5 Mart 2010 Cuma

Zor Günler...

O kadar çok okudum ki son zamanlarda: "zor günler geliyor, önümüzdeki günler zor geçecek, arınma böyle oluyor, zor olacak, zor olacaaaak, zooorrr!".

Nitekim öyle oldu.

Son 3 ay, özellikle Aralık, Ocak, Şubat; anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi. Her gece terler içinde uyanmalar, baş ağrıları, bunalımlar, karamsarlığa kapılmalar, hayatına kahretmeler, kendini başarısız hissetmeler (hayret halbuki bu bende hiç olmazdı!!!), kapıp koyvermeler, sinirli haller, durgun haller, perişan haller, ateşli haller...

Hangi birini söyleyeyim bilmem ki.

Bu aralar ise, kendimi baharda tomurcuklanan ağaçlar gibi hissediyorum. Sanırım kış aylarında tam da kış ruh haline kapılmışım. Oysa severim ben kış aylarını. Bu, benim melankoliyi de sevdiğim anlamına mı geliyor acaba? Herneyse, sonuçta bahar geliyor ve benim ruh halim de bahara dönmeye başladı. Ama bu son olsun artık, bitmesini seçiyorum, bir daha öyle ruh hallerine kapılıp gitmemeye niyet ediyorum ve devam ediyorum...

Başağrıları azaldı, gece uyanmaları devam ediyor ama güzel rüyalara uyanıyorum, bu iyi bir gelişme, sonra sabahları güneşi görmek muhteşem oluyor, her sabah değil ama sıklaşıyor elbette. Hele bir Mart ayı bitsin, ondan sonra güneşli sabahlar iyice artacaktır. Sinirim azaldı, arada yine bastırıyor, birilerini kesip biçmek, kanlar içinde bırakmak istemiyor değilim ama sevgili üstbenimle hemen gülüşüp vazgeçiyoruz bu testere 5'imsi projelerimden. Araba anahtarını daha az kaybediyor, kilo aldım diye nispeten az hayıflanıyor, çekirdek krizine birazcık daha az kapılıyorum. Terastaki sardunyalar hafiften kendilerine gelmeye başladı, toprağın içine kolundan tutup sokuşturuverdiğim pıtırcık minik sarı çiçekler açtı, güller zaten aldı başını kaçtı, hayallerim bütün her yeri yemyeşil yapmak üzerine bu yaz...

Bu aralar bakmayı değil görmeyi, duymayı değil dinlemeyi, dokunmayı değil hissetmeyi, çene çalmayı değil anlatmayı seviyorum. Bu aralar küçük diye gördüğüm şeylerin aslında ne kadar büyük olduğunu takdir etme günlerindeyim. Gören gözler, duyan kulaklar, çalışan bir el, yürüyen bacaklar ne güzel, ne olağanüstü tasarımlar, durup bir düşünmeyi seviyorum. Ağaçların tevekkülle yaşamını sürdürmesini seyrediyorum, onlara sarılmak sarılmak sarılmak istiyorum hep. Ayaklarımı suya değdirmek, rüzgarlara sırtımı vermek, doğanın içine kendimi yamamak istiyorum...

Gerçeğe kavuşma zamanım geldi, oyun artık bitsin istiyorum!

2 yorum:

  1. Sevgili Enigmacrash yazılarınla bizlere o kadar muhteşem destek verdin ki teşekkür etmek istedim...
    Ağaçların tevekkülle yaşamını sürdürmesini seyrediyorum, bu cümle o kadar tanıdık geldiki bugün aynı cümleyi kurdum:)
    Ve ben de o kadar hissediyor ve diliyorum ki; Oyun artık bitsin!Gerçek başlasın!

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Adsız, Enigmacrash değilim ama güzel sözcüklerinizi sevgiyle aldım, kabul ettim. :) Güzel günler dileklerimle...

    YanıtlaSil