Kendimle konuşuyorum. Kendimle mi konuşuyorum, onunla mı konuşuyorum? O Kim? Ben miyim? Ben olan beni gözlemleyen bu öteki ben kim? Gerçek ben kimim? Bu dünyada işim ne? Bütün bu yaşamın anlamı ne? Nereden geldim, nereye gidiyorum? Kendim olarak mı yaşıyorum yoksa bana ezberletilmiş, programlandığım bir hayatı mı yaşıyorum? Kendimi tanımak için uzun bir yoldayım.
1 Mayıs 2012 Salı
Ayın hamağı üzerinde
Tanrı dedi ki:
Ben nasıl konuşurum peki? Dünyadaki her bir ağaç vasıtasıyla konuşurum, her bir yaprak, esen her bir rüzgar vasıtasıyla konuşurum, her bir iç çekiş, her bir gülümseme, her bir göz yaşı aracılığıyla konuşurum. Gözleriniz aracılığıyla konuşurum ve de sizin dilinizle konuşurum; şiirler aracılığıyla ve şarkıları yapan kişiler aracılığıyla konuşurum Ben. Ben ki Dinginlik Olanım her daim sizin vasıtanızla konuşuyorum. Benim sesimsiniz. Benim ifademsiniz. Benim kulaklarım ve kutsamamsınız.
Benim için konuşun. Bırakın da şöyle sessizce uzanayım ve sizi dinleyeyim Ben; söylediklerinizi, Beni, Birliği pek çok yolla nasıl da temsil ettiğinizi dinleyeyim.
Benim vekilimsiniz. Benim sözcümsünüz. Beni tanıtansınız. Benim ifademsiniz ki böylelikle Ben de ifade olmaktayım.
Siz yıldızları birer mum gibi yakar ve herkes görebilsin diye yukarılara kaldırırken Ben de ayın hamağına uzanırım. Yıldızları ve Benim Kendime armağanım, Kendime övgüm olan sizleri seyrederim. Aşkla seven ve aşkla sevileniz Biz ve paylaştığımız aşkız.
Siz benim önümde diz çökersiniz, Ben de sizin önünüzde. Biri birimizi kopya ederiz. Bir ve Aynı olmak isteriz, ki öyleyiz de.
Fark ise Benim Kim Olduğumu biliyor, sizinse Kim Olduğunuzu bilmiyor olmanız. İnanmak sizin için imkansız gibi ve siz de inanmıyorsunuz.
Siz kendinizi Dünyadaki bir satış elemanı, bir tezgahtar gibi görmektesiniz. Çeşitli ürünlerin, malların satıcısısınız, onları beğendiriyor, alıcıları ikna ediyorsunuz ama Kendinizi kendinize beğendirmiyor, bu konuda ikna etmiyorsunuz. İncik boncuk satıyor ve gerçek mücevherleri inkar ediyorsunuz. Gerçek elmaslar, cevherler ambalajlanamaz. Kırılıp boncuk haline getirilemez onlar. Siz Benim yüreğimin mücevherisiniz. Elimde tuttuğum elmaslarsınız ama ışıltıyı, parıltıyı dışarıda arıyorsunuz. Tanrı'nın ve Güneşin Işığının içinde parlamakta olduğunuzu unutuyorsunuz.
Unutuyor ve neyi unuttuğunuzu da bilmiyorsunuz. Unutmuş olduğunuzu unutuyorsunuz. Benim yegane evladımsınız. Çer çöpten, döküntü parçalardan ibaret olduğunuzu düşünüyor ve Bütünsel Bir Benlikken kendinizi parça parça ediyorsunuz.
Güller dikiyor ama yabani otları yolduğunuzu düşünüyorsunuz. Goncaları topluyor ama neleri toplayıp derlediğinizi bilmiyorsunuz. Dedikodu da toplayabiliyorsunuz kolayından. Hatıraları topluyor ve onları mabediniz kılıyorsunuz. Bir örtüyü serercesine kendinizi bir araya getiriyorsunuz. Neyi açmakta olduğunuzu bilmiyor ama katlıyor ve açıyorsunuz.
Ütüyle açıyorsunuz kendinizi. Biriktirmenin, yeniden toplayıp biriktirmenin hatırına biriktiriyorsunuz.
Doğru olmayanın, gerçeği yansıtmayanın tekrarını ve onaylamasını yapıp uyuyamıyorsunuz; ya da doğru olmayanın onaylamasını yapıp hayatınızı uyuyarak geçiriyorsunuz.
Hayatınızın pilotusunuz ama bu pozisyonunuzu unutuyorsunuz. Yukarıya, ileriye bakmayı unutuyorsunuz. Ya geriye bakıyorsunuz ya başınızı yana çeviriyor ya da sanki ayaklarınız hayatınızın hikayesini anlatıyormuş gibi onlara bakıyorsunuz. Canlarım başka türlü bir iz bırakın siz. Yüreğinizin izini bırakın ve yükseklere çıkmakta gösterdiğiniz yürekliliğin izini bırakın. Altınızda bir ağ gerili olmadan uçun siz.
Güvenlik ağınızın yukarınızda olduğunu söyleyebiliriz; ağınızın Cennet olduğunu, ağınızın Ben olduğumu, sizin güvenlik ağınızın bilinciniz olduğunu ve bir ağa ihtiyacınızın olmadığını da söyleyebiliriz; çünkü korunmaya, emniyete alınıp kurtarılmaya ihtiyacınız yoktur sizin.
Hayat tasdik olmuştur, onaylanmıştır. Başarısız olamazsınız, düşemezsiniz. Ah, evet hayat tehlikelerle doludur. Bu hayatın sadece tek bir mercekle görünen kısmıdır. Hayatın pek çok merceği ve anlatacağı pek çok masalı vardır. Hatta masal çeşitlilik, farklılık gösterirken bile güzellik ve dinginliğin tek bir hikayesidir. Bu, hikayenin başlangıcıdır. Gerçi bir son olmadığı denli bir başlangıç da yoktur çünkü hayat canlıdır, faaldir ve bir nihayeti yoktur.
Çeviren: Engin Zeyno Vural
Copyright © 1999-2007 Heavenletters™
Tanrıya ve kendi yüreklerine daha yakın olmaları için İnsanoğluna yardım eden
Gloria Wendroff, Overseer (Sorumlu yönetici)
The Godwriting™ International Society of Heaven Ministries
703 E. Burlington Avenue, Fairfield, IA 52556
Email angels@heavenletters.org
Ziyaret edin www.heavenletters.org
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Kim olduğunu hatırlayamayan, kendisini ve dünyayı anlamlandıramamış olan, kendi gerçekliğinden habersiz olan insan tam da bunlar yüzünden hiçbir işe yaramayacak olan bu kadar nasihat neden edilir ki?
YanıtlaSilİnsanın hafızası silinmiş, hatırlayamıyor, ne hislerine güvenebiliyor -çünkü yanılıyor ve belaya çatıyor- ne de aklıyla bir yol bulabiliyor, çünkü gözaçıp kapayana dek yaşlanıyor, bedeni hastalanıyor, engeller dağ gibi geliyor, yetmezmiş gibi Kabal vb alçaklar sürüsünün hem genetik manipulasyonuna hem de kültürel ve ekonomik manipulasyonuna uğramış ve resmen köle edilmiş... Tanrı da habire nasihat veriyor, aman ne iyi ne iyi... Bu konuşan kimin tanrısı acaba onu da çok merak ediyorum...Bilmeyene, hatırlamayana neyi anlatıyorsun sen a tanrım?
Lordofsunshine, ''kıyamet'' kelimesinin anlamını biliyor musunuz? Kıyam; ayağa kalkış, uyanış demek.Kıyamet uyanmak ayağa kalkmak anlamına geliyor.Bu durum yedi bohçaya ayrılmış( yedi farklı algı düzeyine hitap eden)Kuran daki simgesel anlatım.Biz gezegensel yükselişe yaklaşırken, kıyamete yaklaşıyoruz.Zor zamanlar yaşamamız çok normal.Bunları haşa akıl hocalığı yapmak için yazmıyorum.Dengeyi kaybettiğimizde birbirimizi dengelemeliyiz.
YanıtlaSilYani Kur'an'da konuşan Allah'ın bu yukarıdaki Tanrı oldğunu mu söylüyorsunuz? Habire cehennemle korkutan,ateşin yakıcılığından ve irin içirmekten sözedip duran Allah'la bu sevgi küpü Tanrının aynı şey olmadıkları çok açık bence...
Sil"Kıyamet" kelimesinin "kıyam et" anlamında olduğunu 80'li yıllarda Bülent Çorak odağından öğrenmiştim ben, tabii ki dileyen dilediği gibi yorumlar herşeyi... Ama şu var, "kıyam et" bir fiili işaret eder, "kıyamet" ise yüzlerce yıldan beridir herşeyin altüst oluşunu bildiren bir durumu işaret eder.Bu gibi şeyleri sprituel kanal bilgileri ışığında yorumladığımız zaman İslam'daki birçok şeyin aslında öyle olmadığını söylememiz hatta negatif güçler tarafından bu mesajların değiştirilmiş olduklarını da söylememiz gerekir...
SilTutuklamaların başlaması için tarih verilmiş.Biginin kaynağı neresi anlamadım ama şu blog a bir bakın http://2012portal.blogspot.com/
YanıtlaSilBilginin kaynağanı anlayanlar lütfen yazsın.Körü körüne inanmadan geri sayımı izleyebiliriz diye düşünüyorum.