26 Nisan 2011 Salı

Dünya ne kadar da güzel bir yer - The World is such a beautiful place


The Mountain from Terje Sorgjerd on Vimeo.

You Want God to Listen to You | Heavenletters

Bu aralar o kadar çok mızmızlanıyorum ki. Kendimi, yakın arkadaşlarıma ve aileme ne kadar yorgun olduğumu, ne kadar zor günler geçirdiğimi ballandıra ballandıra anlatırken buluyorum. Bu sırada içimdeki benle konuşuyorum elbette, her zamanki gibi. "Ne yapıyorsun böyle?" diye soruyor bana. "İnsancılık oynuyorum, ne var yani" diyorum ben de. Bu cevap tam olarak bilinçli değil, içimde başka bir yerlerden geliyor ve düşünüyorum. İçimde kaç tane ben var allahaşkına?!

Neyse bu karmaşık günleri yaşar, sürekli kendimi sorgular, yarattığım şeyleri nasıl yarattığım ve niye bunları kolayca değiştiremediğim için tanrı ile sürekli bir mücadele içindeyken bu Heaven Letters mesajı tam üzerine denk geldi. Türkçesi de umarım gelir ve sizlerle paylaşırım ama inanın öyle bir tempodayım ki, çeviri yapamıyorum. Affedin...

Sevgiyle ve ışıkla...

You Want God to Listen to You Heavenletters

25 Nisan 2011 Pazartesi

Tüm Yeryüzü Ekibi Üyeleri ve Işık İşçilerine Çağrı

Tüm yeryüzü ekibi ve ışık işçilerine bir açıklamada bulunmak istiyorum.

Geleceğimiz üzerindeki olumsuz görünümün sonuçları yüzünden sizler, insanları elinizden geldiği kadar hızlı eğitmeye çaba göstermelisiniz. Ortada, dehşetli tahminlerin yanı sıra; azap ve ıstırap dolu çok fazla bilgi dönmektedir.Bu bilgilerin kalbe girmesi, ya da bu bilgilerin imgelemlerinizi rahatsız etmesine izin vermiş olmak ise KÖTÜ HABER’dir. Bir başka insanın aklındakinin geleceği halini almasının, benim gelecek realitemin vizyonuyla bir ilgisi yoktur. Bunu hatırda tutmak önemlidir, kendi gerçeğinizle kendi kalbinizde kalın. Biz insanların, sosyal varlıklar olarak , kendi duygularımız, inançlarımız ve fikirlerimizin diğerleri tarafından yönlendirilmesi, onaylanması gereksiniminde olmak gibi bir alışkanlığımız vardır. Bu sadece gereksiz değil, tehlikelidir de. Sizler, herkes kadar iyisiniz. Sizin ayırt etmek yeteneği gibi bir armağanınız var. Doğruyu yanlıştan ayırt edebilir, en önemlisi ne hissettiğinizi bilirsiniz. Kalbinizin sesini dinleyin ve rehberlik için yüksek benliğinizle bağlantı kurun. Bizler her bir düşünceyle geleceğimizi yaratmaktayız. Eğer felaketi düşünüp, beklerseniz, inanın bana, gelmesine yardım edersiniz... YAPMAYIN…

Maalesef bir çok kişi fikirlerinin sorumluluğunu taşımıyor ve bu fikirleri diğerlerine yansıtmakla ne kadar zarar vereceklerinin farkına varmıyor. Bizlerin güçlü, ruhsal, ölümsüz varlıklar olduğumuz ve YARATMA yeteneğine sahip olduğumuz GERÇEĞi ile temas halinde kalmaya ihtiyacımız var.

Gelecekle ilgili her bir şey, değişebilir. Ve benim kanımca, harika zamanlara doğru yol alıyoruz. Gelecek şahane olacak ve artık bizim gerçekten kimler olduğumuzu anlayacağımız zamanlar çok yakın. Korkudan ve kontrolden özgürleşin. Baskıdan ve yokluk algısından özgürleşin. Yüksek benliğinizle iletişime geçin, büyüyün ve gelişin.

Benim gelecek ile ilgili vizyonum ışık ve sevgi ile; huzur ve mutluluk ile dolu. Geleceğim, benim yarattığımdır. Lütfen herkese hatırlatın ki; diğerlerinin söylediği hiç bir şey, insanın kendi gerçeğini değiştiremez. Diğerlerinin fikirleri, kendilerininmiş gibi benimsenmemelidir. Herkesin kendine air bir görüşü vardır. Bizler özgürce, özgür iradelere sahibiz. Ben negatif düşünceler içine girmiyorum, sizlerin de negatif düşüncelere gereksiniminiz yok. Yaşayın, sevin, gülün ve mutlu olun… Burada, bu güzelim Dünya Ana’nın bu muhteşem zamanlarında, sınırsız olasılıklarla dolu olduğunuz için mutlu olun. Gerçekten de gelecek SİZİN yarattığınızdır.

Sevgi ve Işıkla.

Michael Feddeler

Çeviri:Güneş Kurtulan

16 Nisan 2011 Cumartesi

Mal Mülk Olayı...

Son günlerde hep bunu düşünüyorum...

Sonunda bırakıp gideceğimiz şeyleri elde etmeye çalışarak yaşamımızı tüketiyoruz, gidiyor, ellerimizden kayıp gidiyor...

Hangisi doğru peki? Yani insan allaha yakınlaştıkça maldan mülkten dünya işlerinden elini eteğini çekip bir münzevi olup, kenara çekilip bir lokma bir hırka mı yaşamalı? Yoksa yaşam aslında içinde bulunan herşeyle, evler, arabalar, eşyalar, iş güç, sanatsal aktiviteler, tv programları ve daha binlerce ıvır zıvır ile bir bütün mü?

Çalışmalı mı, çalışmamalı mı? Ev kredisi alıp yıllarca onu ödemeli mi, ödememeli mi? Çoluk çocuğa karışıp onlara iyi bakma derdi ile koşturup durmalı mı durmamalı mı? Araba alıp, sonra kilometresi ilerleyince yenisini almak için çabalamalı mı çabalamamalı mı? Emeklilik hayalleri ile bütün gün sağa sola deli gibi koşturmalı mı koşturmamalı mı?

Bilemiyorum... Tam olarak içinden çıkamadığım bir ikilem ile karşı karşıyayım. Enteresan olan, spiritüel yolda ilerledikçe bunların daha da fazla karşıma çıkıyor olması. 6 ay önce kendi işimi kurdum. Ortağımla - abartmıyorum - 7 gün 14-15 saat çalışma halindeyiz. İkimiz de spiritüel yolda yıllardır yolcuyuz. Peki doğru olan ne? Bu işi yapmamız gerektiği ve yaşam bizi bu yola sürüklediği için mi yapıyoruz, şu anda bu yoğun koşuşturmaca bir görev icabı mı yoksa hırslarımızla yüzleşmemiz için önümüze sunulan bir fırsat mı?

Aslında yüreğimden geçen, içime sorduğumda aldığım cevap şöyle: Elinde olanın tadını çıkar ama bağımlılığın kurbanı olma. Herşey her an gelebilir, herşey her an gidebilir. Olanı takdir et, giden için üzülme...

Yalnız bu cevap şu an içinde bulunduğum duruma tam olarak cevap vermiyor. Bunu da içime sorduğumda benim bu işe bir görev ile girdiğim ve gelecekte bu alanda önemli işler yapacağım ve bu yüzden yepyeni bir sektörü öğrenmek için bu yola düştüğüm oldu. Yine de bu kadar yorulup yaşamı kaçırmaya değiyor mu diye kendi kendime sormadan edemiyorum. Ama zannederim şu anda yaşamım boyunca yapamadığım bir şeyi yapıyorum: Bir konuda temel atmak, bir tohum dikmek ve ona emek verip büyümesi için yoğun bir çaba sarfetmek...

Hep şunu diyorum, bu yaşama özellikle deneyimleyebildiğim kadar çok şeyi deneyimlemek için gelmişim. Zannederim bu da onlardan biri...

Yine de şükürler olsun. Yaşam çok değerli ve gerçekten büyük bir mucize. Küçük resime takılmamak, büyük resime odaklanmak gerekiyor. Şu an, tam da şu an her şey yolunda. Nefes alabiliyorum, görebiliyorum, yazabiliyorum, bir bilgisayarım var, insanlarla düşüncelerimi paylaşabiliyorum, sıcak bir evdeyim, sevdiğim insanlar var, işim var... :)

Şükürle. Sevgiyle. Işıkla...

11 Nisan 2011 Pazartesi

İnsan DNA'sında Dünya Dışı Genler...

İnsan Genom Projesinde çalışan bir grup araştırmacı, çok şaşırtıcı bilimsel bir keşif yaptıklarını belirtiyor: İnsan DNA sındaki % 97 kodlanmamış dizilerin dünyadışı yaşam formlarının genetik kodlarından daha azı olmadığına inanıyorlar.

Kodlanmamış diziler küflerden balıklara, insanlara dek Dünyadaki tüm canlı organizmalarda ortaktır. “İnsan DNAsında, toplam genomun daha büyük bölümünü oluştururlar”, diyor grup lideri Prof. Sam Chang. Orijinal olarak “çöp/hurda DNA” olarak bilinen kodlanmamış diziler yıllar önce keşfedildi ve fonksiyonları gizem olarak kaldı. İnsan DNA sının şaşırtıcı çoğunluğunun kökeni “Dünya – dışı”dır. Görünüşe göre “dünya dışı hurda/çöp genler” yalnızca nesilden nesile aktarılan çok çalışan aktif genler ile “gezintiden zevk alıyor”

Diğer bilim adamlarının, bilgisayar programcılarının, matematikçilerin ve diğer bilgili alimlerin yardımı ile yaptığı kapsamlı analizden sonra profesör Chang görünür “hurda İnsan DNA sı”nın bir tür “dünya dışı programcı” tarafından yaratılıp yaratılmadığını merak etti. Profesör Chang, İnsan DNA sındaki yabancı parçaların “kendi damarlarına, atardamarlarına ve tüm anti – kanser haplarımıza güçlü şekilde direnç gösteren kendi bağışıklık sistemine sahip” olduğunu gözlüyor.

7 Nisan 2011 Perşembe

339...

Her gece uyanıyorum...
Acayip ama her gece aynı saatlerde. Genelde 03:39 - 03:03 - 03:09 gibi saatler oluyor. Bazen 02:02 - 03:03 - 04:04, peşpeşe uyanıyorum. Tam başucumdaki devasa rakamları olan saate bakıp şaşırıp yatıyorum. :)
Acayip diyorum ya aslında bana çok da acayip gelmiyor. Artık alıştım...
Doreen Virtue diye bir yazarın "Healing with Angels" "Meleklerle Şifa" adında bir kitabından bir bölümü çevirmiş çok sevgili Işıl Bozdağ, Vala Çetin ve Kübra Saatçıoğlu adlı dostlar. O döküman elime ulaştığında anlam kazandı bu sayılar.
Orada yazana göre, melekler bizimle sayılarla da iletişim kurar. Ben de en fazla gördüğüm rakamlar olan 3 ile 9'a baktım, şöyle diyor:

3 ve 9 = 393 veya 339: Bu, hayatınızda size uymayan, sizinle bütünleşmeyen, sadece kendi amaçlarına hizmet eden durumları terk etmeniz için güçlü bir mesajdır. Bu gibi durumlara inanmadığınız halde sırf korku yüzünden bağlı kalmayın. Şunu bilmelisiniz ki her an sona biraz daha yaklaşıyorsunuz. Kendiniz ve geleceğinizle ilgili pozitif bakış açısına sahip olmanız sizin için çok önemli. Aslında bu bakış açısı gelecekte tecrübe edeceğiniz deneyimlerinizi meydana getirir.  O yüzden rehberlerinizden sevgiyle dolu düşünceleri seçmenizde size yardımcı olmalarını isteyin.

Ben artık daha ne diyeyim? Zaten melekler bana mesajlarını veriyor, aşikar.

Bu aralar hep meleklerleyim. Hep çevremdeler. Bazen, dünyasal algılarım, egom beni zorluyor; kendi kendime "deliriyor muyum?" diyorum Allah biliyor ya. Ama yüreğim diyor ki buradalar işte. Ellerimi tutuyorlar, yattığımda başımı okşuyorlar. Geceleri beni şifalandırıyor, canım sıkkın olduğunda gönlümü rahatlatıyorlar. "Herşey yolunda" diyorlar. "Herşey yolunda, bak biz seni ne kadar çok seviyoruz". "Bak biz hep yanındayız". "Sen uyu", diyorlar. "Sen rahat uyu, biz buradayız, seni seviyoruz".

Açıklamak çok zor duygularımı, yaşadıklarımı biliyorum. Ama perde kalkıyor işte. Bunu hissediyorum, görüyorum, yaşıyorum...

Yol açık. Gidiyoruz...

Sevgi ve ışıkla...

6 Nisan 2011 Çarşamba

Dear Woman / Sevgili Kadın

Tek kelime ile muhteşem bir girişim. Erkeklerin kadından özür dilediği bu filmi seyrederken gözyaşları içinde kaldım. Şükür ki karşıma çıkmış...

4 Nisan 2011 Pazartesi

2012 - The Revolution Has Begun / Evrim Başladı

Hep söylediğim gibi çok ama çok heyecanlı zamanlar yaşıyoruz. Her geçen gün yeni bir müjde, bir mucize ile geliyor. Ne olur, düşüncelerinizi fark edin, anda kalmaya, güzellikler, barış, huzur imgelemeye devam. Hep birlikte cennetimizi yaratalım... Sevgi ve ışıkla.

1 Nisan 2011 Cuma

Your Time Is Now

Artık bir olma zamanı. Birleşme zamanı geldi. Her yerden, her şeyden belirtileri fışkırıyor. Kurtarıcı beklemiyoruz. Kurtarıcılar biziz. Barış, huzur, adalet, eşitlik, mutluluk zamanı geldi...