17 Eylül 2009 Perşembe

Evrensel Yasalar - 8


O N U R   Y A S A S I

GERÇEK DOĞRULARIMIZI YAŞAMAK  
Onur, ruhsal yasalarla uyum içinde yaşamak ve davranmaktır. Koşullar bize ne kadar karşı olursa olsun, onurlu yaşamak, içsel gerçeğimizi bilmek, kabul etmek ve ifade etmektir.
Başkalarına söylediklerimizle değil, davranışlarımızla ilham vermektir.
Onur Yasası koşullar ne olursa olsun kendi gerçeğin doğrultusunda yaşamaktır. Kimse seni görmese bile nasıl davrandığın hakkındadır.
Toplumun kurallarına karşı gelmek akıntıya karşı yüzmek gibidir. Toplumun gelir geçer değerlerine karşı çıkmaktır. Eğer yüreğinin en derin arzularına karşı koymazsan istediğini yapabilirsin ama bu hayatını zorlaştırır. Seni tüketebilir ve sonuçlarına katlanırsın.
NE GİBİ  DİYE Mİ SORDUN?
Bu inançları ciddiye alan diğer insanların inançlarını ve duygularını sarsmak gibi.
ONURUN TOPLUMSAL DEĞERLERE UYMAK  OLUP OLMADIĞINI MERAK EDİYORSUN DEĞİL Mİ?
Toplumun değer yargılarına uymak, etik, yasal ve ahlaki olmayan davranışlardan kaçınmak onur değildir. Onur, bilinçle ilgilidir.
KOLAY OLDUĞU İÇİN UYUM SAĞLAMAYI ÖNERDİĞİMİ DÜŞÜNMÜYORSUNDUR UMARIM?
Kesinlikle kör bir uyum göstermeni ya da kör bir karşı çıkışı kastetmiyorum. Sadece gözlerini aç, anlık arzulara ve dürtülere yenik düşmek ya da boyun eğmek yerine yüreğinin söylediklerinin farkında ol.
Onur Yasası, içsel realitemizin gerçek ifadesini gerektirir. Kıskançlık, manüplasyon ve açgözlülük davranışlarımızı ya da ifademizi yönlendiriyorsa, sonuçlarıyla da yüzleşmemiz kaçınılmazdır. Nedensellik yasası evrensel mekanizmanın işleyiş biçimidir.
Kozmik yasalara uymamanın kendisi bir cezadır. Yerçekimi yasasından kaçamadığımız gibi, davranışlarımızın harekete geçirdiği gizli güçlerin yarattığı sonuçlardan da kaçamayız.
Bu kedi başkası olmaya çalışmıyor. Birbiri ardına çevrendeki objelere bak. Bir ağaç, bir rüzgar…"
HEPSİNİ GÖRÜYORSUN BİLİYORUM, PEKİ ONLARI HİSSEDEBİLİYOR MUSUN?
Ne demek istediğimi anlayamadın değil mi? Doğal yaşamın yaratıklarından farklı olarak insanlar kendi doğalarından toplumsal kurallarla kopmuş durumdalar.
Şamanlar, yerli insanların iyileştiricileri, değişim sanatının ustalarıdır. Bu sanat, bedenini değiştirmekle ilgili değil, farkındalığını bir hayvana, bir ağaca ya da ırmağa yönelterek ve hissederek genişletebilmektir. Onların derslerini öğrenmek her biriyle özdeşleşerek, içsel değerlerini hissederek onlar 'olmak'tır.
Bu yapılabilir bir şeydir. Çünkü senin büyük 'Ben'in her şeyi kapsar.
BUNLARIN ONUR YASASIYLA NE İLGİSİ VAR DİYORSUN ŞİMDİ DEĞİL Mİ?
Bunu sormanı bekliyordum. Usta Leo-Tsu bir zamanlar şöyle söylemişti: 'Kuğu kendisini beyazlaştırmak için yıkanmak zorunda değildir.’ Sen de kendin olman için bir şey yapmak zorunda değilsin. Doğal yaşam doğaldır. Akan nehir, esen rüzgar, cırcır böceği kendisi olmaktan memnundur. Sen eksiğinle, fazlalığınla kendin olmaktan memnun musun?
YA DAHA FAZLASI OLMAYI İSTERSEM Mİ DİYORSUN?
Nasıl daha fazla olabilirsin ki?
Zaten sınırsızsın.
Öldüğünde, cennetin kapılarında kimse sana ermiş olup olmadığını sormayacak. Sadece 'kendin' olup olmadığın sorulacak.
Asırlar boyu Eflatun' dan Mevlana’ ya kadar herkes bize aynı şeyi hatırlattı: 'kendini bil' ve 'kendi gerçeğin ol...'
Onur, bütünleşmek demektir. Kendimizi bilmek ve kendimiz olmak demektir. Onurlu olduğumuzda davranışlarımız en yüksek amaçlarımızla uyum halindedir. Bedenimiz, zihnimiz, duygularımız ve davranışlarımız uyum içindedir.
Bütün, parçaların toplamından daha büyüktür. En derin dürtülerimizi, değerlerimizi,  amaçlarımızı anlayana kadar onurdan bahsetmek anlamsızdır.
Kim olduğumuzu sanmak ya da olmak istediğimiz gibi görünmeye çalışmak yerine, olduğumuzu kabul edene dek onurluymuş gibi görünürüz ama onurlu olamayız.
Kimi fakire, sevgi ve şefkatle verir, kimi suçluluk duygusuyla ve başkalarını etkileme ihtiyacıyla. İkisi de 'iyilik' yapar. Ama biri onurludur.
Amaç ve ihtiyaç, verenin de alanın da yaşamında fark yaratır. Çünkü verdiğimiz, paranın değerinin çok ötesindedir. Verdiğimiz, kendimizi gördüğümüz değerdir.
GALİBA ONURLU OLMAYI BAŞARMAK DÜŞÜNDÜĞÜNDEN DE DAHA ZOR  OLACAK GİBİ GÖRÜNÜYOR ÖYLE Mİ?
Bilmeni isterim ki her şey kolay olana kadar zordur. Kendin olabilmek, cesaret ve açıklık ister. Kendin olabilmek için kendine ve dünyaya karşı 'beğensen de beğenmesen de ben buyum' diyerek bu gerçeği yaşayabilmen gerekir.
Bir kez insan olduğunu kabullendiğinde onurlu yaşam hiç de zor değildir. Onur mükemmel olmak ya da hata yapmadan yaşamak değildir. Hepimiz hata yaparız. Sadece yapabildiğimizin en iyisini yaparız ve hatalarımızdan öğreniriz; bir daha ki sefere daha iyiyi yapabilmek için.
Onur Yasasıyla uyum içinde olmak, zayıflıklarımızı kabul ederek ve içimizdeki gücü kullanarak diğer insanlara örnek ve ışık olmaktır.
Belki de Mahatma Gandhi 'hayalim benim ÖĞRETMENİMdir' derken bunu kastediyordu.
Çocukların asla anne-babalarını dinledikleri söylenemez. Ama daima onların yaptıklarını taklit ederler.
Bakma öyle, evet haklısın. Sadece çocuklar değil her birimiz diğerlerini davranışlarımızla etkileriz. Ve her birimiz gördüklerimizi taklit ederek öğreniriz. Bunu bilinçli ya da bilinçsiz olarak yaparız. Başkalarına ne söylediğimizle değil, nasıl davrandığımızla öğretiriz.
Barış elçisi olmak uygulamayı gerektirir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder