12 Eylül 2009 Cumartesi

Evrensel Yasalar - 5

Ş E F K A T Y A S A S I

İNSANLIĞIMIZIN UYANIŞI

Evren bizi yargılamaz; sadece sonuçları ve dersleri gösterir.

Neden-sonuç yasasıyla bize öğrenme ve denge kurma olanaklarını sunar.

Şefkat her birimizin o andaki inanç ve kapasite sınırlarımız içinde yapabileceğimizin en iyisini yaptığımızın anlayışını kazanmaktır.
Doğaya çıktığında, denizlere, ormanlara, kırlara ulaştığında etrafına şöyle iyice bir bak.
HER ŞEY NE KADAR CANLI FARK ETTİN Mİ?

Zihnini bu tepelerin, dağların ötesine genişlet. Okyanusları, fiyortları, volkanları, kayalıkları, denizin üstündeki ve altındaki devasa dağları düşün. Hepsi canlı. Hepsi Dünya Anamızın eti kemiği, kanı ve ruhu.

Sen bir böcek olsaydın ve bir filin üzerine konsaydın yalnızca etrafındaki kıl ormanını görecektin. Ama neyin üzerine konduğun hakkında hiçbir fikrin olmayacaktı. Eğer yeterince yükseklere uçarsan, aşağıya baktığında canlı bir varlığın derisinin üzerinde yaşadığını fark edecektin. Uzaya giden astronotlara da bu oldu. Dünyadan bilim insanı ve pilot olarak ayrılan astronotlar mistik olarak geri döndüler. Çünkü yaşayan, nefes alan mavi yeşil bütün bir organizmanın canlılığını gördüler. Bu vizyon alçakgönüllülüğü getiriyor. Ve günlük sıradan yaşam da bu saygıdan, şefkatten payını alıyor.
Dünya'nın cildi üzerinde yaşıyor, ağaçlarını kesiyor ve yakıyor, doğanın zenginliğini talan ediyor ve bu yaptıklarımıza rağmen Dünya'dan ne izin istemeyi ne de teşekkür etmeyi düşünüyoruz.

Dünya ile bir konuşabilseniz, ah onun yüreğini bilebilseniz…

O sizi öylesine derinden anlıyor ki eğer onun şefkatinin bir ucuna dokunmuş olabilseydiniz, gözlerinizden akan yaşları zapt edemezdiniz. Dünya bizi affediyor çünkü bizim onun kendi parçası olduğumuzu biliyor. Biz onun hala öğrenen ve gelişen bir parçasıyız.

Sana soruyorum, eğer Dünya seni, hatalarını affedebiliyorsa sen kendini aynı şefkatle affedemez misin? Ve aynı şefkati başkalarına da gösteremez misin?


KENDİNE DE HİÇ ŞEFKATLE YAKLAŞMIYORSUN DEĞİL Mİ?

İşte başlangıç noktan; kendine sevgi ve şefkat verdiğin ölçüde başkalarına verebilirsin.

Kendini ve başkalarını yeni bir gözle görmenin zamanı geldi. Seni dünyadan ayıran yargılardan ve beklentilerden uzak bir gözle.

Düşmanlarımız, dostlarımız, hepimiz kendi inanç ve kapasite sınırlarımız içinde bildiğimizin en iyisini yapıyoruz.

Mevlana şöyle diyordu: 'Yanlış ve doğru hakkındaki fikirlerimizin ötesinde bir alan var. Sizinle orada buluşacağım. Ruh, çimenlerin arasına uzandığında, dünyanın doğru-yanlış fikirlerinize ihtiyacı olmadığını göreceksiniz.'

Mevlana bunları söyleyebiliyordu çünkü yargılamaların insan ürünü olduğunu biliyordu. Tanrı'nın bizi yargılamak için değil, gelişmemiz ve olgunlaşmamız için hatalarımızdan öğrenme imkanları sunan bir kavram olduğunu söylüyordu. Eğer seni yargılamayan bir Tanrıyı kabul edebiliyorsan, sen başkalarını nasıl yargılayabilirsin?

PEKİ ŞİDDET DOLU GADDAR İNSANLARA NASIL BAKMALIYIM MI DİYORSUN?

Şefkat Yasası zorunlu ve koşullu değildir. Dünyada hastalıklı ve yok edici insanların varolduğunu biliyoruz. Bu hasta insanlar, başkalarına da zarar veriyorlar. Şefkat, bu insanların size zarar vermesine ya da yok edici davranışlarını sürdürmelerine izin vermek anlamına gelmiyor. Bazı insanların toplumdan ayrılmaları gerekiyor. Ama kötülüğe boyun eğmeden de şefkat gösterilebilir. Ölümüne savaşırken bile düşmanlarına şefkat hissedebilirsin.

