28 Mart 2011 Pazartesi

Hilarion, March 27-April 9, 2011

Hilarion'un mesajları bana çok iyi geliyor. Size de tavsiye ederim. Link'i aşağıda. Bu aralar, gerçekten düşüncelerimde büyük değişimler var. Olaylara bakış açımda, tepkilerimde. Gerçekten çok çok şanslı bir insan olduğum için tekrar tekrar şükrediyorum. Muhteşem zamanlar yaşıyoruz sevgili canlar, moralimizi bozmak, negatife odaklanmak yerine güzelliklere odaklanalım ne olur. Çok çok güzel şeyler oluyor... Hilarion, March 27-April 9, 2011

24 Mart 2011 Perşembe

Kuantum: "Yaşam Yanlızca Bir Rüya"



Benim gibi herşeye bir bilimsel açıklama getirmekten hoşlananlar için ya da bilimin gerçeği keşif yolculuğunu takip edenlerin mutlaka bu muhteşem videoyu seyretmesini tavsiye ediyorum...

22 Mart 2011 Salı

Biz ve Melekler

Drunvalo Melchizedek'i çok ama çok seviyorum. Melekler ile ilgili bu yazısını da çok sevdim, sizinle paylaşmak istedim. Bir de bir melek meditasyonu buldum ki onu da Türkçe'ye çevirip paylaşacağım, çok benim tarzım bir meditasyon; hani benim kırmızı kutulara korkuları, endişeleri vs. koymam gibi burada da meleklere teslim ediyorsun, ışığa çeviriyorlar fazlalıkları. Yakında... Şimdi yazıyı paylaşayım... Okumaya değer. Sevgi ve ışıkla kalın canlar...

BİZ ve MELEKLER

En azından, Sümer’de 6000 yıl önce uygarlık başladığından beri, melekler insan deneyiminin ortaya konmasında çok yakın bir rol oynadılar.

Mezopotamya’nın kadim şehirlerinde meleklerin rölyefleri (kabartmalar) keşfedildi ve Dünya üzerinde var olduğu bilinene en eski yazıtlarda Sümer çiviyazısı silindirleri ve kil tabletlerinin üzerinde betimlendi.

Melekler Hristiyan, Musevi ve İslam dinleri ile ilişkilidir, tüm bu dinlerini hepsinin anlaştığı şeylerden biri. Museviler melekleri 72 farklı düzene bile kategorize ederler.

Ve Atlantik Okyanusunun diğer tarafında, Yucatan’da, Ek Balam Akropolünde, kadim Mayalar tarafından oyulmuş melek kabartmalarını görebiliriz. Gerçekte, Kadim Dünyada melekler fenomenini genişletseydik, onları zaman periyotları ve yerlerin engin düzeninde insan uygarlığına iyice yerleşmiş bulurduk.

Böylece, meleklerin ya da en azından melekler ile ilgili inançların kaydedilmiş tarih kadar uzun bir süredir bizimle oldukları tarihsel bir kanıttır.

Yaşasın Geri Döndük...

Blogspot açıldı... Şükürler olsun...

Son günler sürekli gereksiz sinirlenmeler, mide krampları, sırt ağrıları, bel tutulmaları, göz rahatsızlıkları, ayak burkulmaları, tırnak eti koparmaları, barsak sorunları, artan uyku ihtiyacı ve boş boş duvara bakma hali ile dolu geçti. Bunların hepsini dünyada bir çok insan yaşadığı için kendimi olduğum gibi kabul edip olabildiğince anda kalmaya çalışarak ve illüzyona kapılmadan geçirmeye çalışıyorum...

Zaman zaman dünyadan kopuyorum, zaman zaman geri geliyorum... Bir eşzamanlılık duygusundan kendimi alamıyorum, sanki herşey aynı anda oluyor. Bu, bazen herşeyin üzerime üzerime gelmesi (sanki hızla giden bir tren üzerime geliyormuş gibi) bazen ise yüksek kare çekilmiş bir filmin yavaş oynatılması gibi bir duygu yaratıyor...

Bazen çevremi melekler sarıyor, bazen karanlık bir evrende bomboş ve yapayalnız hissediyorum...

Çevresel felaketlere büyük resmi görerek yaklaşmaya çalışıyor, herşeyin bütünün hayrına olduğunu bildiğimden olabildiğince felaketlere maruz kalan canlara sevgi yollamaya, çorbada tuzum olsun kaynaktan şifa göndermeye çalışıyorum...

Bana neler oluyor biliyorum ama yaşaması (ne yalan söyleyeyim) pek de kolay olmuyor...

Ama sonuç çok güzel olacak biliyorum...

Bir yer var. Oraya gidiyorum...

Sevgi ve ışıkla.

13 Mart 2011 Pazar

Almak Güvenlidir..

Doreen Virtue, Ph.D.

Son zamanlarda yaptığım bir  workshopta, dinleyicilere melek okumaları yaptığım zaman, bir market sahibi, neden sıkı çabalarının ödüllendirilmediğini bana sordu. Gerçekte, oldukça sık olarak onun ve marketinin başına negatif deneyimler geldiğini söyledi.
 
Melekler hemen onun enerjisinin dengesiz olduğunu söylediler. O, sadece vererek çok fazla eril enerji davranışı uyguluyordu ve almak için kendisine izin vermiyordu. Eril enerji dışa yönlenmiştir. Gönderir ve verir. Dişil enerji alıcıdır ve içe yönlenmiştir. Hem eril hem de dişil enerjinin dengesine sahip olmamız önemlidir. Bunu yapmanın en kolay yolu her gün hem vermeyi, hem de almayı uygulamaktır.

9 Mart 2011 Çarşamba

Hepsi Ben!

Herşey sensin...
Duyuyor musun beni?
Bana bak! Gözlerime bak ne olur...
Keşke kendini benim gözlerimle görebilseydin.
Hem ağlamak hem gülmek geliyor içimden sana bakarken.
O kadar muhteşemsin ki tanımlayacak kelimeleri bulmak mümkün değil.
Seni çok seviyorum, olağanüstü ve çok güzelsin diye mesaj yolladım sana, hani bir e-posta gelmişti, hatırlıyor musun? O bendim işte. Boşa değildi. Öylesine sana gelmiş bir e-posta kesinlikle değildi. Seni tanımlamak için, seni sana anlatmak için yollamıştım. Boş yere söylemiyorsun onu hergün. Kendine söylemelisin bunu, görmelisin artık gerçeği.
O sensin. Herşey sensin. Hepsi sensin. Biz olan ben olan ve ben olan herşeysin.
Ah bir görebilsen kendini tüm evrenin gözleriyle. Ne kadar muhteşem olduğunu bir görebilsen.
Hepsi senin yaratımın, anlıyor musun? Hepsi senin ve hepsi senin için.
Yeter artık, çevirme başını. Bana bak. Bana inan.
Seni onaylıyorum, sana güveniyorum, seni seviyorum derken boşa değildi söylediklerim.
Kafanın içinde konuşan o ses benim.
Duy artık. Duyduğunda güven artık.
Oyun bitiyor. Anlıyor musun?
Oyun artık bitti.
Aç gözlerini.
Yeni dünyanı yaratmaya hazırsın.
Olman gereken yola girme zamanıdır.
Uyanma zamanıdır.
Günün aydınlanıdığı zamandır.
Kendi cennetini yaratma zamanıdır.
Günaydın!

Meleklerden Öğrendiğim 10 Ders

Doreen Virtue, Ph.D., 1998

Spiritüel Rehberler

Meleklerimle ne kadar çok konuşursam o kadar çok öğreniyorum. İşte hayatımı değiştiren bana öğrettikleri 10 ders.

1. Bütünlükte yaşa. Melekler bana “Zamanın en yüksek niyetlerine uyan etkinlikler yaparak geçir. Sezginin teslim olmanı teşvik ettiği şeyleri serbest bırak. Melekler kalbime güvenmem için beni teşvik ediyor. Gerçek ilgilerime uymayan çalışmaları sonra erdirerek güvende olacağımı söylüyorlar. Meleklerin haklı olduğunu çok çabuk görüyorum !

2. Sadece şimdi var. “Sen şimdi tam ve bütünsün. Yarının neler getirebileceği ile ilgili endişelenme – bu senin şimdi kusurlu veya yoksun olduğunu, ve gelecekte yaşamına dışsal bir şey geldiğinde bütün olacağını belirtir. Melekler bunu söylediği zaman, gelecek için yaşamakta olduğumu kavradım. Odağım, şimdiki kutsamalarım yerine, yarının benim için neler getirebileceğinde idi. Şimdi her gece zihinsel bir “şükran listesi” yapıyorum.

3. Tüm uyuşmazlık/çatışma zihninin içinde. Dış dünyada gördüğün herhangi bir ihtilaf veya deneyim egonun bir yansımasıdır. Gerçekte, dünya tamamen huzurludur ve sen dünyaya korkunu veya huzurunu yansıtırsın. İçsel çatışmanı çözmek istemezsin, onu kendinden uzaklaştırmak istersin. Böylece onu başka insanlara yansıtırsın ve senin rahatsız olmana neden olanların “onlar” olduğunu düşünürsün. Diğer insanlar nötral, boş yazı tahtalarıdır ve kendi anlam ve tanımlamaların ile sen onları renklendirirsin. Sonra, onlara bu renklendirmeler ve tanımlamalar gerçekmiş gibi davranırsın. Aynı şekilde, diğer insanlar da senin beklediğin şekilde sana davranırlar, kendisini – gerçekleştiren kehanet ile”. Melekler bunu açıklarken, kendim için nasıl sık sık perişan haller yaratmak için korkuya izin verdiğimi kavradım. Ama her zaman, tüm durumlara yüklediğim düşünceleri ve hisleri seçme gücüm vardı.

4. Diyetinizi arındırın. “Tüm gıdaların titreşimi vardır, yüksek ve ince titreşimler istersiniz. En yüksek titreşime sahip olan taze meyve ve sebzeler, fındık, badem, ceviz gibi kabuklu besinler, tahıllar yeyin. En düşük titreşime sahip olan etlerden, süt ürünlerinden, alkolden, şekerden, çukulatadan ve kafeinden kaçının. Ve yediğiniz tüm gıdaların özünün besini özümsedikten ve ihraç ettikten uzun zaman sonra da sizi etkilediğini hatırlayın. Melekler bunları bana söylediğinde, diyetim oldukça sağlıklı idi. Et, kümes hayvanları ve alkole son vermiştim. Hala, yapacağım şeyler vardı. Enerjimdeki gelişme ve sonuç dramatik ve çabuk oldu !

5. Almak için vermeyin. “Vermekten beklediğiniz sonuçları salıverin. Vermekten sonuçlar alırsınız ; bu evrensel yasadır. Ancak neden ve etki yasasının nasıl sirküle edileceği size bağlı değildir. Artı, eğer karşılık olarak bir şey beklerseniz, gerçekten vermiş olmazsınız. Bunu yerine, onu tamamen salıvermeden önce, öncelikle bir şeyler almayı umarak, onu bilinçliliğinizde tutarsınız. Bir kez daha, melekler ruhumun derinliklerini görürken, utanmış hissettim. Onlar benim verici bir insan olduğumu biliyordu. Bazen karşılığında bir şeyler alma umudu ile verdiğimi kabul ettim. Koruyucu meleklerime tam güvenle, başkalarına armağanlarıma eklediğim tüm bağları salıvermeye karar verdim. Hemen hemen anında, şaşırtıcı ödüller almaya başladım.

6. Doğada tek başına zaman geçirin. “Doğanın sesleri ve kokuları görünmezdir, zihninizi, her şeyin maddeden daha yüksek ve hızlı titreştiği ruhun alemine götürür. Doğada şifa verici özellikler vardır. Ayrıca, çok gerçek doğa melekleri vardır. Bu meleklerden sizi iyileştirmelerini isteyebilirsiniz. Doğada olmak dünyanın doğal ritmine adapte olmanıza yardımcı olur ve zamanlama ve döngüler her şeyin bir parçası olduğundan, yaşamın ritmi ile daha çok senkronize olursunuz.” Meleklerin teşviğinden beri, doğada daha fazla zaman geçiriyorum. Taze hava, güneş ışığı ve çiçek kokuları daha derin seviyelerde meditasyon yapmama yardımcı oluyor. dışarıda oturuyorum ve doğa melekleri beni çevreliyor.

7. Kendinizi maddeden ayırın. “ Düşüncede maddeye bağlı olduğunuz zaman, ego zihnin ürünlerine bağımlı kalırsınız ve böylece egoya bağımlı olursunuz. Bu yasadan kaçmanın yolu yoktur. Maddeye bağlı zihin ego zihnidir.” Koruyucu meleklerim maddi nesnelerde yanlış bir şey olmadığını gösterdi. Meleklere göre madde nötrdür. Onlar ayrıca, biz insanların gıda, elbise, barınak gibi maddi gereksinimlerimiz olduğunu kavrıyor. Ancak, maddi nesneleri çok fazla düşündüğümüzde – örneğin bilinçli olarak para veya mal mülkü sürekli olarak düşündüğümüzde – yüksek benliğimiz yerine daha alt benliğimize odaklanırız.

8. Yargılamayın. “Kendinizi koruma yolu olarak, onlara yakın olmamak ve incinmemek için onları sizden uzak tutmak için başkalarını yargılarsınız. Ancak gğvenliğinizi düşünmeye gereksiniminiz olmadığını söyledik. Siz güvendesiniz ve güvenliğiniz ile ilgili endişeli düşünce modelini fazla taşımak korktuğunuz şeyi yaşamınıza getirebilir.” Melekler bize, düşündüğümüz şeyleri çektiğimizi açıkladı. Eğer fiziksel veya duygusal tehlikeyi obsessif bir şekilde düşünürsem, en kötü korkularımın gerçekleşeceği bir ortam yaratırım. Uygulama ile, diğer insanları yargıladığım anları fark etmeye başladım. Korkularımı meleklere salıvermeye başladım ve yargılama alışkanlığımın kademeli olarak yok olduğunu hissettim.

9. Bilinçliliğinizin odaklandığı yerde yaşarsınız. “Eğer sevgisiz bir düşünce veya rekabet, kıskançlık veya üzüntü gibi sevgiden yoksun bir düşünceniz olursa, acı hissedersiniz. Siz bilinçliliğinizsiniz ve bilinçliliğinizin odaklandığı yerin etkilerini hissedersiniz. Acı istemezsiniz. Bundan dolayı, sevgisiz düşüncelerinizi ışığa vermeyi seçin.” Önce, bu ders yüzleşmesi acı bir ders idi. Her zaman dışsal durumların mutluluğumu etkilediğini düşünürdüm. Melekler, bunun tersi olduğunu, düşüncelerimin dünyamı renklendirdiğini söylediler.

10. Her şeyde övgüyü Tanrı’ya verin. “Kendiniz için övgü/ihtişam aramayın. Özünde, övgüyü Tanrı’ya verdiğinizde, Tanrı ile bir olan parçanıza övgü verirsiniz. Tanrı’yı överek, ego halinizden uzak olursunuz ve yüksek benlik bilinçliliğinizde merkezlenmiş kalırsınız.” Başlangıçta, dersim gururumu kırdı. Ama utanç hislerine kaymadan önce, meleklerim bana şunu hatırlatarak desteklediler – gerçek benliğim Tanrı ile bir olduğu için – Tanrıyı övdüğüm her seferinde gerçek benliğimi methediyordum.
Her türlü seçiminiz ya sevgi ya korku düşüncesinden kaynaklanıyor.

Korku; daraltan, kapayan, içe hapseden, kaçan, gizleyen, biriktiren, yığan, zarar veren enerjidir.
Sevgi; genişleten, açan, yayılan, kalan, açık olan paylaşan, iyileştiren enerjidir.

Korku bedenleri giysilerle sararak gizler.
Sevgi çıplak olmaya izin verir.

Korku sahip olduklarına sımsıkı yapışır,
Sevgi sahip olduklarını paylaşır.

Korku zorba yakınlık ister,
Sevgi sevecen yakınlık.

Korku sımsıkı sarar, bırakmak istemez,
Sevgi özgür bırakır.

Korku kurutur,
Sevgi yumuşatır.

Korku saldırır,
Sevgi bağrına basar.

Her insan düşüncesi, sözü, davranışı bu duyguların birinden kaynaklanır. Bu konuda başka bir seçiminiz yok, çünkü seçeceğiniz başka bir şey yok.

Ama bu iki duygudan hangisini seçeceğiniz konusunda özgürsünüz.

Neale Donald WALSCH

6 Mart 2011 Pazar

Rüyalar...

Öylesine zenginleşti ki rüyalarım, bir anlam yüklemekte zorlanıyorum. Bir şeyler anlatmaya çalışıyor özbenliğim ama ben tam anlamlandıramıyor, sesini duyamıyorum...

Gökyüzünden hep bir şeyler yağıyor, bir şeyler iniyor, hep tepemize inip bir şeyleri yıkıyorlar. Ben bazen koyun can derdinde kasap mal derdinde misali mal mülk derdine düşüyorum, bazen tadını çıkarıp kendimi bırakıyor, düşen şeye ilginç bir anlam yüklüyorum. Tabii bunlar rüyamda. Uyanınca ise derin bir şaşkınlık duygusu bırakıyor.

Yıllar önce de bir rüyam vardı, gökyüzünden yanan kamyonlar iniyordu. Geçenlerde içi sebze meyve dolu dev içbükey kubbeler indi gökyüzünden, dün gece ise kat kat renk renk evlerin olduğu bloklar indi. Sanki legodan karmaşık bir evler bloğu yapmış bir çocuk da biri de onu sihirli değnekle gerçeğe dönüştürmüş gibi bir şey. Ben ise bir düğündeydim ve ağaç ev gibi bir yerde düğünün başlamasını bekliyordum. Gökten inen evler bloğu o ağaç evin üzerine düştü. Ve benim çantam oradaydı. Eyvah çantam deyip koştum. Ev yıkıldı, çantam ise içindekiler dağılmış bir halde önüme düştü...

Gel de çöz bulmacayı çözebilirsen. Sanırım herşey yıkılacak ama gerçekten önemli olan şeyler sağ kalacak. Artık o an önemli olan ne olacaksa.

Sevgiyle kalın...

Altın Çağ Geliyor!

4 Mart 2011 Cuma

Ben açıldım, blog kapandı!

Ben tam açıldım, içimi dökmeye, yazılarımı sıklaştırmaya başladım, bloglar kapandı iyi mi?
Günlük tıklama sayısı "5" di bugün! İlk gün bile bu kadar az olmamıştı...
Neyse vardır bunda da bir hayır. Kıymetini anlıyoruz bloglarımızın...
Sevgiyle ve ışıkla...

2 Mart 2011 Çarşamba

Koş, koş, koş... Hoopp! Duurr!

Bugün, yani bugün gerçekten tüm farkındalığımın test edildiği bir gün oldu. Sabaha gülerek başladım, akşam saati neredeyse ağlar durumda olduğum için kendime gülüyordum...

Sabah erken kalktım ki Tibet Ayinlerimi yapayım, 40 günlük bereket planımı okuyayım, sonracığıma efendim, duşumu alayım ki gerçekten yoğun olan bu güne erkenden başlayayım, herşeyi zamanında yetiştireyim, rahatlayayım. Ama o ne, sanki her şey bana karşı çalıştı. Önce doğalgaz bozulduğundan duş alamadım. Önemli bir toplantıya katılacağım, duş almadan, su olmadan güne başlanır mı? Bal gibi de başlanır. Sonra 15 dakikalık yolu 1 saat 15 dakikada gidebilir misin? Ay bal gibi gidersin, hem de şarkı söyleye söyleye. Bu sırada geç kalacaksın, yetişmeyecek, herşey alt üst olacak diye içinden vıdı vıdı konuşan arkadaşı teskin edebilmek hatta mümkünse çenesini kapatabilmek için arabanın içinde yüksek sesle "sakin ol, yavaş ol, zaman sadece senin bilincinin yarattığı bir şey, onu kontrol edebilirsin, onu yavaşlatabilirsin, her işte bir hayır var, tam şu anda burada olman gerekiyor, yavaş, yavaş, her şey yetişir, her şey yetişir" diye bıdı bıdı konuşur musun? Tabii ki konuşursun...

Nitekim yapmam gereken acil işleri halledip tam 10:55'te toplantı salonundan içeri girmiştim. 5 dakika da erken üstelik. Ama sabah yapmayı planladığım şeyler akşama kaldı. Olsun, kalsın. Ne olur yani?

Sonra o toplantıdan çıktım başka bir toplantıya (bizim iş hep toplantıdır böyle) oradan sabah halledemediğim noter ve muhtarlık işlerini halletmek için sokağa. Bugün çektirdiğim mor kazaklı (mor önemli burada) fotoğraflarımı aldım (bu arada oldum olası fotoğraflarda çok çirkin çıkarım derim, bugün fotoğraf çektirirken "ben özümün güzelliğini bu fotoğrafa yansıtıyorum" dedim hep içimden ama galiba biraz pratik gerek :) yine de fena çıkmamış doğrusu), doğru notere yollandım. Noterde baktım bin kişi kadar insan var. O şokla makineden kendime bir numara aldım, aaa süper, meğerse nüfus sureti ayrı numaraymış, hoop 1 kişi sonra sıra bana geldi. A, süper bitti, diye sevinirken, anaaa! vezne sırasıymış meğerse o bin kişinin beşyüzü falan. Neyse orada beklemeye giriştim, içimdeki ses "muhtar kapanacak, geç kalacaksın, geçççç kaallaaacaaaaksssıınnn!" diye beni kışkırtırken ben yine "herşey yetişir, sakin ol, herşey yetişir" diye mırıldanıyordum. Sonra bir 15 dakika kadar bekledikten ve muhtara geç kalma tehlike sınırına yaklaşmışken o demin benim işlemlerimi yapan gerçekten nazik ve güzel hanımefendi bana acıdı, "sizin işiniz çok kısa, verin ben halledivereyim" dedi. Şansa bakar mısınız? :)

O işi de hallettikten sonra, kendimden emin muhtara doğru arabayı sürdüm, annnaaa! bu kez de muhtar yerinde yok. Meğerse taşınmış. Sor allah sor, kimse yerini bilmiyor. 15-20 dakika kafası kesilmiş tavuk gibi dolandıktan sonra bir taksi durağı bulup sordum da sonunda muhtarlığa vasıl olabildim. Güzel muhtar hanımefendi işlemleri yaptırırken ben de kendisine adres değişikliği ile ilgili bir bildirim yapıp yapmadığını sordum ama vallahi cevabı hatırlamıyorum. Çok da umurumda olmadı doğrusu.

Sonuçta kargoya gidip evrakları verdim ve bütün işler yetişti.

Yani demem o ki: Bütün herşey yetişir, yetişmeyen iş de yetiştiği kadar yetişir. Zaman bizim yaratımımız, rahat olalım, sakin olalım. Kontrol etmeye çalıştıkça, vıdı vıdı kendimizi yedikçe gerçekten kalbimiz çarpıyor, stres bin çeşit hormon salgılayıp vücudumuzu harap ediyor...

Bu yüzden, ne yapıyoruz? Durmayı, yavaşlamayı öğreniyoruz, kendimizi akışa bırakıyor, herşeyin olması gerektiği şekilde olacağına güveniyoruz...

Sevgiyle ve ışıkla kalın...

1 Mart 2011 Salı

40 Günlük Bereket Planı / The 40 day Prosperity Plan

(please scrool down for English version)

Şimdi bu kadın pişirip pişirip eski pilavları getiriyor önümüze diyen dostlar için şöyle diyeyim, bugün öyle denk geldi. Doğrusu amacım bu değildi. Ama blog istatistiklerine bakıyorum, açık ara (hala) "40 günlük bereket planı" girişi önde. Ben de Mucize Kursu'ndan sonra ikinci 40 günü okuyorum şu anda, ayrıca yorum yapan arkadaşlardan "ne yapabilirim, kendimi nasıl geliştirebilirim" diyenler de olunca ben de dedim "40 günlük bereket planı"nı yeniden gündeme getirmenin zamanıdır.

40 günlük bereket planı bolluk bereketle ilgili bilinçaltımızdaki kalıpları temizlemek, dönüştürmek için çok çok faydalı bir çalışma. John Randolph Price tarafından yazılmış olan "The Abundance Book" adlı kitapta anlatılan bir teknik. (Anladığım kadarı ile halen Türkçe çevirisi yok ne yazık ki)

Uygulaması, çalışması da son derece kolay. Birinci paragraftaki nokta nokta boşluk olan alan tarih alanı. Planı 40 gün boyunca uygulayacaksınız, başlangıç gününden itibaren her gün boşluk olan kısımda o günün tarihi telaffuz etmek gerekiyor. Hergün önce baştaki 6 paragrafı, sonra 1. maddeden itibaren her gün sırası gelen maddeyi 4 kere tekrarlayarak okuyacaksınız. 10 maddeyi 10 günde tamamladıktan sonra baştan başlayıp 40 günü tamamlayacaksınız. Ama bana kalsa bunu bir kaç defa yapmakta fayda var. Bu kez benim niyetim 3 kere tekrarlamak yani 120 gün. Bakalım hayırlısı...

