30 Haziran 2010 Çarşamba

Yaşamı daha keyifli hale getirmek için hatırlamalar

Bol bol, derin, genişlemeye ve hissetmeye izin vererek nefes almak

Gülmek, gülmek, gülmek

Almaya açık olmak, izin vermek, yeni enerji sınırsız, sonsuz almaya izin verebilmekle ilgilidir (gün içinde bilinçli alma nefesi yapabilirsiniz)

Kendine sevinç veren şeyleri yapmak ve kendinle zaman geçirmek, sessizlikte olmak

Çabayı bırakmak, hiçbir şeyi zorla oldurmaya çalışmamak (bu eski enerji yaratım şekli olduğundan seçimi yeni bilinçte, bilinçli yaratım olan varlıklar için işlememektedir, eğer istedikleriniz olmuyorsa hala eski yöntemleri denediğiniz için olabilir, onları bırakma seçimi yapabilirsiniz)

Esrimek, sevinç içinde olmak (şu anda böyle değilseniz sadece böyle olma seçimi, hissetme seçimi yapın ve akışa bırakın, bu çok doğal bir işlemdir ve kendiliğinden o hale geldiğinizi göreceksiniz. Tabii bunun önünde duran tüm duygusal ve zihinsel kalıplarınız temizlenmek üzere gelecektir, deneyimler gelecektir, izin verin, bu deneyimleri sizin ne için yarattığınızı anımsayın ve onurlandırın, akıp gitmesine izin verin)

Akışkan olmak, esnek olmak

Enerjisel hijyen uygulamak! (bedeni, zihni ve enerji alanımızı temizlemek çok önemli, biz hassaslaştıkça ve titreşimimiz yükseldikçe çevremizdeki çeşitli enerjiler daha çok bize gelebilir, hergün duş aldığımız gibi, hergün enerjisel hijyen uygulamak bizi çok rahatlatacak ve etkileri azaltacaktır)

Bedeni yıkamak

Zihin temizliği için: nefes almak, şarkı söylemek, (şarkı söylediğimizde zihnin dışındayız ve bu zihne kendisini temizlemek için, dengelemek için bir alan veriyoruz demek)

Enerji alanımızı ve zihni temizlemek için, yine nefes ve bol bol sınırsızca, özgürce hayal kurmak .Biz hayal kurarken tüm olumsuz enerjileri dönüştürüyoruz.

Ve yeni enerji sihrini yaratmak için araçlarımızı hatırlamak (seçim ve hayal gücümüz)

Ben seçerim… Seçimlerim… Seçimlerim…

Hayal ile gerçek arasında fark yoktur. Hayal gücümüz ile fiziksel evrenleri ve tüm boyutları yarattık, her şeyi hayal ile yarattık. Yeni enerjide yaratırken hayal ettiğimiz şeyin gerçek olduğunu, hayal ile gerçek arasında bir fark olmadığını anladığımız bir noktayı kucaklarız. İşte bu anda yaratmaya, eşzamanlılıkları deneyimlemeye, yeni enerjide -sihirli görünen bir şekilde- yaratmaya başladığımız noktadır. Ve bize de keyifle bu sihirli deneyimleri yaşamak kalır :)

Bu bir hatırlatma notu:

Buradaki noktalar içinizde yer buluyorsa, şu anda öyle hissetmeseniz, olmasanız ve deneyimlemeseniz bile, şimdi ve burada tüm bunları seçebilirsiniz.

Ve sonra da sürecinize tam güvenin, neyi seçtiğinizi biliyorsunuz, bu demektir ki olacak

SİZ seçersiniz demek, seçtiğiniz her şey olur demektir, tüm olanda bunu değiştirebilecek hiçbir şey yoktur.

Biz yaratıcıyız ve bir seçim yaptığımızda tüm olan bize bunun olması için hizmet eder.