AMA NİYE GADDAR İNSANLARA ŞEFKAT GÖSTERMELİYİM? NEDEN NEFRETE LAYIK İNSANLARDAN NEFRET ETMEYEYİM? SORUSU HALA CEVAPSIZ GİBİ DURUYOR DEĞİL Mİ?

Bu önemli soru, net bir yanıtı hak ediyor. Yanıtını da kendin bulmalısın. Ama şunu düşün: Nefret ve şefkat farklı enerjiler. Dünyanı hangi enerjiyle doldurmak istiyorsun?

Ama hala ırkçılara ve çocukları taciz edenlere karşı şefkatli olmakta zorlanıyor olabilirsin.

Şefkatin kolay olduğunu hiç kimse söylemiyor zaten!

Ama kolay ya da değil, yasa, nefret ve cehalet yerine sevgi ve anlayış doğrultusunda davranmaya doğru seni yönlendiriyor. Bunu yapabilmek için geniş bir anlayış gerekiyor. Gizemli bir evrende yaşadığının bilincinde ol. Bu anlayış derinliği sezgisel farkındalıktan evrenin doğal zekasına doğru akıyor.

Bu anlayışı ister gözlemle ister mantıkla ister dinsel inançlarınla kazan, sonunda dünyada arkadaşların ya da düşmanların değil, yalnızca öğretmenlerin olduğunu kavrayacaksın.

Bu yasayı uygulamak için insanın ermiş olması gerekiyor gibi gelebilir sana.

Şefkat Yasası sınırlı perspektifimizi sevgiyle aşmamızı gerektiriyor. Bu başa çıkacağımızdan fazlası olabilir. Sabırlı ve sevecen ol. Her birimizin zihnimizde ve yüreğimizde kabaran olumlu ve olumsuz düşüncelerimiz ve duygularımız var, ermiş olmak zorunda değilsin. Ama olumsuz düşüncelere inanmak ya da tepki göstermek yerine şefkatin sevgi ve anlayış suyuyla onları yıkamasına izin ver.

Hala çok ermişçe geliyor mu?

Hayatında şiddetli bir münakaşanın içinde olduğun, öfke, kıskançlık ya da aldatılmışlık duygusu yaşadığın bir anı hatırlıyor musun?

Bu anlardan birine geri dön.

Acıyı ve kızgınlığı hisset.

Şimdi, bu şiddetli münakaşanın bir anında münakaşa ettiğin kişinin birdenbire kalbine elini koyduğunu, inlediğini ve yere düşüp öldüğünü düşün.

Şimdi ne kadar kızgınsın? Kıskançlığın, öfken, tepkin ve acına ne oldu?

Tüm bu duyguların yok oldu öyle değil mi?

Açı doyurmak, hakareti affetmek, düşmanını sevmek de güzel erdemler. Fakat ya şimdi olduğu gibi dilencilerin en fakirinin, suçluların en gaddarının da kendi içinde olduğunu fark edersen. Ya şefkatine en muhtaç kişinin, sevilmeye en muhtaç düşmanının kendin olduğunu fark edersen.

O zaman ne olacak?

Açları doyurabildiğin, hakaretleri affedebildiğin, hatta düşmanını sevebildiğin halde bu sefer olanları affedemiyorsan, o zaman da onları affedemediğin için kendini affedebilirsin. İşte bu affetmede, bu dünyada insan olmanın acısını iyileştirecek şefkati bulabilirsin.

İhtiyaç duyduğun anda böyle bir şefkati hissedebilmek için arkadaşının, sevgilinin, düşmanının ayaklarının dibinde öldüğünü düşün. Tıpkı bir gün ruhun ayaklarının dibinde senin uzanacağın gibi. O zaman farklı bir gözle bakacaksın her şeye. Çünkü ölüm eşsiz bir eşitleyicidir. Her birimiz bu dünyayı terk edecek ve sevdiklerimizi geride bırakacağız. Her birimizin umutları ve umutsuzlukları var; her birimizin rüyaları ve kayıpları var. hepimiz nedenini bilmeksizin yaşam denilen gizemde yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.

Eflatun da 'Şefkatli ol, karşılaştığın herkes zor bir mücadele veriyor’ derken bunu kastediyorduz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder