28 Şubat 2011 Pazartesi

Şükredilecek Şeyler...

Bugün, gözlerimi açtığımda "Günaydın" diyebildim. Gözlerim gökyüzünü gördü, ağzım kendimle konuştu. Kulaklarım dışarıdan geçen araçları, camın önüne konan kuşların seslerini duyabildi. Sıcacık bir evim, bir dolap dolusu giysim vardı. Yüzümü yıkayacak buz gibi suyum, duş alacak sıcak suyum vardı. İçecek çayım, yiyecek yemeğim, çalışacak bir işim, güvenebileceğim bir ortağım, "günaydın, iyi haftalar yavrum" diyecek bir annem, beni arayan arkadaşlarım, akşam kapıyı açacağım beni seven bir eşim vardı. Bugün, yürüyecek bacaklarım, yazı yazacak ellerim vardı. Bugün, sevgiyle köprüsünün üzerinden geçtiğim bir şehrim, olumsuz görünen herşeyine rağmen gurur duyacağım, barış içinde bir ülkem, güzel insanlarım vardı. Akşam evime getirebilecek içi dolu bir torbam, canımın çektiğini alacak param vardı. Bugün, şükredecek; eğer ararsam binlerce şeyim vardı...

Şifalanma / Healing

Aynada kendine bakıp dürüstçe tüm acılarının, hastalıklarının ve rahatsızlıklarının, içinde bir yerlerde dönüştürülmesi gereken, cesurca el atılması gereken şeylerin bir yansımasından başka bir şey olmadığını fark ettiğinde şifalanmış ve "tam" olacaksın. Başına gelenler gittikçe zorlaşıyorsa eğer, Tanrı/Evren sana başka bir seçim yapmanı ya da yeni bir yola sapmanı söylüyordur mutlaka. Bunu reddetme, şükranla kabul et. İşte o zaman şifalanmış olacaksın ve şifalandırıcı ışığın tüm dünyanın üzerinde parlayacak.

When you honestly look in the mirror and realize that all of your "issues," all of your pain, hurt, disease, or irritations, are merely reflections of something in you that needs growth or the courage to address, ou will be healed and whole. When things get more and more absurd, it is the Universe/God/Spirit telling you to choose something different, or to move on to something new. Embrace it with gratitude, not resentment, and you will be healed, allowing your glorious light to shine upon the world as a healer. (Sherri Lane)

Üstünüze afiyet üzerimde bir ağırlık, bir ağırlık...

Beni bırakın, günlerce yatakta yatıp uyuyasım var. Üzerinize afiyet bir ağırlık, bir ağırlık. Enerjiler yükseldikçe ben ağırlaşıyor muyum nedir? Yılbaşındaki o umutlu, neşeli halimden eser yok sanki. Bilinçaltımın derinlerinde kalan tüm kalıplar teker teker kendini dışarı atıyor bu aralar...

Bilinçaltımın derinliklerini hep büyük evlerin tıka basa yıllardır unutulmuş, tozlanmış, paslanmış eşyalarla dolu bodrumlarına benzetirim hep. Burada bir ışık açtığında; eşyaların üzerindeki toz katmanları parlar, havaya saçılır sanki. Bir şeyi kaldırırsın altından bambaşka unutulmuş birşey çıkar. Sana bir şey hatırlatır. Geçmişten, artık unuttuğun bir anıyı, bir kişiyi, bir olayı. Bir fotoğraf bulursun bir yerlerde, eski bir oyuncak, içi eski paralarla dolu bir kutu, kesilmiş bir gazete küpürü. Daha bir çok şey. Temizlemeye kalksan bir türlü başa çıkamazsın, ya atmaya kıyamazsın, ya zaman bulamazsın ya da toptan uğraşmak istemezsin. O pislik, eskilik durdukça durur. Unutulur gider belki ama evin enerjisine negatif yansır.

Bilinçaltı da böyle, bir şeyi temizledikçe başka bir toz kalkıyor. Haydi onu da temizlemeye girişiyorsun, başka bir şey. Sonu gelmeyecek zannediyor insan. Aslında yıllar içinde mekanı temiz tutabilsek, belki de bu kadar uğraştırmayacak. Demem o ki, farkındalık dediğimiz şey işte burada devreye giriyor. Anda kalıp, anda farkında kalıp daha doğrusu, olan her olayı, karşına çıkan, seni rahatsız eden her kişiyi o anda halledebilmek. Her şeyin senden olduğunu, istediğin zaman atabileceğini, değiştirebileceğini bilerek yaşamak.

Ben evlenirken, anneanneciğim demişti ki; "kızım, her ne olursa olsun kocanla küs yatağa girme!". Bu da ona benziyor. Her ne olursa olsun halletmeden uykuya dalmamak gerek. Ve her yeni günün yeni bir gün olduğunu içselleştirebilmek. Dünün sorunları/sıkıntıları ile uyumamak, uyanmamak. Bunların hepsinin yanıltıcı, hepsinin bir oyun olduğunu görüp büyük resme bakabilmek...

Her zaman söylediğim gibi, bu aşamaya bile gelebildiğim için kendimi o kadar şanslı görüyorum ki. Yaşam gerçekten büyük sürprizlerle, büyük mutluluklarla dolu. Şükürler olsun. Ne diyeyim...

Aaa, bak ağırlığa iyi geldi vallahi bu konuşmalar. :)

Arka Bahçe

Günümüzde her ne kadar bahçeli bir ev bulmak zor ise de, hepimizin bir bahçesi olduğunu var sayarak, açıklamalarımızı bu örnekle yapmaya çalışacağız.

Ön cephedeki bahçemiz çevre tarafından görüleceği için en fazla özen gösterdiğimiz, üzerinde titizlikle durduğumuz bakımlı bir yerdir. Elimizden geldiğince bu bahçeyi güzelleştirmeye ve iyi bir görünüme sahip olmasına çalışırız. Bütün özelliklerimizi orada sergilemeye, o bahçe ile kendimizi tanıtmaya özen gösteririz. Tüm sahte benliklerimizi kullandığımız bu bahçe, zaman zaman kendimize bile yabancılaştırır bizi...

Oysa arka bahçe pek görünmez. Orası bizim bilinçaltımızdır. Kendimizden bile gizlediğimiz benliklerimiz zamanla bu bahçenin dekoru haline gelmiştir. Ancak, çok samimi dostlarımızın zaman zaman ziyaret etmelerine izin verdiğimiz bir mekandır arka bahçe.

Akışta Olmak...

Eylül... Sonbahar mevsiminin başlangıcı... Her yeni mevsim bir önceki dönemi bırakma, yeniye hazırlanma ve yeni bir başlangıç dönemidir... Doğada akış mükemmeldir... Yaşamımızda sadece doğanın işleyişine baksak bile hayatımıza dair o kadar çok şey çözülür ki...

Güneş hiçbir zaman yarın yeniden doğar mıyım diye korkmaz, ......sadece doğar... Ağaçlar çiçekler doğanın akışında zamanın gerektiğine uygun şekilde hareket eder, zamanı geldiğinde çiçeklerini açar, zamanı geldiğinde kışa hazırlanmak için yapraklarını döker, çıplak kaldım acaba bir sonraki dönem çiçek açar mıyım diye korkmaz... Çıplak kaldım hiç yaprağım yok insanlar benimle dalga geçerler mi diye düşünmez... Rüzgar estiğinde hiçbir ağaç direnç göstermez, rüzgarın estiği yönde eğilir, direnç gösterdiğinde, rüzgarın tersi yönünde hareket ettiğinde zarar göreceğini, dallarının kırılacağını bilir... Denizler yükseldiğinde geri çekileceğini de bilir... Geceleri gökyüzünü aydınlatan ay, ben hep dolunay kalmak istiyorum hiç yeni ay şeklini almayacağım demez... Gece gündüzü, gündüz geceyi, aylar mevsimleri, mevsimler birbirini takip eder... Yaz biter güz başlar... Yavaş yavaş yapraklar dökülmeye başlar... Artık yazın bittiğinin haberi gelir... Her bitiş yeni bir başlangıçtır... Yeni bir şeyin başlayabilmesi için eskiyi bırakmak gerekir... Değişimleri sevgiyle kabul etmek ve o anın tadını çıkarmak gerekir... Çünkü her yeni dönem en mükemmel haliyle gelir.

Aslında insanların yaşamları da doğadaki akış gibi... Onu kontrol etmeye çalışan, tutunan, yapışan biziz... Bu yüzden yaşama dair isteklerimizin gerçekleşmesini engelleyen de biziz... Tek yapmamız gereken akışta olmak akışa uyum sağlamak...

27 Şubat 2011 Pazar

Ruhsal Reçete

(Aşağıdaki yazıyı okuduğumda o kadar önemli bir şey farkettim ki; yıllardır bacaklarımın kalınlığından şikayet eder durumum, şöyle kalın, böyle çirkin, asla çizme giyemiyorum vs. - ne önemli bir sorun ama değil mi? :) - belki de bacaklarımda kalın bir zırh taşıyorum, kim bilir?)

Etrafında bir zırh taşıyorsun. O sadece zırh-o sana tutunmuyor sen ona tutunuyorsun. Onun farkına vardığın an ondan kurtulabilirsin de. Zırh cansızdır, onu taşımadığın anda yok olur. Ama sen onu taşımakla kalmıyor besliyor ve yediriyorsun da.

Her çocuk akışkandır. İçinde donuk hiçbir parça yoktur. Tüm beden organik bir bü...tündür. Kafa önemli, ayaklar önemsiz değildir. Aslında onun için bölünme yoktur, ayrım yoktur. Ama zamanla bu ayrımlar belirmeye başlar. Kafa efendiye, patrona dönüşür ve tüm beden parçalara bölünür. Toplum bazı parçaları kabul eder, bazılarını etmez. Bazı parçalar toplum için tehlikedir ve neredeyse yok edilmeleri gerekir. Tüm sorun da bundan doğar.

Demek ki bedeninin nerelerinde kısıtlı hissettiğine bakmalısın.

Yalnızca üç şey yap

Birincisi : yürürken veya ayaktayken ya da hiçbir şey yapmadığın bir anda, derin bir şekilde nefes ver. Vurgu nefes verişte olmalı. Derin bir şekilde nefes ver ve ne kadar havayı dışarı atabiliyorsan at. Ve bunu yapmak zaman alsın, yavaş ve sakin. Ne kadar uzun olursa o kadar iyi., çünkü daha derine gidiyor demektir. Bedendeki tüm hava dışarı atıldığında beden nefes alır, sen değil. Nefes veriş ağır ve derin, alış ise hızlı olmalı. Bu göğsün etrafındaki zırhı değiştirecektir.

İkincisi : Biraz koşmaya başla. Millerce koşmak şart değil-bir mil yeter.Yalnızca bacaklarında bir yükün kaybolduğunu, sanki üstlerinden kayıp gittiğini canlandır. Eğer özgürlüğünden çok fazla kısıtlanmışsa, sana şunu yapman, bunu yapmaman, şöyle olman, böyle olmaman, şuraya gitmen, buraya gitmemen söylendiyse bacakların bu zırhı taşıyor demektir. Koşmaya başla ve koşarken de dikkatini nefes vermeye odakla. Bir kez bacaklarını ve onların akışkanlığını geri kazandığında, muazzam bir enerji akışına sahip olacaksın.

Üçüncüsü : Gece uykuya yatarken giysilerini çıkarttığında, yalnızca giysilerini değil zırhını da çıkarttığını hayal et. Bunu gerçekten yap. Zırhı çıkart ve güzel, derin bir nefes al ve uykuya zırhsızmışçasına, bedeninde hiçbir yük veya kısıtlama taşımaksızın yat.

OSHO

Artık Tanrı'nın Sesini Duymaya Hazırız! / Humanity Has Reached the Point Where it Can and is Listening to the Voice of God

(please scroll down for English version)

Ruhsal tekamülünüz hızlanıyor ve hızlanmalı da. Tanrıdan, meleklerden ve etrafınızda bulunan rehberlerinizden yardım talepleriniz arttıkça sizi saran ve içinizdekileri açığa çıkaran ilahi enerjiler de yoğunlaşıyor. Yaptığınız çok önemli ve ilahi arzularla tamamen uyumlu. Bunun sonucunda dönüşme ve kaynağa geri dönme, tanrı ile bir olma amacınızdan şaşmanız da mümkün değil.

İllüzyon; sizi büyük bir acı hali içine sürükledi çünkü size özgür irade verilmişti. Ve bu özgür irade sayesinde, yaratılmış olduğunuz Tanrı ile sonsuz aşk ilişkinizi reddedeceğiniz, Tanrı’dan ayrı olduğunuza inanacağınız bir ortamı yaratmanız mümkün olabildi. Oysa, tabii ki böyle bir şey mümkün değil çünkü yaratılan her şey Tanrı’dır. Yine de, Tanrı’nın size yüklediği yeteneklerle ilerlediniz ve onun sevgi dolu varlığının olmadığı bir ortam tasavvur ederek aslında delilik olarak nitelendirilebilecek ilginç fikirleri deneyimlediniz.

Büyük Uyanış

Selamlar sevgililer;

Ben manyetik hizmetten Kryon;

Bu çok özel dönemde, daha fazla biraraya gelmeye başlayan siz ilahi ruhların yanında bulunmaktan büyük onur duyuyoruz. Öncelikle bir an duraksayarak size duyduğumuz koşulsuz sevgiyi hücrelerinize almaya izin vermenizi diliyoruz. Bu akan koşulsuz sevgiyi kabul edin ve sevginin akışına izin verin. Okuyanlar arasında dolaşıyor ve bizim boyutumuzda lineer olmayan zaman ve mekan aracılığıyla sizlere bu sevgiyi iletiyoruz.

Şu an üzerinde bulunduğunuz bu gezegende böyle bir zaman hiç olmadı. Dünya, tüm içinde bulunan varlıkları ile birlikte yükselişin eşiğinde. Bir süredir zaten bu sürecin içerisindeydiniz . Ama artık yükselişin fiziksele dönüştüğü andasınız. Etrafiniza bakın, dünyadaki gelişmelere bakın; bunu göreceksiniz. Dünya ana da bu sürecin içinde yükseliş için gerekli ayarlamaları yapıyor. Bunları bir kaos olarak görebilirsiniz; ama artık açıktır ki dünya üzerinde bir çok kişi artık bunun bir kaos olmadığının farkında. Bunu kutlamanızı istiyoruz. Çünkü, bunun mimarları sizsiniz. Kutlayın ve kendinize ve tüm varlığa şükranlarınızı sunun.

26 Şubat 2011 Cumartesi

Hoop, bir sakin ol bakalım!

Bugün; 11:00'deki Nefes dersi için saatimi 08:00'a kurdum. Kalkıp Tibet Ayinleri'ni yapmak, sonra biraz meditasyon yapmak, 40 günlük bereket planını okumak, duş alıp kahvaltı etmek, her zaman sevdiğim gibi biraz kitap okuyup 10:30'da evden çıkmak niyeti ile dün gece yatmıştım. Ama bir uyandım: Saat 10:00. Her zamanki Mavi ruhumla (Structogram karakterimi başka bir yazıda anlatmalıyım) programım bozulunca dehşete kapıldığımdan (bu ne yaparsam yapayım karakterimin değişmeyecek yanlarından biri ve kendimi bu şekilde sevmeyi, onaylayıp kabul etmeyi öğrenmek niyetindeyim) yine aynı dehşet duygusuna kapıldım. Çabucak Tibet Ayinleri'ni yapıp acele bir duş alıp, giyinip kendimi sokağa attığımda 10:40 olmuştu. Yol boyunca kendime olan sinirimi dönüştürmek için zamanın bir illüzyon olduğu, dünyanın dışına çıkınca hiç bir anlamı olmadığı sadece dünya deneyimi için yaratılmış olduğu, Venüs'te yaşasam ne olacaktı yani vs. vs. önermelerle kendimi sakin tutmaya çalıştım elbette ama gel de bunu iflah olmaz egoya anlat bakalım.

Nefese bir telaş ve gerginlik duygusu ile vardığımda kendime olan kızgınlığım halen geçmemişti ama her zamanki nefes mucizesi etkisini gösterdi allaha şükür, nefes seansından soba başındaki kedi gibi kalktım...

Bugün nefes seansındaki niyetim kendimi, özümü ifade etmekten korkmamak, kendimi olduğum gibi kabul edebilmekti. Çünkü son günlerde kendimi ifade ederken, özümden geleni değil yapmam/söylemem gerekeni, karşı tarafın işine gelecek olanı, beni kabul edeceğini düşündüğüm şeyleri söylediğimi, takmam gerektiğini düşündüğüm maskeyi takındığımı farketmiştim. Nefes seansında her zamanki gibi enteresan deneyimler yaşadım. Bir ormanda, taş bir yol vardı ve ben orada yürüyordum. Her yer dev ağaçlarla kaplıydı. Muhteşemdi. (Bu arada seansta tir tir titriyordum nedense) Ve nefes alırken alevler nefes alıyordum ve verirken içimdeki bütün negatiflikleri (simsiyah dumanlar şeklinde) salıyordum ve ormanın içindeki balina ve yunuslar (evet ormanda, denizde değil yani) onları alıp temizliyor, filtreliyor ve mavi ışıklar olarak gökyüzüne salıyorlardı. Böyle bayağı bir yürüdüm. Bitti mi bitmedi mi tam bilemiyorum ama kalktığımda kendimi gerçekten çok iyi, arınmış hissediyordum...

Nefes böyle bir mucize işte, bir niyetle yatıyorsun ve karşına bir sürü deneyim çıkıyor. Şükür ki böyle bir deneyim yaşama fırsatı çıktı karşıma...

Were not afraid anymore, Eminem Feat David Icke & Bill Hicks

Herşey yolunda. Büyük Olaylar Geliyor! / Some Really Big Events Will Show That All is Well

SaLuSa: Some Really Big Events Will Show That All is Well

25 Şubat 2011 Cuma

Sen kimsin ha? Sen kimsin?

Bu sabah toplantıda; fazlasıyla baskın bir karakter olan adama içimden "sen kimsin ha? sen kimsin?" derken yakaladım kendimi. Her zamanki gibi çok güldüm. Gülerken (içimden tabii) adamın söylediklerini dinlermiş gibi yapıp aslında ona içimden ho'oponopono yapıyordum. Hangisi daha beter bilmiyorum, kendimi karşısında aşağı hissedip üstünlük taslamasına sinirlenmem mi, yoksa adamı dinlememek saygısızlığı mı? Son derece baskın bir karakter olan ve meşhur tabirle sürekli şeytanın avukatlığını yapan bu adamın söylemlerinin karmaşıklığı ile toplantı sırasında elimde olan ve (asla farkında olmadan - en azından bilinçli bir şekilde) katlayıp bir güzel çantama attığım, tek kopya olan ve bize bir fotokopisini vermek için yarım saat odanın içinde herkesin dört dönüp aradığı dökümanın sonunda çantamdan çıkmış olması ve döküman kleptomanı durumuna düşmem mi daha kötü oldu, ona hiç bir yorum yapamıyorum. :)))

Bir çok toplantıda kendimi kendimle konuşurken buluyorum haliyle. Genelde üstünlük taslayan birileri, söylediklerimi dinlemeyen birileri, tam benim söyleyeceğim ya da söylemem gerekeni söyleyen ve benim sinir olduğum birileri oluyor. Her seferinde bedenimi orada bırakıp bir adım yana çekilip kendime bakıyorum. Yıllardır içimde saklı duran suçluluk duyguları, güvensizlikler, tatminsizlikler pırtlayan bahar çiçekleri gibi ortaya çıkıveriyorlar.

Her seferinde yeni bir şey farkediyorum kendimle ilgili. Her seferinde bir süreliğine zamanı durduruyor, bir süreliğine duruma bakıyor, bunun tamamen benim içimde bir yerlerde kayıtlı düşüncelerden oluşan ve tamamen benim yarattığım olaylar olduğunu kendime hatırlatıyorum...

Bu aralar hergün dönüşümle geçiyor...

Değişim dönüşüm zamanları bu olsa gerek. Hiç bitmeyen bir mesai doğrusu...

Yarın 11:00'de Nefes var. Çok mutluyum. Nefes almak ne kadar olağanüstü. Her nefesle yaşamı içine çekmek ne kadar olağanüstü anlatamam. Umarım herkes bunu yaşama şansına sahip olacaktır. Ben gerçekten çok çok şanslı ve mutlu bir insanım. Şükürler olsun.

24 Şubat 2011 Perşembe

Ebru, sen ne yapıyorsun?!

Kendimi gözlemlerken farkettiğim şeylere çok gülüyorum.

Bugün sabah kendimi eşime üstünlük taslarken yakaladım. O, komşumuz otoparktan çıkmak için arabasını çekmesi isteğiyle sabahın 7'sinde hem kapıyı hem telefonu çaldırıp bir de üstüne telefonu "arabanı çeker misin?" diye direkt konuya girerek açınca sinirlenmiş, burnundan solur durumdaydı. Ben duşta olduğumdan bütün bu gürültüyü duymamış, şarkılar söyleyerek ve her sabah olduğu gibi şu "su" denilen şeye hele de "sıcak su" olayına şükrederek pür neşe banyodan çıktığımda karşılaştığım manzara buydu. Ona ders vermeye kalktım, her zamanki gibi, "niye sinirleniyorsun ki?", "adam ne yapsaydı ki?", "geç kalsan sen ne yapardın ki", "amaan bu ne sinir sabah sabah" gibi laflarla, benim bu durumlarda ne kadar sakin ve munis bir insan olduğumu oysa kendisinin nasıl da sinir küpü olduğunu ona kanıtlamaya çalıştığımı farkettiğimde sustum tabii ki. Sanki içimde olmayan bir şey dışımda olabilirmiş, sanki hayatım boyunca böyle bir tepki vermemişim, sanki tüm ömrümün %50'sini trafiğe, insanların aptallıklarına, düşüncesizliklerine, hassasiyetsizliklerine kızarak geçirmemişim gibi...

Çok komikti gerçekten, ben kimim ki ona üstünlük taslayayım? Ben de "tam" o da "tam" iken.

Eşimin varlığına özellikle hep şükrediyorum çünkü o benim gerçekten en büyük, en değerli öğretmenlerimden biri. Kendimi bulma yolunda onun hakkını ödeyemem. Allah ondan razı olsun, ne diyeyim?

23 Şubat 2011 Çarşamba

Muhteşemliğin 3 Aşaması / 3 A's of Awesome

Mutlaka ama mutlaka seyredilmesi gereken süper süper bir video. Bu adama hayran oldum ve bezgin, kırgın, üzgün, yaralı geçirdiğim onca yıl için kendimden özür diledim, affettim, kendime seni seviyorum, hiç bir şey için geç değil dedim. :))) Bundan sonra hergün ama hergün kendime o günü mutlu kılacak bir 3 yaş Ebru'su nedeni bulmak için de yemin ettim ayrıca. Yaşam gerçekten ama gerçekten muhteşem bir şey ve ben bunu sonunda farkedebildiğim için çok ama çok şanslıyım.

Sevgi ve ışıkla...

This is an awesome video, must be watched definetely. I really did admire this guy and thought about all those years of my life i spent exhausted, in misery, upset and wounded without seeing any of the miracles of my life. I apologized myself for it, forgave myself for it and told myself how much i love I AM. Also i reminded myself that it is never late for anything. From now on, i promise myself to find at least one small bit of life to arouse the 3 year old me inside of me. Life is really very great. I am so blessed to be able to realize that finally.

Love and light to all...

http://www.ted.com/talks/lang/tur/neil_pasricha_the_3_a_s_of_awesome.html

20 Şubat 2011 Pazar

Kişilik Analizi

Kişilik Analizi

Kendinizi Onurlandırın

Kendinizi Onurlandırın

Carlos Barrios'un 2012 İçin Söyledikleri

Carlos Barrios, Maya büyüğü ve Kartal Klanının Ajq’ij’sidir (seremoni rahibi ve ruhsal rehber). Carlos ortalarda dolanan farklı Maya takvimleri ile ilgili bir araştırma başlattı. Bilgi kapsamını genişletmek için kardeşi Gerardo ile birlikte birçok öğretmenlerle çalıştı ve yaklaşık 600 geleneksel Maya büyüğü ile görüşmeler yaptı.

Carlos Maya hiyerogliflerinin, eski taş yazılarının, ‘Chilam Balam’ Kutsal Kitaplarının ve çeşitli kadim metinlerin birçok çelişkili yorumlarının bulunduğunu çabucak keşfetti. Carlos karışıklığa katkıda bulunabilecek olanlar için bazı güçlü sözler buldu:

Carlos Barrios: “Antropologlar tapınak sitelerini ziyaret ediyor ve kitabeleri okuyorlar ve Maya hakkında hikayeler uyduruyorlar, ama işaretleri doğru okumuyorlar. Bu sadece onların hayal gücü. Diğer insanlar Maya adına kehanetler yazıyorlar. Dünya’nın Aralık 2012’de sona ereceğini söylüyorlar. Maya büyükleri buna kızgınlar. Dünya sona ermeyecek. Dünya dönüşecek.”

19 Şubat 2011 Cumartesi

Nefese Devam...

Hazır nefesten konu açmışken devam edeyim dedim...

Son günlerde yok güneş patlamaları, yok tutulmalar derken hele de dün geceki dolunay beni 1-2 gündür serseme çevirdi. Dün gece yatağıma yattığımda nedensiz yere yanaklarımdan yaşlar süzülüyordu. Günlerdir; hatta bir iki haftadır sürekli bacaklarımı ayaklarımı yaralıyorum, önce ayağımı burktum daha doğrusu merdivenlerden düştüm, sonra ortağımla birlikte bankaya doğru yürürken yine ayağımı burktum (çok komikti çünkü tam bir kapıdan geçecektim, ayağımı burkup yandaki başka bir kapıdan geçtim, yolumu değiştirmem gerekiyordu zannederim), sonra yine sağ ayağımın baş parmağı kanepenin altına takıldı (evet çok saçma ama oldu) şimdi tırnağımda küçük bir morluk var, sonra bacağımı sehpanın kenarına çarptım vs. vs. böyle bir sürü olay oldu peşpeşe. Ardından grip oldum, burnum günlerdir akıyor ancak bir kaç saat önce burun akıntım durdu diyebilirim. Bu arada işle ilgili bir çok aksilik, engel de cabası.

Şimdi bütün bunları anlatıyorsun, nefes ile ne ilgisi var diyeceksiniz biliyorum ama çok ilgisi var. Çünkü her engelde derin derin bir kaç nefes alıp, bunları neden yarattıysam karşıma çıkmasını üst benimden istiyor sonra da bütün bunların benim yarattığım dünyanın illüzyonları olduğunu hatırlatıyorum kendime. Tüm bunların üzerine Eckhart Tolle'un "Varolmanın Gücü" geldi. Okurken kocaman bir nefes bölümü karşıma çıktı veee onu paylaşmak istedim. Bütün bu girizgah da aslında anda ve farkında kalmak için neler yaptığımı nefese bağlamak için yapıldı. Şimdi kitabın 249. sayfasındaki bir kaç paragrafı paylaşmak istiyorum. Mutlaka okumalısınız, halen okumayan varsa hem Şimdinin Gücü hem de Varolmanın Gücü gerçek temel kitaplar, tavsiye ederim.

"... Nefesinizin farkında olmak, dikkatinizi düşüncelerden uzaklaştıracak bir boşluk yaratır. Bilinç geliştirmenin bir yolu budur. bilincin bütünlüğü ifade edilmeden orada durmasına rağmen, bilinci şimdi bu boyuta getirmek için buradayız.

15 Şubat 2011 Salı

Nefeeesss...

Enerjiler yükselir, hepimiz ağır günler geçirirken, nefesle ilgili bir iki laf etmek istedim. Okuyabilenler bilirler, Mucize Kursu'na gittim, Ocak ayının ortasıydı. Bu muhteşem deneyimi paylaşmaya çalışmıştım, başka nefes deneyimlerimi de daha önce yazdım. Nefes Deneyimleri etiketine tıklayarak bunları okuyabilirsiniz. Nefes çalışmaları gerçekten mucize.

Doğumumuzdan itibaren yaşam dürtümüz diyafram kaslarımızı kullanarak derin nefes almamızı sağlıyor. Çünkü doğduğumuzda nefesi kısıtlayıcı alışkanlıklar henüz yaşamımıza yerleşmemiştir. Ancak zamanla, alışkanlıklarımız bize doğal bir şekilde nefes almayı unutturabilir.

Korku, üzüntü, stres gibi negatif durumlarda nefes alış verişimiz değişir, derin nefes almayı unuturuz, hatta çoğu zaman nefesimizi tutarız. Ben dahil bir çok insanın bazı durumlarda bir şeyi söylemek isteyip de söyleyemediği zaman nefesini tuttuğunu gözlemliyorum hep. Dokuların oksijenle yeterince beslenememesi ve toksinlerin tam olarak atılamaması vücudun çeşitli bölgelerinde tıkanıklıklara sebep olur. Nefes alma kapasitesinin ancak belli bir kısmını kullanabildiğinden, pek çok insan farkında olmadan hayatını kısıtlar.

Oysaki tam nefes almak herşeyden önce sağlıklı yaşam demektir. Açık bir nefesle fiziksel, duygusal ve ruhsal olarak daha dinç, enerjik, mutlu ve pozitif bir yaşam sürebiliriz.

Nefes alışkanlıklarınızı keşfedip, açık ve doğal nefesinize yeniden kavuşarak, aslında doğuştan sahip olduğumuz özellikleri ve yaşam enerjimizi tekrar kazanabilmek için nefes seanslarına katılabilir, biraz çalışıp sonra bir Mucize Kursu'na katılabilirsiniz.

Benim arkadaşlarım Ebru ve Ceylan Yogarooms'da her Salı akşamı ve C.tesi gündüz nefes seansları yapıyorlar. http://www.yogarooms.com.tr/ Ertesinde Nevşah Fidan'ın Mucize Kursu programına katılabilirsiniz. Bildiğim kadarı ile Mustafa Kartal da iyi bir nefes hocası. http://www.transformalnefesturkiye.com/ da bayağı detaylı bilgi var. Orada transformal nefesin yaratıcısı olan Judith Kravitz ile ilgili bilgi ve Türkiye'de yaptığı programları da bulabilirsiniz.

Benim bundan sonraki hedefim Nefes Koçluğu. Bakalım, hayırlısı. :))

14 Şubat 2011 Pazartesi

Love... Love... Love...

Bugün Sevgililer Günü. Hem de benim Evlilik Yıldönümüm...

Sevgi sözcüğünün anlamı son yıllarda öylesine değişti ki benim için. Her geçen gün yeni bir şey keşfediyorum, her geçen gün yeni bir mucize ile büyüleniyorum, sevme kapasitem artıyor diyebilirim belki de...

Oldum olası ağacı, kuşu, çiçeği, insanları, bebekleri, oyuncakları, müziği, renkleri, resimleri, gökyüzünü, denizi, balıkları, hafif bir rüzgarı, tertemiz yağan yağmurları, minicik akarsuları sevdim. Oldum olası çimenleri, patikaları, koyunları, kuzuları, herşeyin yavrusunu, taze sağılmış sütü, sıcacık simitle çayı, Çengelköy'deki Çınaraltı'nı, İstanbul'u, Londra'yı, Amsterdam'ı, New York'u, koşan insanları, düşünen insanları, insanların hayat hikayelerini, eski otobüsleri, VW arabaları, temiz yollarda araba kullanmayı, iki yanı dev ağaçlı yolları, aşk hikayelerini, anne kız filmlerini sevdim. Oldum olası annemi, anneannemi, onun annesini, teyzemi, kuzenlerimi, tüm tüm ailemi, kız arkadaşlarımı, yoldaşım olan tüm arkadaşlarımı sevdim. Kocamı, onunla el ele olmayı, aile olmayı, hayat arkadaşlığını, bir dilim ekmeği paylaşmayı sevdim. Şiirleri, romanları, hayvan belgesellerini, uzayla ilgili dökümanları, beyni araştıran raporları okumayı sevdim. Dünyadaki yüzlerce dili incelemeyi, farklı gramerleri, alfabeleri, farklı insanları, farklı insanların ne kadar aynı olduğunu sevdim. Oldum olası insan ruhunu sevdim. Oldum olası sevdim ben...

Ama artık sevgi başka bir şey. Sevgi daha büyük, daha yüce, daha daha daha bir şey. Sevgi şartsız şurtsuz, koşulsuz, eğerleri, keşkeleri olmayan, sıcacık, gözlerden akan, kalpten pembe ışıklar çıkaran bir şey...

Sevgi en büyük hediye. Sevgililer Günü de artık başka bir şey benim için... Tüm evreni sevme, onunla ilgili herşeyi sevip kucaklama günü bir anlamda...

Sevgililer Günü, Sevgi Günü kutlu olsun. Her günümüz böyle olsun. Hatta; en kötü günümüz böyle olsun...

Sevgi ve Işıkla. :)))

13 Şubat 2011 Pazar

Kişisel Özgürlük için Aşk Planı – Shirlee Hall –Valentine Günü Mesajı 12 Şubat 11

Özgür olmayı ve sevdiğinizin içinde ilahi ilhamı yakalamak ister misiniz? Aşağıdakiler denenmiş ve doğru önerilerdir, yardımcı olur.

1.İradenizi, medyumlara, arkadaşlara, akrabalara ya da yabancılara teslim etmeyin.

2.Yaşam planlarınızı sezgilerinizin sesi rehberliğinde yapın.

3.Dua ederken, düşünürken ve meditasyon yaparken, içinizdeki Aziz öğretmenden saf rehberlik talep edin.

4.Dünyada, sonsuz Tanrı Özünün bütünlüğünü yaşamak üzere olduğunuzu görün.

5.Olumsuz edebiyat, filmler, televizyon programları, haberler ve insanlardan uzak durun.

6.‘Gerçek’ sizin ilahi olduğunu kabul edin ve sizi kaderinizi icra etmekten alıkoyacak düşük bilince izin vermeyin.

7.Açık ve net anlayışı arayın ve güven içinde , tezahür ettirmeyi ortaya çıkaranın sadece siz olduğunu anlama önceliklerini yaşayın.

8.Yaşayan ve kutsal olan ışık olduğunuzu kabul edin ve sevgiyi tamamen gösterebilmek için yolu hazırlayın.

9.Kaynağı sevmenin birinci yolunun kendi içinizdeki Kaynağı sevmek olduğunu kavrayın.

10.Bedeninize saygı gösterin ve sağduyuyu kullanın. Aklınızı kullanarak derin düşünürler olun.

2010'a Genel Bakış

CANLI KRYON MESAJI

"2010’a Genel Bakış”

Bu canlı kanallık Dallas, Texas’ta verildi. Lee Carroll.

11 Aralık 2010

Selamlar sevgililer, ben Manyetik Hizmetten Kryon’um. Aslında, bu mesaj perdenin sizin yuvanız olan tarafındandır. Sizdeki yaratıcı enerji burada bu akşam hazır, ama içinde bulunduğunuz üç boyutlu halde, tüm gördüğünüz garip bir ismi olan, 11 rakamına eşdeğer [Kryon nümerolojisi] bir ismi olan melek varlığını temsil eden sandalyedeki adamdır, görünüşe göre o sizin realitenizin diğer tarafında bulunan şeyden konuşuyor. Üç boyutlu zihniniz bununla ne yapacak? Önünüzde belki bir perde görüyor musunuz? Önünüzde perdeyi delen bir adam görüyor musunuz? Sizin bir yerde olduğunuz ve Kryon’un başka bir yerde olduğu katmanlı varoluş fikrine sahip misiniz? Size kuantum bir bakış sunayım, çünkü görünüşe göre sizinle mikrofonu olan bir adam vasıtasıyla konuşuyorum. Geldiğim yer bu değildir, çünkü İnsan Varlığı denen portaldayım, buna rağmen ben her yerdeyim.

Little Grandmother's Message for 2011 - Kiesha Crowther'ın 2011 Mesajı

6 Şubat 2011 Pazar

String Teorisi

Evrenin atom altı yapısı ile ilgili bildiğimiz her şey, parçacık fiziğindeki Standart Model içerisinde yer alır. Bu model, hem dünyayı meydana getiren bilinen temel yapı taşlarını hem de bunların birbirleriyle hangi güçler yoluyla etkileşime girdiklerini tanımlar.

http://www.astrologyanalyst.com/

Son derece karmaşık bir evrende yaşıyoruz ve doğamız gereği de bu evren hakkında merak ettiğimiz çok şey var. Neden burada olduğumuzu, nereden geldiğimizi, dünyadan nelerden oluşmuş olduğunu kendimize sorup duruyoruz. Bazı cevapların bulunması yolunda önemli adımların atılmış olduğu bir zamanda yaşamak, bu açıdan büyük bir ayrıcalık. Sicim (veya tel) teorisi de, dünyayla ilgili sorulara bazı cevaplar almaya yaklaşmamızı sağlıyor.

Peki, dünya gerçekten nelerden oluşmuştur? Basit madde, atomlardan meydana gelir. Atomları ise nötron ve protonlardan meydana gelen bir çekirdek etrafında dönen elektronlar oluştururlar. Elektronlar, lepton olarak bilinen bir parçacık ailesine ait çok temel parçacıklardır. Ancak nötron ve protonlar, kuark olarak adlandırılan çok daha küçük parçacıklardan oluşurlar ve bir kuark da, bilindiği kadarıyla, gerçek anlamda maddenin “özüdür.”

5 Şubat 2011 Cumartesi

Kendini Gerçekleştirmiş İnsan Modeli

1- Bu insanlar, yaşamın her yönünü severler, şikâyet etmekle ya da olayların daha değişik olmasını istemekle vakit kaybetmezler.

2- Bağımsızlıklarına çok düşkündürler. Aileye güçlü bir sevgi ve bağlılık duymalarına rağmen, ilişkilerinde bağımsız olmaya özen gösterirler.

3- Sevgi anlayışları, sevdiklerine hiçbir değeri zorla kabul ettirmemeyi gerektirir.

4- Onay aramak gereksinimleri yoktur. Övgü ve ödül talep etmezler.

5- Çok açık ve dürüst konuşurlar, çünkü vermek istedikleri mesajları, başkalarını memnun etmek için dikkatli sözcükler arkasına gizlemezler.

Kutsal Ağaç ve 12 Öğretisi

1. Bütünlük. Her şey birbiri ile ilgilidir. Evrendeki her şey tek bir bütünün parçasıdır. Her şey bir şekilde başka her şeye bağlıdır. Bundan dolayı, bir şeyi anlamak mümkündür, eğer onun başka her şeyle nasıl bağlantılı olduğunu anlayabiliyorsak.

2. Değişim. Tüm yaradılış sürekli değişim halindedir. Değişimin döngülerinin var olması hariç hiçbir şey aynı kalmaz. İki tür değişim vardır: şeylerin bir araya gelmesi (gelişim) ve şeylerin birbirinden ayrılması (parçalanma). Her iki tür değişim gereklidir ve her zaman birbiri ile bağlantılıdır.

3. Değişim döngüler veya modeller içinde gerçekleşir. Değişimler gelişigüzel veya tesadüfen değildir. Bazen özel bir değişimin başka her şeye bağlı olduğunu görmek zordur. Bu genellikle duruşumuzun (bakış açısı) (değişimi gördüğümüz yerdeki durum) berrak şekilde görme yeteneğimizi sınırlar.

4. Görünen ve görünmeyen. Fiziksel dünya gerçektir. Spiritüel dünya gerçektir. Bunlar tek realitenin iki veçhesidir. Yine de, her birini yöneten ayrı yasalar vardır. Spiritüel yasaların ihlali fiziksel dünyayı etkileyebilir. Fiziksel yasaların ihlali spiritüel dünyayı etkileyebilir. Dengeli bir yaşam realitenin bu her iki boyutunun yasalarına saygı gösterir.

5. İnsan varlıkları fiziksel olduğu kadar spiritüeldir.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Altın Çağ'a Selam Olsun! - Scott Mowry

2011 yılı, insanlık tarihindeki en önemli bitiş ve başlangıç dönemidir.

2010’un (şükürler olsun!) bitmesiyle, insanlık için gelen muhteşem bir yeni çağın şafağında oturuyoruz. Güzelliğin, muazzam bir evrimin, en derin anlamın çağı... Bilegeldiğimiz yaşam ‘daha iyiye doğru’ önemli çok ölçüde değişmek üzere.

2011 yılı, insanlık tarihindeki en önemli bitiş ve başlangıç dönemidir. Biz tam anlamıyla, ‘olmanın’ eski halini geride bırakıyor, insan ırkının daha büyük ve mükemmel görkemliliğine doğru yol alıyoruz. Gerçekte, 2011 belki de bugüne kadar yaşadığımız en muazzam, en hayret verici yıl.. Evet, bugüne kadar gelmiş geçmiş yılların en muhteşemi...

1 Şubat 2011 Salı

Sevginin Uçan Halısı / A Flying Carpet of Love

(please scroll down for the English version)

Tanrı dedi ki:

Sizin için haddinden fazla olan hiçbir şey mevcut değildir. Bir an düşünün. Bir anlık olan kalıcı değildir. Hiçbir şey kalıcı değildir. Göreli dünyada bu böyledir. Her şey görelidir. Izdıraplar uzun, mutluluklarsa kısa sürüyor gibi gelir ama bunlar algı durumudur. Siz ne olduğunu düşünüyorsanız her şey de odur. Bazen ızdırap ile keyif arasındaki farkı bilmek zordur. Dünyadaki tüm hayat sadece bir an sürmektedir. Dünyadaki hayat başlamakta ve sona ermektedir. Dünya hayatı bir ara fasıldır. Antrakttır o. Perde arasıdır. Çok kısadır, bir andır; lakin dünyada bir an çok uzun gelir. Gerçeğin dahilinde ise Ebediyet bir zaman değildir asla.

Gerçek hayat süre gider. Bir kesinti olmaz. Gerçek hayat tam güç halinde ve olağanüstüdür. Süreklidir, dahilinde bir duraklama yoktur. Eğer bir duraklama varsa bu onu tazeleyen bir moladır. Hakikate bakılırsa siz her zaman tazelenmektesiniz. Her şeye sahipsiniz. Her şeysiniz. Dünyada veya Cennet'te bilinsin hakikat, sizse Cennet'tesiniz.

Hala ona sahipken dünya hayatından da pek ala keyif alabilirsiniz. O kadar kısadır ki o ve göz açıp kapayana kadar geçip gitmektedir. Kısacık bir geçiş sürecidir. Kayıtlı bir zaman zarfında A'dan Z'ye gidersiniz. Hazır imkanınız varken bunun tadını çıkarın. Dünya hayatının nasıl sevilmesi murad ediliyorsa dünyadaki sevginin ve yaşamın tadını o şekilde çıkarın. Öfkeden, hiddetten keyif alan siz olmalısınız, aksi takdirde bunları taşımazdınız. Hoşunuza gitmeyen bir şeye dahil olmak niye? Mutluluğu kısıp acıyı yaygınlaştırmak niye?

Başmelek Mikail’den Mesaj LM-2-2011 "BİREYSEL GÜNEŞ IŞIĞINIZI GELİŞTİRİYORSUNUZ "

Ronna Herman kanalıyla aktarılmıştır

Sevgili üstatlar, Yaratıcı’nın nefesi varoluşun yakıtıdır ve sizler onu besleyen alevsiniz. Kendi Tanrı Özünüzün yansıması olan bireysel GÜNEŞ IŞIĞINIZI geliştirmekte olduğunuzu anlamanız önemlidir. İnsan entellektüel düşünce süreci dilin sınırlamalarının ötesine evrimleşmelidir. İnsanlığı bekleyen ilham yoluyla alınacak engin bir bilgi zenginliği vardır. Kozmik Işık Konseyinin bilgeliğini almak için sezgisel yeteneklerinizi geliştirmelisiniz. Bu sizin dışınızdan gelmez. Kendi Kutsal Zihninizin ve Kutsal Kalbinizin içinden ortaya çıkar. Erişip onu kavramalısınız, çünkü Dünya planlarının kötü kokularına inerek sizi arayıp bulmaz.

Olgunlaşmış ruhsallık bilinçsiz bir deneyim değildir. Kendini devam ettiren Kutsallık geliştirmelisiniz, bunun sayesinde Yaratıcı Özün Yaşam/Adamantine Parçacıklarının zengin Pranik Nefesini sürekli olarak solursunuz, böylece Sekizinci Çakranız, Ruh Yıldızınız vasıtasıyla Yaşam Nehrinden spiritüel besin alabilirsiniz. Güçlendirici Sonsuzluk Nefesi, Yaratıcı bilincin çok boyutlu seviyelerine götüren yolu açar. Düşünme ve algılama şeklinizi/modunuzu kademeli şekilde değiştirirken, içsel perspektifinizi genişletmelisiniz. Yaratıcı’nın Ruhu izole edilemez. Ruh varoluştaki her şeye nüfuz eder. Yaradılışın enginliğini bütünleştirmek için bilincinizi genişletmelisiniz.