17 Aralık 2012 Pazartesi

Realite Kontrolü

21 Aralık yaklaştıkça, ya yaşam değişmezse diye korkularımız büyüyor çünkü 3.boyut zihnine göre bir gün bitiyor, bir gün başlıyor ve bu sıradanlık 21 Aralık'ın da öylece geçip gideceği düşüncelerini büyütüyor. Dahası birçok insan gayet haklı olarak, 21 Aralık'tan sonra da ödenecek faturalar olacak tarzında bir yaklaşımla hem kendilerini olası bir hayal kırıklığından koruyor hem de başka insanlar da hayal kırıklığına uğramasınlar şeklinde biraz dürüst biraz yalancı bir yaklaşımla kendi tutumlarını kendileri adına kuvvetlendirmek amacıyla kendilerine yandaş topluyor, böylece belli bir vicdani konfor alanında kalıyorlar. Diğer tarafta birçok insan da büyük bir hayal kırıklığını göze alarak vicdani sorumluluklarını koruyor. Tabii ki bir de sadece izleyenler var. Onlar da üçe ayrılıyor; ya konuya vakıf olmadıklarını düşünüyor ya geride bekliyor ya da Yükseliş'ten emin olunan farkındalığı 3. boyut zihinlerinde öyle bir demirleyebilmişler ki, bu demirleyişi yapamayan insanlara dışarıdan bir kanıt sunamayacaklarını gördüklerinden bilgiyi paylaşamıyorlar. Bu yaklaşımların hiçbirinin bir diğerinden daha değerli olmadığına dikkat çekme ihtiyacı duyuyorum. Birilerini yüceltiyor, birilerini yargılıyor ya da aşağılıyor değilim. Öyle olsa da bunu egom olarak kabul edebilirim. Bununla zaman kaybetmek istemiyorum. Her insan kendi deneyimleri ve hisleri doğrultusunda, kendi korkusuna ve hizmet bilincine kendi yoluyla tepki veriyor.

Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki; Yükseliş olgusunu beklemek, sadece galaktiklerden, meleklerden ve üstatlardan alınan mesajlardan kaynaklanmıyor. Bu bekleyişin en önemli kısmı kişinin bireysel deneyimleri ve duru bilişi sayesinde vücut buluyor. Bizler deneyimleri illa ki 3. boyut zihni ile yaşamıyoruz, daha çok rüyalarımızda yaşıyoruz. Dolayısı ile bilinç altımız ve bilinç üstümüz (yüksek benliğimiz) yaşadığımız deneyimleri biliyor ve unutma sürecine girmiyor. Başka alemlerde yaşanılan bu deneyimler 3. boyut zihnimize tesir niteliğinde yansıyor. Bu durum tüm insanlar tarafından yaşanıyor.

Yükselişte ve sonrasında neler yaşanacağı/yaşanılabileceği birçok kanal vasıtası ile anlatıldı. Üzerinde düşünüldü, konuşuldu. Fakat kimse Yükseliş gerçekleşmezse neler olacağını ve bunun ne anlama geldiğini gerçek anlamda konuşmadı.

Bırakın bu hayatta ki statükonun değişmeyeceğini tek cümlede ima eden fatura ödeme eylemini, faturanın kağıdının kendisi dahi rafine bir ürün olduğundan hammaddesine dönmezse TANRININ, BÜTÜNÜN,GÜVENİN, DÜRÜSTLÜĞÜN,SADAKATİN, MELEKLERİN, ÜSTATLARIN, GALAKTİKLERİN, ANLAMIN, HAKİKATİN vb. başı büyük dertte demektir. Üslubum çok isyankar ve sivri bir dil taşıyor gibi durabilir fakat hakikat bu. YARATAN YARATTIĞINDAN SORUMLUDUR. BU SORUMLULUK BÜTÜNÜN BÜTÜNLÜĞÜNDEN GELİR. BÜTÜN PARÇASINI ASLA BIRAKMAZ AKSİ TAKTİRDE YARATILAN YARATANLA SONSUZLUK BOYUNCA BİRLEŞMEZ. Aslında sonsuzluk boyunca herhangi bir varlığın gerçekten bilebileceği tek birşey vardır, o da BEN'liğini fark etmesidir. Her şey ama her şey şüphelidir ama ''BEN VARIM'' bilinci şüphesiz bir gerçekliktir. Öyle ki bu BEN, kişiliğe, zamana ya da mekana sığmaz ve en saf haliyle BEN BENİ asla bırakamaz. İSTESE BİLE BIRAKAMAZ. Gariptir ki bunları yazarken egom ya olmazsa diye korkuyor fakat yazdıkça Yükselişin olmamasının imkansızlığını daha net görüyorum. Bana göre bu ikili çelişki 3.boyutta deneyimlenebilecek en ilginç deneyimlerden biri.

Yaşadığım deneyimler eğer bana projekte edilmiş bir uydurmaysa, içimde bildiğim tek gerçek dahi bana yapıştırılan bir aldatmacaysa, bir tür bilgisayar oyununda ki bir deneksem bu durumda bu oyunun programcısından ya da programcılarından çok daha yüksek bir vicdan ve farkındalık taşıyor olurum. Bu durumda bu olasılığın imkansız olduğunu biliyorum.

Yükselişle beraber yaşamlarımızın değişmeyeceğini ve ya yavaş yavaş değişeceğini söyleyen ya da ima eden celseleri okurken, milyonlarca ışık işçisinin buraya başlarını derde sokacak bir karma yaratma ihtimali pahasına akın akın gelme nedeninin iyi düşünülmesi gerektiği kanaatindeyim. Dahası olayın vuku bulmaması, bilinen tarih boyunca bundan 55-60 yıl öncesine kadar 2 milyar olan dünya nüfusunun günümüzde yani bir insan ömrüne sığacak atmış yıllık bir farkla 7 milyara gelmiş olması ve bu nüfus artışının arimetrik değil geometrik artışa (katlanarak artışa) dayanan doğası, zaten kendine, topluma, tabiata ve Dünya' ya karşı sorumsuz yaklaşımı olan bizlerin yokoluşa giden bir gezegende olduğumuzu gösterir.Boyutlar arası hiçlik alanını deneyimlemiş biri olarak söylemeliyim ki manyetik alan sıfırlanmaz ve frekans değişmezse zaten 21 Aralık' ta birşey olmadı diye üzülmeyin, insanlığın doğayı ve kendini bitireceğine üzülün. Tüm mistiklerin, dinlerin içrek yanlarının, birbirlerini tanımadığı halde aynı şeyden bahsetmiş tüm yerli halkların, bizler gibi bir nevi zamandan bağımsız gezegensel bir serap yaşadığını düşünmek nedenli akla yatkın olabilir?

Ben bir insan olarak, Yükseliş 21 Aralık' ta gerçekleşmezse birkaç gün daha beklerim fakat daha fazlasına ihtimal vermem.

Portalın diğer tarafında görüşürüz Başmelek Mikail. Hoş bulduk.

BİR-i

4 yorum:

  1. Sevgili EA
    Sizinle aynı duygu ve düşünceleri- inanışı paylaşan biri olarak 22 Aralık sabahına uyandık. Bunun sizde yarattığı bakışı bizimle paylaşırsanız çok sevinirim.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. "Bırakın bu hayatta ki statükonun değişmeyeceğini tek cümlede ima eden fatura ödeme eylemini, faturanın kağıdının kendisi dahi rafine bir ürün olduğundan hammaddesine dönmezse TANRININ, BÜTÜNÜN,GÜVENİN, DÜRÜSTLÜĞÜN,SADAKATİN, MELEKLERİN, ÜSTATLARIN, GALAKTİKLERİN, ANLAMIN, HAKİKATİN vb. başı büyük dertte demektir. "

    Neden başı dertte olsun ki meleklerin. Onlar 6.yoğunluk kanalları ıile seslendi bize ve dediler ki öğrenin. Biz onlarla iletişim anahtarı ve büyük yardımcı olan casseiopeia kanalını görmedik bile bir çoğumuz. Oysa bu kanallıktaki bilim ve gündelik gerçek, tarih, din ve ilim - rehberlik gibi sınıflanıp yorumlanabilseydi ilim ve rehberlik olarak yorumlayabileceğimiz bölümün ışık küpü olduğunu görebilecektik belki ve onun yıllar öncesinden bu tarihte hiç bir şey olmadığını bizim okumakta olduğumuz tüm bu kanlların söyledikleri üzerine onlara soru sorulduğunda enerji kaybı dediklerini de görebilirdik. Ple kanalının gökten gelenlerin dostlar olmaycağını belirtiiğini gibi, bugünlerde olabilecek bu kaos içinde kitlelerin budalaca kendi kendinin otoritesi olma kyerine sahte bir otoritenin peşinden gideceğinin belirtildiğinide görürdük.
    Ve ilerleyişimizde ve yükselişimizde gördük ki felsefeden, yazın ve edebiyattan, müzikten tutunda şiirlerden halk edebiyatına kadar her yer 6. seviye dahil yüksek kaynak kanallıklarla dolu ve gönül anlıyor ve biliyor ve duyuyordu da onların dediklerini...
    Her zaman dediğimiz gibi, Biz yapacağız ve biz değiştireceğiz. Onlar değil. Milyonlarla ayağa kalkıp toplu bilinçle ve grup etkişelşimleriyle günler içinde dünyayı değiştirebiliriz. Ve bunu öğrenemediğimiz sürece değişim bize bunu öğretebilecek sarsıntıları getirecektir sadece. Ve altıncı seviye evrimi, doğası gereği müdahaleden arınmış ve objektiftir, Özgür irade yasasına müdahale etmez ve edemez gibidir, Objektivite atomu var eden şeydir bizatihi anlıyor musunuz?
    Sevgi ile;

    YanıtlaSil
  3. Peki melekler benle nasıl füzyon birleşimine girecekler.Nasıl birleşecekler.Ben bana gelen gerçeğe nasıl güvenebilirim.Kendimce farkettiğim gerçeğin ne derece saf, ne derce dürüst olduğunu ben bilirim ve bu saflık dahi ışık karanlık savaşlarının frekansı dahilindeyse, sonsuzluğa nasıl güvenebilirim.

    Bir kuantum sıçraması olmadan 3. boyut öyle lineer gidişle aşılmaz ki.Milyonlarla ayağa kalkıp günler içinde dünya yı değiştiremeyiz.Yedi milyarı köleleştiren irade, her an morfogenetik alanla, kapitalizmle, izlediğimiz televizyonla dahi her gün evimize girerken, başımızı kaldırmamıza izin vermezken, bunu nasıl yapabiliriz? Dışarıdan müdahale olmadan imkansız.İnsan dışarıdan müdahale olmadan var olabilecek en güzel dünyayı yaratabilecek irade ve vicdana sahip olsaydı şimdiye kadar çoktan bütün dünya komünizmin dahi ötesinde olur izmleri aşardı.Vicdan ve birlik bilinci demirlenir, hiçbir otoriteye gerek kalmazdı.

    YanıtlaSil