Kendimle konuşuyorum. Kendimle mi konuşuyorum, onunla mı konuşuyorum? O Kim? Ben miyim? Ben olan beni gözlemleyen bu öteki ben kim? Gerçek ben kimim? Bu dünyada işim ne? Bütün bu yaşamın anlamı ne? Nereden geldim, nereye gidiyorum? Kendim olarak mı yaşıyorum yoksa bana ezberletilmiş, programlandığım bir hayatı mı yaşıyorum? Kendimi tanımak için uzun bir yoldayım.
19 Nisan 2012 Perşembe
Hayatta öğrendiğiniz şey
Tanrı dedi ki:
Bakın, hayatta hatalar yapmanız normal bir şeydir, sorun da değildir. Tabii ki hata yapacaksınız. Hayattaki yolunuzu el yordamıyla arıyor ve genellikle de gözü bağlı geziyorsunuz. Gözünüzdeki bağ ise daha sonra açılıyor sadece, siz de görüyorsunuz. Artık görebildiğiniz için memnuniyet duyun. Belirli bir hatayı geçmiş durumdasınız şu anda. Her şeyi bilmiyorsunuz sadece. Ve bazen de düşünmüyorsunuz. Mesele şu anda düşünüyor olmanız ve farkındasınız şimdi. Yaşasın! Mutlu olun. Öğrendiğiniz için kendinizi alkışlayın. Pişmanlık denen durum bir şeyler öğrenmiş olduğunuzdan başka nedir ki? Harikulade!
Dahilinde olduğunuz film henüz bitmedi. Film işlem halinde ve geri alınan, yeniden çekilen sahneler var. Bu hayat filmi size başka sahnelerde yeniden deneme şansı veriyor. Muhteşem değil mi bu?
Ben sizi kusursuz yarattım. Kusursuz demek her şeyi bildiğiniz anlamına gelmiyor. Kusursuz demek öğrenecek hiçbir şeyiniz olmadığı anlamına gelmiyor. Kusursuz demek tamamen yetişkin, tamamen tekamül etmiş bir durumda olduğunuz anlamına gelmiyor. Bedenlenmiş bir insan olup da nasıl hep sizi memnun eden, mutlu kılan şeyler yapabilirsiniz ki? Siz habire öğreniyorsunuz halbuki, öğreniyorsunuz, öğreniyorsunuz. Bir çaylak, bir acemisiniz.
Hayat spontandır, kendiliğinden oluş halindedir. Bir kullanım kılavuzu, tanıtım kitabı yoktur. Hoş, evet, aslında bunlar vardır ama siz bunları takip etmek için henüz hazır olmayabilirsiniz. Siz gerçeksiniz. Suni, yapmacık bir şey değilsiniz. Lafta kalandan çok daha fazladır, özdedir, gerçektedir hizmetiniz. Hatalar hatadır sadece. Bir hata yaptığınızda onu fırlatıp atın, kafa-derisi koleksiyonu yapar gibi tutmayın onu. Saklamanın, alı koymanın gereği yoktur ki.
Gerçek şu ki, ilerledikçe, yol aldıkça öğrenirsiniz. Öğrenmekte olan biri zaten öğrenmiş olan birinden daha değersiz değildir. Öğrenci, öğreniyordur. Dünyadaki herkesin öğreneceği ve öğrenmeyeceği bir şeyleri vardır.
Siz her yerden öğrenirsiniz. Kendi bahçenizde de öğrenirsiniz başka ülkelerde de. İnsan varlığı öğrenmekte olan kişidir. Öğrenme eyleminde mükemmel, öğrenme eyleminde kusursuzdur o.
Her şeyi bilmekten yana bakmayın siz, çünkü bu durumda yanlış kapıları çalar, yanlış taşın altına bakarsınız.
Sevgi vermekten yana bakın, böylece nasıl da büyüyüp gelişirsiniz.
İstediğiniz her şey olmanın yoludur bu. Neler olmak istediğinize yönelik listeyi yenileyebilir, gözden geçirip değiştirebilirsiniz de.
Siz şunu bilin. Hayatınızın geri kalanı sizin için muazzam bir talih himaye etmektedir. Zaten öğrenmiş olduklarınıza dair çok daha fazla kanıt sunacaktır o size. Hayatınızı tekrar edip onu sabit kılmanın bir gereği yoktur. Bırakın hatalar çekip gitsin. Gelip geçici şeylerdir onlar. Sizin verecek daha çok sevginiz vardır artık. Sevgiyi öğreniyor musunuz peki? Öğrendiğinizi var sayıyorum. Sevgiye daha az köstek olmayı öğreniyorsunuz. Onu daha çok ifade etmeyi öğreniyorsunuz. Sevgiyi daha çok ifade etmeye heves duyuyorsunuz.
Ve işte böylelikle sevgiyi hayat dahilinde öğreniyorsunuz. Onu nasıl daha fazla vereceğinizi, daha fazla verirken de nasıl rahat ve huzurlu olacağınızı öğreniyorsunuz. Seven bir olduğunuzu öğreneceğinize ise şüphe yok. Verdiklerinizi alıyorsunuz, size geri dönüyor onlar. Siz sevgideki bir tarafsınız. Muazzam bir maharetle sevgi veriyor ve sevgi alıyorsunuz. Sevgi ise tek "bir" hamlenin dahilinde ve bu durumda kimin veren, kimin alan olduğunu söylemek de zor.
Sevgi parendeleri atacaksınız. Sevginin akrobatı olacaksınız; sevgi dahilinde öyle kıvrak, öyle esnek bir hale geliyorsunuz ki .
Ben hayatta ne yapıyorum diye kendinize sorduğunuzda "Sevgi veriyorum," diye cevaplayabileceksiniz.
Sevgiyi öğrenmektesiniz, onu vermeyi ve almayı öğrenmektesiniz. Sevgiyi listenizin en tepesine, her şeyin üzerine, en başa oturtmayı öğrenmektesiniz. Öğrendiğiniz tek şey bu.
Sevgi dağıtmak yönündeki ödevinizi ciddiye alıyorsunuz, dolayısıyla mutlu da olursunuz, mutluluk da verirsiniz çünkü siz mutluluk ve sevgisiniz; olduğunuz sevgi ve mutluluğu öğrenmektesiniz, ama belki de bu konuda yükseklere çıkmak, yeterince yürekli olmak konusunda çekimsersiniz ya da verecek yeterince sevginiz olduğunuza inanmıyorsunuz. Kulak verin Bana, işitin Beni, vererek sevginizi kat be kat çoğaltırsınız. Öğrenmekte olduğunuz da budur işte
Çeviren: Engin Zeyno Vural
Copyright © 1999-2007 Heavenletters™
Tanrıya ve kendi yüreklerine daha yakın olmaları için İnsanoğluna yardım eden
Gloria Wendroff, Overseer (Sorumlu yönetici)
The Godwriting™ International Society of Heaven Ministries
703 E. Burlington Avenue, Fairfield, IA 52556
Email angels@heavenletters.org
Ziyaret edin www.heavenletters.org
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ne garip bir yer şu dünya, ne dünyanın nasıl bir yer olduğunu bilebiliyorsun, ne kendinin kim olduğunu bilebiliyorsun ne de başkalarının kim olduklarını bilebiliyorsun, yetmezmiş gibi kafa karıştırmak için herşey de mevcut...
YanıtlaSilYeni okuduğum bir mesajda -hani son aylarda İlluminati'nin sonu geldi, kurtulacaksınız artık türünden...- deniyor ki herkese açlık sorununu çözecek bir makine vereceğiz... Ne yemek istiyorsanız anında size verecek bu makine..." Allah, Allah dedim ya... Eğer makineyse bu, adı üstünde makinedir yani bir girdiyi işler ve bir ürün verir... Her istediğimizi yemek halinde verecekse bunun girdisi nasıl birşey kardeşim? Ya bu makine değil, ya da siz palavra atıyorsunuz... Dünyadaki ticaretin çok öenmli bir bölümü de gıda üstünde dönüyor, milyarlarca insan bu işle geçiniyor, böyle bir makine olursa ki o milyarlarca insan ve yiyecek-içecek sektörü ne olacak acaba?
Ayrıca merak ettiğim birşey daha var, her insana bir de akıl-fikir makinesi verecek misiniz?
Gölden, dereden ayrı su damlasında gemi yüzer mi? Bu durumda su damlası yüzdürebileceği gemi isterse sanırım ona yüzdürebileceği kadar umut verilmesi olağandır. Göle vardığında gemisi olabileceği umudu. Kanallarını açmış bir esenlik, bir bekleyen kanalların alacağı budur sanıyorum. Ve okuyacak bir kanal arayanlarında duyacağı budur sanıyorum. Ve sanırım açılması gereken kanal birbirine ve göle vardıran kanal olmalıdır. Bu durumda damla ne kadar büyürse yüzdürebileceği gemide o kadar büyüyeceği gibi, geminin taşıyabileceği yükte o oranda artabilecektir. İşte o zaman değerli yüklere ulaşılabileceği gibi alınan ve taşınan değerlenecektir.
YanıtlaSilTüm bu kanallar alıcıları tarafından iyi niyetle açılmış ve onların beklentileri üzerine iletilmiş mesajlardan oluşan kanallardır sonuçta. Sanırım böyle değerlendirmek gerekir.