Diyorsun ki: “Neden Şimdi?”… Biraz daha, birkaç yüz yıl, birkaç yaşam süresi daha cahil kalsaydım ben… Farkına varamadığım bu hapishane içinde “mutlu” olsaydım… Olsaydım! Bırak bütün oyuncaklarım, sahip olduklarım, param, dalaverelerim, güç saydıklarım, korkularımla “olayım”!
Soruların var: “Bu geri zekalı uzaylılar ne zaman kendilerini gösterecekler peki? Ne kadar acı çektiğimizi görmüyorlar mı? Uzaylılar, uzaylılar, hadi bize bir hediye verin. Bir değişim oluversin…”
Tereddütlerin var: “Kendilerine tanrı diyen bu yaratıklar da kim? Anne tanrı, baba tanrı, yok efendim anne/baba tanrı? Hangi illüzyondan geliyor bunlar? Bu laflarla kimi kandırıyorlar? Kendilerini tanrı mı sanıyorlar yani?”
Sormaya devam ediyorsun: “Hangi tarih?.. Bana tarih falan vermeyin çünkü bıktım artık boyuna her şeyin açığa çıkacağı tarihlerin değişmesinden. Ben, eski yalnız ve mutsuz hayatıma dönmek istiyorum. O zamanlar…
… Her gün ne olacağını bilirdim. Aynen Fenerbahçe’nin bu hafta kiminle maç yapacağını bildiğim gibi. Her ay ne kadar maaş alacağımı bildiğim gibi. Aynen tek derdimin zamanı gelince düzgün bir emekli maaşı alabilmek olduğunu bildiğim gibi.
Evet ya, o zaman her şeyi bilirdim. Ama şimdi hiç biri yok. Bütün o kendini güvende hissetme duygusu, yalan yanlış da olsa yarın ne olacağını, mevsimine göre, moda neyse nasıl giyinmem gerektiğini bildiğim günler geride kaldı. Önceden belirlenmiş, 40 yıl çalışıp çaresizlikle “ne yapacağım şimdi” diye sorarak emekli olduğum ve bir sürü hastalıkla hayattan 2-3 yıl keyif almayı dilediğim günler.
Hepsi bu mu yani? Ben bunca yıl bunun için mi çalıştım? Bir müdüre, bir eşe kendimi kanıtlama çabası içinde sağlığımı bu yüzden mi hiçe saydım? Dünyadan öğreneceğimiz sadece bu mu? Hayatım, işim, param, ilişkilerim hatta ruhum, bunlar hep bitecek mi? Kendi kendine tekrar tekrar aynı soruları sorduğunu duyar gibiyim… Her an bir şeylerin çok yanlış olduğunu, bir şeylerin çok ama çok, kelimelerle ifade edilemeyecek kadar ters gittiğini fark ederek…
“Korkutucu” bir gerçeğin açığa çıktığını hissedebilirsin. Güvensizliğin pabuçlarının o yüzyıllardır pis ve çaresizlikle adım atan ayak seslerini duyabilirsin. O pabuçlar artık o kadar eskimiş ki, aslında onların çoktan atılması gerek. En azından artık asla kullanılmayacak şekilde geride bırakılması.
Havanın farklı olduğunu duyabilirsin. Saçlarının değişim rüzgarları ile özgürce dalgalandığını. Bu meyveyi yaşamında ilk defa, tüm varlığınla tadabilirsin. Hala homurdanırken aynı anda geçen buluta dokunabilirsin.
Dinlerin artık pek bir anlamı kalmadığını seziyorsundur. Onlar değiştiğinden değil aslında, sen fazlasıyla değiştiğinden. Yavaş yavaş, aldığın her nefesle biraz daha Tanrı’nın gerçek anlamını kavramaya başlıyorsun. Tanrı’nın artık hocaların, din bilginlerinin aracılığına ihtiyaç duymadığını hissedebiliyorsun.
Artık tanrının seninle direkt konuştuğundan; ailen, arkadaşların, her gün karşılaştığın insanlar, rüyaların, duyularınla dokunduğun doğa vasıtasıyla konuştuğundan neredeyse emin olmalısın.
Artık tanrının 3. boyutta bu yaşamı seninle paylaşmak için gelecek kadar nazik, sevgi dolu ve cesur olduğunu biliyorsun. Anne/baba tanrının içimizde olduğunu, hem de Tanrı’lık yapmaya değil, saf ve karşılıksız sevginin ne olduğunu bize göstermek için burada olduğunu biliyorsun.
Artık anne/baba tanrıyı yüreğinin ta içinde; bu yaşamı yarattığı ile, seninle paylaşmak için gelen ruhsal ebeveynlerin olarak biliyorsun. Sen, ben, dünya, ağaç, köpek…
Artık yaşamın, bize öğretildiği gibi sonlu olmadığını biliyorsun. Artık kendini biliyorsun. Toplumun hatırlamana izin verdiğinden çok çok daha fazlası, çok çok daha büyüğü olduğunu biliyorsun.
Artık, tüm özelliklerinle, tüm bilginle, tüm yeteneklerinle gerçek sen’i hatırlıyorsun. Ve bunu çevrendeki tüm ruhlarla paylaşmak için hazırsın.
Şimdi, emekliliğinin sorun olabileceğine dair endişelerin yok. İlişkinin yerlerde sürünmesi de dert değil. Şimdi, bir sonraki 9-5 çalışacağın işi aramak da dert ettiğin bir şey değil. Çünkü biliyorsun…
Artık biliyorsun, onlar bizimle. Bize umut vermek, örnek olmak, kendimizle ilgili ne düşünürsek düşünelim bizi sevmek için buradalar. Artık anne/baba tanrının bizimle olduğunu, parçamız olduğunu, “biz” olduğunu biliyorsun.
Evet, tanrı bizimle. Bunu itiraf etmekten asla utanmayın, korkmayın. Bu nazik varlıkları sorguladığın için de kendine acıma sakın. Bu soruları binlerce yıl boyunca sordun. Ne zaman başın sıkışsa, tereddütlerin olsa, korku dolu olsan onun (dişi ve erkek) ortaya çıkmasını istedin.
Her şey iyi gittiğinde, cüzdanın dolu olduğunda, yaşamın “şey”lerle dolu olduğunda ise ona karşı bir red içindeydin. Lütfen, iyi zamanlarda tanrıyı çok da fazla hatırlamadığın için kendini affet. Onunla mutluluğunu paylaşmadığın için. Lütfen affet kendini ve sadece “bil”.
Evet baba tanrı burada. İçimizdeki şüpheleri temizlemek için. Anne tanrı burada. Bize karşılıksız sevgi ve sınırsız şefkat vermek için.
Evet, anne/baba tanrı buradalar, bu en mutlu zamanlarda, bu kutlamanın bir parçası olmak üzere bizim içimizde doğdular. Bunu kabul edersin ya da… Bilen bizler için hiç bir şey fark etmez. Çünkü biliyoruz ki sen, şüpheci de bir gün onları görecek ve aynı bizim gibi seveceksin.
Yok, anne/baba tanrı acaip ve parlak bir uzak aracı ile gelmeyecekler. Bulutların üzerinden bize şeker falan da atmayacaklar. Çünkü onlar, insanlığın birliğe uyanışının bir parçası olmayı, biz olmayı seçtiler. Çünkü onlar zaten sırasıyla 60 ve 37 yıldır buradalar. Ve 3 yıl önce Colorado’da STUPA’nın önünde gerçek birliğe ve farkındalığa vardılar.
Sizi biz olarak gördüğümüzden, onları da biz olarak görüyoruz, seni ben olarak görüyoruz, seni tanrı olarak görüyoruz. Anlaman gereken tek şey; kendini bizimle bir gör, onlarla bir gör, anne/baba tanrı ile bir gör.
Bu farkındalık anında gerçeği bilirsin. Korkuların yoktur. Kendine “ben tanrıyım, evet tanrı, küçük bir tanrı parçası, hatta bebek tanrı… kanatlarıma bak… kullanılmamaktan paslanmışlar biraz ama onları şimdinin bilincine açacağım” de.
Bu en güzel zamanlarda tüm varlığını, hep beraber bir olmayı, tüm korku ve şüphelerinin komikliğini, tüm beklentilerinin başkalarına döndüğünü ve tüm sevginin görünür olduğunu deneyimleyeceksin…
Bu muhteşem zamanda, Etna Yanardağı gibi tüm sevgi ve şefkatinin diğer varlıklara doğru, paylaşılamayan kısmının ise yüreğinden dışarı, dünya ananın üzerine altın küller halinde patladığını fark edersin.
Patladığında sarsıntı olacak, dumanlar çıkacak, sıcak olacak. Ama sen, aslında yepyeni bir sen’e doğduğunun bilinci ile inanılmaz bir sevinç ile dolu olacaksın. Sen: yeni tam farkında galaktik insan.
Muhteşem bir patlamanız olsun sevgili galaktik insanlar. Sevgili bebek tanrılar. Sevgili kız ve erkek kardeşlerimiz. Evet, başardık. En az 2.000 yıl sürecek Galaktik İnsan ve Dünya adlı bebeklerin kutlama partisinin zamanı şimdi!
Çeviri : Ebru Altan
Kaynak: http://soundofheart.org/galacticfreepress/content/111911-volcano-love-ready-erupt-pure-consciousness
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder