22 Kasım 2010 Pazartesi

Başka Bir Yer...

Tanrı dedi ki:

Planlar yapmak zorunda değilsiniz. Bugünü yaşayın. Hayatın her bir günü kumaş topları gibi kendisini kat kat açar ve hiçbir gün bir diğerine benzemez. Hayatın sizin düşündüğünüz gibi şekillenme mecburiyeti yoktur. Kendi bildiği şekilde ortaya çıkar o. Hayat sizin planlarınıza uymadığı zaman üzüntüye kapılmayın. Planlarınızın tadını çıkarın. Bunlar her zaman için hayatın yüzeyine çıkmayabilirler ama hayal kurmanın planlarınızı gerçekleştirmeyeceğini nereden biliyorsunuz ki? Hayal kurmak başlı başına bir eylem de olabilir.

Hayat, olması gerektiğini düşündüğünüzden farklı bir gidişe yöneldiğinde bu zaten hayatın gitmesi gereken yöndür. "Şimdi", olması gerektiği gibi şekil alıyordur şimdi. Evet, seyahat planlarınız değişmiştir. Havai'nin size en uygun yer olduğunu düşünürken kendinizi Alaska'da bulmuşsunuzdur. Neresinin sizin için daha iyi olduğunu hayattan daha iyi kim bilebilir ki?

Belki de rahatına düşkün bir Hobbit gibi evde kalmayı istemiş ama asla hayal bile etmediğiniz bir maceranın ortasında bulmuşsunuzdur kendinizi.

Ya da büyük bir maceraya dahil olmayı istemiş ama bunun yerine kendinizi evde otururken bulmuşsunuzdur.

Hayatın kendi zekasının, kendi aklının olduğunu zaten biliyorsunuz; lakin bu akıl her zaman sizinkiyle örtüşmüyor da olabilir. Hayat fikir de değiştirebilir elbet. Her halükarda kendi kendinize katı planlar yapmak durumunda değilsiniz. Belki de Alaska çok hoşunuza gidecektir.

Havai için planlar yapmak çok hoşunuza da gitmiş olabilir ama hayat sizi Alaska'ya götürmenin bir yolunu bulmuştur işte. Hayat böyledir; sürprizlerle doludur o. Bir rüzgar sizi havalandırır ve planlarınızın götürmeyeceği bir yere ulaştırır. Nerede olursa olsun yaşamak, hayatta olmak hoştur. Size bahşedilen macerayı alın siz. İyi bir ortak olun. Bir dahaki sefere belki de Havai'ye gidersiniz, belki de gitmezsiniz. İlla ki planlarınıza uymanız gerekmez.

Bırakın hayat kat kat açsın kendisini. Ortaya çıkan otobüsle yola koyulun siz. Binin o otobüse. Evde bile kalsanız bir yerlere gidiyorsunuz zaten. Hayattaki en önemli şey belirli bir yerde olmak değildir. Hayattaki en önemli şey "olmaktır".

Krsitof Kolomb Hindistan'a gittiğini düşünüyordu ama Amerika'yı keşfetti. Tekmeler savurup, çığlıklar atmadı. Yola çıktığında aklında belirli bir yere gitme düşüncesi vardı ancak başka bir yere gitmiş oldu o. Hayatta da olağan bir durum değil midir bu?

Bugün, hayatın içinde kendinize giden bir seyahate çıkıyorsunuz. Haritada neresi olarak görünürse görünsün, siz hayırlı bir yerde, iyi bir noktadasınız. Şu anda nerede bulunmanız gerekiyorsa oradasınız. Bu iyi bir şey değil mi?

Hayat zora koşmak için değildir.

Belki de bir kadını sevdiniz ve onun eşiniz olmasını istediniz; ama o bir başkasıyla evlendi. O kadın için iyi dileklerde bulunun, olumlu şeyler düşünün. Ne kadar harikulade olursa olsun o kişinin size uygun olmadığı ortaya çıkmıştır. Siz onun uygun olduğundan eminsinizdir ama bu bir yanılgıdır işte. Hayat sizin için bir başkasını düşünüyordur, ya da hiç kimseyi düşünmüyordur o.

Hayatın sizi gözettiğini, size ihtimam gösterdiğini bilin. Hayat sizi bulunmanız gereken yerlere götürüyordur. Hayat sizi bir araya gelmeniz gereken insanlara götürüyordur. Hayat sizi doğru olan tüm eylemlere, objelere, kişilere ve yerlere götürüyordur, bunların hepsi de doğru bir sıralama içindedir. Yargılayıcı bir tutum içinde olmayın. Hayat güzeldir. Sizin istediğiniz şekilde ortaya çıkmasa bile yine de güzeldir o. Sizin hayatınızdır. Onu kutsayın. Benim adımla kutsayın onu.

Her şekilde hayatı bir armağan olarak görün. Çocukluğunuzda sizin istediğiniz reçel yerine annenizin size başka bir reçel verdiği günlerdeki gibi... Önünüze konulan reçelli ekmeği seve seve yiyin.

http://www.heavenletters.org/
 
Çeviren: Engin Zeyno Vural

1 yorum:

  1. iste bu tam benim icinde bulundugum durum. tesekkürler paylastiginiz icin. alaska´da üsütmeyiz insallah...

    YanıtlaSil