Bunalacağınız zamanlar olacaktır, dünya enerjilerinin yoğunluğunda unutma anları olabilir, bazı zamanlarda her şey tam tersi bir yöne gidiyor gibi gelebilir (temizlik zamanları ağır deneyimler gelebilir)

Hemen başa dönün ve kendinize seçiminizi hatırlatın.

Ve hergün nasıl yaşayacağınız ile ilgili yeni seçimler yapmaktan korkmayın.

Dün başka bir seçim mi yapmıştınız ama bugün başka bir bilinç noktasını kucakladınız, akışkan olun, esnek olun, yeni bilincinize göre yeni bir seçim yapabilirsiniz.

Özünde seçiminiz egemen, bağımsız bir varlık olarak, sevinç, neşe ile bu yaşamı keyifle yaşamak mı?

(Yeni zihin, yeni yaşam enerjisi, yeni yaratıcı enerji, yeni biyoloji, yeni dna, yeni kundalini, tanrısallığıma, özüme yeni bir yerden bağlantı, yeni iletişim, yeni ilişkiler, yeni yaşam, yeni dünya ...)

Ben yeni ben’im.

Ve öyledir

Sonsuz ve tanımsız neşeyle, eğlence ile…

[Ekin Duman'dan alıntı]

Sığla Ağaçlarından Çıktım Yola...

Gidesim var...

Ağaçların bol olduğu yerlere... Orman olsun, göl olsun, sazlıklar olsun... Güneş ışığı aralardan süzülsün, seyredeyim istiyorum.

Çok fena gidesim var.

Yerlerden mantar toplayasım, ot toplayasım, yabani meyveler bulasım var. Durgun sulara gireyim, ormanın içinde otları elimle çekerek yürüyeyim, sincapların peşine düşeyim istiyorum. Hayat bir Ayşegül Yaz Tatilinde kitabı tadında olsun.

Tarhana yapayım, salça yapayım, meyve kurutayım, ocağın üzerinde balla sütlaç, sacın üzerinde değirmenden yeni alınmış unla hamur yapayım. Taptaze domates, hıyar ve acı sivri biberleri evde sıkılmış zeytinyağı ile bulayayım, taze nane katıp sofraya koyayım diyorum. İçim bunu diyor, duramıyorum...

Evlerin birbirine mesafeli olduğu, herkesin keyfince bir bahçesi olduğu, kapıların hep açık, ocakların hep yanık olduğu, yağmur suyunu biriktirip çiçek sulayacağım, folluktan taze yumurta alacağım, peynirimi, tereyağımı da kendim yapacağım bir yerde olayım, çamaşırlar güneşte kurusun, tüm çarşaflar boyasız keten olsun, kilimler dokunsun, tahtalar oyulsun istiyorum...

Çok fena gitmek istiyorum, doğaya karışmak istiyorum, ait olduğum yere gitmek istiyorum...

Dün İz televizyon kanalında seyrettiğim Köyceğiz'li çifti gördükten sonra artık iyice aydım. Gideyim, sığla yağı çıkarayım, kalanlarından günlük yapayım, mutluluğu dışarıda değil, içimde bulayım.

29 Haziran 2010 Salı

Dünyanın iyileşmesi için niyetler...

Beşeriyetin sebebiyet verdiği zehirli atıklar konusunda uyanmasına ve bunları temizlemesine niyet ediyorum.

Beşeriyetin ileride oluşabilecek diğer zehirli atık durumlarına sebebiyet vermeden oluşan zehirli atıkları doğal yollarla temizlemesine niyet ediyorum.

Bilimin şuurlanarak, denizlerin ve toprakların kendi kendini iyileştirmesi için gerekli ilaçları ortaya çıkarması için niyet ediyorum.

Uluslararası iş yapan büyük firmaların ve bankaların kendi karların feragat edip elde ettikleri gelirleri çevrenin zehirli atıklardan temizlenmesinde kullanması için niyet ediyorum.

Ülkeleri yöneten hükümetlerin çevrenin zehirli atıklardan arınması için gerekli finansal mekanizmaları oluşturması için niyet ediyorum.

İnsanların çevre kirliliği sonucu oluşan atıkları yeryüzü ve yeryüzü sularını temizlerken çeşitli sosyal organizasyonlar kurarak bunlar vasıtası ile ucuz teknikleri uygulaması yönünde niyet ediyorum

Geçmişimde çevre kirliliği adına her ne etkide bulunduysam ben benim ben kendimi affetmeye niyet ediyorum.

İç dünya ve dış dünya insanların arasındaki çevrede kutupluluğa sebebiyet veren zehirli atıklar ve atıkları iptal etmeye niyet ediyorum.

İç dünya insanlarının yardımıyla dış dünyanın temizlenmesine niyet ediyorum.

Beleriyetin çevreyi kirletmeyen ve dünyanın rezonansı ile uyumlu enerji kaynakları bulmasına niyet ediyorum.

Yükseliş yolunda genişleyen şuur haline farkındalık sahibi varlığın biyolojiye ve gelecek nesillerin ihtiyacı olabilecek her türlü organik kaynağın sağlıklı bir şekilde tezahür etmesine niyet ediyorum.

Kendime yükseliş yolumda zehirli olmayan bir ortam vermeye niyet ediyorum.

Kendi bedenime ihtiyacı olan her türlü doğal temiz taze kaynağı verirken yükseliş yolunda yürürken sağlıklı olması için niyet ediyorum.

Dünya üzerinde daha önce mevcut olmuş atalarımın, kendi bedenlerinde olmaması gereken durumu deneyimlemiş olmalarına rağmen onları affetmeye niyet ediyorum.

İç dünya ve dış dünya arasındaki beslenme kaynakları ve şifa amaçlı bitkilerin bilgilerinin kutupluluğunu kendi içimde sona erdirmeye niyet ediyorum.

Yükseliş yolundaki varlığın ve ailesinin daha az çevre kirliliği ve onun yan etkilerini barındıran bir çevreye doğru hareket etmesine ve kendisine daha sağlıklı olabilecek kaynakları beslemesine niyet ediyorum.

Ben kendini yükseltmiş sorumluluk almış sosyal organizasyonlarda doğmaya niyet ediyorum.

24 Haziran 2010 Perşembe

Bugün...

Bugün kendimi dünyamızın sevgi ve birlik olan 5. boyuta huzur içinde geçiş yapması için, ışık yolunda çalışmaya adıyorum.

Bugün bütünün hayrına olacak şekilde ve tanrının desteği ile dünyadaki tüm yaşam formlarına hizmete kendimi açıyorum.

Ve oldu.

23 Haziran 2010 Çarşamba

Bütün bilgi içimde...

Yıllarını gece gündüz kitap okuyarak geçirmiş ben, asla kimseye kitap ödünç vermeyen, onlara gözü gibi bakan, açıp açıp tekrar okuyan ben, bilgi açı olan, bilgi biriktiren, sadece bilgi değil mutfak eşyası, ayakkabı, giysi, eski yazılmış not, eski para, kartpostal, kurdela (ay içim daraldı!) hatta bilgisayarda ıvır zıvır dosyalar gibi daha onlarca farklı şeyi biriktirmiş olan ben... Evet, bu ben, şu anda değişiyor...

Gerçekten şaşılacak şey ama artık bunlar beni gittikçe daha az ilgilendiriyor. Hala çok okuyorum. Ama okudukça bu bilginin zaten içimde olduğunu anlıyor, kitaplarımı gönül rahatlığı ile ödünç verebiliyor, geri gelmezse de dert etmiyorum...

Artık hiç bir şeyim olmadan ama içim tamamen tam, çıkıp bir yere gidebilirim gibi hissediyorum. Hani bavul hazırlamadan anneme bile gidemeyen ben dünyaya güvenmeyi öğreniyorum. Bu dünyaya, insanlara, kadınlara, erkeklere, doğaya, akışa...

Bütün bilgi içimde. Bilgisayar olmasa, internet olmasa, hiç bir kitabım olmasa, bilgiyi bir şekilde bulurum gibi geliyor artık. Tanrım ne büyük gelişmeler bunlar...

Şükürler olsun.

22 Haziran 2010 Salı

Nefes...

Nefes nefes deyip duruyorum, nefes'e gitmeliyim, nefes alamıyorum... Bir kaç kere gittim ama içim beni hep daha sık gitmeliyim diye zorluyordu. Nefes'in muhteşem sonuçlarını gerçekten yaşamak gerek, ben geçtiğimiz haftasonu muhteşem bir deneyim yaşadım...

Cumartesi günü Nefes Seansı'nda hocam Ebru ile (dersler soldaki menüde var) teke tek çalıştık. Şanslıydım benden başka kimse yoktu.

O kadar olağanüstü bir çalışma oldu ki Cumartesi günü. Koşa koşa tekrar tekrar gitmek istedim. Geçen sefer bu kadar ciddi bir şeyler yaşamamıştım. Bu kez; Ebru'nun son derece sakin ama ısrarlı irdelemeleri ve şaşkın cevaplamalarım sonunda "kendimi güvende hissedebilmek için kendime hapishaneler yarattığımı" keşfettik birlikte! Yani benim için güvende olmak demek köle olmaktı, hapis olmaktı! Bu çok çok çok büyük bir keşif benim adıma ve yaşamımdaki bir çok olayı çok güzel açıklıyor.

Bu hapishanelerin altında yatan (ya da köleleşmelerin altında yatan) şeyin ise geçmişte çok fazla kız evlat kaybetme (ya da kız olduğum/kız çocuk doğurduğum için hayatımı kaybetme) olduğunu, kız çocukların değersiz sayıldığı zamanlarda öldürülmemek ya da kız evlatlarımın öldürülmemesi için çok fakir olmam gerektiğine inandığımı (çünkü o zaman kızlar köle ya da hizmetçi olarak kullanıldığı için değersiz kabul edilmiyordu) keşfettim. Çünkü çok zengin olduğum her seferinde zorla sevmediğim ama benim gibi zengin bir aileden olan biriyle evlendirilmiş, erkek evlat sahibi olmak için zorlanmış, kız çocuklarım diri diri öldürülmüştü.

Bu öylesine büyük bir idrak oldu ki, hem parayı neden ısrarla ittiğimi, hiç bir zaman elimde tutamadığımı hem nasıl olup da hayatıma sürekli beni kapana kısılmış hissettiren, esir olmuş hissettiren durumları soktuğumu gayet net açıklamış oldum.

Bir kez daha şükrediyorum, bütün kalbimle minnettarım. Her şey olması gereken zamanda oluyor, her şeyi anlamam gereken an geldiğinde bir şekilde uygun durumlar karşıma çıkıyor...
Ben çok şanslı bir insanım... Şükürler olsun.

Mevlana'dan...

"Yüzde ısrar etme, doksan da olur. İnsan dediğin, noksan da olur. Sakın büyüklenme, elde neler var... Bir ben varım deme, yoksan da olur..."
Mevlana
(teşekkürler http://nilufer-varyok.blogspot.com/)

18 Haziran 2010 Cuma

Çok büyük bir şeyler oluyor...

İçimden bir türlü bu duyguyu atamıyorum.
Çok büyük bir şeyler oluyor...
Çok önemli bir şeyler...

Çocukluğumdan beri sorduğum tüm sorular; neyim, kimim, nereden geldim nereye gidiyorum, burada olmamın amacı ne, ölünce nereye gideceğim (yok olmayacağımdan her zaman emindim çünkü), orada neler var, sevdiklerim olacak mı, herkes sevdiğim mi olacak, nasıl bir yer, uzay nasıl, nasıl oluyor da uzayın mantığı ile bedenimizin mantığı bu kadar benzeyebiliyor gibi yüzlerce soru kafama bir kerede üşüşüyor, sonra bir kerede ve aynı anda cevap buluyor gibi oluyor, sonra yine karışıyor...

Dünyaya bağlanıyorum zaman zaman, mala mülke, yaptığım işe, çevremdeki insanlara, onların beklentilerine, kendi dünyasal beklentilerime, kızdığım insanlara kızıyor, sevdiklerimi seviyor, aynada kendime bakıp beğenmediğim şeyleri inceliyor, kendimi bir güzel eleştiriyor, insanları hizaya getirmeye çalışıyor, benim istediğim kalıba sokmaya çalışıyor, dünya ile kavga edip duruyorum...

Yuvaya bağlanıyorum zaman zaman, herşeyi akışa bırakıyor, anda ve farkında kalıyor, olayları bütünsel açıdan değerlendiriyor, düşüncelerden kendimi arındırıyor, nefesime odaklanıyor, canlı cansız tüm varlıklara sevgi saçıyorum. O anlarda kendimi öylesine tam hissediyorum ki, hiç bir şeye ihtiyacım kalmıyor, ışık oluyorum adeta...

Bu gidiş gelişler öylesine yorucu ki, bir rock müzik çalan bir new age çalan radyo frekansına bağlanmak gibi. Bir ona bir buna bir ona bir buna... Hani birinde böyle davullar, baslar, elektro gitarlar kafama kafama vuruyor, diğerinde sanki durgun bir suda yüzermiş gibi sessiz sakin oluyor, bu dengesizlikten açıkçası aptala dönüyorum.

Ama işin ilginç tarafı çok ilginç gelişmeler oluyor bedenimde. Bedenim artık benimle konuşuyor! (Biri söyledi bunu bana, laf benim değil ama birebir doğru) Üst benim, asıl ben, bedenim, varlığım adı her neyse benimle konuşuyor. Bu nasıl rahatlatıcı nasıl güven verici bir şey anlatamam. Sanırım bu yolculukta ilk hallettiğim şey yaşam boyu en büyük korkum ve güvensizliğim oldu. Yalnızlık korkusu. Eski zamanlarımda yaraya tuz basar gibi bayram tatillerinde falan 9 gün eve yalnız kapanır, kendimi acılar içinde, bunalımlara gark ederdim. Ne çok zevk alırdım bundan. Acıdan ne kadar çok zevk alırdım. Oysa artık kalabalıkta da yalnız da yalnız hissetmiyorum. Ben Bem'im çünkü. Ben Tüm'üm dolayısı ile yalnız olmam mümkün değil zaten.

Güvenmek başka bir konu. Olana, olması gerekenin olacağına güvenmek. Burada da büyük gelişme sağladım, kendimi çok takdir ediyorum şimdi, hakkımı teslim edeyim yani. Paranın geleceğine, yolun akacağına, güneşin açacağına, her zaman sabahın olacağına güvenmek. Olmayanın olmamasının, olanın olmasının tam da olması gereken şey olduğuna güvenmek dünyanın en rahatlatıcı hissiymiş. Bunu anlamak için yıllarca kendimi yıprattım. Olsun yıpratmış olayım. Yaptığım herşeyi yapmam gerektiğinden yapmadım mı? :)

Ah şu dualite yok mu? Nasıl da yapışıyor nasıl, çıkmayan çift taraflı bant gibi. Duvardan söküp alıyorsun ama izi kalıyor, izini temizlemek için bin türlü numara yapman gerekiyor. Ama herşeyi o an yaparsan iş kolaylaşıyormuş, bin kere söylendi anlayamadım, içselleştiremediğimden tabii, yoksa anlamadığımdan değil. Ama bir kez içselleştirdikten sonra herşey su gibi akıyormuş. Gördüm.

Oluyor oluyor, yavaş yavaş oluyor. An be an oluyor. Ama oluyor. Tanrıya şükür ki oluyor! Kesin çok çok büyük bir şeyler oluyor. Biliyorum.

17 Haziran 2010 Perşembe

Uyanmakta Olanlara Tobias'tan Mektup

Uyanmakta Olan İnsanlara Bir Mektup
TOBIAS: “Ve öyledir, sevgili dostlar, biz çağrınızı duyduk. Dualarınızı duyduk, acılarınızı hissettik, ve şaşkınlığınızı biliyoruz. Bu nedenle size bu mesajı veriyoruz. Bu mesaj, rüzgarla yolunu size buldu. İşlemleriniz vasıtasıyla – buna İnternet diyebilirsiniz – size bunu veren bir arkadaşınız vasıtasıyla, ya da belki tesadüf gibi görünen bir vasıtayla size yolunu buldu, ama biz sizin çağrınızı ve dualarınızı duyduk. Biz, yanıt vermeye geldik.

Ben, Kırmızı Meclisten Tobias’ım. Kırmızı Meclis, gerek Dünya’da gerekse diğer alemlerde bilinç öğretmenleri olan varlıklarla çalışan meleksel bir düzendir. Ben bugün, sizi desteklemek ve sevmek için sevgi ve şefkat alanından gelen meleksel varlıklarla birleşiyorum.

Biz ayrıca bu mesajı bir grup insan melekle birlikte veriyoruz. Onlar şu anda insan biçimi içinde Dünya’da bulunuyorlar, ama onlar gerçekten de melektirler. Binlerce yıldır bilinci ve Ruh’u ve Tanrı’yı araştırdılar. Ve şu anda fiziksel olarak Dünya’da bedenlenmiş haldeler. Onlar, yanıbaşınızdaki komşunuz olabilirler, aile üyeleriniz ya da arkadaşlarınız olabilirler, hatta belki de hiç bilmediğiniz insanlar olabilirler. Ama şu anda Dünyadalar ve yeni bir öğretmen ve rehber türü olarak hizmet veriyorlar. Onlar yeni bilincin ve Yeni Enerjinin ve tüm şu Ruh, Tanrı anlamına gelen ve şu an Dünyadaki benlikle birleştirilmiş olan “Ben Ben’im” anlayışını/kavramını araştırdılar.

Biz meleklerin, Ruh’un ve Dünyada bulunan ve adına Şambra denen bu grubun enerjilerini birleştirerek, çağrınıza yanıt olarak bu mesajı veriyoruz.

Siz şu anda bir uyanış sürecinden geçiyorsunuz ve bu nedenle bu mektubu aldınız. Uyanış süreci zorlayıcı olabilir, aldatıcı olabilir, ve aynı zamanda güzel de olabilir.

15 Haziran 2010 Salı

Şiddetten Özgürleşmek...

Sözel, duygusal, fiziksel ya da cinsel taciz, varlığımızın enerjisine yönelik istismardır. Her türlü taciz şiddettir. Şiddet enerjisi, tanrısallığımızın en güçlü reddedilişidir. Şiddete maruz kalan kişilerin çoğu ya Tanrı’nın olmadığını ya da insan olarak tanrısal bilinçten tümüyle uzak olduğunu düşünür.

Şiddet, yaralarımızın çoğunun kökenindeki , yoğun ve kişisel bir deneyimdir. Şiddet varlığımıza yönelik bir saldırıdır. Şiddetin yarattığı acıyla başa çıkamadığımız için, acının etrafına bir direnç duvarı öreriz ve kendimizi acının yarattığı duyguları hissetmekten koparırız. Oysa, acının yarasını (onu sımsıkı sarmalasak da) her yere taşırız. Acının yarası daima açılmak ve iyileşmek ister.

Enerji açısından, saldıran da saldırılan da aynıdır. Kurban da olsak, tacizci de olsak irademizin tam anlamıyla özgür olmadığına inanırız. Şiddet gören de, gösteren de özgür iradeye saldırılabileceğine inanmaktadır. Tanrısal benliğimizin özgür iradesi engellenemez, ama illüzyonun içinde saldırı son derece gerçektir.