31 Aralık 2012 Pazartesi

2013

Karanlık... Karanlık... Karanlık...
İçimdeki sonsuz karanlığa bir ampul yakmakla başladım işe.
Çok çok önceydi.
Çıt!
Yavaş yavaş keşfetmeye başladım bütün pislikleri, bütün tozları, bütün acıları, bütün eskileri, bütün çöpleri, saklanmış bütün yükleri...
Temizleyerek yürüdüm.
Kendime kızarak. Anlamaya çalışarak. Nefret ederek. Sevmeye çalışarak.
Yavaşça.
Sabırla.
Aynaya bakıp bir cadı gördüm. Bir cadı. Korkunç. Pis. Çirkin...
Yürüdüm yine de.
Sabırla.
İçimde çığlık çığlığa bağıran sesi duyarak. Ona saygı duyarak.
Bazen onu ikna etmeye çalıştım umutsuzca, susmayacağından korkarak bazen kavga ettim onunla. Cadısın dedim. Pis bir cadı. Kötüsün. İçimdeki güzelliği görene kadar ne kadar direndim, ne kadar, ne kadar.
Bazen bıraktım konuşsun, bir köşeye çekilip seyrettim ağzından köpükler saçarak konuşmasını.
Şaşırdım insanlara. Kızdım insanlara. Acıdım insanlara. Aşağıladım onları, kıskandım, kinlendim, sevdim, kucakladım, ağladım, yaltaklandım, bağırdım, güldüm, baktım, seyrettim, hayal kırıklığına uğradım, suçladım, affettim, affedemedim insanları.
Dolaştım, bazen kayboldum, bazen yolun başına geri dönmüş buldum kendimi, bazen bir baktım sonundayım. Sevindim kibirle herkesten önde olduğumu sandım...
Yavaş yavaş içimde ne varsa dışarıda da onun olduğunu görmeye başladım.
Bunun ne demek olduğunu anlamakla geçti yıllar.
İçeride ne varsa dışarıda o var. İçeride ne varsa dışarıda o var. İçeride ne varsa dışarıda o var.
Güzel. İyi.
... de... ne demek bu?
Birden yandı, birden. Yoğun bir karanlığın ardından ışıklar yandı.
Bir baktım. Onu gördüm.
Ben'i gördüm.
Şok.
Güzelliğine şaşırdım.
Cadı ne kadar güzeldi.
Hem cadıydı hem güzeldi.
Her şeydi. Her şey olabilirdi.
Her hali ile güzeldi.
Kendimi sonsuz aynalarla dolu bir salonda buldum.
Salon ne kadar dar ve ne kadar geniş.
Ve her şey ben.
Hiç bir şey olmadı, hayal kırıklığına uğradım vs. diyenlere sözüm bu.
Olanı dışarıda arama.
Olan ne varsa burada.
3 gün, 5 gün, 10 yıl karanlığın ardında.
Işık var. Mutlaka.

2013. İçinizdeki güzelliği dışa yansıtmakta cesur olduğunuz yıl olsun, tüm sevginiz dışa taşsın.

Sevgi ve ışıkla dostlar.

Ebru Altan.

18 Aralık 2012 Salı

Homonovuslar...

21 Aralık’ta dünyanın değişik köşelerinde kıyameti bekleyen bir insan nüfusu var bu gezegende. Aynı zamanda bu tarihi, ruhsal dönüşümün hızlanmaya başladığı tarih olarak algılayanlar da var.

Ben 1970’li yıllardan itibaren başlayan bu dönemi Bilgi Çağından Bilinç Çağına geçiş döneminin başlangıç evresi olarak algılıyorum. Şu anda yaşamın her alanında iki uç realite yaşanıyor: Eski dünya ile yeni dünya aynı anda mevcut. Aradaki uçurumun gölgesi, gecenin şafaktan önceki en karanlık hali kadar koyu.

İnsan denilen tür, başlangıçtan itibaren adım adım evrimleşerek bugünkü şeklini aldı. Fiziksel evrimin yanı sıra bilinç de her yeni türle birlikte biraz daha arttı. Her yeni tür, bir önceki türün daha üst bilinç versiyonu oldu. Bir zamanlar daha eski atalarımız olan Neandertal ve daha yeni atalarımız olan Kro Magnonlar 30 bin yıllık geçiş süresinde bu gezegende birlikte var oldular. Daha sonra Neandertaller yok oldu. Kro Magnon ve Homo Sapiensler de bir süre aynı anda var oldular. Sonra Kro Magnonlar yok oldu. Biz Homo Sapiensler de insan türünün son hali değiliz. Evrimleşme devam ediyor.

Şu anda da gezegenimizde şeklen birbirine benzeyen ama bilinç seviyeleri farklı iki tür insan yaşıyor: Homo Sapiens ve Homo Novuslar. Ama bu kez birlikte varoluş süreci, otuz bin yıl olmayacak; çok, çok daha kısa sürecek. Teknolojik gelişimin yarattığı yoğun radyasyon, ruhsal gelişimin teknolojik gelişim hızıyla paralellik arz etmemesi, insanlar ve ülkeler arasındaki derin sosyoekonomik uçurum, dünyanın dört bir yanında bitmek bilmeyen savaşlar, doğal kaynakların hızlı tüketimi, sistemin çöküşü, depresyonun alarm boyutunda artması, hastalıkların ve özellikle bağışıklık sistemini çökertici hastalıkların artması, iklim değişiklikleri, hava, su ve toprağın kimyasallarla kirlenmesi… Değişim çok hızlandı ve hızı her geçen gün katlanarak artıyor. İnsanlık dünya tarihinde daha önce yaşanmamış bir boyutta krizin içinde ve çoğu insan, krizin boyutlarının farkında bile değil. Bu kriz sanıldığı gibi sadece ekonomik bir kriz değil. Bu kriz bir BİLİNÇ krizi.

17 Aralık 2012 Pazartesi

Realite Kontrolü

21 Aralık yaklaştıkça, ya yaşam değişmezse diye korkularımız büyüyor çünkü 3.boyut zihnine göre bir gün bitiyor, bir gün başlıyor ve bu sıradanlık 21 Aralık'ın da öylece geçip gideceği düşüncelerini büyütüyor. Dahası birçok insan gayet haklı olarak, 21 Aralık'tan sonra da ödenecek faturalar olacak tarzında bir yaklaşımla hem kendilerini olası bir hayal kırıklığından koruyor hem de başka insanlar da hayal kırıklığına uğramasınlar şeklinde biraz dürüst biraz yalancı bir yaklaşımla kendi tutumlarını kendileri adına kuvvetlendirmek amacıyla kendilerine yandaş topluyor, böylece belli bir vicdani konfor alanında kalıyorlar. Diğer tarafta birçok insan da büyük bir hayal kırıklığını göze alarak vicdani sorumluluklarını koruyor. Tabii ki bir de sadece izleyenler var. Onlar da üçe ayrılıyor; ya konuya vakıf olmadıklarını düşünüyor ya geride bekliyor ya da Yükseliş'ten emin olunan farkındalığı 3. boyut zihinlerinde öyle bir demirleyebilmişler ki, bu demirleyişi yapamayan insanlara dışarıdan bir kanıt sunamayacaklarını gördüklerinden bilgiyi paylaşamıyorlar. Bu yaklaşımların hiçbirinin bir diğerinden daha değerli olmadığına dikkat çekme ihtiyacı duyuyorum. Birilerini yüceltiyor, birilerini yargılıyor ya da aşağılıyor değilim. Öyle olsa da bunu egom olarak kabul edebilirim. Bununla zaman kaybetmek istemiyorum. Her insan kendi deneyimleri ve hisleri doğrultusunda, kendi korkusuna ve hizmet bilincine kendi yoluyla tepki veriyor.

Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki; Yükseliş olgusunu beklemek, sadece galaktiklerden, meleklerden ve üstatlardan alınan mesajlardan kaynaklanmıyor. Bu bekleyişin en önemli kısmı kişinin bireysel deneyimleri ve duru bilişi sayesinde vücut buluyor. Bizler deneyimleri illa ki 3. boyut zihni ile yaşamıyoruz, daha çok rüyalarımızda yaşıyoruz. Dolayısı ile bilinç altımız ve bilinç üstümüz (yüksek benliğimiz) yaşadığımız deneyimleri biliyor ve unutma sürecine girmiyor. Başka alemlerde yaşanılan bu deneyimler 3. boyut zihnimize tesir niteliğinde yansıyor. Bu durum tüm insanlar tarafından yaşanıyor.

Yükselişte ve sonrasında neler yaşanacağı/yaşanılabileceği birçok kanal vasıtası ile anlatıldı. Üzerinde düşünüldü, konuşuldu. Fakat kimse Yükseliş gerçekleşmezse neler olacağını ve bunun ne anlama geldiğini gerçek anlamda konuşmadı.

21 Aralık Hakkında...

Mehmet Ateş
Burada bir şeye açıklık getirmek istiyorum.

21 Aralık ta insanların bir şeyler beklediğini biliyoruz.

kimi bir kıyamet kimi de bir yükseliş bekliyor. ama her zaman ki gibi çoğunluk hiçbir şey beklemiyor ve çokğu ertesi günlerde kalkıp "bak bir şey olmadı." diyecek. bunu normal karşılamak gerek. içinde yükselme hissi olmayan ya da bu tür şeyleri absürd görüp kendi dar yolunda giden çok insan var. ne yapsanız da onlar bir şey görmez. onlar sadece BEN hissiyle bir illüzyonda silinip kendilerini kaybetmişler. burada onları yadırgamak gibi bir niyetim yok ve olmadı da. onlara bunu yaptıkları için aksine saygı duyuyorum. sonuçta bu dünyada herkes yükseliş için hazır olmayacak. nihayetince onlar genç ruhlardır ve daha alacakları yolları var. ama bu dünya onlara muazzam bir deneyim kazandıracak.

şimdi gelelim gerçekten değişecek olanlara ve değişmek isteyeceklere...
onlar kendisine hizmeti bırakıp başkasına hizmeti farkında olarak ya da olmayarak seçmişlerdir. kalplerinde bilgilerine bağlı olmayabilen bir iyilik hissi var. bunların çoğu bunu sezen tiptendir. bunlar elbette bu gezegenin yükselmesi için var.

gerçekten bir şeyler olmasını hele ki iyi yönde bir şeyler olmasını isteyenler denilenlere göre gerçekten de değişimi hissedecek. ben kendi şahsıma buna tamamıyla inanıyorum. "hani hiç birşey olmadı?" diyenler olacak. ama bunları bir kenara bırakırsak bence insanlık bundan gerçekten de etkilenecek. bir şeyler bekleyenler beklentilerinden fazlasını bulacak. herkes layık olduğu şey bulacaktır.

16 Aralık 2012 Pazar

Küresel Meditasyon

James Tyberonn



Dünya dualitede kalacak, ama Yükseliş ve 12 boyuta genişleme ile şimdi Yeni Dünyayı yaratmak için daha büyük yeteneğimiz ve sorumluluğumuz var.

Tüm ruhların bir araya gelmesinin ve Barış, Uyum ve Sevgi yaratmak için Yükselişin güçlü enerjisini kullanmasının zamanı.

Rolümüz!
Bundan sonra ne var? Barışın Spiritüel Savaşçıları olarak Birlikte - Yaratma... Yanıt Yeni Dünyayı yaratmaktır. Dikkatli bir yaratıcı olmak. Teta titreşimine yükselmek ve Sevgi, barış ve uyumda birliğe odaklanmak.

Kristalin teta titreşiminde birleşmiş düşünce dünyayı değiştirebilir ve bu, yoldaki herkesin rolüdür. Bu sonraki adımdır.

Meditasyon yapanları, meditasyonlar organize edenleri çağırıyoruz. Gidişatı değiştirmek, gezegenin enerjisini etkilemek için teta halindeki 7000 insanın yeterli olduğu söyleniyor... Barış, Sevgi & Uyumun Spiritüel Savaşçısı olmak. Enerjilenmiş işbirliği ile.

Solar rüzgarlar Yeni Dünyanın mekanizmasıdır. Milyarlarca ton yüklü plazma dünyayı 1987'deki Armonik Kavuşumdan bu yana yıkamakta. Ve bu 2013'teki Solar Maksimumda artacak.

Bu plazma epifiz bezini açmaya yardımcı olan iyonik oranda değişim yaratır. Epifiz bezi yaratımın kapısıdır. 12 boyuta kristalin genişleme epifiz bezi vasıtasıyla teta alanına erişime yardımcı olan daha büyük kristalin enerjiyi sağlar.