27 Temmuz 2010 Salı

Kendimi Bulduğum Sahil...

Kendimi bulmak için çıktığım bu yolda hergün bir mucize oluyor, hergün bir şeyler keşfediyor, biraz daha şaşırıyor, biraz daha mutlu oluyor ve yürekten şükrediyorum. Bundan bir 10 yıl önce olsa, bunları söyleyen birini duysam ciddi bir küfür ederdim sanırım. :) Şükürler olsun ki şimdi bulunduğum yerdeyim, bu andayım. Tam olmam gerektiği yerde...

Geçen hafta, zannederim Perşembe akşamıydı, biraz meditasyon yapmak ve aslında tam yapamadığım 17-18 Temmuz enerjilerine yönelik bir çalışma yapmak için kanepeye uzandım. Her hafta yaptığımız transformal nefes çalışmalarında onlarca mucizeye şahit olduğumdan artık her meditasyona 1-2 dakikalık nefes ile başlıyorum ve çok iyi geliyor, düşüncelerden uzaklaşmak ve kendimi bulmak için süper bir yöntem bence. Müzik olarak da tamamen tesadüfen yoğun dalga seslerinin olduğu bir müzik seçmişim. Çok da bilinçli olmadan kendimi bir anda bir sahilde buldum, o dalga sesleri gerçek, ben gerçek, deniz gerçek, ayağıma değen dalgalar gerçek, tam karşımda batan güneş gerçek. Nasıl anlatsam, sanki yüreğim açılmış, genişlemiş (aynen böyle, gerçekten) genişlemiş de hem benmişim, hem o'ymuşum, hem oradaymışım, hem de buradaymışım...

Sonra sahilde yürürken küçücük bir kız geldi. Baktım, ben'im. Benim küçüklüğüm elbette. Elimde bir balon koşuyorum, suları sıçratarak eğleniyorum. Yine gözlerim kapalı, yine kendimi korumadayım, yine görmeye korkuyorum ama o anda görmeye de ihtiyacım yok aslında. Kendimi çok güvende hissediyorum. Olmam gereken yerdeyim. İçimdeki çocuk da neşeli ben de. Herşey olması gerektiği gibi...

Bu arada, ben kendime bakıyorum, yani asıl ben'e. Yani, bir arayıştayım, bunun da gayet farkındayım. Gözüm çevrede. İşte o sırada ben geliyorum. Ben. Kocaman altın ve beyaz rengi bir ışık halinde. Önce yüzü var. Sonra yiyorum zılgıtı: "Bir surat koymak zorunda mısın mutlaka?" gibi bir şey söylüyor. Kendimi rahat bırakıyorum ben de. Bakıyorum. Işık büyüyor, büyüyor, büyüyor...

Ben o'yum. O ben'im. Üçümüz tek bir ruha ait 3 farklı varoluş olarak oradayız. Güneş aynı sıcaklığında. Farkediyorum ki o küçük çocuğu iyileştirmek oradayız biz. Annem, babam, büyük babaannem, anneannem de oradalar, hepsi ışık varlıklar olarak yanımızda. Hep birlikte ona ne kadar sevildiğini söylemek, onu ikna etmek için...

Uzun bir terapi sonrası, çocuk ben gökyüzüne kaldırıyor başını, bakmaya başlıyor. Gözlerini açıyor!

Asıl ben diyor ki: Bak! Artık bakıyor, henüz görmeye başlamadı belki ama bakıyor işte. Bu ne kadar büyük bir gelişme biliyor musun?

İçim huzur dolu. İçimde bir genişlik, derinlik, doygunluk var...

Şükürler olsun. Ne diyeyim?..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder