B Ü T Ü N L Ü K Y A S A S I
BAĞLANTILARIMIZI HATIRLAMAK
Dünyada farklı yaşamları olan, farklı varlıklar gibi görünüyoruz. Ama her
farklı yağmur damlası nasıl okyanusun bir parçasıysa her birimiz de farkındalık
okyanusunun, tanrının bedeninin bir parçasıyız.
Hepimizin bir olduğu yüce gerçeğinin derinliklerinde sevgiyi ve huzuru bul.
Korku, kıskançlık ve öfkenin ağırlığını geride bırakarak, anlayışın
kanatlarında uç.
Şefkat Ülkesine doğru.
Bütünlük Yasası ikimiz için bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Çünkü
bu yasanın aşkın doğası, ancak yüksek bir farkındalıkla kavranabilir. Bu
nedenle, önce zihnine hitap etmeye çalışacağım. Ama sözlerim sadece
tohumlardır. Bu tohumlar yüreğine ulaşıp çiçeğini açtığında, bu yasa hayatını
sonsuza dek dönüştürebilir. Bütünlük Yasası, göründüğümüz gibi ayrı varlıklar
olmadığımızın Büyük Anlayışıdır.
Hepimizin gerçekte TEK VARLIK, TEK BİLİNÇ olduğumuzun En Geniş
Kavranışı.
Bu yasanın günlük yaşamla ne ilgisi var? Diye düşünebilirsin. Endişelenmene
gerek yok bunu zaman içinde anlayacaksın.
Bütünlük Yasasının ego tarafından, küçük benliğimiz tarafından algılanabilmesi
hiç de kolay değildir çünkü sıradan algılamalarımızla açıklanamaz. Bu nedenle,
öncelikle günlük yaşantımız boyutunda ele alalım. Evet her birimizin ayrı
bedeni, zihni ve duyguları var. Eğer bir şey düşünüyorsam bu düşünce aynı
zamanda senin zihninde de belirmez. Ben bir duyguyu yaşarken sen hiç de benim
gibi hissetmezsin. Ben dizimi yaraladığımda sen dizimin acısını hissedemezsin.
Bütünlük Yasası bir paradokstur. Farkındalığımızın boyutuna göre hem doğru
hem yanlıştır. Bizim Bir ya da çok olduğumuz objektif gerçeklikten çok bakış
açımıza bağlıdır. Gündelik bilgi bize ayrı olduğumuzu söyler. Yüksek Bilinç
ise, Bir olduğumuzu.
Algı açısının değişmesi bize aynı Bilincin farklı bedenlerde ifadesi
olduğumuzu gösterir. Tıpkı tüm yaprakların aynı ağacın parçası olduğu gibi. İnsanlık
bu yüksek gerçeği görmeyi unutuyor. Bunun yerine, farklılıklarımıza,
ayrılıklarımıza odaklanıyor. Ama sen Yüksek Gerçeği hatırlayacaksın değil mi?
"Unutmayacağım" dedim, "ama anladığıma da pek emin
değilim."
Bu mevsimin meyvesi ne? Portakal mı, erik mi, şeftali yahut karpuz mu o
meyveyi incelersek, 'tek' meyve deriz. Oysa milyonlarca hücrelerden,
moleküllerden ve atomlardan oluşmuştur. Mini minnacık atoma 'tek’ bir atom
deriz; oysa o 'da birçok parçacıklardan oluşmuştur. Dünyayı incelediğimizde
'tek' bir dünya deriz; oysa Dünya gerçekte toprak, hava, ateş ve sudan,
milyonlarca türden, milyarlarca canlı varlıktan, trilyonlarca atomdan
oluşmuştur. O zaman bir kozalak, bir atom ya da Dünya 'tek' mi, 'çok' mu?
Senin de fark ettiğin gibi gerçek paradoksaldır.
Şimdi sen de gerçeği nasıl göreceğini seçebilirsin. Dar
yada geniş açıdan.
Şimdi bir başka yolla da anlamaya çalışalım.
Dilin en temel bakış açımızı yansıttığı konusunda hemfikir misin? Konuşma tarzımız
ve kullandığımız sözcüklerin realitemizle nasıl doğrudan bağlantısı olduğuna?
‘Evime gidiyorum' dediğinde bu Cümle doğru geliyor değil
mi?
‘Benim' evim diyen 'sen' evden
ayrı bir varlıksın değil mi?
Peki, öyleyse 'bugün bedenimi iyi hissediyorum' dediğinde ne demek
istiyorsun? 'Benim' bedenim diyen ‘sen’
bedenden ayrı bir varlık mısın?
Bu konu üzerinde daha önce hiç düşünmemiş olabilirsin. Böyle
söylendiği için söylüyor olabilir misin?
Cevabın evetse dilin en temel bakış açımızı yansıttığı konusunda hemfikiriz
demektir. Bu cümle ise, 'sen' in bedenin olmadığını söylüyor ama bedene 'sahip
olan' bir başka şeyin varolduğunu da ifade ediyor.
DİLİMİZİN DAHA DERİN BİR GERÇEĞİ YANSITTIĞI SÖYLENEMEZ Mİ? BİR ADIM DAHA
ÖTEYE GİDELİM. EĞER SEN BEDENİN DEĞİLSEN, SEN KİMSİN?
Tamam seni duydum. Bedeni olan ya da bedende yaşayan bir ruh, yüksek ben
olduğunu veya buna benzer bir şey söylüyorsun değil mi?
Pekala o zaman 'Yüksek Ben' im ya da 'ruh' um diyen 'ben'
kim? O 'ben' kim? Beden aracılığıyla konuşan 'sen', 'benim'
evim, 'benim' ruhum, 'benim' yüksek benim diyen 'sen' en
gerçek anlamıyla, Saf Farkındalığın kendisi olamaz mısın?
Bu bir paradoks... Evet, öyle. Düşün! Milyarlarca varlık aracılığıyla
ifade bulan Farkındalık, Tanrı dediğimiz sınırsız sevgi ve bilgeliğin Tek
Bilinç'idir. Yaşamın ta kendisi olan Bilinç, yaşamın yani Kendisinin adım adım
tezahür etmesini de şefkat ve anlayışla, sabırla ifade ediyor.
Arzuların, endişelerin ve rüyalarınla günlük yaşamını sürdürürken yine de
bu Farkındalığın bir ifadesi olabilir misin? Tüm farklı bedenlerde, zihinlerde,
ağaçlarda, kuşlarda ve meyvelerde ifade bulan Farkındalığın bir parçası
olabilir misin?
ZİHNİN KARIŞTI DEĞİL Mİ?
İşte sorun burada! Beynin bunun içinden çıkamaz, Farkındalığı ancak hissedebilirsin.
Nadir anlarda, doruk deneyim dediğiniz anlarda, bunu hissettiğinizde
zihniniz nihayet dinlenme imkanı bulur. Saf huzuru ve hazzı deneyimler, vecd
halinde yıkanırsınız. O ana kadar her şey yalnızca sözlerle sınırlıdır.
Senden günlük yaşamının sınırlı farkındalığı içinde Tüm Yaradılışla
Birlik duygusuna inanmanı, deneyimlemeni ya da anlamanı beklemiyorum.
Böylesine bir deneyimi ancak yüksek bir bilinç boyutuyla yaşayabilirsin. Fakat,
bir insanla bile Bir’liği hissettiğinde, dünya ile de bir olduğunu
bilebilirsin. Yüreğinin derinliğinde bir yerde. Bir parçan bu yüksek gerçeği
biliyor; bu yüzden herhangi bir anda, sevdiğin ve sevmediğin tüm insanları
kendi Yüksek Ben'inin boyutları olarak görmeyi seçtiğinde kendini Bütünlük
Yasası ile uyumlu hale getirebilirsin.
Bundan böyle birisiyle münakaşa ettiğinde, seviştiğinde ya da oyun
oynadığında kendine şu soruyu sor: Başkalarını da kendi parçam olarak
görsem, onunla BİR olduğumu hissetsem ne olurdu? Nasıl davranırdım? Bu
ilişkilerimi nasıl etkilerdi? Kıskançlık ya da öfke duygularına ne olurdu?
Bencilliğim, Benlik (Birlik Bütünlük) duygusuna dönüşseydi ne olurdu?
Düşmanlarının bile senin bir parçan olarak öğrencilerin ve öğretmenlerin
olduğunun farkında olduğunda rekabet duygusu, işbirliğine dönüşmez miydi?
BU HER ŞEYİ DEĞİŞTİRİRDİ DEĞİL Mİ?
Bu farkındalık dünyayı değiştirebilir. Tek tek her ruhun farkındalığıyla.
Bazı öğretmenler ve kitaplar BİR'lik yasasından bahsediyor. Ama çok
azı işitiliyor ve okunuyor. Dünya ancak son dönemde olgunlaşmaya, bu gerçeği
anlamaya hazır hale geliyor. Sadece birkaç idealist değil, birçok realist de
insan evriminin, hatta insanın varlığını sürdürebilmesinin insanlığı BİR
olarak görmenin geniş kavrayışından geçtiğinin farkındalığına bağlı olduğunu
anlıyor. Tıpkı farklı organlarımızın bedenin bütünlüğünün iyiliği için uyum
içinde çalışması gibi, İnsanlık Bedeninin iyiliği için rekabetçilikten
ve bencillikten, açık yürekle işbirliğine yöneltmenin eşiğindeyiz.
J.D. Salinger hikayesi gibi. Hikayede bir çocuk süt içerken 'Tanrıyı
Tanrıya boşaltıyormuş' gibi hissettiğini söylüyor.
Evet aynen öyle; dostlarını, düşmanlarını, tanıdıklarını, yabancıları TEK
OLANIN gözleriyle görmeye başladığında tüm çelişkiler ve çatışmalar çözüme
ulaşır, tüm yaralar iyileşir ve tüm paradoks bu temel gerçeğin ışığında;
paradoks olmaktan çıkar. Bu, tüm arayışların sonudur. Çünkü o zaman her
yerde ve herkes olursun. Tüm korkuların sona erer. Çünkü kendinin
asla ölmeyen Saf Farkındalığın yaşayan gerçeği olduğunu anlarsın.
BÜTÜNLÜK YASASI, Ruhun tüm yasalarının bütünüdür: eşitlik ve denge hali,
yaptığın seçimlere ve yaşam sürecine tam bir güven, sonsuz an içinde adım, adım
yürüme sabrı, Ben'liğinin tüm diğer boyutları için derin anlayış.
Bu noktada şüpheler ortadan kalkar ve her davranış onurla ifade bulur.
Yaşamlar boyu arayışın sonunda evrenle bir olursun.
AKTARDIKLARIMI KAVRAYABİLİYOR MUSUN, SÖZLERİMİN DOĞRULUĞUNU HİSSEDEBİLİYOR
MUSUN?
Savaşın yerle bir ettiği köyde yanan çocuğun da, oraya bombayı atan pilotun
da kendin olduğunu anlayabiliyor musun? Annenin de, yeni doğmuş bebeğin de,
tecavüz kurbanının da, saldırganın da sen olduğunu biliyor musun? Her şey Tanrı
adına ya da şeytan adına yapılıyor. Yırtık giysileri giyen de, altın sırmalı
şatafatlı giysileri giyen de sensin. Şefkatle, gaddarlıkla, korkaklıkla, cesaretle
yapılan her davranışta sen varsın. Cahilin de, bilgenin de, yürüyen, uçan,
yüzen her varlığın gittiği yolda sen de gidiyorsun.
Tek ve çok, yüksek ve alçak, acı ve tatlı, Dünya, Cennet ve Cehennem... her
şeyde ve her yerdesin.
Her varlığın gözlerinden yansıyan gerçekte TEK olan ışıksın. Bu BİR'
likle düşüncelerini biliyor 'geçmiş yaşamlarından' bahsedebiliyorum: BİR
olduğumuz için şu anda yaşanan TÜM geçmiş yaşamları da paylaşıyoruz.
Çünkü geçmiş, şimdi ve gelecek de BİR'dir.
Bu bütünlüğü senin kadar derin hissedebildiğimde; benim de diğer insanların
düşüncelerini ve geçmiş yaşamları bileceğimi mi söylüyorsun?"
Kesinlikle! Başkalarına hizmet verebilmen için bilmek istediğin her şeyi
bileceksin. Fakat bu tür güçlere sahip olmak senin için önemini yitirecek çünkü
herkes olacaksın. Yaşamını Bütünlük Yasasıyla uyumlu hale
getirdiğinde her şey değişecek. Dışarıdan her şey eskisinden farksız gibi
görünse de.
Sıradan bir hayat sürdüreceksin tıpkı benim gibi; sıradan bir insan gibi
görüneceksin ama dünyan daha yoğun, daha güzel, daha zevkli, eğlenceli ve
huzurlu olacak.
Global bilinç uyanırken kendimizi yoğun bir dönüşüm sürecinin ortasında
bulacağız. Bu geçiş döneminde zorluklar yaşanacaktır.
Ama Büyük Uyanış ölenin son nefesi, bebeğin ilk çığlığı kadar kaçınılmazdır.
Şu anda ayrılık illüzyonu yerini adım, adım bütünlük gerçeğine
bırakıyor.
Şimdi Dünyayı kucaklamanın zamanı. Daha sonra da evreni kucaklayacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder