29 Eylül 2009 Salı

Temizle temizle temizle...

Ağlama...
Çok gülme...
Aman dikkat et düşersin...
Yavrum bir yerini kıracaksın...
Açlıktan ölmek mi istiyorsun?
Sırtın terlemiş yine, hasta olacaksın...
Her yerini, üstünü başını çamur yapmışsın, bunları temizlemek yine bana düşüyor, hiç mi bana acımıyorsun?
Ben senin hizmetçin miyim? Ne bu odanın hali?
Öğretmenin diyor ki, ders boyunca hayal kuruyormuşsun, hiç ders dinlemiyormuşsun...
Abuk subuk kitaplar okuyacağına ders çalış biraz bak SGS var 2 hafta sonra!
Şu an paramız yok, hiç bir şey alamayız...
Hayat zor, çok çalışman gerek...
Yavrum biz memur ailesiyiz, sen kendini garantiye alacak bir meslek seç de ondan sonra ne istersen yap!
Aman paranı dikkatli harca...
Aman kapıyı sıkı sıkı kilitle, çalınırsa sakın bakmadan açma, aşağı kapıyı kim o diye sormadan asla açma...
Aman sıkı giyin, donarsın, hava çok soğuk...
Aman başını ört, başına güneş geçer hava çok sıcak!
Erkek adam ağlar mı, topla kendini?
Kız kısmısı o kadar sesli güler mi, kendine gel!
Kız çocuğusun sen yavrum, yardım etsene şu sofraya!..
Erkeksin oğlum sen, çak suratına bir tane otursun yerine eşşoğlueşşek...
Yazı ayrı bir dert, kışı ayrı bir dert, bu şehirde yaşamak ne zor!
Kadınlar zordur evladım, mümkünse hiç evlenme!
Aman kızım dikkat et, erkekler sana sonra pişman olacağın şeyler yaparlar, onlar zaten tek bir şey peşindedir, aman dikkat!
Aslan oğlum benim bak her gün ayrı bir kız arıyor!
Bizim kız iyice yoldan çıktı, noluyor böyle erkek arkadaş falan?!!

Hayat zor kızım, hep çalışmak gerek, kendi ekonomik özgürlüğünü kazan önce...


Şehirde yaşamanın bedeli çok ağır, kendine çok dikkat et, sprey falan alalım sana, çantanda taşı...

Otobüse binme, ne o öyle kıç kıça!!!

Aman kızım dikkat, çantanı alıp kaçarlar, sıkı tut çantanı...

Çantanı yere koyma canım, bereketi kaçar...

Aman dikkat et evladım nazar değer!

Aman iyice ezberle derslerini yavrum, bak dünyanın parasını veriyoruz okula...

Mutlaka iyi bir okula kapağı atmalısın, mutlaka, mecbursun evladım, aman çok çalış!..

...

Doğduğumuz andan itibaren öyle bir mesaj bombardımanına tutuluyoruz ki, düşündükçe aklıma binlerce diyalog geliyor, gülüp duruyorum... Korku, acı, suçluluk duygusu, hayal kırıklığı yaratmak için eğitiliyoruz sonra da temizleyip duruyoruz... Çocuklarımızı özgür, cesur, yaratıcı insanlar olarak yetiştirebilecek farkındalık seviyesine geleceğimiz günleri iple çekiyorum doğrusu...

25 Eylül 2009 Cuma

Evrensel Yasalar - 12


B Ü T Ü N L Ü K   Y A S A S I
BAĞLANTILARIMIZI HATIRLAMAK
Dünyada farklı yaşamları olan, farklı varlıklar gibi görünüyoruz. Ama her farklı yağmur damlası nasıl okyanusun bir parçasıysa her birimiz de farkındalık okyanusunun, tanrının bedeninin bir parçasıyız.
Hepimizin bir olduğu yüce gerçeğinin derinliklerinde sevgiyi ve huzuru bul.
Korku, kıskançlık ve öfkenin ağırlığını geride bırakarak, anlayışın kanatlarında uç.
Şefkat Ülkesine doğru.
Bütünlük Yasası ikimiz için bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Çünkü bu yasanın aşkın doğası, ancak yüksek bir farkındalıkla kavranabilir. Bu nedenle, önce zihnine hitap etmeye çalışacağım. Ama sözlerim sadece tohumlardır. Bu tohumlar yüreğine ulaşıp çiçeğini açtığında, bu yasa hayatını sonsuza dek dönüştürebilir. Bütünlük Yasası, göründüğümüz gibi ayrı varlıklar olmadığımızın Büyük Anlayışıdır.
Hepimizin gerçekte TEK VARLIK, TEK BİLİNÇ olduğumuzun En Geniş Kavranışı.
Bu yasanın günlük yaşamla ne ilgisi var? Diye düşünebilirsin. Endişelenmene gerek yok bunu  zaman içinde anlayacaksın.
Bütünlük Yasasının ego tarafından, küçük benliğimiz tarafından algılanabilmesi hiç de kolay değildir çünkü sıradan algılamalarımızla açıklanamaz. Bu nedenle, öncelikle günlük yaşantımız boyutunda ele alalım. Evet her birimizin ayrı bedeni, zihni ve duyguları var. Eğer bir şey düşünüyorsam bu düşünce aynı zamanda senin zihninde de belirmez. Ben bir duyguyu yaşarken sen hiç de benim gibi hissetmezsin. Ben dizimi yaraladığımda sen dizimin acısını hissedemezsin.
Bütünlük Yasası bir paradokstur. Farkındalığımızın boyutuna göre hem doğru hem yanlıştır. Bizim Bir ya da çok olduğumuz objektif gerçeklikten çok bakış açımıza bağlıdır. Gündelik bilgi bize ayrı olduğumuzu söyler. Yüksek Bilinç ise, Bir olduğumuzu.
Algı açısının değişmesi bize aynı Bilincin farklı bedenlerde ifadesi olduğumuzu gösterir. Tıpkı tüm yaprakların aynı ağacın parçası olduğu gibi. İnsanlık bu yüksek gerçeği görmeyi unutuyor. Bunun yerine, farklılıklarımıza, ayrılıklarımıza odaklanıyor. Ama sen Yüksek Gerçeği hatırlayacaksın değil mi?
"Unutmayacağım" dedim, "ama anladığıma da pek emin değilim."
Bu mevsimin meyvesi ne? Portakal mı, erik mi, şeftali yahut karpuz mu o meyveyi incelersek, 'tek' meyve deriz. Oysa milyonlarca hücrelerden, moleküllerden ve atomlardan oluşmuştur. Mini minnacık atoma 'tek’ bir atom deriz; oysa o 'da birçok parçacıklardan oluşmuştur. Dünyayı incelediğimizde 'tek' bir dünya deriz; oysa Dünya gerçekte toprak, hava, ateş ve sudan, milyonlarca türden, milyarlarca canlı varlıktan, trilyonlarca atomdan oluşmuştur. O zaman bir kozalak, bir atom ya da Dünya 'tek' mi, 'çok' mu?

23 Eylül 2009 Çarşamba

Evrensel Yasalar - 11


T E S L İ M İ Y E T   Y A S A S I
YÜKSEK İRADEYİ KUCAKLAMAK
Teslimiyet, açık kollarla bu anı, bu bedeni, bu hayatı kabul etmektir.
Teslimiyet, kendi yolunun önünden çekilerek, yüksek İradeyle uyum içinde yaşayabilmektir.
Teslimiyet, yüreğin bilgeliğidir.
Teslimiyet, pasif bir boyun eğme değildir.
Teslimiyet, her zorluğa ruhsal gelişim ve genişleyen farkındalık olarak bakabilmektir.
BİR NEHRİN KIYISINDA DOLAŞIRKEN, YA DA BİR KÖPRÜDEN GEÇERKEN AKAN SUYUN NE KADAR YUMUŞAK VE AYNI ZAMANDA GÜÇLÜ OLDUĞUNA HİÇ DİKKAT ETTİN Mİ?
Güçlü ve akışkan su, yerçekimine karşı mücadele vermediği gibi neyin içine konursa onun şekline uyum gösteriyor. Su, her koşulda verebileceğimiz en zekice ve güçlü tepkinin ne olduğunu bize öğretiyor.
NASIL BİR TEPKİ DİYE  SORMAK HAKKIN?
Genellikle klasik öğretide bize inandığımız şey için mücadele etmemiz ve asla yılmamamız gerektiği öğretilir değil mi? Oysa  asıl  öğrenmemiz gereken teslimiyettir.
ANLAMAKTA ZORLANIYORSUN DEĞİL Mİ?
Teslimiyet Yasası yaşamamızda ne olursa olsun olduğu gibi kabul etmemiz anlamına gelmesine rağmen hoşlanmadığımız şeyler içip pasif davranmamız, tolerans göstermemiz anlamına gelmiyor.
Adaletsizliği görmezden gelmek ya da kontrol edilmenize, kurban olmanıza izin vermeniz demek de değil.
Gerçek teslimiyet, aktif, olumlu, etkin bir şekilde durumunuzdan bir değer çıkararak yaratıcı çözümler üretmektir.
Soğuk algınlığında, patlayan lastikte ya da diğer problemlerde bir değer varmış gibi davranmamalısın.
Bu yasa herhangi bir şey demiş gibi davranman ya da gerçek duygularını yadsıman anlamına gelmiyor. Yasa, sorunları dönüştürebilmekle ilgili.
Bakış açını değiştirebilmek teslimiyeti öğrenmenin yoludur.
"Şöyle bak, beden eğitimi dersinde eğitilirken koç sana bir gün ödül verir. Ertesi gün pestilin çıkana kadar çalıştırır. Bunu eğitiminin bir parçası olarak kabul eder, hatta değerini bilirsin.
Aynı şey günlük yaşamın için de geçerli. Ruh senin koçun, hayat da eğitimindir.
ŞİMDİ SORUYORUM: EĞER, PATLAMIŞ LASTİĞİ YA DA SOĞUK ALGINLIĞINI ÖĞRENİMİNİN VE GELİŞİMİNİN GEREKLİ BİR PARÇASI OLARAK GÖREBİLSEYDİN NE OLURDU?
En gerçek anlamıyla bu yasa sana ana teslim olman için yol gösteriyor... Ne olursa olsun ve nasıl tepki gösterirsen göster. Olanı kabul edebilmenin yolunu gösteriyor. Sadece yaşamın iniş çıkışlarını değil, bedenini, düşüncelerini, duygularını yani kendini kabul edebilmek anlamına geliyor.
Kendini olduğun gibi kabul ettiğini öğrendiğinde, ne olursa olsun teslimiyet gösterdiğinde yaşamın kolaylaşacağını sanma sakın.
Yaşam önüne çözmen gereken sorunlar ve testler çıkarmaya devam edecek. Ama yaşama gergin değil, rahat yaklaştığında en zor durumlarda bile zevk alacak bir şeyler bulabileceksin. Tıpkı bir bulmacayı çözerken, satranç oynarken aldığın zevk gibi.

20 Eylül 2009 Pazar

Evrensel Yasalar - 10


D E Ğ İ Ş İ M   Y A S A S I

DOĞANIN MÜZİĞİYLE DANSETMEK
Doğanın ritmi, dönemleri, devirleri vardır.
Mevsim dönemleri, yıldızların ritmi, gel-git hareketlerinin devreleri gibi. Mevsimler birbirini itmez. Bulutlar gökyüzünde yarış etmez. Her şey kendi zamanında olur. Tıpkı yükselen ve alçalan okyanus dalgaları gibi.
Evrende her şeyin bir ritmi vardır. Bu ritim bir dalga boyu  ve frekans olarak ortaya çıkar. Mevsimlerin döngüsü, yıldızların rotası, gezegenlerin dönüş yörüngeleri, denizdeki gelgit hareketleri vb. İnsanlık için de bu böyle, birbirini takip eden devirler olarak gözlenir. Her şey kendi ritminde ve zamanında olur. Ne önce ne sonra. Dünya, değişimin müziğiyle dans ediyor. Mevsimler geçiyor, günler gecelere dönüşüyor. Her şey kendi döngüsünde gelişiyor, değişiyor, büyüyor, ortaya çıkıyor, kayboluyor, doğuyor, ölüyor, geliyor, gidiyor. Doğan batıyor, batan doğuyor. İşte bu Değişim Yasası. Değişim rüzgarları yaşamını alt üst eden. şiddetli bir fırtına olarak da, yanaklarını okşayan bir meltem olarak da gelebilir. Değişim sürekli olan tek şeydir ve değişimin kendine özgü yolu, kendine özgü zamanı vardır.
Değişim hakkında daima karmaşık duygular hissederiz. Bazen yaşam monoton hale geldiğinde bir şeylerin değişmesini isteriz ama her şey yolunda gittiğinde değişim zor gelir, özellikle de zor olanları.
Oysa değişimin kendisi zor değildir. Sabahları güneşin doğuşu kadar doğal gerçekleşir ve hayatımızdaki yerini alır. Ama çoğumuz düzen ve kontrol duygusunu yaratabilmek için bildik yollar ararız. Bu yüzden değişimi; arzularımız ve isteklerimize bağlı olarak şans ya da felaket olarak algılarız. Yağan yağmura çiftçiler hoş geldin derken, piknik yapanlar lanet okur.
Değişim Yasası, tıpkı mevsimlerin değiştiği gibi bize. değişmemizi hatırlatır. Hayatımızı eski alışkanlıklarla sürdürmek zorunda değiliz. Geleceğimiz geçmişin bir tekrarı olmamalı. Değişim bizi eninde sonunda daha büyük farkındalığa, bilince ve huzura doğru götürür.
Toprakla uğraşanlar bilirler. Tohumlar yalnızca kendi türlerini üretir, daima ne ekersen onu biçersin, ekinleri topladığında daima tohumların bir kısmını bir sonraki sezonda ekmek üzere ayırırsın, yeni bir sezonun başlaması için öncekinin tamamlanması gerekir, her tohumun büyümesi, değişmesi ve sonunda ölmesinin zamanı farklıdır, bol ürün almak için toprağı çapalamalısın. Yaşamlarımız da tohumlar ve sezonlar gibidir.
Hayatının her mevsiminin tadını çıkarmalısın. Sabırla toprağı hazırla, tohumları ek ve emek ver. Bunları yaparsan emeğinin meyvelerini bollukla alırsın. Mevsimlerin değişimini doğal kabul ettiğin gibi, şans ya da terslik gibi görünen olayları da olduğu gibi kabul et. Kışın beyaz güzelliğinin de, yazın sıcak ve Ilımlı günlerinin de zevkine var. Her mevsim, her gün, her an gelir geçer ve hiçbiri asla birbirinin aynı ya da tekrarı değildir. Kış soğuğunun ortasında yazı, yazın bunaltıcı sıcağında kışı özlemek yerine, her mevsimi kendi güzelliğiyle kabul et. Geminin dalgaların üzerinde ilerlemesi gibi, sen de zamanın ve dönüşümün dalgalarıyla uyum içinde ol.

19 Eylül 2009 Cumartesi

Evrensel Yasalar - 9


E Y L E M   Y A S A S I
YAŞAMI UYGULAMAK
Ne kadar hissedersek ya da bilirsek bilelim, potansiyelimiz ve yeteneklerimiz ne olursa olsun, yalnızca uygulamayla onları gerçekleştirebiliriz.
Çoğumuz kendimizi adama, cesaret ve sevgi kavramların ne olduğunu anlıyoruz. Ama ancak bunları uyguladığımızda ne olduklarını bilebiliriz.
Yapmak, anlayışı getirir. Uygulamak bilgiyi bilgeliğe dönüştürür.
Bu dünyada yaşamak için rüyalar ve iyi niyet yetmiyor, eyleme geçmek gerekiyor. Tam da Tagore ‘nin ‘Okyanusu suya bakarak aşamazsın. ‘sözünde olduğu gibi.
Eski bir hikayedir. Bir zamanlar, Hindistan’da yaşayan 'yüksek bir sınıf’a' mensup bir ailenin üyesi bir genç, zamanının çoğunu okuyarak geçiriyormuş. Bir gün, nehirde yaptığı bir yolculuk sırasında, büyük bir sandalla nehirde giderken, bir yandan da övünerek kaptana ne kadar çok şey bildiğini anlatıyormuş. İlgiyle dinleyen kaptan birden sürekli övünen gencin sözünü keserek  yüzme bilip bilmediğini sormuş. 'Hayır demiş genç, 'Bilmiyorum'. Bunun üzerine 'Korkarım ki tüm bildiklerini boşuna öğrenmişsin çünkü sandal batıyor’ demiş.  
Devamını  merak ediyorsun değil mi? O  çok bilgisiyle övünen genç boğulmuş. Bence bu hikayeyi unutmasan iyi olur. Bu dünya enerji ve eylem dünyası. Ne bilirsen bil, kim olursan ol, ne kadar kitap okursan oku, ne gibi yeteneklere sahip olursan ol, tüm bunları ancak uygulayarak yaşama geçirebilirsin. Felsefeler ne kadar yüce olursa olsun, sözler ne kadar etkileyici ve büyük olursa olsun beş para etmezler. İdealler, cesaret ve sevgi hakkında konuşmak kolaydır. Ama yapmak anlamaktır. Bilinç ve bilgelik için uygulamak gereklidir.
Pek çok insan yüksek bir tepenin zirvesine tırmanıp aşağılarda yayılan ovayı, denizi ya da  ormanı seyretmeyi ister…
Sorulduğunda çoğu insan bu manzarayı seyretmekten hoşlanır. Ama bunu sadece çok az  insan yapabilir. O güzel manzarayı zirveden seyredebilenler; daha zeki, daha güçlü ya da daha çok hak ettikleri için değil, tırmandıkları için seyredebilmişlerdir. Tırmanmayı göze alan, zirvenin de hazzını yaşar.
Eyleme geçmek bu dünyada hiç de kolay olmuyor; şüphe ve tembellik her yerde. Zihnimiz ve bedenimiz bile tembel. Düşünce ve fikirleri uygulamak enerji, özveri, cesaret ve yürek gerektiriyor. Çünkü harekete geçmek risk almaktır. Yaşamımızı ertelemek için sayısız mazeretimiz var. İyi niyet koltuğunda oturuyor ve başkalarının bir şeyler yapmalarını bekliyoruz. Eylem Yasası aynı mesajı tekrar ve tekrar ediyor: Yapabileceğinin en iyisini yapmak, hiç yapmamaktan ve mazeret üretmekten iyidir.
SABAHLARI YATAKTAN KALKIP EKMEĞİNİ BULMAK İÇİN AKAN KALABALIĞA KARIŞMAK BİLE CESARET İSTİYOR. HERKES EYLEM YASASINI BİR ŞEKİLDE UYGULUYOR, DEĞİL Mİ?
Her canlı varlık hareket ediyor ama çoğu insan sadece tepki gösteriyor. Tepkilerini de acı ve korku hissettiklerinde, ilişkileri savaş alanına döndüğünde, bedenleri stresten hasta olduğunda gösteriyor.
Eylem Yasası bize cesaret, net bir amaç, kararlılık doğrultusunda tembelliğimizi ve sabırsızlığımızı aşmayı öğretiyor.

17 Eylül 2009 Perşembe

Evrensel Yasalar - 8


O N U R   Y A S A S I

GERÇEK DOĞRULARIMIZI YAŞAMAK  
Onur, ruhsal yasalarla uyum içinde yaşamak ve davranmaktır. Koşullar bize ne kadar karşı olursa olsun, onurlu yaşamak, içsel gerçeğimizi bilmek, kabul etmek ve ifade etmektir.
Başkalarına söylediklerimizle değil, davranışlarımızla ilham vermektir.
Onur Yasası koşullar ne olursa olsun kendi gerçeğin doğrultusunda yaşamaktır. Kimse seni görmese bile nasıl davrandığın hakkındadır.
Toplumun kurallarına karşı gelmek akıntıya karşı yüzmek gibidir. Toplumun gelir geçer değerlerine karşı çıkmaktır. Eğer yüreğinin en derin arzularına karşı koymazsan istediğini yapabilirsin ama bu hayatını zorlaştırır. Seni tüketebilir ve sonuçlarına katlanırsın.
NE GİBİ  DİYE Mİ SORDUN?
Bu inançları ciddiye alan diğer insanların inançlarını ve duygularını sarsmak gibi.
ONURUN TOPLUMSAL DEĞERLERE UYMAK  OLUP OLMADIĞINI MERAK EDİYORSUN DEĞİL Mİ?
Toplumun değer yargılarına uymak, etik, yasal ve ahlaki olmayan davranışlardan kaçınmak onur değildir. Onur, bilinçle ilgilidir.
KOLAY OLDUĞU İÇİN UYUM SAĞLAMAYI ÖNERDİĞİMİ DÜŞÜNMÜYORSUNDUR UMARIM?
Kesinlikle kör bir uyum göstermeni ya da kör bir karşı çıkışı kastetmiyorum. Sadece gözlerini aç, anlık arzulara ve dürtülere yenik düşmek ya da boyun eğmek yerine yüreğinin söylediklerinin farkında ol.
Onur Yasası, içsel realitemizin gerçek ifadesini gerektirir. Kıskançlık, manüplasyon ve açgözlülük davranışlarımızı ya da ifademizi yönlendiriyorsa, sonuçlarıyla da yüzleşmemiz kaçınılmazdır. Nedensellik yasası evrensel mekanizmanın işleyiş biçimidir.
Kozmik yasalara uymamanın kendisi bir cezadır. Yerçekimi yasasından kaçamadığımız gibi, davranışlarımızın harekete geçirdiği gizli güçlerin yarattığı sonuçlardan da kaçamayız.
Bu kedi başkası olmaya çalışmıyor. Birbiri ardına çevrendeki objelere bak. Bir ağaç, bir rüzgar…"
HEPSİNİ GÖRÜYORSUN BİLİYORUM, PEKİ ONLARI HİSSEDEBİLİYOR MUSUN?

14 Eylül 2009 Pazartesi

Evrensel Yasalar - 7


B E K L E N T İ   Y A S A S I

REALİTEMİZİ GENİŞLETMEK
Enerji düşünceyi takip eder.
Hayal edebildiğimizin ötesine değil, ona doğru gideriz. İnandığımız, beklediğimiz, umut ettiğimiz şeyler deneyimlerimizi yaratır ve renklendirir.
Mümkün olabileceğini gördüğümüz en derin inançlarımızı genişleterek, yaşam deneyimimizi değiştirebiliriz.
Yaşamımız; yaşadıklarımızın değil beklentilerimizin ürünüdür. Çünkü ‘O’ yaşadıklarımızla değil, beklentilerimizle şekillenir.
"Anda ol" dediğimi hatırla. İstiyorsan daha sonra endişe edecek bol zamanın olur.
Bu dünyada herhangi bir şey ortaya çıkmadan önce, birisinin düşüncesinde ya da hayalinde var olur. Düşüncelerin, dünyayı gördüğün pencereleri renklendirir; inançların deneyimlerinin yapı taşlarını oluşturur. Bir başka deyişle, her olumlu düşünce bir duadır ve her dua yanıt alır.
Yüzeysel inançlarının etkisi çok azdır. İnandığını sandığın şey değil, derinden inandıklarının gücü, realiteni oluşturur.
Bu aynı eski bir hikayede olanlar gibidir.
Hapishanede olan iki adam parmaklıklarından bakıyor. Biri çamuru görüyor, diğeri gökyüzünü.
İşte hikayedeki gibi sen de: Nereye bakmayı seçersen onu görürsün. Nereye baktığın da ne görmeyi beklediğine bağlı.
Örneğin, 'insanlara güvenilmez' diye bir inancın varsa, dünyayı bu inancının filtresinden görürsün. Ve inancını destekleyen bir çok kanıt da bulursun.
İnançların davranışlarını ve duygularını etkileyen içsel süreci harekete geçirir.
Ve devamında inançların yaptığın seçimleri, gittiğin yönü hatta arkadaş ve düşman seçimini ve de kaderini etkiler.

13 Eylül 2009 Pazar

Evrensel Yasalar - 6

G Ü V E N   Y A S A S I
RUHA GÜVENMEK
Güven, evrensel bilinçle doğrudan bağlantımızdır.
Güven işittiğimizden, okuduğumuzdan, öğrendiğimizden daha fazlasını bildiğimizi bize hatırlatır.
Hepimizin içinde olan Evrensel Ruhun bilgeliğini, sevgisini hissetmek için görmemiz, dinlememiz ve güvenmemiz yeterlidir.
Güven duygusu ruhun olabildiğinden daha ötesini görebilmesi için var olan bir meydan okumadır aslında.
Şöyle bir düşün ve kırlara çıktığında her tarafın kırmızı, sarı, mavi çiçeklerle dolu olduğunu gördüğün anları hatırla.
Sabah güneşiyle açan çiçekler sana ne hatırlatıyor? Sadece bir güzellik duygusu mu, yoksa dinsel bir anlam da veriyor musun gördüklerine.
Güven ne dışsal bir olgudur sadece ne de dışsal bir Tanrı'ya inanmayı gerektirir. Çiçeklere inan yeter.
Ama çiçeklerin hazzına varan biri Tanrı'yı da hisseder. Bir inanç olarak değil, mucizenin ve gizemin sarhoşluk duygusu gibi.
Güven Yasası senin ve her şeyin içinde var olan sevgiye ve zekaya güvenme duygusudur.
Sorunu duydum. Merak etme ihtiyatlı olmanı engelleyen bir şey değil bu.
Güven kör değildir. Hepimiz dürüst olmayan ve tehlikeli insanları tanıyoruz. Bu yüzden ihtiyatlı ve güçlü olmak zorundayız. Tevekkülle ilgili olarak anlatılan bir hikayeyi hepiniz hatırlarsınız.Hikayenin öğrettiği gibi 'Allah’a güven ama eşeğini sağlam kazığa bağla.'
Güven Yasasını uygulamak için herkesin doğruyu yapacağına güvenmen gerekmiyor. Bu yasanın daha geniş bir anlamı var: Güven, ruhun her birimiz, her kişi ve her koşul aracılığıyla kendisini ifade ettiğini bilmek demektir. Güven aynı zamanda görünen ne olursa olsun daha iyiye doğru hizmet edildiğinin farkındalığıdır.
BU BİRAZ  FAZLA ESNEKLİĞİ GEREKTİRMİYOR MU? ÖZELLİKLE ÇOK ACI ÇEKTİĞİMİZ ZAMANLAR DİYORSUN ÖYLE Mİ?

12 Eylül 2009 Cumartesi

Evrensel Yasalar - 5

Ş E F K A T Y A S A S I

İNSANLIĞIMIZIN UYANIŞI

Evren bizi yargılamaz; sadece sonuçları ve dersleri gösterir.

Neden-sonuç yasasıyla bize öğrenme ve denge kurma olanaklarını sunar.

Şefkat her birimizin o andaki inanç ve kapasite sınırlarımız içinde yapabileceğimizin en iyisini yaptığımızın anlayışını kazanmaktır.
Doğaya çıktığında, denizlere, ormanlara, kırlara ulaştığında etrafına şöyle iyice bir bak.
HER ŞEY NE KADAR CANLI FARK ETTİN Mİ?

Zihnini bu tepelerin, dağların ötesine genişlet. Okyanusları, fiyortları, volkanları, kayalıkları, denizin üstündeki ve altındaki devasa dağları düşün. Hepsi canlı. Hepsi Dünya Anamızın eti kemiği, kanı ve ruhu.

Sen bir böcek olsaydın ve bir filin üzerine konsaydın yalnızca etrafındaki kıl ormanını görecektin. Ama neyin üzerine konduğun hakkında hiçbir fikrin olmayacaktı. Eğer yeterince yükseklere uçarsan, aşağıya baktığında canlı bir varlığın derisinin üzerinde yaşadığını fark edecektin. Uzaya giden astronotlara da bu oldu. Dünyadan bilim insanı ve pilot olarak ayrılan astronotlar mistik olarak geri döndüler. Çünkü yaşayan, nefes alan mavi yeşil bütün bir organizmanın canlılığını gördüler. Bu vizyon alçakgönüllülüğü getiriyor. Ve günlük sıradan yaşam da bu saygıdan, şefkatten payını alıyor.
Dünya'nın cildi üzerinde yaşıyor, ağaçlarını kesiyor ve yakıyor, doğanın zenginliğini talan ediyor ve bu yaptıklarımıza rağmen Dünya'dan ne izin istemeyi ne de teşekkür etmeyi düşünüyoruz.

Dünya ile bir konuşabilseniz, ah onun yüreğini bilebilseniz…

O sizi öylesine derinden anlıyor ki eğer onun şefkatinin bir ucuna dokunmuş olabilseydiniz, gözlerinizden akan yaşları zapt edemezdiniz. Dünya bizi affediyor çünkü bizim onun kendi parçası olduğumuzu biliyor. Biz onun hala öğrenen ve gelişen bir parçasıyız.

Sana soruyorum, eğer Dünya seni, hatalarını affedebiliyorsa sen kendini aynı şefkatle affedemez misin? Ve aynı şefkati başkalarına da gösteremez misin?


11 Eylül 2009 Cuma

Evrensel Yasalar - 4

Ş İ M D İ Y A S A S I
ANDA YAŞAMAK
Zaman ‘geçmiş’ten ‘geleceğe’ uzanan bir paradokstur.
Zamanın gerçekliği yalnızca zihnimizdedir. Zaman kavramı düşüncenin, dilin ve toplumsal fikir birliğinin bir ürünüdür. İşte daha derin bir gerçek:
Yalnızca bu an var.
Şimdi daima en iyi zamandır.
Zamanın nasıl bir paradoks olduğunu hiç düşündün mü ?
Zaman, objektif bir gerçekliği olmayan geçmiş ve gelecek arasında uzanır. Zaman, düşüncenin, dilin ve toplumsal konsensüsün bir ürünüdür.
Bir başka deyişle, zaman biz var dediğimiz için var. "Aynen böyle"
Zaman, merceğin önünden geçen karelerin oluşturduğu bir film gibidir. Yaşam filminin her karesinde sadece anda var olursun. Ama kareler hareket ediyor gibi görünür. Zihninde geçmiş ya da gelecek dediğin şeyi yansıtabilirsin ama şimdiden başka bir anda yaşayamazsın. Ermişler ve Bilgeler şimdiki an ustalarıdır.
Onlar yalnızca anda yaşarlar.
Şimdi ve burada.
SEN ŞİMDİ VE BURADA YAŞADIĞINI SÖYLEYEBİLİR MİSİN?
Bu sabah, dün ya da geçen yıl ne yaptığın şimdi yok. Onlar sadece zihninde. Tıpkı bir rüya gibi. Sadece şimdiki anımız var, anlıyor musun?
Zaman diye algıladığın şeyin şimdiki anda olan duyumsal veriler ve anılar dizesi olduğunun farkında mısın?
Geçmişe ait pişmanlıklar şimdiki anda olan algılarındır. Geleceğe ait endişelerinin de zihninden başka hiç bir yerde gerçekliği yok.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Evrensel Yasalar - 3

SÜREÇ YASASI

HAYATI ADIM ADIM YAŞAMAK

Süreç, her seyahatin küçük adımlarıdır.

Adım adım her amaca ulaşılır.

Süreç, zamanı aşar, sabrı öğretir.

Dikkatli bir hazırlanmanın sağlam temelini oluşturur.

Bu da ortaya çıkmayı bekleyen potansiyelimize güvenmeyi sağlar.

Çıktığın bir yolculukta virajlı bir yoldan döne döne arabanla bir yamacı tırmandığında ya da katıldığın bir doğa yürüyüşünde bir patikadan dağın zirvesine doğru yürürken, dağ yolunun yaşamı nasıl da yansıttığına dikkat ettin mi? Her an amacına doğru nasıl yol aldığını görüyor musun?

Bakıldığında zirve hiç de yakın görünmeyebilir. Yolcu sadece yolculuğun sonuna odaklanırsa eğer, son daima uzakta görünür. Bu da çoğu insanın yolculuktan vazgeçmesine ya da yol dikleştikçe ve karşısına engeller dikildikçe yoldan geri dönmesine neden olur.

Her yolculuk ilk adımla başlar. Ama gideceğimiz yere ulaşmak için ikinci, üçüncü ve gerekli olan tüm adımları atmak zorundayız.

Süreç Yasası, amacımız ne kadar büyük olursa olsun adım, adım emin adımlarla hedefimize ulaşabileceğimizin teminatıdır.

Bu bilinen bir şeydir hem de tamamı ile bilinen bir şeydir. İşte bu yüzden çoğu insan yasayı görmez. Küçük adımlar atarak hemen hemen her amacımıza ulaşabiliriz.

Kanyonu iki hamlede geçemezsin. Ama adım, adım geçmeye hazırlanabilirsin.


3 Eylül 2009 Perşembe

9 Eylül geliyor...

- Şimdi bu 9 Eylül 2009 geliyor ya...

- Evet.

- Ben yine strese girdim...

- Strese girmek için çeşitli bahaneler yaratmayı sevdiğinden olmasın...

- Bir saniye izin verir misin anlatayım!

- Buyur, anlat o zaman...

- Şimdi bu 9 Eylül'de Kabullenmenin Yeni Enerji Dalgası'na uyumlanacağız ya, bu sevgi ve ışık bilincimizi artıracakmış...

- Aşağı yukarı böyle diyelim, evet?..

- Şimdi geçen sene 8 Ağustos 2008'de Bolluk Bereket durumlarına uyumlandık ve ben bu sene boyunca maaşallah para sıkıntılarına boğuldum...

- Çok güzel!!!

- Bu sene de sevgi sıkıntıları olacak anlamına mı geliyor diye strese girmeye başladım...

- Bu dönem boyunca para sıkıntıları yaşadın, bolluk bereket eksikliği yaşadın mı peki? Bu sıkıntılarla nasıl başa çıktın?

- Doğrusu tüm problemler öyle ya da böyle çözüldü. Ama anneannemin bir lafı vardı, "geldi geçti ama deldi geçti" öyle çözüldü, strese girdiğim konu da bu...

- Peki çözülmüş problemlerden dolayı, yine çözülmesi kesin olan başka problemler olacak diye mi strese giriyorsun yani?

- Of, seninle de bir şey konuşulmuyor! Bu kez çözülmezse o problemler diye strese giriyorum...

- Problemler olabilir ama çözülür, ben zaten sevgi ve ışık içinde yaşıyorum diye düşünsen, bunu yaratsan hayatın daha kolay olmaz mı?

- Ya, of gerçekten seninle konuşulmuyor, ben gidiyorum yaa!

- Strese girmen de girmemen de senin seçimin. Biliyorsun herşey özgür irade.

- Strese girmek istemiyorum ki, içimde savaşıyorum kendimle...

- Savaşmayı bırak. Kabul et bu duygunu ve değiştir onu... Sen zaten sevgi ile sarmalanmış bir varlık değil misin? Kabul, unutma kabul!

- Tamam, kabul!

- :))

Evrensel Yasalar - 2

SEÇİM YASASI

GÜCÜMÜZE YENİDEN SAHİP ÇIKMAK

Özgür iradenin sorumluluğu hem yıkıcı hem yapıcıdır.

Seçimin gücüdür bu.

Geleceğimizi büyük ölçüde belirleyen şimdi yaptığımız seçimlerdir.

Koşullarımızı her zaman kontrol edemeyiz, ama tepkilerimizi seçebiliriz.

Seçim gücümüze sahip çıktığımızda dünyada dolu dolu yaşama cesaretini de buluruz.

Seçim Yasası seçimlerimizi sözlerimizle değil, davranışlarımızla işler.

Dünya'daki tüm yaratıkların seçimi sınırlıdır. Her varlık kendi içgüdüleri ve doğaları doğrultusunda yaşar. Senin de doğanda özgür irade var: Seçimler Yasası.

Yaşamın bu seçimlerin bir tiyatrosu. Kaderin, şu anda yaptığın seçimlerle belirleniyor. Özgür irade bir seçimdir. Ya en derin sezgilerinle ifade bulan yasalara göre davranırsın ya da korkularının, alışkanlıklarının, arzularının esiri olarak gösteriyi yönlendirebilirsin.

Anında doyumu, içindeki bilge sese rağmen seçersen, seçimlerinin sonucu seni eninde sonunda Kozmik Yasalar' la uyumlu olmaya doğru yönlendirecektir. Hangi yolu seçersen seç; kimi yol ışıklı olacak, kimi yol seni önündeki engellerle ve zorluklarla güçlendirecek ama hepsi kendi metodlarıyla sana hizmet edecektir.

Zaman zaman kendi yolunu çizmiş biri gibi değil kadere boyun eğen biri gibi hissediyorum kendimi diye düşünebilirsiniz. İnan ki öyle değil.

Çoğu kararlarımız bilinçaltının bilgeliği tarafından yönlendirilir. 'İç bilge' bilinçli aklın çok daha ötesinde veriye sahiptir. Bazen neden olduğunu bilmeksizin yaşamına bilinçli olarak istemediğin olayları ve insanları çekersin. Ama onlar, öğrenmen ve -en yüksek- iyiliğin için sana hizmet ederler.

FAKİR, ACI ÇEKEN, TACİZ EDİLEN, AÇ İNSANLAR HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUN, ONLARIN DA ACI ÇEKMEYİ SEÇTİKLERİNİ Mİ SÖYLÜYORSUN? SORUSU DÖNÜP DURUYOR BEYNİNİZDE DEĞİL Mİ?

Acının birçok yüzü vardır; en zengin olan da acı çeker. Herkesin yapabileceği tek şey, kendi koşulları içinde en iyiyi seçebilmektir. Yaşama, sevgiye, hizmete yönelik seçimler... Ama hayat size ne sunarsa sunsun, onlara nasıl tepki vereceğiniz sizin seçiminizdir: öfkelenebilir, kaderinize lanet edebilirsiniz ya da durumunuzla yüzleşebilir, farklı seçimler yapabilir ve anı yaşayabilirsiniz.

YA BAŞKA BİRİNİ SEVDİKLERİ İÇİN, RAHATSIZLIĞI VE ZORLUĞU SEÇENLER ?


2 Eylül 2009 Çarşamba

Evrensel Yasalar - 1

Mevlana bir gün öğrencilerine sorar:

"Meyve mi ağaçtan, yoksa ağaç mı meyveden olur? Diye.

Öğrencilerin her biri farklı bir seçeneğe işaret eder, bir kısmı da klasik meseli hatırlatır.
'Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan' diyerek çözümsüzlüğüne işaret eder problemin.
Söz hakkı tekrardan Mevlana'ya geldiğinde bütün bakışlar ona yönelir. Sınıfta çıt bile çıkmaz.
Mevlana'nın cevabı en temel yasayı bir kez daha hem de çok ince bir dille hatırlatır soluğunu tutmuş dinleyenlere.

"Hiç meyveden muradı olmasaydı, ağacı eker miydi 'bahçıvan'?"

Yasaları hatırlamak zorunda değilsin. Yaşaman yeterli olacaktır. O zaman hayatının nasıl dönüştüğünü göreceksin. Onlar, içinde açmak ve büyümek için doğru zamanı bekleyen tohumlardır. İçindeki bu tohumların bahçıvanı da daima seninle, ihtiyacın olan her yardımı yapmaya hazır bekliyor.

Yaşam devinim demektir. Olduğumuz yerde kalmamız imkansızdır. Ya daha yüksek bir bilinç düzeyine doğru evrim geçiririz ya da gerileriz. Evrim bilincin gelişme sürecidir. Seçim bizimdir. Seçmememiz söz konusu değildir. Hiç bir şey seçmemek bile bir seçimdir. Sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yaşam hiç birimize altın bir tepsi içinde sunulmaz. Evrenle ve kendi doğamızla uyumlu bir yaşam sürdüğümüz ölçüde; sağlığa, mutluluğa, huzura hak kazanırız.
Tohumlar kendi zamanları doğrultusunda tomurcuk verdiğinde cesaretin, sevginin ve anlayışın meyvelerini toplamaya hazır olacaksın.

Kozmik Yasalara inansak da, inanmasak da sonuçlarından kaçamayız. Aynı yer çekimi yasasına inanmadığımızda sonuçlarından kaçamadığımız gibi.

Tüm bu meyvelerin içinde en güçlü olanı sevgi yasasıdır. Yüreğinin bilgeliğiyle bağlantını koparırsan diğer meyveleri de tadamazsın. Sevginin olduğu yerde ise başka şey gerekli değildir. Bu yasalar içinde tutsak halde duran sevgiyi özgürleştirmek için var. Sevgiyi özgür bıraktığında bütünün iyiliği doğrultusunda vereceğin hizmetin yarattığı hazzın olağan üstü tadını da alacaksın.

Yaşama teslim olduğunda huzuru bulacaksın.

Aramaktan vazgeçtiğinde mutluluğu bulacaksın.

Bu yasalara güvendiğinde dünyanın bilgeliğine erişeceksin.

Doğanın yüreğiyle, bağlantını yeniden kurduğunda ruhun yüceliğini hissedeceksin.

DENGE YASASI

ORTA YOLU BULMAK

Nasıl yerçekimi evreni bir arada tutan bir yapıştırıcı ise, denge de evrenin sırlarının kapısını açan anahtardır.

Denge, beden, zihin ve duygularımız, varlığımızın her boyutu için geçerlidir.

Yaptığımız her şeyde, az ya da çok yaptığımızı bize hatırlatır. Yaşam sarkacımız ya da alışkanlıklarımız en uçlara gittiğinde, diğer uca gitmemiz de kaçınılmazdır.

Bir an için insan yaşamının doğal düzeni içinde dengenin önemini düşün. Biz dengenin ürünleriyiz. Bir balık gibi iyi yüzemiyoruz, çitalar kadar hızlı koşamıyoruz, goriller kadar ağır kaldıramıyoruz ama bunların hepsini dengeli bir şekilde yapabiliyoruz.

Her insan bedeni içsel dengenin, içsel barışın özlemini duyar ve bu dengeyle en sağlıklı yaşamı sürdürebilir. Şu anda içinde bu dengeyi hissedebiliyor musun?

HİSSEDİYORSUN DEĞİL Mİ?


Lord Melchizedek - Evrensel Enerji Tıp Ekibi

Natalie Glasson kanalıyla – 17 Ağustos 2009

Hepinize selamlar, Ben Lord Melchizedek’im; Kalbimden ve ruhumdan Dünya’daki herkese Evrensel Mesih Bilincini yayarak öne çıkıyorum. İlahi çocuklarım ve Yaradan’ın ruhunun veçheleri, şimdi sizleri onurlandırıyorum. Dünya’da deneyimlemekte olduğunuz değişimleri ve dönüşümleri ve bizlere, rehberlik eden ışıklarınıza imanınızı onurlandırıyoruz. Dünya’da hareketlenmeler gerçekleşirken, negatif enerjinin salıverilmesi ve pozitif enerjinin demirlenmesi gerçekleşirken, iman gereklidir. Bu, şu anda Dünya’da deneyimlemek için harika bir büyüme zamanıdır, çünkü kısa bir zaman periyodu içinde öğrenebilir, erişebilir ve ulaşabilirsiniz, özellikle arınmaya ve yükselişe odaklanıldığında. Önünüze çıkan değişimin ve ayırmanın zorluklarını tamamlamanızı sağlamak için, enerjinize ve sezginize güvenmeyi, Yaradan’ın iradesinin sizi ileri taşımasına izin vermeyi öğrenmelisiniz ve her şeyin beklediğiniz gibi her zaman akışta olmadığını öğrenmelisiniz. Merkezlenmenize, dengelenmenize, odaklanmanıza ve esnek olmanıza izin verdiğinizde, gerçekleşmekte olan ve dönüşümü getiren büyümenin bu şimdiki dalgasından çok şey kazanırsınız. Lütfen ruhumun ve Yaradan’ın evreninin içsel planlarındaki tüm sevgi dolu yükselmiş üstatların ve meleklerin desteğine sahip olduğunuzun, her zaman sevgiyle çevrelendiğinizin farkında olun.

Şimdi, bugün sizinle iletişimimin amacına geçmeme izin verin. Farkında olmanızı istediğim özel bilgelik ve içgörüler ile geldim. Geçen haftaki mesajda Lady Nada’nın (yükselmiş üstatlardan biri) bilgeliğini ve rehberliğini ilettiğini anlıyorum, o Dünya’daki enerji değişiminin insanların sağlığını nasıl etkilediğinin farkında. Bunun nedeni, Dünya’nın enerjisi değişirken ve fiziksel bedeninizi dönüştürürken, etinizin, kemiklerinizin, kanınızın ve tüm fiziksel tezahürünüzün düşük enerji titreşiminden yüksek titreşime geçmesidir. Bu dönüşüm hastalıkla sonuçlanabilir, çünkü bedeniniz pozitif yeni enerjinin demirlemesine yer açmak için eski negatif enerjiyi salıveriyor. Fiziksel bedeniniz yüksek ışık titreşimine dönüşüyor, böylece ruhunuzun büyümesini destekleyebilir ve yükselmiş üstat bilinci ve üstatlığının yeni seviyesine ulaşmakta size yardımcı olabilir. Gerçekte, her ruhun deneyimlemesi için Dünya üzerinde sevginin yeni çağının tezahürünü sağlamak için her şey değişiyor, ancak bu süreç kademelidir ve sevginin yeni çağı demirlenme döngüsünü tamamladığı zaman, insanlık herhangi bir değişimin farkında bile olmayabilir. Etraflarındaki ve içlerindeki enerjilerin daha çok farkında olanlar için, onlar tüm gezegenin ve insanlığın enerji titreşiminin ve sevgi içeriğinin yükseldiğini, yaydıkları ışığın daha parlak olduğunu ve Yaradan’ın enerjisine daha fazla açık olduklarını fark edebilirler. Yaradan’ın enerjisinin ve eylemlerinin basit ve çoğu zaman süptil olduğunu hatırlayın.

Dönüşümün enerjileri insanlığın fiziksel bedenlerini ve sağlığını etkilerken, Dünya’daki herkesi iyileştirmek, rahatlatmak ve esenliğini artırmak için çağırılabilecek olan bir enerjiyi getiriyorum. Evrensel seviyede, Evrensel Enerji Tıp Ekibi olarak bilinen özel bir yükselmiş üstatlar grubumuz var. İçsel planlardaki ışık varlıkları olarak, bütünleştirme, büyümedeki zorlukları veya yüksek ışık titreşimlerini demirlemenin streslerini gidermekte yardımcı olmak için Evrensel Enerji Tıp Ekibini çağırırız. Evrensel Enerji Tıp Ekibi ayrıca Dünya’dakilere yardımcı olmak için de mevcuttur, onların çalışması harikadır; ağrılarınızı, incinmelerinizi veya rahatsızlıklarınızı iyileştirmek için enerji titreşiminiz ile çalışırlar.

Dünya’daki her şey enerji katmanlarından oluşur, Tıp Ekibi sizi Yaradan’a hizalamak, dengenizi geliştirmek ve esenliğinizi ve sağlığınızı mükemmelleştirmek için içinizdeki enerji katmanları ile çalışır. Ciddi veya yaşam tehdit edici hastalıklar dahil her türde hastalık, yaralanmalar, rahatsızlıklar, soğuk algınlıkları ve grip, zihinsel ve duygusal rahatsızlıklar, kol ve bacaklardaki hasarlar veya ağrılar, deri şikayetleri ve sinir sisteminizdeki problemlere yardımcı olmaları için Evrensel Enerji Tıp Ekibini çağırabilirsiniz. Başağrılarına, enerji düşüklüğüne, doğuma, alerjilere, ruhsal strese ve rahatsızlığa, aslında fiziksel bedeniniz ile ilgili her şeye yardımcı olurlar. Onlar ruhsal dünyanın doktorları gibidirler ve bir insanın deneyimleyebileceği herhangi bir fiziksel tedaviye yardımcı olabilirler. Evrensel Enerji Tıp Ekibine kendi sözlerinizle basit bir çağrı, sizi onların enerjisine hizalayabilir ve onların ilahi bir şekilde müdahale etmelerini ve sizin için en uygun şekilde iyileştirmelerini sağlayabilir. Bazen ruhunuzun ve Yaradan’ın iradesi nedeniyle ve belirli durumları deneyimlemeniz gerektiği için, Enerji Tıp Ekibi sizi tamamen iyileştiremeyebilir. Bu durumlarda, ağrıları veya rahatsızlıkları hafifletmelerini isteyebilirsiniz.

Aşağıda, şifaya yardımcı olmaları için Evrensel Enerji Tıp Ekibini çağırmak için kullanabileceğiniz bir çağrı örneği var.

“Rehberlerimin ve ruhumun gözetiminde, herhangi olabilecek negatif enerjilerin pozitif enerjiye dönüştürülebilmesi için, şifa enerjilerini varlığımın derinliklerine aktarmaları için Evrensel Enerji Tıp Ekibini çağırıyorum. (Şimdi Evrensel Enerji Tıp Ekibine durumunuzu ve ağrının nerede olduğunu veya neyin iyileştirilmesini istediğinizi açıklayın). Şimdiden yardımınız için teşekkür ederim, enerjime ve fiziksel bedenime demirlenen iyileştirici titreşimlerinize açığım ve alıcıyım. Öyle olsun.”

Sonra uzanıp huzur ve dinginlik içinde gevşemeniz önemlidir, onların enerjisini etrafınızda hissedersiniz. Derinizde ürperti veya karıncalanma duyumsaması hissedebilirsiniz, serinlik veya sıcaklık hissedebilirsiniz, uykuya dalabilirsiniz. Evrensel Enerji Tıp Ekibi içlerinde Mesih bilincini taşıdıkları ve bunu sizinle paylaştıkları için, her zaman güvende olduğunuzu bilin. Gereksinim olduğunu hissettiğinizde bunu dilediğiniz kadar sık tekrarlayabilirsiniz, gelişme hissedene kadar, şikayetinize bağlı olarak, tam iyileşme sağlamak için ekiple birkaç seans çalışmanız gerekebilir. İster ciddi bir ağrınız olsun, ister küçük bir şikayetiniz, Evrensel Enerji Tıp Ekibinin her zaman size yardımcı olmaya açık olduğunu hatırlayın.

Bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye ve sağlığınızı güçlendirmek için fiziksel bedeninizdeki vitaminlerin ve minerallerin doğru dengesini taşımanızı sağlamaya yardımcı olmaları için Evrensel Enerji Tıp Ekibi ile çalışabileceğinizi anlamanız önemlidir. Evrensel Tıp Ekibi fiziksel beden için gerekli olan tüm mineralleri ve vitaminleri taşıyan bir ışık demetine sahiptir. Eğer vitamin ve mineral güçlendirmesi ve dengesi isterseniz, gereksinim duyduğunuz mineralleri ve vitaminleri değerlendirirler ve varlığınıza bir ışık demeti olarak aktarırlar. Dünya’da yaşamınıza devam ederken, bu genel sağlığınızı güçlendirmek ve her zaman enerjiyle dolu olmayı, sağlıklı ve güçlü kalmayı sağlamak için harika bir alettir.

Aşağıda bağışıklık sisteminizi ve vitamin ve mineral dengesini güçlendirmek için Evrensel Enerji Tıp Ekibini çağırmak üzere her gün kullanabileceğiniz bir çağrı var.

“Rehberlerimin ve ruhumun gözetiminde, şifa enerjilerini varlığımın derinliklerine aktarmaları için Evrensel Enerji Tıp Ekibini çağırıyorum. Işıltılı sağlık içinde olmakta bana yardımcı olacak bağışıklık sistemi güçlendirmesi almayı diliyorum. Ayrıca fiziksel bedenimde vitamin ve mineral eksikliği olup olmadığını veya vitamin ve mineral güçlendirmesine ya da dengesine ihtiyacım olup olmadığını anlamak için fiziksel bedenimi değerlendirmenizi istiyorum. Lütfen sonra beni Vitamin ve Mineral Güçlendirme ve Dengeleme Işık Sisteminize hizalayın. Fiziksel sağlığıma ilahi etkinize açığım ve alıcıyım ve benimle paylaşmak istediğiniz rehberliğe minnettarım. Lütfen yüksek ve ışıltılı bir sağlık ve esenlik seviyesini sürdürmeme yardımcı olun. İlahi müdahaleniz için teşekkür ederim. Öyle olsun.”

Bu çağrı, sağlığınıza yardımcı olması için günlük rutininize bütünleştirilebilir. Alternatif olarak size yardımcı olması için kendi sözcüklerinizle Evrensel Enerji Tıp Ekibini çağırabilirsiniz.

Evrensel Enerji Tıp Ekibi şifaya odaklanır, içsel planlardaki ruhsal tıp doktorlarına benzerler ve sağlığınızı geliştirmek için enerjinizle çalışırlar. Evrensel Enerji Tıp Ekibi çağırabileceğiniz tek şifa ekibi değildir. Yaradan’ın evreninin Gezegensel, Solar ve Galaktik Seviyelerinde Enerji Tıp Ekipleri vardır. Enerji Tıp Ekibinin diğer seviyelerinin biriyle çalışmaya daha çok çekildiğinizi görebilirsiniz, çağırmanız için hangi ekip seviyesinin uygun olduğunu sormanız önemlidir, farklı durumlarda farklı seviyelere çekilebilirsiniz. Gezegensel Enerji Tıp Ekibi, Evrensel Ekibe oranla daha düşük ışık titreşimi taşır, ama Gezegensel Ekip fiziksel enerjilerle çalışmaya alışıktır. Solar ve Galaktik Ekipler hafifçe daha yüksek titreşim taşır, ancak derin ve yüksek titreşimli şifa deneyimlemek içindir, daha sonra Evrensel Ekibi çağırabilirsiniz. Sizin için doğru ekibi çağırmanız önemlidir, çünkü çok yüksek titreşim sizi sadece rahatsız edebilir, çok düşük titreşim de çok güçlü etkiye sahip olmaz. Her insan evrensel enerjilerle rahat hissetmediğinden, ilave şifa ekiplerinin de olduğunu bilmenizi istedim, böylece size açık olan birçok seçenek vardır.

Evrensel Enerji Tıp Ekibinin enerjisini deneyimlemeye izin vermenizi umuyorum; onlar görkemlidir, ayrıca onların Vitamin ve Mineral Güçlendirme ve Dengeleme Işık Sisteminin faydasını görebilirsiniz. Evrensel Enerji Tıp Ekibi yardımcı olmayı bekliyor.

İlahi kutsamalar ve sevgiyle,

Ben Evrensel Logos Lord Melchizedek’im.

www.wisdomofthelight.com

(ÇEVİRİ: Saffet)

www.kosulsuz-sevgi.com adlı siteden alıntıdır.