6 Ekim 2012 Cumartesi

Değişim Dönüşüm Günlükleri 1

Yazsana yazsana Ebru yazsana...
Yazsana yazsana Ebru yaz artık...
Haydi Ebru...
Haydi Ebru...

İçimdeki ses ben bildim bileli bunu söylüyor.
Yazmayı öğrendiğimden beri de yazıyorum.
Ama hiç yeterli olmuyor.
Sanki ne kadar yazsam, tam olarak ne demek istiyorsam onu ifade edemiyorum gibi.

Neyse bu ayrı bir konu. Onu ayrıca yazarım. :))

[not: bu arada "kendi yazılarım" etiketli yazılar bana ait]

Blogda günlük olarak kendi değişim dönüşümümü yazmaya hep yelteniyorum. Ama yazdıklarımı yine, her zamanki gibi beğenmediğimden kayıtlar sayfasını çeşitli taslaklarla doldurmaktan ileri gidemiyordum... ki... Adsız bir okuyucunun "hadi"leyen yorumu ile bari ben bir şeyler yazayım, böylece belki okuyucular da kendi değişim/dönüşümleri ile ilgili bir şeyler yazar, böylece blog da herkesin birbirinin deneyimini okuyabildiği eğlenceli bir tat kazanır diye düşündüm. O zaman teşekkürler Adsız okuyucum...

Azıcık süreçten bahsedeyim önce diyorum:

1- Farkındalık neymiş anlamaya başladım. Basbayağı attığın her adımın, söylediğin her sözcüğün, düşündüğün her bir şeyin farkında olup derinde yatanı o anda keşfetmekmiş. Şöyle yaşamaya başladım son zamanlarda; "hah attın kıtırı Ebru", "hah, yine alındın", "bak yine karşındakinin enerjisini aldın, olay seninle ilgili değildi, niye kişiselleştirdin şimdi?", "hah, gördün mü, duygu sömürüsü yaptın", "ne oldu, niye kızdın şimdi, ne kazandırdı sana bu yani", "bak egon konuşuyor, yeme bunu, bırak konuşsun, sen bir adım kenara çekil, seyret, bırak içini döksün", "yalan söyleme, yalan söylemeeee!", "adam önünü kesti diye kızıyorsun, sen herkesin önünü kesiyorsun, nasıl olacak bu iş?", "basbayağı üstünlük tasladın, hani herkes birdi?" vs. vs. Bunun gibi binlerce örnek sayabilirim. Sanki içimde bir Yaşam Koçum var. Beni yönlendiriyor, çalıştırıyor.

2- Korkunç kontrol manyağı, güvensiz, bilgi açı, aşırı entellektüel olma havalarında, yalandan komünist, sevgi açı, korkak mürebbiyeden Pollyanna'ya, oradan kendini olduğu haliyle kabul ettiğini zannedip tüm duygularını salan, sürekli ağlayıp gülüp manyak manyak hareketler yapan ne idüğü belirsiz insandan, zoraki Pollyanna'ya, oradan da şu an içinde bulunduğum; çoğunlukla (her an diyemem) anda, akışta, geleceğe güvenen, geçmişe olan takıntısını bayağı bir temizlemiş (tamamen değil, bayağı), duygusal bağlardan, bağımlılıklardan bayağı bir uzaklaşmış, iyiyse iyi olmakla barışık, kötüyse kötü olmakla barışık, kendini ifade etmekten korkmayan, yalansız yaşamak için bilinçle uğraşan ruh haline geçiş yaptım. Bu aşağı yukarı 10 yıllık bir süreç diyebilirim. Oldum demiyorum, haddime mi düşmüş ama ciddi yol kat ettim diyebilirim.



3- Yeme içme sistemim tamamen değişti. Et ve et ürünleri kesinlikle yiyemiyorum. Hiç bir hayvansal ürününü yiyemiyorum, balık ve deniz ürünleri dahil. Pişmiş yemek bazen yiyorum ama çoğunlukla yiyemiyorum.Yesem de soğan sarımsak rahatsız ediyor (ben ki soğan sarımsak delisiydim, çok ilginç), çiğ sebze, salata ve meyve en rahat yediğim şeyler. Konserve, paketlenmiş şeyler, süpermarket gıda ürünleri midemi bulandırıyor. Hele de ketçap, mayonez, pastorize süt (1 lt süt içerdim hergün), pastorize yoğurt, paketlenmiş yumurta, dondurulmuş gıdalar vs. çok fena, hiç bakmıyorum bile. Olabildiğince doğal üretilmiş peynir, köy yumurtası ve organik ürünler peşinde koşuyorum haa, bir de kavrulmamış kuru yemişler. Çiğ badem favorim. Sürekli limonlu su içiyorum, bunun dışında çay, bitki çayları ve genelde her gün 1 tane sade Türk kahvesi dışında bir şey içemiyorum. Çok soğuk ve çok sıcak hiç bir şey tüketemiyorum. Su oda sıcaklığında olacak, çay biraz soğumuş olacak. Eskiden sürekli çay içerdim şimdi 2-3 tane. Suyu abartıyorum bazen 7-8 lt. Hooop dur, diyorum kendime.

4- Spor yapıyorum inanmazsınız. :)) Bazen neredeyse her gün ve 3 saate yakın. Enerjim o kadar fazla ki, hiç bir şey yemesem o gün, yine de saatlerce spor yapacak enerjim var sanki. Şunu keşfettim ki enerjimi eğer bir şekilde dışarı atmazsam bedenim nerede acı, drama, geçmişte olan olaylar vs. varsa oraya kaçıyor hatta sinirli olup birilerine saldırasım geliyor. 3. boyut enerjisi bir yerlerden pırtlıyor. O yüzden aklımdan sürekli olumlamalar yaparak koşmayı tercih ediyorum. "Yapabilirim!" diye atıyorum her adımı. Diyelim ağırlık çalışması yapıyorum, her tekrarda bir şey söylüyorum "Hepimiz bir'iz", "Herkes çok güzel" vs. O an içimden ne gelirse...

5- Kendimi ruhumun hareketine bırakmayı öğreniyorum. Konstelasyon mucizesinin bana en büyük kazanımlarından biri bu herhalde. Kendimi ruhumun hareketine bırakınca hiç kaybolmuyorum. Gideceğim yolu buluyorum, yapmam gerekeni yapıyorum, söylemem gerekeni söylüyorum. Zihnime kaçınca tam tersi oluyor hemen endişelenmeye, vesveselenmeye başlıyorum, hemen gelecek korkusu devreye giriyor, zihnim kimin bana ne kadar büyük haksızlıklar yaptığı üzerine tiradlarına başlıyor çok komik. Kalbime odaklanıyorum ve hayat kolayca akıyor...

6- Son dönemde tespit ettiğim, öğrendiğim, içselleştirdiğim (bence) çok önemli şeyler var: Zaman kesinlikle illüzyon ve benim kontrolümde, onu eğip bükebiliyorum, sadece niyet etmem yeterli. Bir konuda ne kadar çok çaba gösterirsem o kadar olasılıkları sınırlıyorum ve muhtemelen olayı ileri itekliyorum, akışa bıraktığımda en güzeli oluyor. Bir şeye peşin peşin sevinmek ve peşin peşin üzülmenin hiç bir faydası yok. Hatta olan hiç bir şeye aşırı dramatik tepkiler vermenin faydası yok, daha büyük bir planda her şey bambaşka şeylere hizmet ediyor çünkü. Hiç kimse benim malım mülküm olamaz ve ben de kimsenin malı mülkü değilim, böyle bir söz kimseye verilemez. Buna ailen, partnerin, en yakın arkadaşın, elemanın vs. dahil. Çok çalış çok kazanırsın diye bir şey yok, kolay çalış, kolayca bol bol kazan da var ve oluyor, öbürü sadece korku ve genelde çok çalışmakla az çalışmak arasında bir kazanç farkı yok, sadece kazancın sana gelmesini kabul etmek var, az çalışınca gelen çok para seni rahatsız etmiyorsa daha da çoğu geliyor. Beden çok çok kıymetli bir hediye ve ona iyi bakmak gerekiyor, kıymetini bildiğimizde güzelleşiyoruz. Bedenini de, paranı da, zamanını da çar çur etmeyeceksin, kimseye kullandırmayacaksın, dengeli ve sevgi dolu olduğunda zaten olması gereken oluyor, kendini en iyi şeylere layık göreceksin, içinde ve dışındaki güzellikleri göreceksin. Herkes çok çok güzel ve çok değerli ve aramızda hiç ama hiç bir fark yok. Herkeste her şey var. Katil de olabilirim, kurban da. İyi de olabilirim kötü de. Sevgiyi ve korkuyu seçmek benim elimde. Her gün en yüksek potansiyelimi kullanmak ve kendim ve bütün için en doğru seçimleri yapmak niyeti ile kalkıyorum yataktan. Özgürleşmek, her şeyden ve herkesten özgürleşmek aslında bir şeylere bağımlı olmayı değil de, sevgiyle bağlanmayı sağlıyor. O zaman sevgiyle de bırakabiliyorsun. Önce kendi içinde tam olmak çok çok güzel. Ve özgürleşmek sadece bir kadından/erkekten özgürleşmek anlamına gelmiyor. Eşyalardan, insanlardan, alışkanlıklardan her şeyden özgürleşmek. Ben mesela hala kitaplarımdan, kalemlerimden özgürleşmeyi başaramadım. Gerçi arada mor kalemlerimden hediye ettiğim arkadaşlarım oldu. Neyse demek ilerleme kaydetmişim. Hayatımda ilk defa başka türlü bir aşk yaşıyorum, ağaçlar, çiçekler, gökyüzü, deniz, hayvanlar ile. Doğa ile. Büyüleyici bir şey. Bir insana duyulan aşk kadar kıymetli hatta bence daha da zevkli. Gerçek mutluluk duygusu. Daha sakin, telaşsız, sahip olmaya çalışmayan bir mutluluk.

