30 Eylül 2011 Cuma

Başmelek Zadkiel'den Mesaj - Kendi Yolunuza Sadık Kalın

Selamlar Sevgililerim,

Sizi Sevgi ve Işık'la selamlıyorum.

Bu gerçekten tüm insanlık için hayırlı bir zaman. Hepinize ilerlemeniz için fırsat veriliyor. Bu bireysel bir karar zamanı olduğundan, nasıl ilerleyeceğinizi seçerken, size dilediğiniz kadar hızlı ya da yavaş ilerlemeniz için izin veriliyor.

Artık herkesin aynı yolu takip etmesine gerek yok. Bu birçoğunuzun çok dehşete düşmesine sebep oluyor, çünkü geçmişte sürü zihniyeti kural olmuştur. Bugün ve bu zamanda durum böyle değil. Artık bireyler, kendi yollarını seçmeliler ve kendi yollarında ilerlerken kendilerine sadık kalmalılar. Eğer seçtiğiniz yol, şimdiye kadar yürüdüğünüz yol ve diğerlerininin sizden yürümenizi beklediği yol ile çelişiyorsa, bu, büyük ayrılık ve yalnızlık duygularına sebep olabilir. Ancak, herkes kendi yolunda olacak ve bu yüzden, kim olduğunuzu onurlandırmanız çok önemli. Kendi ilahi misyonunuz var ve bu ilahi misyonu yerine getimek için, çağrıldığınızı hissettiğinizi yapmanız önemlidir. Kendi yolunuz sizi şimdiye kadar yürüdüğünüze benzer bir yola çıkarabilir ya da tamamen farklı bir yöne hareket edebilirsiniz. Önemli olan, ilerlerken, kalbinizde ve ruhunuzda olanı onurlandırmanızdır. Sizi yolunuzdan caydırmaya çalışacaklar için, kendi merkezinizde, güçlü ve sakin kalmanız gerektiğini idrak edin. Onlar size yanlış yolda olduğunuzu ve farklı yönde hareket etmeniz gerektiğini anlatmaya çalışacaklardır.

27 Eylül 2011 Salı

Yükseliş Semptomları ile Nasıl Başa Çıkalım?

Bugünlerde; yükselen enerjiler ve artık dualitenin çöküşünün yaklaşması ile üst üste gelen olaylar dizisi bizi daha da zorluyor, temizlik yapmamız, bilinçaltımızda kalmış son karanlıkları aydınlatmamız için itekledikçe itekliyor. Bu yüzden zorlanıyor, kötü günler geçiriyor, bedenlerinizin bir çok yerinde acı, ağrı hissediyor, ufak tefek hatta ciddi rahatsızlıklarla boğuşuyorsanız; anlayın ki evren sizi değişime, temizliğe zorlamakta. Olan olaylarla, yaşanan acılarla başa çıkmanın en doğru yolu onları kabul edip yola devam etmek. İnanın reddetmek, sıkılmak, acıya tutunmak o enerjinin hayatınızdaki varlığını büyütecektir. O yüzden kendinizi biraz olaylardan dışarı çıkarmayı, düşüncelerinizi, dikkatinizi başka yerlere kanalize etmeyi denemelisiniz.

Yapılacak en iyi şeylerden biri bedeninizi dinlemek. Ama gerçekten dinlemek ve ihtiyacı olan şeye izin vermek. Bizim 2012 grubunda bu konuda çok farklı yöntemlerden bahsedildi; ben de birazını sizinle paylaşmak istedim. Umarım faydası olur.

Yöntemlerden biri:

- Nasıl hissettiğinizi gözlemleyin, onu tanımlayın.
- Zihninize; bu duygunun derininde yatan; önceden yaşadığınız benzer bir düşünce, resim, his yollamasını isteyin. Aklınıza ilk gelen şeye tutunun.
- Aklınıza gelen bu duyguyu, resimi yaşayın, yargılamadan, reddetmeden tamamını hissedin. 
- Bunu hissettiğiniz şeyler için bir kaç kere yapmanız gerekebilir.

Eğer bu süreci dürüstçe uygulayabilirseniz, aynı duyguyu yeniden yaşamamak için ve içinizde patlamaya hazır bir volkan gibi bekleyen bu duyguyu, bu sorunu kapatabilir ve bir daha sizi rahatsız etmesini tamamen engelleyebilirsiniz.

Bu bir korku olabilir, bir rahatsızlık, bir reddediş, kendinize yapıştırdığınız bir yafta, söylediğiniz bir yalan, bir suçluluk duygusu, bir hayal kırıklığı... Hepsi patlamaya hazır bir volkan gibi bekler ve genelde en zayıf anınızda sizi vurur. Bütün mesele sorunun kökenine inmek, ilk oluştuğu ana gitmek. O anı değiştirdiğinizde, sorun da değişecektir. O an söyleyemediğiniz şeyi söyleyin, o an veremediğiniz tepkiyi verin, o an kendinizi nasıl kandırdıysanız bunu değiştirin. İnanın büyük faydası olacak.

Bir yöntem daha anlatacağım:

Rahatsızlık yaşadığınız anda (fiziksel ya da duygusal fark etmez) yere dümdüz yatın. Derin, kontrollü bir şekilde ve mümkünse tüm bedeninizle nefes alın. Yani diyafram nefesi alın, tüm karnınıza, sonra yukarı çıkın, olabildiğince nefesinizi tüm bedeninize yayın (başta bu çok zor olabilir, pes etmeyin, temizlik her zaman biraz zahmetli ama sonucu çok güzel). Bedeninizi tamamen rahat bırakın. Tamamen serbest. Hiç bir şekilde bedeninizi kontrol etmeyin, bırakın ne yapmak istiyorsa onu yapsın. Yargılamayın, zorlamayın, analiz etmeyin. Niye böyle döndüm, niye böyle yattım demeyin, yüreğinizden, ta içinizden ne geliyorsa ona izin verin. Gayet basit, sadece bedeninizi bırakın ne yöne, ne şekilde istiyorsa o şekilde hareket etsin. Belki başınız ileri geri hareket etmek istiyor, bırakın etsin, belki bacaklarınız kasılıyor, sarsılıyor, titriyor, bırakın titresinler. Belki de fetüs pozisyonuna gelip, inleyip ağlamak istiyor. Rahat bırakın kendinizi ve yapmasına izin verin. Bütün bunlar yaşansın, ta ki artık bedeniniz güçsüz düşüp, hiç hareket edesi olmayana kadar. Genelde en az 10 dakika kadar devam edebilir, belki de daha uzun süre, ondan sonra rahatlama olacaktır. Siz bilinçli nefes almaya devam edin. İçinizden hep "artık bana hizmet etmeyen, en yüksek hayrıma hizmet etmeyen her şeyi bırakmaya niyet ediyorum" diye niyetizini geçirin.

Son olarak müziğin çok etkili olduğunu söylemek istiyorum. Dinlendirici, şifalandırıcı müzikler çok iyi gelecektir. Bizim "ney"imiz gerçekten çok işe yarıyor. Tom Kenyon'un web sitesinde ücretsiz indirilebilecek çok güzel meditasyonlar, müzikler var, satın alınabilecekler de oldukça ucuz. Hatta Youtube'da da çok güzel mantralar bulabilirsiniz. Mesela om-mani-padme-hum da çok işe yarayan bir mantra ve Youtube'da çok güzel versiyonları var.

Bu aralar moraliniz bozuk, başınız ağrıyor, mideniz rahatsız, dizleriniz acıyor olabilir. Sırtınızda 50 kilo yük varmış gibi hissedebilirsiniz. Yaşamınızdaki tüm sorunlar peş peşe geliyormuş gibi olabilir. Lütfen Sakin Olun! Sadece artık onları kabul etmeniz ve temizlemeniz gerekiyor. Artık bunları aşma zamanı...

Sevgiyle ve ışıkla...

19 Eylül 2011 Pazartesi

Hızlanma / Quickening


The Quickening from keith wyatt on Vimeo.

Başmelek Metatron'dan Mesaj / Message From Metatron

‎"HEPİMİZE KABUL GEREK... KABUL... HER NE VARSA, HER NE İSE KABUL...
'Eğer bir şeyi baskılarsan bütün karakterinde o oranda baskılanır. Eğer ağlayamazsan gülemezsin. Eğer gülemezsen ağlayamazsın. Eğer kızamazsan şefkatli olamazsın. Eğer nazik olamazsan kızamazsın. Yaşamda bir şey kesindir. Eğer bir şeye izin veriyorsan, başka bir şeyede aynı oranda izin vermen gerekir. Sadece bir işi yapamazsın. 'Ben gözyaşlarımı engelliyorum ama derinden güleceğim'... Bu imkansızdır.' Osho"

14 Eylül 2011 Çarşamba

Dünya Bir Sahnedir...

Tanrı dedi ki:

Dünyanın kafanızdaki resmi, dünyaya yönelik intibanız size aittir. Nesnel, objektif bir dünya mevcut değildir. Öznel, subjektif dünya ise sizin için mevcuttur. Tüm mesele, sizin var saydığınız bir realitede bir düşüncenin kendisini tezahür ettirmesidir; hepsi bu.

Ama bu konudan yeter yani. Ne hakkında konuşalım şimdi peki?

"Ama Tanrım..." dediğinizi işitiyorum.

Ben de size dünya hayatının bir hikayeyi okumanıza benzediğini söyleyeyim. Bu hikaye bir masal dahi olabilir. Onun tamı tamına gerçeği yansıtmadığını, doğru olmadığını bilirsiniz. Ağaçlarda altından yapılmış elmalar mı asılıdır ki? Gecenin ortasında dans eden on tane prenses mi vardır? Sevdiği prens yukarı tırmansın diye saçlarını içinde hapsolduğu kuleden aşağı sarkıtan bir Rapunzel mi vardır gerçekten? Rumpelstilskin diye bir karakter ve onu zekasıyla alt eden bir prenses mi vardır? Kalbinize ve zihninize nüfuz eden bu karakterler nerededir? Birer düşünceden başka nedir ki onlar?

Ama yine de bu hikayeler sizi nasıl etkiler değil mi? Hikayedeki bilince nasıl da vurulursunuz, onun çağrışım yapan hakikatlerinden nasıl etkilenirsiniz. Gülersiniz. Ağlarsınız. Okuduğunuz ya da size anlatılan hikayelere inanırsınız. Aynı şekilde parmaklarınızın dokunduklarına, gözlerinizin gördüklerine de inanırsınız.