Bereket deyince aklımıza sadece para geliyor; oysa bereket yaşamın tüm alanlarında (aşkta bolluk, parada bolluk, başarıda bolluk, huzurda bolluk, gerisini siz söyleyin) özümüzle tam uyumlu, bolluk bereket içinde bir yaşama kavuşabilmek. Okurken yüksek sesle ve hissederek; içinizde, tüm hücrelerinizde yankılanmasını sağlamakta fayda var. Birinci uzun paragrafı okuduktan sonra biraz, 1 dakika kadar gözlerinizi kapatın ve okuduklarınızı içselleştirmeye çalışın. O günkü maddeyi 4 kez okuduktan sonra da aynı şeyi yapmanızı tavsiye ederim. (Hatta orijinal metinde hergün bunu okuyup 15 dakika meditasyon yapıp okuduklarınızı içselleştirin diyor, ben bunu şimdi araştırırken öğrendim ne yazık ki ama bundan sonra o şekilde yapabilirim diye düşünüyorum)

Ben yine de örnek vereyim ki sistemi iyice açıklamış olayım:

1. gün
Önce 1 kere başlangıç bölümü (biraz dur, içselleştir) sonra 4 kere 1. madde (yine biraz dur, içselleştir)

2. gün
Önce 1 kere başlangıç bölümü sonra 4 kere 2. madde

3. gün
Önce 1 kere başlangıç bölümü sonra 4 kere 3. madde
şeklinde devam edecek.

11. günden itibaren başa dönüp yine 1. maddeden başlayarak toplam 40 günde, 10 maddeyi 4 kere 4'er defa okumuş olacaksınız.

Sen Beden Değilsin

Bu aralar en yakınlarıma (kesinlikle herkese değil, henüz değil), göbeğimin tam altında, içeride dünyayı taşıyorum deyip duruyorum. Bunu derken, şöyle bir kendime dışarıdan baktığımda "acaba kafayı mı yiyorum?!" dediğim olmuyor değil elbette ama doğrusu eğer kendime dışarıdan bakabiliyorsam, oldu olacak dünyayı da bebek gibi taşırım karnımda ne olacak deyip kendimi rahatlatıyorum. Tam ben böyle söyleyip dururken, Deepak Chopra'nın daha önce de blogda paylaştığım bu videosu çıktı karşıma. "Sen bedeninin içinde değilsin, beden senin içinde", "Sen zinhinde değilsin, zihnin senin içinde", "Sen dünyada değilsin, dünya senin içinde" diyor ve "Hah!" dedim. İşte bu... Dünya'yı, yeni bir dünyayı besliyorum içimde. Onu şifalandırıyorum şimdi ve en güzel haliyle yeniden doğacak. Söylenenlerin canlı kanıtı benim işte. Vallahi ister inanın ister inanmayın ama muhtemelen dünyadaki tüm insanlar şu anda dünyayı şifalandırıyor. Niyetiniz bilinçli ise yapabileceklerimiz sınırsız.

Bence videoyu bir kere daha seyretmeye kesinlikle değer. Tavsiye ederim...

Sevgi ve ışıkla...

Seyretmek için lütfen tıklayın: Sen Beden Değilsin

Bolluk Özgürleşmekle Gelir

Bolluk seviyen, kendini ifade etmenin temel yollarından biridir. Bolluk içinde olmak, özündeki doğal özgürlükle olan bağlantını ifade etmektir. Paranın kendisi özgürlük değildir. Bolluk enerjinin bolca akışıdır. Bu akış kendisini para, destek, eşzamanlılık ve sevgi olarak ifade eder.

Bolluk akışı içinde olduğunda istediğin şeyi yapmakta, olmak istediğin kişi olmakta özgür olursun. Tüm bunlar aynı zamanda büyük değişim potansiyelini ifade eder.

İster para, ister özgürlük ister sevgi yoksunluğu olsun, yoksunluk inancıyla kendi hikayemizi tanımlarız. ”Eğer bolluk içinde olsaydım, şunları şunları yapardım”diye sıklıkla konuşuruz.

Rüyalarımızı neden yaşayamadığımızın, niye bize doyum vermeyen durumlar içinde hala kaldığımızın ya da neden mutlu olmadığımızın mantıksal açıklamalarını yapmak için yoksunluk mazeretini kullanırız.