7- Gerçekten çevremizde iletişim kurabileceğimiz çok farklı varlıklar var. Korktuğumuz için onlarla bağlantı kurmayı durduruyoruz ama korkacak bir şey yok. Sevgi dolu varlıklar hep çevremizde, bize yardım etmek için hazırlar. Net cümlelerle yardım istemek yeterli.

Bu kadar girizgah yeter herhalde. Yazacak daha çok şey var. Ama günlük dedik, her gün yazalım bari. Sizin de neler öğrendiğinizle ilgili yazılarınız bekliyorum. Buradan yayınlayalım, herkes de görsün... Harika olmaz mı? Bana ebrualtan@gmail.com'a mail atabilirsiniz.

Sevgiyle, ışıkla, neşeyle, kahkahayla dolu olun...

Ebru Altan

4 yorum:

  1. merhaba,

    yazılarınızın tamamını okudum. ( Değişim Dönüşüm Günlükleri). konstelasyonun ne olduğunu merak ediyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konstelasyon; bütünsel anlamda bir farkındalık sağlayan ve bunun sonucunda zihinsel, bedensel ve nihayet ruhsal anlamda bir dönüşüm yaşamanızı sağlayan bir çalışmadır.
      Konstelasyon çalışmasında; sizin iç dünyanıza bir alan açıyoruz. O an yaşamda sizi tıkadığını düşündüğünüz, bir değişim yaratmak istediğiniz konu ne ise onunla ilgili bir niyet belirlemenizi istiyoruz. Niyetinizdeki her bir sözcük; niyetin bir cümle olarak sıralanış biçimi ile birlikte, aslında sizin iç dünyanızla ilgili ipuçları vermeye başlıyor.
      Birlikte; niyetinizdeki her bir sözcüğü temsilciler vasıtası ile bir alan içinde temsil ederek, sizin bakamadığınız şey ne ise onun bir fotoğrafını çekiyoruz.
      Bu temsilcilik, grup çalışmalarında kişiler tarafından yapılıyor, bireysel oturumlarda ise siz, ben ve kullandığım simgeler ile yapılıyor.
      Ortaya çıkan fotoğraf; yaşamınızın, anne karnına düşme anından bugüne kadar yaşanan ya da anne babanız ve onların anne babalarının yaşadığı olaylar ile ilişkili olabiliyor.
      Buna birlikte bakıyoruz ve size bu olaylar sonucunda nasıl bir düşünce ve inanış biçimi yüklendiğini, zihninizin hangi stratejiler ile sizin acılara bakmanızı ve hesapları kapatmanızı engellediğini, belli bir olayda yaşadığınız duygu başa çıkılamayacak kadar yoğun olduğunda nasıl kendinizi kilitlediğinizi ve buna benzer bir çok şeyi görebiliyoruz.
      Eğer bir değişim dönüşümden bahsedeceksek; sakince, sadece olanı görüp olduğu haliyle çıplak gerçeği kabul etmeye başlayınca, ancak o noktadan sonra gerçek bir dönüşüm başlıyor.
      Konstelasyon kelimesi astrolojiden devşirme bir kelime ve sistem içindeki parçaların hareketinin sistemin bütününe ve sistem içindeki diğer parçalara etkisi anlamına geliyor.
      Bizler de salt birer birey olmanın ötesinde aile sistemimiz, okul/çalışılan kurum sistemi, mahalle/ilçe/doğulan il ve yaşanılan il sistemi, ülke ve hatta kıta sistemi, desteklenen takım/kurum/vakıf vs. gibi çok farklı sistemlerin içinde doğuyor, büyüyor ve yaşıyoruz. Ve bu sistemlerin bizi aşan derecede güçlü inanç yapıları, değerleri ve realite olarak kabul ettiği yaşamda kalma stratejileri oluyor. Ve her birimiz bu değerlere olağanüstü büyük bir sadakatle bağlı oluyoruz. Özellikle de anne babamız ve onların bize yüklediği değerler; çoğu zaman ne yaparsak yapalım vazgeçemediğimiz kadar güçlü olabilir.
      Özellikle yaşamın ilk birkaç yılında; bizim annemize, annemizin de babamıza muhtaç olduğu dönemde (çocuğuna gerekli ilgi ve şefkati gösterebilmesi için kadının erkek tarafından tam olarak desteklenmesi gerekiyor) ebeveynlerimizle yaşadığımız ya da onların yaşadığı sorunlar; ileride yaşamda bizi çok tıkayan sonuçlar ortaya çıkarabiliyor.

      Daha detaylı bilgi için bana mail atabilirsiniz: ebru@degisimdonusumatolyesi.biz

      Güzel günler.

      Sil
  2. internette bulduğum tek konstelasyon deneyimi olduğundan sizden bilgi almak istiyorum. mmeessuutt@yandex.com mailimle iletişime geçmemiz mümkün mü acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selamlar, size mail yolladım.
      Güzel günler.

      Sil