormuş gibi ya kabul verecek ya da reddedecektir. Sizler bilinç durumuna geçtiğiniz an kabul ve reddetmek yerine bütünleşik enerjiyi hissetmeye başlarsınız. Zihnin ötesine geçmek demek; onu kendi bilinç alanınıza getirmek demektir. Onu tümüyle reddetmek demek değildir. Bilmediği zannettiği alanı ona aslında bildiğini göstererek ona rehberlik etmek demektir. Nefes bilinmezliği ortadan kaldırır.
Kendi merkezinde kalamayan varlıklar aslında zihinlerinin onlara rehberlik etmesini seçmiş demektir. Bu da toplu bilinç enerjileri ile çalışan egosal zihnin, rekabet ve arayış içinde olmasına sebep olur.
Toplu bilinç tam olarak nedir? Zihin midir yoksa her birinizin artık düşünceleri midir? Cevap her ikisidir. "Artık" düşünceler zihnin en sevdiği oyuncağıdır. Buna en güzel örnek bir şeyi yaratma fikrine girdiğiniz zaman kendinizi sınırlamanızdır. Bu tabağınızda yemediğiniz artık bir yemek gibi artık olmuş bir düşüncedir.
Yapmadığınız, eyleme geçirmediğiniz her durum ve olay toplu bilinç havuzuna girer ve sonlu bir hale girerek deneyimsiz kalır. Zihin de bunu yeteneksiz eylem olarak ele geçirir ve sizi oyalamaya başlar. Siz gerçekten de başaramayacaksınızdır. Başarmak temelde zihnin oyununun sonunu getireceğinden bunu asla istemez. Elbette tam tersi olacağı zamanlarda da tekrar başarılı odaklı olmanız için tatminsiz davranarak en nihai başarısızlığı görünceye kadar sizi oyalamaya devam eder. Bu toplu bilincin beslenme modelidir. Rekabetçi ortamlarda kendinize yer bulmaya çalışan aciz varlıklar olmanız istenir ve sınırlılığınız "sınırsız olmamanız illüzyonun" içine gizlice yerleştirilmiştir.
Başarılı olmak için neler yapabilirim? diye yollara düştüğünüzde de size türlü türlü eğitimler, öğretiler verilerek daha fazla baskı ile rekabetçi ortam hazırlanacaksınız. Toplu toplu yaşayan ama mutluluğu birilerinin ya başaramaması ya da cesaret edememesi ile sanal ortamda bulmaya çalışan varlıklara dönüşeceksiniz. Bu size ironik gelmiyor mu? Üstat zaten dönüşmedik mi? diyorsunuz...
Nefes işte burada devreye giriyor...Nefes...Nefes...Nefes.. Bilinç kendini nefesle ortaya çıkarıyor. Ben Ben'im nefesi. Bu kendi sırrınıza giriş için enter düğmenize bastınız demektir. İlle de teknik soracak olanlara diyebileceğimiz şey; ağızdan alınan değil burnunuzu kullanarak alacağınız ve vereceğiniz bir nefestir. Aslında ve de en önemlisi nefesinizin basitçe farkında olmanızdır.
Farkındalıksız bir şekilde alınan, sadece öylesine soluduğumuz düşük frekanslı nefes, aslında görünmeyen ama öldürücü olan bir enerjidir. Çok güçlüdür. Kullanmayanlar için öldürücü, kullananlar için hayatta kalmayı sağlar. Oysa farkındalıkla alınan nefes ölümsüz olan ruhu birlikte yaratmaya davet etmek demektir.
Bilinç ölümsüz ise neden onu solumak yerine ölümlü zihnimle sadece hayatta kalmak için nefes almayı tercih eder ve kendi sonumu hazırlamak isterim ki? Bunu kendinize sıkça sorun. Neden ölmeyi bu kadar çok istiyorsunuz?
Sevgili dostlar, kaçınız bu mesajı okurken arkasından ne geleceğini tahmin etti? Kaçınız zaten ben bunları biliyorum dedi? Kaçınız "artık" zihnini karmaşıklık olarak tanımladı? Kaçınız "Ben Ben'im" farkındalığındaydı... İşte mesele budur... Bu farkındalık devredeyse toplu bilinç kimliğinde olan siz, bireysel olan Siz'e, diğer bir deyişle; zihnin ötesine geçmişsiniz demektir. Bu BEN BEN'İM olduğunuza kabul vermektir.
Ben Ben'im demek yüksek frekansa geçmek ve illüminatik zihinlerin etkisinden çıkmak demektir...Kaçınız buna izin verecek?
Ben Ben'im demek için bütünleşik enerjinin en yüksek frekansına yaşarken geçen ve yükselmiş bilincimin Yükselmiş Üstatlığını bilinçli bir şekilde seçen Saint Germain'im... Sizi selamlıyor ve her birinizi yükselmeniz için Ben Ben'im e koşulsuz davet ediyorum...
Saint Germain
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder