28 Şubat 2011 Pazartesi

Üstünüze afiyet üzerimde bir ağırlık, bir ağırlık...

Beni bırakın, günlerce yatakta yatıp uyuyasım var. Üzerinize afiyet bir ağırlık, bir ağırlık. Enerjiler yükseldikçe ben ağırlaşıyor muyum nedir? Yılbaşındaki o umutlu, neşeli halimden eser yok sanki. Bilinçaltımın derinlerinde kalan tüm kalıplar teker teker kendini dışarı atıyor bu aralar...

Bilinçaltımın derinliklerini hep büyük evlerin tıka basa yıllardır unutulmuş, tozlanmış, paslanmış eşyalarla dolu bodrumlarına benzetirim hep. Burada bir ışık açtığında; eşyaların üzerindeki toz katmanları parlar, havaya saçılır sanki. Bir şeyi kaldırırsın altından bambaşka unutulmuş birşey çıkar. Sana bir şey hatırlatır. Geçmişten, artık unuttuğun bir anıyı, bir kişiyi, bir olayı. Bir fotoğraf bulursun bir yerlerde, eski bir oyuncak, içi eski paralarla dolu bir kutu, kesilmiş bir gazete küpürü. Daha bir çok şey. Temizlemeye kalksan bir türlü başa çıkamazsın, ya atmaya kıyamazsın, ya zaman bulamazsın ya da toptan uğraşmak istemezsin. O pislik, eskilik durdukça durur. Unutulur gider belki ama evin enerjisine negatif yansır.

Bilinçaltı da böyle, bir şeyi temizledikçe başka bir toz kalkıyor. Haydi onu da temizlemeye girişiyorsun, başka bir şey. Sonu gelmeyecek zannediyor insan. Aslında yıllar içinde mekanı temiz tutabilsek, belki de bu kadar uğraştırmayacak. Demem o ki, farkındalık dediğimiz şey işte burada devreye giriyor. Anda kalıp, anda farkında kalıp daha doğrusu, olan her olayı, karşına çıkan, seni rahatsız eden her kişiyi o anda halledebilmek. Her şeyin senden olduğunu, istediğin zaman atabileceğini, değiştirebileceğini bilerek yaşamak.

Ben evlenirken, anneanneciğim demişti ki; "kızım, her ne olursa olsun kocanla küs yatağa girme!". Bu da ona benziyor. Her ne olursa olsun halletmeden uykuya dalmamak gerek. Ve her yeni günün yeni bir gün olduğunu içselleştirebilmek. Dünün sorunları/sıkıntıları ile uyumamak, uyanmamak. Bunların hepsinin yanıltıcı, hepsinin bir oyun olduğunu görüp büyük resme bakabilmek...

Her zaman söylediğim gibi, bu aşamaya bile gelebildiğim için kendimi o kadar şanslı görüyorum ki. Yaşam gerçekten büyük sürprizlerle, büyük mutluluklarla dolu. Şükürler olsun. Ne diyeyim...

Aaa, bak ağırlığa iyi geldi vallahi bu konuşmalar. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder