Tanrı dedi ki:
Elemi, kederi kalbinizden atmak size zor geldiğinde kalbinizin içinde tahtadan boncuklar bulunduğunu imgeleyin. Her bir acınız, kederiniz için bu boncuklardan bir tane alın ve bir daha hiç göremeyeceğiniz denli uzaklara fırlatın onu. Bunu yapabilirsiniz. Fırlatıp atın o boncukları. Bunlardan bir kolye yapıp kalbinizde taşımamalısınız artık, çünkü böyle bir kolye boğar sizi.
Burada sözünü ettiğimiz mat renkli, kasvetli boncuklardır. Çok uzun zamandır orada asılıdır onlar. İki dakika bile çok, ama çok uzundur. Bu acı veren, elem dolu boncukların çoğu çocukluğunuzdan beri oradadır. Çocukluğunuz sizin için önemlidir ama çocukluktan kalan böylesi boncukların saklanmaması gerekir. Çocukluğunuzdaki hangi olaylar ve sonrasındaki hangi izler birer pıhtı gibi kalbinizde yer etmiş olursa olsun onları şimdi fırlatıp atmanızı istiyorum sizden.
Bu mutsuzluk, hoşnutsuzluk boncuklarını fırlatıp atarken onlara birer veda öpücüğü de verebilirsiniz eğer isterseniz. Siz bunların çok değerli olduğunu ve onlar için bir sunak muhafaza etmeniz gerektiğini düşünüyordunuz; ya da onları kalbinizden fırlatıp atabileceğiniz aklınıza gelmiyordu sadece. Artık biliyorsunuz. Artık bu iyice eskimiş, yıpranmış elem dolu düşünceleri ve hisleri bir kenara ayırın. Onları artık istemiyorsunuz ki. Bunlar bozuk yemekler gibi. Tadı kötü gelen, midenizi bulandıran bir şeyi tükürmenin size öğretilmesi gerekmemişti; ama size ağır gelen, hantal, kasvetli düşüncelerle olan işinizi bitirmeyi öğrenmeniz gerekiyor.
İstenmeyen düşünceler ve duygular atmosferde yanıp gidecektir. Buharlaşacaktır onlar. Alıkoyduğunuzda ise kalbinize zarar verir bunlar. Fırlatıp atarsanız da çekip giderler. Sizin onlara verdiğinizin haricinde bir gücü, kuvveti yoktur onların. Onlara çok fazla itibar yüklüyorsunuz. Halbuki kalbinizdeki istenmeyen konuklardır onlar ve çok uzun süre kalmışlardır.
Bugün olan bir olayın da kalbinize şimdi acı verdiğini düşünebilirsiniz. Bu acı hissi yeni değildir ki. Geçmişteki bir durum yeniymiş gibi kılık değiştirmektedir. Halbuki eski bir şeydir o. Kendini tekrarlamaktadır. Geçmişte aldatılmış, kandırılmıştınız bu eski his hatırınıza gelir gelmez de kalbinizde kırmızı bir ışık yanar hemen: Ortada yanlış bir şeyler vardır. Sizi kimin aldatmış ya da gücendirmiş olduğunun, bunu hangi yolla yaptığının bir önemi yoktur.
Buradaki haksızlığın, küstahlığın, kızgınlığın, o kişinim zayıflığının, yapısının bir önemi yoktur; geçmişinizin o terli, yapış yapış boncuklarını bir kenara bırakmak zorundasınız artık siz. Şimdi sizi kırıp gücendirenler de geçmişten gelen eski yaraların tekerrürünü yaşıyorlar zaten. Onlar da aldatılmış. Onlar da göz ardı edilip, mahrum bırakılmışlar. Bunların bir daha olmasına izin vermeyeceklerini düşünerek de size karşı tavır alıyorlar, önce onlar davranıyorlar.
Bu bir yarış haline geliyor canlarım. İstismara uğramadan, faydalanılmadan önce bunu kendilerinin yapması gerekiyor. Olaya bu şekilde bakmıyorlar tabii ki, çünkü geçmişten getirdikleri yaralar nedeniyle yaptıklarını adil olarak görüyorlar, yerinde buluyorlar; siz de geçmişten getirdiğiniz yaralar nedeniyle yine aynı şekilde olayı haksız, yersiz buluyorsunuz. İlk yarayı onlar almış, ilk kurşunu onlar yemişler. Bunun için de kendilerini önceden korumaya alıyorlar; siz de bu işin peşine takılmış görünüyorsunuz. Onlar ilan verip duyuruda bulunuyor siz de buna karşılık veriyor, bir reaksiyon gösteriyorsunuz. Hayalkırıklığı ve öfkeyle tepki vermeye yönelik bir çağrı aldığınızı hissediyorsunuz sanki. Bu otomatikleşmiş artık. Ve şimdi, bir kez daha sizden olan bitenin üzerine yükselmenizi, yukarı çıkmanızı istiyorum Ben.
Geçmişin yaralarına ait o boncukları fırlatıp atmakla, uzaklara saçmakla başlayın işe. Bunu kendiniz için yapın, kendi esenliğiniz için. Diğerlerinin iyiliği için yapın. Geçmişten gelen acıların, incinmişliklerin kendilerine bir hayrı yok ki. Kalbinizde mayalanıp çürümekte olan o eski elemleri, kederi fırlatıp atın. Canlarım aslına bakarsanız yeni olan bir şey yok ortada. Buna bir başkası yol açmadı, başkalarının yüzünden olmadı. Bir başkasının kusuru, münasebetsizliği ne olursa olsun onun kalbinden bir mutsuzluk boncuğu alıp da kendi kalbinize iliştiren sizsiniz. Yaptığınız budur. Onlardan gelen birkaç laf, niyetleri, sevgiden uzaklaşmaları derken siz de bu işin içine kaynayıverir ve onu kendinizin kılarsınız.
Bu mutsuzluk boncuğu her daim onlarındır. Asla sizin olmamıştır ama onu siz alıp kendi üzerinize iliştirmişsinizdir.
Bu yapışkan, dalkavuk düşünce boncuklarını fırlatıp atın. Aya gidişlerini izleyin. Size bu kadar ızdırap veren, bu denli felaket görünen şeylerin ayda nasıl da hiçbir hükümleri olmuyor bir görün. Ay gibi olun siz.
Çeviren: Engin Zeyno Vural
Copyright © 1999-2007 Heavenletters™
Tanrıya ve kendi yüreklerine daha yakın olmaları için İnsanoğluna yardım eden
Gloria Wendroff, Overseer (Sorumlu yönetici)
The Godwriting™ International Society of Heaven Ministries
703 E. Burlington Avenue, Fairfield, IA 52556
Email angels@heavenletters.org
Ziyaret edin www.heavenletters.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder