29 Haziran 2013 Cumartesi

Ebeveylerin Tüm Bilinç ve Bilinçaltı İnançları Enkarnasyonla Birlikte Çocuklarına Aktarılır

Bugün dikkatinizi inanç sistemlerine odaklamak istiyoruz,daha spesifik olarak ebeveynlerin inanç sistemlerinin çocukları üzerindeki etkisini paylaşmak istiyoruz.

Çoğu insan inançlarını çocukları üzerindeki inanılmaz etkisinden haberdar değil.Tüm çocuklar ebeveynlerinin inanç sistemlerinden direkt olarak etkilenir.Sadece çocuklarınıza öğrettiğiniz inanç sistemlerinden bahsetmiyoruz,varlığınıza kodlanmış her inanç sisteminden bahsediyoruz;bilinçli ya da bilinç altı inancı olsun olmasın ebeveynin sahip olduğu her inanç enkarnasyonla birlikte çocuklarına yüklenir.Tabi ki bunun çocuğun erken yaşlarında ve çoğu zamanda yetişkinlik dönemi başlangıcında dünyayı nasıl görüp deneyimlediği üzerinde derin bir etkisi vardır.

Tüm ruhlar bu realitede enkarne olmayı seçmeden önce bunun farkındadır. Aslında, ailelerinden onlara "miras" kalacak inanç sistemleri ve şekillerine göre ebeveynleri seçmek ruhlar için oldukça yaygındır.Bu,ruhlara hayatlarının erken dönemlerinde kendilerine aşılanmış inançlardan kaynaklanan belirli hayat derslerine daha dikkatli olarak odaklanmalarına yardımcı olan belirli bir dizi inanç sunmaktadır.

Ebeveynlerin inançları çocuklarına aktarılıp çocuğun bilinçaltında keşfedilmeyi ve eğer istenilirse bir dizi yeni inançla değiştirilmeyi bekler.Tabi ki çocuğun realitesinde gerçekleşen sayısız deneyimin tek nedeni ebeveynlerin inançları değildir,bazı rahatsızlıklar ve deneyimler ruhun bu deneyiminde yer alan herkesin büyüme deneyimlemesi için yaptığı tercihlerin direkt sonucudur.Belirli bir deneyim ruhun enkarnasyondan önce yaptığı bir seçimin sonucu olsa bile onun tezahürü hala deneyim içinde yer alanların inançlarına bağlı olacaktır.Unutmayın ki enkarnasyonla birlikte belirleyici faktor özgür irade olmaktadır.

11 Haziran 2013 Salı

Onu görür görmez vuruldunuz ve ne güzel ki o da size... Kader ağlarını ördü ve bu vurulma sizi evliliğe kadar götürdü; çok mutlusunuz. Amanın o da ne o artık hamile ve 9 ay sonra artık dokunmaya bile kıyamadığınız bir bebeğiniz var kucağınızda. Misler gibi kokuyor. Ona doyamıyorsunuz. Dünyada başka bir şey yok ondan başka gözünüzde... Sonra yıllar geçiyor. O bebek büyüyor, okula gidiyor, sonra ilkokul bitiyor, sonra lise, sonra üniversite. Artık iş bulması lazım onun. Hayatını kurması lazım. Çünkü siz hep başında olamayacaksınız. Mümkünse devlete girsin de garantili bir işi olsun ya da sabit maaş alabileceği bir kurum olursa süper olur. Yeter ki hayatını kurtarsın. (!) Sonra mı? Bir işe girdi hayırlısıyla ve o da evlendi ve şimdi torununuz var kucağınızda. Allaaaah! Mis gibi kokuyor, tıpkı çocuğunuz gibi. Özlemişsiniz bu kokuyu. Ohhh! Derken aradan yıllar geçti, torununuz büyüdü, ilkokul, lise, üniversite. Artık iş bulması lazım onun. Hayatını kurması lazım. Ölmeden mürvetini görmeniz lazım. Şanslıysanız, torununuzun çocuğunu sevebilirsiniz...

"Damdan düştü bir kurbağa, titretti kuyruğunu, bunu gören jandarma şöyle yazdı mezar taşına: Damdan düştü bir kurbağa, titretti kuyruğunu, bunu gören jandarma şöyle yazdı mezar taşına: Damdan düştü bir kurbağa, titretti kuyruğunu, bunu gören jandarma şöyle yazdı mezar taşına..." diye sonsuza kadar uzanan bir tekerleme vardır. Aha da bizlerin hayat adına bildiğimiz, aslında "üretim bandı"na sokulmuş ve benzer biçimde şekillenen kölelikten ibaret. Başta çok az bir azınlık var. Her şey ama her şey ellerinde ve bunu devam ettirmek adına Dünya'da yapmadıkları oyun, çektirmedikleri acı yok. Diğer tarafta kendini özgür zanneden ama aslında ruhlarından beslenilen milyarlar var. Tıpkı Matrix'teki gibi, orada elektrik üretiliyordu insanlardan; burada ruhları sömürülüyor üretim bantlarında...

İşte artık bu senaryonun değişme zamanı geldi insanlık tarihinde... Binlerce yılın senaryosu değişiyor ve insanlık tarihinin en önemli ruhsal devrimini yaşadığımız dönemlere adımları -daha yeni- attık. Şu anda yaşadıklarımız sadece bir başlangıç, tüm dünyada niceleri zıplayacaklar görün bakın. Mevcut kurulu düzenler değişecek ve insanlık bambaşka bir boyuta geçecek... Bizler de bu değişimde canlı kanlı rol alanlarız. Bu dünyaya niye geldik diye mi soruyordunuz? Bundan daha eğlenceli bir sebep olabilir mi?

Hiç kimseye, partiye vs. karşı zıplamıyoruz biz orada. Biz insanlığın uyanışını kutlamak, kutsamak ve bu aydınlık enerjiyi dünyaya yaymak için zıplıyoruz. Üretilen bu enerjinin karşısında hiç bir şey duramaz ve bilakis zaten onlar da tadını alınca katılırlar bu okyanusa... İşte bu yüzden zıplayın... Ruhlarımızın uyanışı için... İnsanlık için... Gelecek nesiller için...

Hasan “Sonsuz” Çeliktaş
www.derki.com
www.thewisemag.com
Genel Yayın Yönetmeni

Facebook: www.facebook.com/hceliktas
Twitter: www.twitter.com/hasansonsuz

10 Haziran 2013 Pazartesi

Çarpıcı Açıklamalar...

Vallahi yıllardır Benjamin Fulford'u takip ediyorum. Üzerimizde oynanan "büyük oyunlar"ı anlamaya çalışıyorum. Özüm bunları doğruluyor diye bu yazıyı paylaşmak istedim. Çocukluğumdan beri dilbilim'e, tarihe, etimolojiye meraklı olduğumdan yıllar içinde biriktirdiğim, (özellikle uzak tarihle ilgili olarak) böyle olmuş olmalı dediğim bilgilerin büyük bir bölümü bu yazıda var. Karşıma çıkmasında bir hayır vardır diyorum ve takdiri size bırakıyorum. Ve tekrar söylüyorum, artık tiranların sonu geldi. Bize, kendimize ulaşma yolundaki hizmetleri için teşekkür ederiz...

DÜNYA TARİHİNDEKİ, ÜLKEMİN TARİHİNDEKİ TÜM KATİLLERE, TÜM KURBANLARA, TÜM FAİLLERE VE MAĞDURLARA KALBİMDE BİR YER AÇIYORUM. TAM ŞU ANDA KENDİ ADIMA OLAN HER ŞEYE OLDUĞU HALİ İLE EVET! DİYOR VE YEPYENİ BİR SAYFA AÇIYORUM...

-----------------------------------------------------

ŞEYTANDAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR

 “Atatürk yüzünden, planlarımızı yarım yüzyıl ertelemek zorunda kaldık.” diyen ABD’li bankacı iş adamı David Rockefeller, başka neler demiş? Biraz uzun… Daha uzundu ama ben sadece bizim için önemli olan bölümlerini aldım. Oldukça düşündürücü…

İşte David Rockefeller’in söyledikleri:

TÜRKİYE'YE ADNAN MENDERES ZAMANINDA "MARSHALL YARDIMI" İLE EL ATTIK
Mesela Türkiye’yi ele alalım. Türkler de yıllar boyu komünizme karşı savaşmıştır. 1950’lerde ülke yönetimine bize desteğimizle Adnan Menderes gelmişti. Aslında Menderes bizimle başta gayet güzel bir diyalog kurmuştu. Bizden seçimde aldığı destek karşılığında, Marshall yardımı adı altında devamlı borç alıyor ve ülkesinde yatırımlar yaparak sanayi yapısını geliştiriyordu. Fakat o kadar plansız ve programsız harcama yapıyordu ki ödeme günleri geldiğinde, bizden, borç ödemek için tekrar tekrar borç istemeye başladı. Biz de kendisinden ülkesini yabancı sermayeye açmasını ve bizim şirketlerimize özel imtiyazlar tanımasını, diğer bir deyişle Osmanlı İmparatorluğu’na dayatılan kapitülasyonlar benzeri şeyler talep ettik Menderes bize bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceğini söyledi ve bizden uzaklaşamaya başladı. Ülke insanı ilk defa asfalt yollarla tanışıyor, fabrikalar arka arkaya dikiliyordu. Ülkenin çoğunluğu Müslüman olduğu için ülkenin her yerine camiler yaptırıyordu. Menderes bu şartlarda iktidarda ki yerini uzunca bir süre için, sağlamlaştırdığını sanıyordu. Bir darbe ile bu işe bir son verildi ve sonunun öyle bitmesini istemediğimiz halde, çalışma arkadaşlarıyla beraber idam edildi. Sadece CELAL BAYAR kurtuldu, çünkü bir MASONDU ve yakın arkadaşı Papa Roncalli ya da diğer adıyla 23. John, Vatikan’ın baskısıyla onu idamdan kurtardı.

1980 DARBESİ BİZİM İSTEKLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA YAPILDI

The Greatest Speech Ever Made (Turkish Subtitles)



Bir daha seyretmenin tam zamanı...

9 Haziran 2013 Pazar

İndigo Devrimi

5 Haziran : Değişim… Değişim… İndigo Devrimi ve Türkiye …

Son iki yılda, Türkiye’de yoğun bir şekilde çalışmaktayım. Aslında, Türkiye’de diğer ülkelerde olduğundan daha fazla zaman geçirdim, buna “Orta Doğu Misyonum” adını veriyorum, bu değişken ve çok önemli bölgede Başmelek Mikail ve Işık Üstatları ile çalışıyorum. Anadolu’ya seyahat ettim ve İstanbul ve İzmir’de zaman geçirdim. Türkiye’yi seviyorum ve son iki yılda oldukça iyi tanıdığımı düşünüyorum. Şimdi orada değilim, ama iki hafta önce oradaydım! Ve Mart ayında oradayken, İstanbul’da şehri keşfederek ve Türk tarihini okuyarak bir hafta geçirdim. Bir uzman olduğumu iddia etmiyorum, ama temelleri ve ayrıca son zamanlardaki huzursuzluğun ve şiddetin Spiritüel yönlerini anlıyorum. Ve Mart ayında İzmir’de seminer yaparken, Başmelek Mikail Türkiye’de “Eski ve Yeni” arasında bir çarpışma olacağını, bunun yazın gerçekleşeceğini ve tüm bölgeye temel bir değişim getireceğini, en sonunda Küresel denge getireceğini söylemişti.

Evet, Başmelek Mikail Türkiye’ye “Alfa Yaratım Noktası” adını veriyor. Bu, Türkiye’de tohumların atıldığı ve bunların Küresel Uygarlığı etkilediği anlamına geliyor. Atlantis olaylarından sonra, Türkiye Yıldız Kapıları vasıtasıyla dünya dışı yaşam formlarının herhangi bir müdahalesi olmadan ortaya çıkacak olan yeni İnsan uygarlığını besleyecek, destekleyecek ilk yerlerden biriydi. Türkiye’de M.Ö. 15,000 yılına dek uzandığı tahmin edilen yerleşimlerin kalıntıları var. Ayrıca Avrupa ve Asya arasındaki pozisyonu nedeniyle, Bizans ve Osmanlı imparatorlukları dahil bir çok imparatorluğun odak noktası oldu. Bugün, Gezegendeki en başarılı ekonomilerden biridir ve İstanbul Avrupa ve Asya arasında uzanan Boğazı ile canlı ve hareketli bir şehirdir.
Birçok insan Türkiye’deki olaylardan şaşkına döndü. Bu durumda, ayaklanma veya “devrim” ekonomi ile ilgili değil, zengine karşı yoksul ile ilgili değil. Siyaset veya din ile ilgili değil, bunlar sorun olabilse de. Bu, ayağa kalkıp “Bu bizim için işlemez” diyen İndigo nesli ile ilgilidir. Tayyip Erdoğan ve Güvenlik Kuvvetlerinin hazırlıksız yakalanıp olan bitenler ile başa çıkamaması şaşırtıcı değil. Erdoğan ayaklanmayı “aşırı uçların ve radikallerin” işi olarak karakterize etti, onların “marjinal gruplar” olduklarını ve bunun yakında sona ereceğini söyledi. Radikallerdeki bu aynı inanç ve “radikaller” ile nasıl başa çıkacağınız inancı polis kuvvetlerinden gelen şiddetin arkasındaki motive edici güç idi. En sonunda, direniş büyüdükçe ve her yaştan ve her siyasi görüşten çok daha fazla sayıda insan sokaklara döküldükçe, burada gerçekleşen başka bir şeyler olduğu görünür hale geldi. Aşağıdaki resmin olan biten ve olmakta olan şeyin doğasını özetlediğini düşünüyorum… sadece yazlık elbise giyen ve ince bir omuz çantası taşıyan, saldırgan bir polisin gaz sıktığı genç bir kadın.

Onların, bunun İndigo Devrimi olduğunu tam olarak anlamadıklarını tahmin ediyorum. “Hayır… yeter” diyen ve saldırının karşısında sakince duranlar genç insanlar, çünkü onlar ışık savaşçıları ve sistem yıkıcılar. Onlar bu nedenle buradalar. Türkiye’nin ve çoğu Orta Doğu ülkelerinin çok büyük miktarda genç yetişkinleri var, değişimler yapmak için burada olduklarını bilen milyonlarca İndigoları var. Başmelek Mikail ile birlikte “İndigo Kristal Macerası” kitabımı yazarken, Mikail Dünyada değişimin “motorunun” İndigolar olacağını ve onların misyonlarında korkusuz olacaklarını vurgulamıştı. Bu, onların şiddeti savundukları anlamına gelmiyor. Türk hükümetinin bile arkalarından çöpleri temizleyen ve Çöp Kamyonları tarafından toplanan mavi plastik torbaları düzgünce bağlayan “göstericileri” hatırladığını düşünüyorum. Aşağıdaki Taksim Gezi Parkı civarında yaşayan bir dostun ilk “isyandan” sonra çektiği resimdir. Çevreyi gözetmek buradaki sorunun merkezi kısmıdır: