D E Ğ İ Ş İ M Y A S A S I
DOĞANIN MÜZİĞİYLE DANSETMEK
Doğanın ritmi, dönemleri, devirleri vardır.
Mevsim dönemleri, yıldızların ritmi, gel-git hareketlerinin devreleri gibi.
Mevsimler birbirini itmez. Bulutlar gökyüzünde yarış etmez. Her şey kendi
zamanında olur. Tıpkı yükselen ve alçalan okyanus dalgaları gibi.
Evrende her şeyin bir ritmi vardır. Bu ritim bir dalga boyu ve
frekans olarak ortaya çıkar. Mevsimlerin döngüsü, yıldızların rotası, gezegenlerin
dönüş yörüngeleri, denizdeki gelgit hareketleri vb. İnsanlık için de bu böyle, birbirini
takip eden devirler olarak gözlenir. Her şey kendi ritminde ve zamanında olur.
Ne önce ne sonra. Dünya, değişimin müziğiyle dans ediyor. Mevsimler geçiyor,
günler gecelere dönüşüyor. Her şey kendi döngüsünde gelişiyor, değişiyor,
büyüyor, ortaya çıkıyor, kayboluyor, doğuyor, ölüyor, geliyor, gidiyor. Doğan
batıyor, batan doğuyor. İşte bu Değişim Yasası. Değişim rüzgarları yaşamını alt
üst eden. şiddetli bir fırtına olarak da, yanaklarını okşayan bir meltem olarak
da gelebilir. Değişim sürekli olan tek şeydir ve değişimin kendine özgü yolu,
kendine özgü zamanı vardır.
Değişim hakkında daima karmaşık duygular hissederiz. Bazen yaşam monoton
hale geldiğinde bir şeylerin değişmesini isteriz ama her şey yolunda gittiğinde
değişim zor gelir, özellikle de zor olanları.
Oysa değişimin kendisi zor değildir. Sabahları güneşin doğuşu kadar doğal
gerçekleşir ve hayatımızdaki yerini alır. Ama çoğumuz düzen ve kontrol
duygusunu yaratabilmek için bildik yollar ararız. Bu yüzden değişimi;
arzularımız ve isteklerimize bağlı olarak şans ya da felaket olarak algılarız.
Yağan yağmura çiftçiler hoş geldin derken, piknik yapanlar lanet okur.
Değişim Yasası, tıpkı mevsimlerin değiştiği gibi bize. değişmemizi hatırlatır.
Hayatımızı eski alışkanlıklarla sürdürmek zorunda değiliz. Geleceğimiz geçmişin
bir tekrarı olmamalı. Değişim bizi eninde sonunda daha büyük farkındalığa,
bilince ve huzura doğru götürür.
Toprakla uğraşanlar bilirler. Tohumlar yalnızca kendi türlerini üretir,
daima ne ekersen onu biçersin, ekinleri topladığında daima tohumların bir
kısmını bir sonraki sezonda ekmek üzere ayırırsın, yeni bir sezonun başlaması
için öncekinin tamamlanması gerekir, her tohumun büyümesi, değişmesi ve sonunda
ölmesinin zamanı farklıdır, bol ürün almak için toprağı çapalamalısın.
Yaşamlarımız da tohumlar ve sezonlar gibidir.
Hayatının her mevsiminin tadını çıkarmalısın. Sabırla toprağı hazırla,
tohumları ek ve emek ver. Bunları yaparsan emeğinin meyvelerini bollukla alırsın.
Mevsimlerin değişimini doğal kabul ettiğin gibi, şans ya da terslik gibi
görünen olayları da olduğu gibi kabul et. Kışın beyaz güzelliğinin de, yazın
sıcak ve Ilımlı günlerinin de zevkine var. Her mevsim, her gün, her an gelir
geçer ve hiçbiri asla birbirinin aynı ya da tekrarı değildir. Kış soğuğunun
ortasında yazı, yazın bunaltıcı sıcağında kışı özlemek yerine, her mevsimi
kendi güzelliğiyle kabul et. Geminin dalgaların üzerinde ilerlemesi gibi, sen
de zamanın ve dönüşümün dalgalarıyla uyum içinde ol.
Haklısın ama bu tek başına yetmez bunun yanında başka şeyleri de. Çünkü
değişim Yasası kendi gelişimimizle nasıl uyum içinde olabileceğimizi de
gösterir. Bize doğru zamanlamayı öğretir.
NASIL MI ?
Her şey için en uygun ve en az uygun zaman vardır. Kapılar açılır ve
kapanır; enerjiler yükselir ve düşer. Bir anda ve hızlı olur. Enerjinin düşüş
anına rastlayan düşünce veya eylemin hayata geçmesi ise gerektiğinden fazla
zaman alır. O zaman Değişim Yasası, Eylem Yasasıyla birleşerek bilgeliğin bir
parçası olan sabrı öğretir.
Ne zaman harekete geçmen, ne zaman durman gerektiğini, ne zaman konuşman,
ne zaman susman gerektiğini, ne zaman çalışman, ne zaman dinlenmen gerektiğini
ne zaman enerjinin yükseldiğini veya bir sonraki yükselen dalgayı beklemen
gerektiğini sana içindeki bilge söyler.
Orta doğuda cok bilinen bir hikaye vardır: Hikayenin kahramanı Kral Solomon,
içinde müthiş bir karmaşa hissediyor, daha sade ve huzur dolu bir yaşamın
özlemini çekiyordu. Bir gün ülkesinin en iyi kuyumcusunu çağırarak, kendisine, içinde
her zaman ve her koşulda geçerli, uygun ve doğru olan sözler yazılı
sihirli bir yüzük yapmasını istedi; yazılan sözün hem acıların hafiflemesini
hem de acı çeken kişinin bilgece bir bakış açısı kazanmasına yardımcı olması
gerekiyordu. Usta kuyumcu özel bir yüzüğü hemen yaptı ama ancak günlerce
düşündükten sonra yüzüğe yazacağı sözde karar kılabildi.
Kuyumcu yüzüğü Kral Solomon'a sundu. Kral yüzüğü aldı elinde şöyle bir çevirdi
ve hemen akabinde merakla içinde yazan yazıya baktı.
Yüzüğün içindeki yazı şuydu: Bu da geçecektir!
Mevsiminde üstü silme meyveye kesmiş bir ceviz ağacı üzerinden hiç taze
yeşil bir ceviz koparıp da yediniz mi?
Ne kadar olgunlaşırsa olgunlaşsın, açmakta zorlanmışsınızdır sanırım?
Yeşil kabuğu önce parmaklarınızla sonra bulduğunuz iki taşın arasına
koyarak açmaya çalıştığınızdan adım gibi eminim.
Sonunda sert ve kenarı keskin bir taş bularak kabuğu kırmaya çalıştınız
değil mi?
Ama bir de yeşil kabuğundan arınmış, iyice kurutulmuş geçen yılın ürünü iki
cevizi nasıl da elinizin arasına alıp kırdığınızı hatırlayın.
Burada, hayatı kolaylaştıracak basit gerçekleri seninle paylaşmak için
varım. Ama sana aydınlanma vaat edemem. Onun kendine göre bir zamanı var.
İnsanlar, ceviz kabuğu gibidir: eğer yanlış zamanda açmaya çalışırsan açmak
neredeyse imkansızdır. Ama bir kez olgunlaştığında doğru yerine hafifçe
dokunmak bile açılması için yeterlidir. Günlük yaşam sizin olgunlaşma
sürecinizdir. Bir gün biri ya da bir şey size uygun dokunuşu sağlayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder