Tanrı dedi ki:
Kabınızın dolup taşmasını temenni ederken onun memnuniyetsizlikle dolup taşması gibi bir şeyi kastetmiyorum. Size memnuniyetsizlik vermem Ben. Memnuniyetsizlik sizin kendi kendinize sunduğunuz bir şeydir.
Kendinize hoşnut olmayı telkin edin siz. Bunu düşünün canlarım, gökkubbenin altında yaşıyorsunuz. Her daim ona sahipsiniz. Yukarıda her zaman için bir gökyüzü var. Mavi de olsa gri de olsa; bulutlarla kaplı da olsa; lakin güneş bulutların arasından ışıyabilir. Eğer güneş bugün parlamıyorsa da yarın ışıyacaktır o. Eğer istediğiniz yağmursa o da size gelecektir.
Ayaklarınızın altında her zaman için bir zemin var ve bazen de adeta havada yürüyorsunuz siz.
Dünya üzerinde ağaçlar ve diğer tüm o canlılar var.
Payınızdan yana hoşnutsuzluk duymaya başladığınızda bir parka ya da kırsal bir bölgeye gidin, doğaya çıkın ve kendinizi hoşnut kılın.
Memnuniyetsizlik kafidir artık. Bundan bıkıp usanmadınız mı? Memnuniyetsizlikten memnuniyetsiz olun ve hissedecek farklı bir şeyler bulun. Siz sizsiniz, bunun bulunduğunuz yerle ya da koşullarla bir alakası yok. Bir kulübede hoşnutsuzluk içindeyseniz bir sarayda da hoşnutluk duymanız olası değildir; uzun vadede yani.
Dünyadaki her şeyin değiş-tokuş halinde, mübadele içinde olduğu görüşünde bir hakikat vardır. Yaza ve kışa aynı anda sahip olamazsınız. Ya biri olmak zorundadır ya da diğeri. Siz elbette ki kışın soğuğundan ya da yazın sıcağından yakınan o insanlardan değilsinizdir. Mevcut hayatınızın elden gitmesini dilemiyorsunuzdur tabii ki.
Bedeninizin biriktirdiği yıllar aynı anda hem yirmi bir hem de yetmiş bir olamaz.
Canınızın istediği her şeyi yiyip de aynı zamanda incecik kalamazsınız. Niye şaşırıyorsunuz ki?
Bazen sanki de dünya hayatının eğilimlerinden bihabermişsiniz gibi görünüyor. Sanki çocuklarım hem sağır hem de körmüş gibi oluyor. Pek çok seçeneğiniz var sizin. Aklınıza göre ya çok fazla şeye sahipsiniz ya da sahip olduklarınız yetersiz.
Başınızın etini yiyen o küçük veya büyük meseleleri, şeyleri bir kenara bırakıp ilginizi, dikkatinizi yüreğinizin takdir ettiği küçük veya büyük meselelere, şeylere yöneltir misiniz siz. Şimdiden takdir edin. Yarını beklemeyin. Şimdinin tadını çıkarın, şimdi keyif alın.
İstemediğiniz şeylerle muhatap olduğunuzda, böyle şeyler yaşadığınızda centilmence, sportmence hareket edin. Samimi olun, cana yakın olun. Dünyaya yerli yersiz eleştiriler yöneltmeyin artık. Aklınızı yeniden formatlayın.
Dırdırcının biri olup çıkmayın. Homurdanıp durmayın. Hayatın içinde ilerlerken ayaklarınızı sürütüp durmanız kafidir. Hafif hafif basın yere. Yüksekten adımlar atın. Bir ağaca tırmanın. Bir şeyler yapın. Yüreğinize sevinç veren bir şeyler yapın. Dünyanın kendisini sizin istediğiniz şekilde sunmasını beklediğiniz kafidir artık. Hayat bir yemekse canlarım, ondan bir ısırık alın siz. Koca bir ısırık alın. Hayata biraz alan verin, tolerans gösterin. Özgürlük mü istiyorsunuz? Öyleyse olması ve kendi yolunda gitmesi için hayata özgürlük verin.
Arabanızın bozulması hiç hoşunuza gitmez. Bu anlaşılır bir şeydir. Fakat bu durum size yürümek ya da otobüse binmek için bir şans da verir aynı zamanda. Bunda bu kadar kötü olan ne vardır? Yürümenin ve otobüse binmenin de kendi hususiyetleri yok mudur?
Burada yolun güneşli tarafında yürümenizden bahsediyoruz canlarım.
Güneş çok yakıcı veya uzaklarda olduğu zamanlarda da günün tadını çıkarın. Güne yönelik itibarınız olsun. Nasılsa öyledir o. Hiçbir şey için onu suçlamak düşmez size. Siz nasıl bir gün geçireceğinizden, onun niteliğinden mesulsünüz. Gün sizin nasıl hissettiğinizden mesul değil.
Dünyada yaşamaya alışmadınız mı hala? Dünya sizden mesul değildir. Siz dünyadan mesulsünüz. Sizin onu yükseltmeniz gerekiyor.
Çeviren: Engin Zeyno Vural
Copyright © 1999-2007 Heavenletters™
Tanrıya ve kendi yüreklerine daha yakın olmaları için İnsanoğluna yardım eden
Gloria Wendroff, Overseer (Sorumlu yönetici)
The Godwriting™ International Society of Heaven Ministries
703 E. Burlington Avenue, Fairfield, IA 52556
Email angels@heavenletters.org
Ziyaret edin www.heavenletters.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder