10 Haziran 2012 Pazar

Dünya Üzerindeki Enerji Etkileri


http://www.kirmizicember.com/?&Bid=1414422&/%C5%9Eaud-10--Evrimin-Sonu-

Şu an, Dünya’ya gelen bu enerjiler, tıpkı bir süngerin suyu emdiği gibi, Dünya’nın ve insanların içine emilmekteler. Çoğu insan – çoğu – bu süreçte pek bir şey hissetmediler. Siz muhtemelen– dünyanın her yerindeki siz, Şambra, – şuan enerjilere karşı daha hassas olduğunuz için daha fazla hissettiniz.

Bu enerjiler şuan emilmekte. Haziran oldukça ilginç bir ay olacak. Sizin için olmasa da. Haziranın sizler için sakin ya da akmakta olan bir ay olacağını söyleyebilirim. Hiç sıkıcı olmayan; ama akıp giden bir ay. Ya dünyanın geri kalanı? Onlar, o yoğunluğu hissetmeye başlayacaklar. Ve sizler şuan gerçekleşmekte olan bazı güneşle ilgili ve astrolojiyle ilgili olayları bedenliyorsunuz. Yaz sıcağını – sadece sıcaklığı; woo-woo enerjileri unutun – ve garip havayı – garip, garip, garip hava – insanları etkileyecek. Önce onların bedenlerine çarpacak, çünkü gelmekte olan bu enerjiler güzel bir amaca hizmet ediyorlar.

Öncelikle, insanların kalıbındaki ( Adam Kadmon bedenini ) biyolojik yapınızı değiştirerek, tam olarak DNA’nızı değiştirerek ve uzun süredir biyolojinizin parçası olan Atlantis uyum enerjilerini sizden ayırarak, fiziksel değişimi destekliyor ya da onu kolaylaştırıyor olacaklar. Özellikle de, hazır olanlar için. Ve aslında çok da hazır olan yok. – garip alet (Sahnedeki yeni fana bakarak) – çok yok ama hazır olanlar için, bu enerji biyolojinizin içine girecek ve aile kalıtsal özelliklerinizi, Atasal karmalarınızı sizden çekip çıkaracak. Ve bunu ilk olarak da bedenlerinizde fark edeceksiniz.

Sık sık, Şambra, aynaya bakıp bedeninizi süzüyorsunuz. Bu bir bakıma atalarınızın bir yan ürünü. Bu aslında bedeninizin üzerine giydiklerinizin dışında, gerçekten çok fazla sizin seçiminiz değil.  Bedeniniz – sizin fiziksel bedeniniz – sadece sizin kahrolası atalarınızın bir yan ürünü. Evet. İyi de kötü de olsa, görüyorsunuz ya. Enerjiler gelirken, şuan olmakta olan şey, hazır olanlar için, o sizi bundan uzaklaştırıyor. Tüm bu atalardan kalma şeylerden dışarı çekiliyorsunuz.



Bazıları söylediğim sözleri yanlış anlıyor. Bunun, aile karşıtı bir tutum olduğunu sanıyorlar. Aileler harikadır – onlara karmik olarak bağlanmadığınız sürece. Lotoyu kaybedip, belirli özellikler başınıza kalmadıkça. Bu beden… (Birine doğru hamle yapar.) Hayır bu beden… (Onun yerine Sart’a yönelir.) Bu beden, senin kendi tutkun, kendi ruhun ve kendi seçimlerinin yan ürünü olmalı. Bundan neyi kastediyorum? Gelmekte olan bu yoğun enerjilerle gerçek anlamda, eğer seçerseniz, bedeninizi, görünüşünüzü dönüştürebilirsiniz. Bazı özellikleri dönüştürmeye başlayabilirsiniz.

Gerçi bunu seçmiyorsanız, bu muhtemelen pek de gerçekleşmeyecektir. Ama eğer şunu söylüyorsanız: ”Hey, bu benim bedenim. O artık benim ailesel geçmişime ait değil. Bu benim hayatım. Benim geçmiş yaşam veçhelerimin bir yan ürünü değil. Bu benim zihnim. Bu sadece hipnotik bir programlamanın yan ürünü değil. Ben benim.”  O zaman gerçek anlamında bedeninizi, zihninizi ve kimliğinizi dönüştürmeye başlarsınız.

İsimler hakkında daha önce konuşmuştuk. Pek çoğunuz– bazılarınız – isimlerinizi değiştirdiniz. Bu kesinlikle anlaşılır bir şey, çünkü diğer isim genellikle ailenizin size verdiği bir isim. İsminize bir bakın. Kendinize o ismi verir miydiniz? Muhtemelen hayır. İsminiz kötü olduğu için değil, ama muhtemelen siz kendinize o ismi vermezdiniz.

Tüm bu dönüşümü başlatıyorsunuz. Geçen ay gelen bu enerjiler – kocaman – benim ayrılık enerjileri diyeceğim enerjiler. Ayrılık enerjileri.

Ayrılık Enerjileri

Şimdi, bu gün söylediklerimde çelişki varmış gibi görünebilir. -Eğer hala uyuya kalmadıysanız – Çünkü daha sonra “Ama ayrılıkla alakalı olduğunu söylemiştin, şimdi bütünlenmeyle alakalı olduğunu söylüyorsun” diyeceksiniz. Hangisi? İkisi de. İkisi de. Niçin? Sıklıkla parçalanmış bilincin neden olduğu  (çoğunlukla parçalanmış zihnin düşüncesi ama bazen bilinç) birbirine karşı enerjiler… Oturmak istiyor  (Cauldre’yi kastederek, Adamus bir anlığına oturur). O enerjiler, aynı kabın içinde bir araya getirilirler. (Adamus geri ayağa kalkar)

LINDA: Güzel.

ADAMUS: Oturdum! (kahkahalar) Bu enerjiler, aynı kapta, bedeninizde bir araya getirilirler. Bunlar birbirine çok zıt olabilirler. Birbirlerine tamamen zıt enerjiler olsalar bile, birbiri içine kaynaşmış, erimiş, karışmış olabilirler. Özellikleri – sizin arzularınızın hayatınızda gerçekleşmekte olanlara karşı olması gibi – birbirine çok zıt ya da çok farklı.

İnanılmaz olan, insanlar bunu uzun zamandır yapabiliyorlar.  Buradan birkaç kavram ve enerji alıp, şuradan da bir kaç yapı ve düşünce kaparak, birbirlerine -en basit halleriyle-  taban tabana zıt gibi görünseler bile, onları bir araya getirebilmeyi ve bir arada tutabilmeyi, birbirleriyle kaynaştırmayı başarabiliyorsunuz. Ve bunların birbirlerine uyumlu olması da gerekmiyor.

Şu an deneyimlemekte olduğunuz şey, ayrılık sürecidir. Size artık hizmet etmeyen şeylerden, geçmişte kalan kavramlardan ayrılma  – artık sizin olmayan – kesinlikle gerçekten de size ait olmayan tezahürlerden ayrılma. Ama bazı tezahürler, şuan yaşamınızda olmakta olan şeylerin bazıları, sadece uzun zaman önce başlamış olan, eski rutinlere ve şablonlara dayanıyor. Onlar otomatik pilota geçiyorlar ve devam ediyorlar. Zihniniz, inançlarınız, bilinciniz “Hayır ben farklı bir şey istiyorum” dese de, aynı sonuçları ortaya çıkarıyorlar.

Bu inanılmaz büyüklükteki enerjileri çağırdınız ve “Bunu ayıracak ve sökecek bir şeye ihtiyacım var. ” dediniz.  Ve gerçek şu ki, pek çoğunuz bunu çok güzel gerçekleştirdi. Pek çoğunuz bunu şiddetli  beden ağrıları çekmeden yaptı. Çünkü  genellikle ilk olan şey budur. – Bu süre zarfındaki şiddetli beden ağrıları. – Çünkü  bedeninizde ilk olarak onları hissedeceksiniz. Eski yapılar çözüldükçe, ağrı ve sızı hissedeceksiniz. Omurganızda, omuzlarınızda, kafanızda – bu tip şeyler.

İyi haber, siz bunu nefesinizle atlatmayı başardınız. Bunun için çok fazla zihne düşmediniz. Paniklemediniz. Şuan bizler burada otururken bile, bedenlerinizde, inanılmaz düzeyde değişim gerçekleşmekte.

Atalardan kalma karmanızla ilgili  konuya değindim. Bu en büyüklerinden biri. Bedeninizde  var olan en büyük yapıştırıcılardan biri, sizi ona bağlayan en büyük şeylerden biri. Bunun parçası olan bazı hastalıklar olabilmesine rağmen bu atalarınızın kötü genlere ya da kötü özelliklere sahip olmasından kaynaklanmıyor. Kötü oldukları için değil. Sadece size ait değiller. Sadece size ait değiller.

Öyleyse soru geliyor: “Size ait olan nedir?”. Burada size sorduğum soru, hadi beden dönüştürülebiliyor diyelim: Ne seçerdiniz? Ne istiyorsunuz? İlk şey, atalardan kalma hastalıkları serbest bırakmak olmalı – kalp, şeker hastalığı, kanser. Bunların pek çoğu, kelimenin tam anlamıyla ata soyundan gelmekte ve bedeninize akmakta.  Bedeniniz daha önce akmış bu potansiyel hastalıklarla dolu şuan.

Ve bu sadece hastalık değil. Onla birlikte gelmekte olan, o hastalığın kökü. Kansere ne neden olur? (Biri “Nefret” der) Nefret. Nefret sürece başlar ve sonra kanser enerjisi akar ve Atasal karmanıza karışır, oradan da kanınıza ve sonra da DNA’nıza ve işte oradadır. Gerçekte o size ait değildir. Sizin değildir.  Diğer pek çok şey gibi.

Şimdi – yani şuan bu harika anda – bunu salmanın tam da zamanı. Onlar size ait değiller.

Yaşlanma gibi şeyler tabii ki. Herkes daha genç olmak ister. Ama yaşlanmanın özellikleri  - atalarınızın ne kadar yaşadığı ve ne zaman öldüklerini bir tabloyla takip edebilirisiniz  –bunlar da gerçekten artık size ait değiller.  (Linda ona içecek bir şey verir) Teşekkürler. O da artık size ait değil, öyleyse onu serbest bırakabilirsiniz.  Bu aniden gençleşeceğiniz anlamına mı geliyor? Eh, belki. Mümkün. Birazcık daha genç biri gibi davranmaya başlayacaksınız. Çünkü  işlemekte olan saatin - “annem 74 yaşına kadar yaşadı” ya da “babam öldüğünde 58 yaşındaydı”nın - baskısını hissetmeyeceksiniz. Saatin içinizde çalıştığını hissediyorsunuz. Evet öyle. Orada programlanmış vaziyette. Onu serbest bırakın. Bu gençleşeceğiniz anlamına değil, ama artık kimsenin ölüm saatine tabii olmadığınız anlamına geliyor.

Diğer özellikler, fiziksel özellikler. Yük taşımak büyük miktarda atalarınızdan kalma bir şey. Onu miras alıyorsunuz. Onu buraya getiriyorsunuz.

Sevgili dostlarım, gelen bu enerji, size ait olmayan şeylerden şefkat dolu ayrılışınızda size destek olmak için burada. Ve tahmin edin bakalım? Bunu zihninizle yapamazsınız. Denediniz. İşe yaramıyor. “Kendimi bu durumlarda değiştirmeye zorlayacağım. Kendimi daha zayıf, daha genç olmaya zorlayacağım.” demeyi denediniz. İşe yaramıyor. Bu çok zihinsel.  Zihin bunu gerçekleştirecek yeterli enerjiyi toparlayamıyor.

Enerji, tutku ve netlikten gelir. Zihin istediği tüm o şeyleri düşünebilir, ama bu size 5,10, 15 kg kaybettirmeyecektir. Aslına bakarsanız, tam da zıttı. Kendinizi kandıracaksınız – zihniniz sizi kandıracak – kısa bir süreliğine kilo verdiğinizi düşünerek. Ve tartıya çıktığınızda belki de vereceksiniz. Tahmin edin? Diğer enerji iş başında olduğu sürece ki bu size ait değil, gerçekte olan şey o kiloları geri alacak olmanızdır. Hatta daha fazlasını.  Daha fazlasını. Diyet yaptığınızda fark ettiniz mi? Sonlandırır sonlandırmaz daha fazla kilo alırsınız.

Gelen bu enerjiler, eğer onları nefesle içinize çeker, kendinize güvenir, yaşamdan keyif alır ve endişelenmeyi bırakırsanız, gerçekten de pek çok, pek çok eski sistemi, kokuşmuş sistemi, size ait olmayan şeyleri serbest bırakmanızda size destek olacaklar. Zihinde – sonra geldiği yer orasıdır – zihinde ve Haziran ayında, daha fazlasını fark edeceğiniz şey budur.  Bunlar emiliyor.

Bu enerjiler zihin yapılarına girmeye başlayacak. Sadece inanç sistemlerine değil, ama tam anlamıyla zihnin çalışma, enerjiyi işlemden geçirme ve düşüncelerinizi üretiş biçimine.

Düşüncelerinizin kaçı size ait değil? Tahmin edin. (Seyirciler çeşitli cevaplar verir.) %90 ile 95’i gerçekten sizin değil. Size ait değiller. Veçhelerden geliyorlar. Kitle bilincinden geliyorlar. Yanınızda oturan kişiden geliyorlar. Tarihi kayıtlardan ya da zihnin hafıza bankalarından geliyorlar. Hafıza bankaları gerçekten sizin değil dediğimde, gerçekten de size ait değiller. Bu ayrılış.

Ayrılış. Neden? Çünkü orada saklı o zihin düşünceleri, özellikle de inanç sistemleri, korkular, endişeler ve  o tip şeyler, çoğunlukla siz daha küçükken -  onların temelleri başka bir yaşamda da olsalar, sizin şuan içinde olduğunuz aynı biyolojik periyodda bile olsalar -  geçmiş bir yaşamda yerleştirildiler. Başka bir değişle, 10 yaşında, 20 yaşında, 30 yaşında olmanız fark etmez. O, farklı bir yaşamdı. Farklı bir yaşamdı. Gerçekten de öyleydi ve o size ait değil.

Ayrılış enerjileri, onların yerinden sökülmesine yardımcı olmak için geliyorlar. Siz ne yapabilirsiniz? En iyisi, iyi bir film seyredip gülmektir. En iyisi onları buraya siz çağırdınız diye, olanlardan endişe duymamanızdır.  O enerjileri siz istediniz ve bunlarla başa çıkabilmek için yoğun olmaları gerekiyor. Burada olmalarını siz istediniz.

Şimdi biraz nefes alıp vermekten, biraz seçiminizi hatırlamaktan, biraz neden hala bu gezegende olduğunuzun sebebine geri dönmekten başka, hiçbir şey yapmanız gerekmiyor. Sorduğum en temel soru: “Kalmak mı, yoksa gitmek mi istiyorsunuz?”  Müzik nerede? (Adamus önceki Şaud’un videosundaki müziği kastederek kıkırdar)

Böylece bu ay, bunu daha çok zihinde fark edeceksiniz. Ama bazılarınızda olduğu gibi, keyifli bir yolculuk da olabilir. Eskiden yaptığınız gibi olmak zorunda değil – aklınızı kaçırmak suretiyle. Bazıları kaçıracak. Bazıları kaçıracak.

Biliyorsunuz ki, bir parçanız da diyebileceğim gerçek özünüz, temelde “Umurumda değil!” dedi. Çoğunuz aslında “Ne pahasına olursa olsun umurumda değil. Bunu bitirmek istiyorum. Bu şablondan, eski insan sürecinden çıkmak için ne gerektiği umurumda değil.” dediniz.  Ve ben anlıyorum, oo, anlıyor muyum? Bir kristal içine kilitli kaldığım onca yıldan sonra… Size hikâyeyi anlatmış mıydım? (Bazıları güler) Tekrar dinlemek ister misiniz? Bazınız… Henüz hikâyeyi dinlemeyen birkaç kişi var. İki kez duydunuz demek.

Gerçekten de anlıyorum. Sonra, yumruk atarak dışarı çıkmaya çalışıyorsunuz. İnancınızla dışarı çıkmaya çalışıyorsunuz.  Dışarı çıkmak için dolaplar çevirip, yalanlar söylüyorsunuz. Sonunda serbest bırakıp “Umurumda değil” deyinceye kadar, ne gerekirse onu yapıyorsunuz. Sonra enerjiler geliyor ve bunu sizin için onlar yapıyorlar. Siz bu ayrılığın inanılmaz dalgasına binebilirsiniz.

Ama neden ayrılış? Onu yeterince yaşamadınız mı? Hayır. Niçin şimdi ayrılış?

O, saplanmış olduğunuz bazı şeyleri çözüyor. Artık inanç sistemlerinde,biyolojinizde, atasal karmada, geçmiş yaşamlarınızla olan ilişkilerinizde ve tüm geri kalanıyla bir arada olmaması gereken enerjileri ayırıyor. Peki, tam olarak ne yapıyor? (Biz “Bizi özgür bırakıyor” der) Özgürlük. Kesinlikle. Kesinlikle. Serbest bırakıyor. Bu bizim istediğimiz şey değil miydi? (dinleyiciler onaylar)

Özgürlük. Geçmişten özgürleşme. Kitle bilincinden özgürleşme. Eski fikirlerden özgürleşme. Eski şablonlardan özgürleşme. Sizin gerçekten istediğiniz şey, özgürlük. Kendiniz için özgürlük.

Oo, kaçınız şarkı söylemek istiyor, gerçek ya da mecazi anlamda? Kaçınız uçup gidip özgür olmak istiyor. Onu neredeyse hissedebilirsiniz. Neredeyse oradasınız.  Bu sanki “Oo bu, o son itiş gibi. Sonra uçmaya başlayacağım”. Aslında o son itiş, bu gelen enerjilerdi. Ve bizi özgür bırakıyorlar. Bazı insanları tepe taklak edecekler. Sizin kadar bu yolda yeterince yürümemiş diğer insanları. Gerçekten. Gerçekten. Makyoyla dolu bazı insanları.

Makyo nedir? (Dinleyici “Saçmalık” der) Gördünüz mü? Artık söylememe gerek kalmıyor. Makyo spiritüel dikkat dağınıklığıdır. Makyo… Uyanış süreci başladığında gelmeye başlar. Tam kendinizi iyi hissettiğinizde, uyanışı gerçekleştirecekken, tam spiritüel olacakken işte o zaman makyo belirir. Bolca, makyo ortaya çıkar. Hepsini gördünüz.  Hepsini yaptınız. Hepsini deneyimlediniz. Ama o makyo gene geldiğinde, bu ayrılış enerjileri hepsini söküp atacak.

Makyolarına yatırım yapmış pek çok insan var. Makyolarına derinden bağlılar. Gerçekten, işlerini kastediyorum. Makyo işleri, Makyo spiritüel işleri, Makyo spiritüel kitapları. Makyolarına derinden yatırım yaptıklarından, serbest bırakmakta zorlanıyorlar. Sizi, hepinizi makyonun ne olduğunu öncelikle anlayıp, onu serbest bıraktığınız için tebrik ediyorum. Kendinizi onurlandırın.

Bu enerjiler, inanılmaz bir şey. Ama onlar ayrılışla alakalı. Niçin? Çünkü ayrılış, size özgürlük verir. Ayrılış pek çok enerjiyi özgür bırakır. İnanılmaz miktarda enerjiyi özgür bırakır.

Bir akıl hastanesine gittiğinizi ve tüm kapıları açıp, içerdeki herkesi serbest bıraktığınızı hayal edin. (Kahkahalar) Bu akıl hastanesi için daha iyi. Oranın devam etmesi için daha fazla bir neden kalmaz. Herkes gitmiştir. Ve orada olan varlıklar, zaten size ait değillerdir. Belki de şimdi akıl hastanesini gerçek bir spiritüel merkeze çevirebilirsiniz. Bir süredir o bir akıl hastanesiydi. Herkesi odalara kilitlemişti. Siz paslı anahtarı bulup “Hepsini salıvereceğim. Onlarla artık baş edemiyorum. Onları kontrol edemiyorum. Hiç biri de iyiye gitmiyor zaten. Daha da kötüleşiyorlar. Dahası ben de buraya yatmak üzereyim.” deyinceye kadar  sizi de oraya kapatmışlardı.

İçeri girin, anahtarı çevirin, hepsini dışarı salın. Böylece büyük miktarlarda enerjiyi serbest bırakacaksınız. Bir kez dışarı çıktıklarında, daha iyi olacaklar. Bir kez salındıklarında, bu delileri tedavi etmeye çalışmakla ilgili pek çok sorumluluk ve zorunluluktan kurtulacaksınız. Zaten tedavi edemezsiniz de. Kendinizi bu şekilde tedavi edemezsiniz. Anlıyor musunuz?

Bu mucizevi bir an, kesinlikle olmakta olan mucizevi.

Haziran boyunca, daha çok zihin kalıplarının yeniden yaratılmasını hissedeceksiniz. Enerjiler gelecek ve artık size ait olmayan pek çok eski şeyi temizleyecek. Ev temizliği – tam anlamıyla yeniden düzenlenecek. Ayrıca, enerjilerin zihin tarafından alınıp işlenme şeklini de değiştirecek. Şimdi, son iki aydır hakkında konuşup durduğumuz en büyük faktör olan birleşme; zihin ve yaratıcılığı uyum içinde bir araya getirme zamanı.

Zihinsellik uzun süredir kilitli kalmış deliydi. Onu serbest bırakın ve onun hiç de deli olmadığını keşfedin. Delice olan şey, onu bir yere kapatmaktı. Onu serbest bıraktınız ve şimdi inanılmaz bir şey olacak ve yaratıcı ile karışabilecek. Birazdan o konudan bahsedeceğim. Onu topraklamak için ne yapılması gerektiğinden bahsedeceğim.

Yeni fikirler. Beyninizden, kendinizden gelecek fikirler, çok büyük, çok dinamik. Onların çılgın olduğunu düşüneceksiniz. Anlamaya başladığınız şeylerin bazılarını, kendinize saklayacaksınız. “İnsanlara bunlardan bahsedemem. Benim deli olduğumu düşünecekler.“ diyeceksiniz.” Ve bahsettiğinizde ben orada olup “Hayır. Konuş. Söyle! O fikirleri ortaya dök. Onlardan bahset. Onları gerçekleştir!”  diyeceğim. Neden mi? Eğer yapmazsanız kendinizi gerçekten de hayal kırıklığına uğratacaksınız. Ve akıl hastanesine geri döneceksiniz. Yapmazsanız, dünya bu büyük kavrayıştan faydalanamayacak.

Bu ay zihin açısından çok ama çok ilginç bir ay olacak. Dünyanın geri kalanı cehenneme sürüklenirken, siz dalgaların üzerinde sörf yapıyor olacaksınız.

Konu açılmışken gerçekten de bu şeyleri buraya getiriyor musun?! (Sart’ın Viking kılıcını kastederek) Gerçekten de kutsal toplantımıza bunları mı getiriyorsun?!

SART: Evet. (Kahkahalar)

ADAMUS: Evet! Ve bu neyi sembolize ediyor? (dinleyiciler çeşitli cevaplar verir) Bu neyin sembolü? Ayrılış! (Adamus onunla bir şeyleri keser.)

SART: Ayrılış!

ADAMUS: Ayrılış. Bunu biliyordun. Güzel. Ayrılış. Teşekkürler. Teşekkürler.

SART: Rica ederim.

ADAMUS: Anahtar bu. Akıl hastanesinin kapısındaki anahtarı kıracağın şey işte bu. Bir sonraki.

SART: Kristalimden dışarı çıktım!

ADAMUS: Sevgili Şambra. Ben saati kontrol ederken, hadi derin bir nefes alalım. Tüm bu bilgiler için yeterli zamanımız olduğundan emin olayım.

Merabh

Sıradaki. Son birkaç aydır bazı toplantılarımızda bir Merabh’dan bahsettim. Linda tahtaya onu yazar mısın lütfen? Merabh.

LINDA: Nasıl yazılıyor?

ADAMUS: Son seferkiyle aynı.

LINDA: Bilmiyorum!

ADAMUS: (kıkırdayarak) M-e-r-a …  M-e-r-a-b-h. Merabh.

Merabh ne anlama geliyor? Aslında eski dillerden birinde tamamlanmak, bir araya gelmek demek. Bir araya gelmek. Tamamlanmak. Bu nedenle bir miktar çelişki olacağından bahsettim çünkü hem ayrılıştan hem de tamamlanmadan bahsediyorum. Ama tamamlanmak için ayrı olmanız gerekir. (Bazıları güler) Diğer bir değişle,  ayrılmak, elekten geçmek, çözülmek, yenilenmek. Belirli güçlerin doğal olmayan bir araya getirilişi.

Uzun zaman önce ölmüş başka birini temel alan bir bedene sahip olmak doğal değildir.

Katılaşmış ve sıkışmış akmayan düşüncelere sahip olmak doğal değildir.

Kim olduğunu bilmemek doğal değildir. Hiç doğal değildir.

Öncelikle buraya nasıl geldiğini ve buradan nasıl çıkacağını bilmemek doğal değildir.

Bunlar doğal olmayan şeylerdir. Çok garip ve doğal olmayan, sık sık niçin böylesine doğal olmayan şeyleri seçtiğinizi kendime soruyorum; ama sanırım siz Şambrasınız… Ve de insan.

Merabh tamamlanmışlık - tamlık demektir.

Birbirine bağlı, yapışmış ve kaynaşmış enerjiler ayrıldığında ve salıverildiğinde tamlığa dönebilirsiniz ki bu bir Merabh’tır. Merabh ile olan benim deneyimim ya da tanımım sizinle çalışıyor ve diyor ki: “Olmasına izin verirseniz, üç dakikanızı ayırın. Aydınlanmanız için bu çok mu fazla? Eğer üç dakikanızı ayırır ve biraz nefes alıp verme yaparsanız… Güzel bir müziği  üç dakika dinlemek.

Ah! Teşekkürler tatlım. (Annesi için bir tabak yiyecek getiren bir çocukla konuşarak) Adamus Amca için getirmemiş miydin??! (Bazıları güler) Biz hayaletler bile ara sıra yemek yemeğe ihtiyaç duyar. Görüyorsun ya. (Adamus kıkırdar) Tatlı çocuk. (Daha fazla kahkaha.)

Merabh. Bilinci değiştirmek, enerjileri kendinize çekiş biçimizi değiştirmek için üç dakika. Derin bir nefes almak ve hakkında düşünmemek için birkaç dakika. Onunla mücadele etmeyi bırakın. Zihinsel yapınızın dışına çıkmak için, zihinsel yapılarınızı kullanmaktan vazgeçin. Görüyorsunuz ya hiç işe yaramayacak. Asla işe yaramayacak.

“Merabh yapacağım ve enerjilerin akmasına izin vereceğim. Sadece arkama yaslanacağım. Söz veriyorum -  Sevgili Tanrım -  söz veriyorum – bu kutsal üç dakika boyunca, sürece müdahale etmeyeceğim. İlahi mırıldanmayacağım. İçsel söyleşi yapmayacağım. Bir yığın makyo ile aklımı karıştırmayacağım. Hiçbir şey yapmayacağım. Kendi içime dönmeyi bile. Sadece nefes alıp, olmasına izin vereceğim.” demek için üç dakika. İşte bu Merabh’dır.

Son zamanlarda bunu okullarda müzik eşliğinde yapıyoruz. Müziksiz de yapabilirsiniz. Müzik güzeldir ama. Biraz dikkat dağıtır. Bir şeyi, bir olumlamayı tekrar etmekle alakalı değildir. Eski zihinsel kavramların yerine, yenilerini ekmeye çalışmak da değildir çünkü  sonunda eline sadece çöplük geçer. Bu, “Ben doğal bir varlığım ve doğal olmayan yanlarımı serbest bırakacağım.” demekle ilgilidir.

Hadi şimdi bir merabh yapalım. Bunu ne hakkında yapacağız? Sadece değişim adına yapalım. Değişimi kolaylaştırmak için gelmiş ve şu an burada olan bu inanılmaz enerjileri kullanmak, onlara izin vermek adına yapalım. Görüyorsunuz ya hepsi bu. Onun hakkında düşünmüyorsunuz bile..

Derin bir nefes alın ve “Oo! Buradalar.”

Sevgili John, ara esnasında çaldığın müziklerden birini çalar mısın? Daha önce duymadıklarımızdan.

Derin bir nefes alın. Bu bir merabh. Çabasız dönüşüm. Zarifçe.

Derin bir nefes alın. Arkadaki küçük müzik sadece keyif almak ve dikkat dağıtmak için. Ve tekrar edin: “Ben… (dinleyiciler “Ben” der) Hayır, cümlemi tamamlayacaktım (kahkahalar)

[Müzik başlar: Blue Stone’un “Breath” albümünden “Confession”]

Ve tekrar edin: “Andayım. Doğalım. Doğalım. Ruhum. Ben benim. Şimdi bu enerjilerin bana hizmet etmesine izin vereceğim. Tüm bu zaman boyunca küçük beynimde yapmaya çalıştığım şeyi yapmak için gelmelerine izin vereceğim. Bunu yapmalarına izin vereceğim çünkü onlar bana hizmet ediyorlar.”

Yalvarmayın. Dua etmeyin. Tanrım, hanımefendi kollarınızı öyle kıvırmayın. Biri dua ettiğinizi zannedecek! (Adamus güler) Biliyorum ama onlar hala sizin dua ettiğinizi sanacaklar. Dua etmiyorsunuz. Hayır, biraz gülün.

Derin bir nefes alın ve hissedin. Oo, bu enerjiler. Yaptıkları...

(duraklama)

Bu doğal bir süreç sevgili dostlar. Tamamen doğal. Sadece kendine ve tanrısallığına güvenen insanlar neden bahsettiğimi anlayabilirler. Bu doğal bir süreç.

Bu, Tanrı’dan gelmiyor.

Uzaylılardan gelmiyor.

Gaia’dan gelmiyor. Onun umurunda değil.

O, sizin.

EDITH: Ama ben Tanrı’yım.

Eski Tanrı değil. Merabh, merabh, merabh. (Edith’e el sallayarak)

Derin bir nefes alın. Görüyor musunuz? Doğal. Whoo!

(duraklama)

Oo, meditasyon yapmayı bırakın ve sadece müziğin keyfini çıkarın. İsterseniz bana gülün. Ha, ha, ha, ha, ha, ha. (kıkırdar) Oh, daha iyisi, başka birine gülün. (Kahkahalar)

Güzel. Bu bir Merabh’tı. Ne kadar basit olduğunu gördünüz mü? Doğal. Doğal. Müzik azalıyor. Derin bir nefes alın.

Şimdi zihniniz ne olduğunu merak ediyor. “Bir şeyler oldu mu? Bir işaret var mı? Ateş topu ya da başka bir şey? Hayır! Hayır. Sadece değişim. Sadece normal halinize dönüyorsunuz. Bu bir Merabh’tır..

Serap

Sıradaki. Sıradaki çok benzer bir şey. Merabh’ın kuzeni gibi. Kürsüde olmayı seviyorum, sizin için bir mahsuru yoksa. (Nota sehpasına göndermede bulunur.) Beni profesör gibi hissettiriyor. Evet, burada olmayı seviyorum.

Evet, bir sonraki… O bir… Oo evet, bu çok güzel. Sıradaki… (Bazıları güler.) Rahip değil. Hayır. Bir profesör.

Sıradaki, Merabh’ın kuzeni. Kuzen. Çünkü o da çabasız. Akıyor. Doğal formunda. Bu birazcık farklı, çünkü bu gerçekten de bir tören. Bu bir kabul ve Haziran ayında deneyimleyeceğiniz bir şeyin topraklanması – ve bunu hepinizin içine ektim. (Adamus büyü yapıyormuş gibi parmaklarını hareket ettirir, önce dinleyicilere sonra da kameraya karşı) Hm. İnternette olsanız bile Haziran ayında bunu deneyimleyeceksiniz.

Bazılarınız kısa zaman önce çoktan bunu derinden yaşadı ve çok daha fazlasını yaşayacaksınız. Ve yaşadığınızda benim Serap dediğim –merabh’ın kuzeni – bu egzersizi yapmanız önemli. Serap. Serap sözünü biliyorsunuz. Serap. Bu bir serap.

Serap nedir? Onu bir yanılsama sanıyorsunuz. Ah! Bir serap gördüğünüzde o gerçekten de bir yanılsama mıdır?

Bu tip bir serap… Merak etmenin tanımından gelir… Bunu yazar mısın? (Linda’ya) Evet. Serap. Bildiğin gibi yazılıyor. Evet ve eğer buradan biri, o Las Vegas’da bir kumarhane diyecekse, ondan dışarı çıkıp biraz hava almasını isteyeceğim.

Serap tam olarak şöyle tanımlanabilir… Ve sen bu tanımı yazmak için orada ayakta duracaksın.

LINDA: “Mi-rage” gibi görünüyor. (“My rage” olarak telaffuz eder)*

*(ÇN:Linda Mirage (Serap) kelimesini “My rage / öfkem” olarak okur)

ADAMUS: (kıkırdar) Evet, olabilir. Olabilir. Ah, çok güzel. Çok güzel.

Serap “içte merak etmek” anlamına gelir. Merak etmek (Wondering) . Bunu yazar mısın? Wandering (boş boş dolaşmak) değil; Wondering inside (içte merak etmek). Serap ayrıca ayna ya da yansıma anlamına da gelir. Serap içe bakış manasındadır.

Yıllar boyunca çölde susuz kaldığı için sıcaktan halüsinasyon gören insanlarla özdeşleştirildi. Ama serabın orijinal tanımı, aslında içe dönüş, içsel görüydü. İçsel görü.

Serapla deneyim harikadır. Bu bir törendir. Onu burada deneyimlemeye çalışamayız. O,  daha önce zihinsel bir fikir, düşünce ya da umut dolu bir inanç aniden gerçek olmaya başladığı anda gelmelidir. Açıklayayım. Aslında Tobias yıllar önce “Ah Anından” bahsettiğinde bunu açıklamıştı.

* Bakınız: Tobias’ın “The Language of Ah” ‘ı ve takip eden dersleri.

Sizde de var. Muhtemelen yeterince değil. Çok daha fazlası gelecek. Örneğin aniden benim, “Ben benim” dediğimi duyduğunuzda, siz de “Ben benim” diyorsunuz. Ama içeride derinlerde bir şey “Bu da ne demek oluyor şimdi?” diyor. Sonra zihinsel mesaj panonuzda, tipik zihinsel konuşmalarınızı başlatıyorsunuz (Adamus kıkırdar) Zihinsel mesaj panolarınız var ve bunun ne anlama geldiği ve onun orijinal anlamının ne olduğu hakkında konuşuyorsunuz. “Ben benim” mi yoksa aslında “ben olan ben” mi olmalı? Yoksa “ben, ben olan benim” mi daha iyi? Bunu yapıyorsunuz! Özellikle siz değil ama siz bunu oralarda yapıyorsunuz. (kameraya bakarak)

Siz… Evet, bunlardan bir tane istiyorum. (Nota sehpasını kastederek) İstiyorum ama daha güzelini. Daha kalıcı bir tane olsun. Evet ve onun daha sağlam, biraz daha kalıcı olmasını istiyorum. Böylece ona yaslanabilirim. Maça’yı tam da burada istiyorum ve… (Biri “As’ı” der) Ve evet as ve bir de zambak lütfen.

LINDA: Ne renk istersin?

ADAMUS: Mor. (Kahkahalar) Sorman gerekiyor muydu? Evet, güzel bir tane istiyorum ve özel olarak yapılmış bir tane olabilir. Ve sonra da, üzerinde altın varak güzel olurdu. (Dinleyiciler “Oooo!” derler.) Evet. Evet. Çok güzel. Bir de kimsenin göremeyeceği bir yerde bir televizyon ekranı istiyorum. Kendimi görebileyim. (Kahkahalar) Evet, güzel.

Serap, aniden “Ben benim’in sadece bir dizi makyo kelime olmadığı, ama aniden “Anladım. Artık onun hakkında düşünmüyorum. O burada. Geldi. Birilerini etkilemek için ya da Adamus söylememi istediği için söylemiyorum. Ne anlama geldiğini anlıyorum. Anladım. Anladım. Ta da!” dediğiniz o andır.

Bir serap yapın. Oo, bu bir serap ama onu bir sonraki aşamaya taşıyın. Bu onu toprakladığınız yerdir.  Burası mumları ve tütsüleri gerçekten yaktığınız ve “bu tören zamanı” dediğiniz andır. Ne Tobias ne de ben tören sever olmadık çünkü etrafta pek çok makyo tören mevcut. Pek çok.  Herkes tören yaptı ama kimse töreni ne için yaptığını bilmiyordu. Ve genellikle tören içlerinde olmayan bir şeyle alakalıydı. Törenler, başkalarının içinde olan bir şeyle alakalıydı ve bir amaca hizmet etmiyordu. Kısır döngüydü.

Aniden anladığın o anda “Adamus’un neden Atasal karmadan bu kadar çok bahsettiğini artık anlıyorum” diyorsunuz. “Ailelerden hoşlanmadığı için değil, aile enerjilerinin inşa ediliş biçiminden hoşlanmadığı için. Şimdi anlıyorum. Ben de ailemi serbest bırakmaya hazırım. Onları sevmediğim için değil. Aslında onları gerçekten sevdiğim için.”

Aniden onu anladığınızda ve artık sizler için bir düşünce olmaktan çıktığında, o buradadır (Bedende). Siz “Oo! Ah! Anlıyorum!”  durumundasınızdır. Artık bir duygu, bir histir. Yeni bilinçtir. Serap yaptığınızda olan şey budur. Serap töreni yaptığınızda olan şey işte budur.

Durun. Ne yapıyor olursanız olun, tuvaleti kullanmanın dışında, durun. Mumunuzu yakın. Dizlerinizin üstüne çökün. O anı kutsayacak bir şey yapın. Neden mi? Çünkü bu onu topraklar. Onu güçlendirir. Aksi takdirde, böyle küçücük aydınlanma anları yaşama eğilimindeyizdir, çünkü aydınlanma küçük dozlarda gelir. Neden? Biri sordu. “Niçin küçük dozlarda gelir?” Yoksa patlarsınız. Evet. Bumm!

Bu nedenle size yutulabilecek küçük lokmalar halinde gelir. Ve o küçük aydınlanmalara alıştığınızda birazcık daha, birazcık daha büyümeye başlarlar, taa ki siz kocaman bir aydınlanma topu oluncaya kadar. (Sart “Eveet!” der) Evet. Aydınlanma işte kulağa böyle geliyor: “Eveet!”. Aslında bu oldukça iyi. Evet. Hoşuma gitti.

Onu topraklamak için bir anlığına durun, çünkü aksi takdirde olacak şey – ve siz bu deneyimi yaşadınız – aniden sizin bu harika küçük şeyi deneyimlediğinizde merak etmeye, şüphe  ve güvensizlik duymaya başlamanız olacaktır.. “O da neydi öyle? Başıma bir şey geldi ama ben gene de boktan dünyama dönmek zorundayım.” Hayır! Bu bir anlığına durup, bir şeyler yaptığınız andır – şarkı söylemek, mum yakmak, kurabiye yemek ya da her ne ise.  Bu sizin serap töreninizdir.

Serap, sadece halisünasyon değildir. Halisünasyonlar gerçektir bu arada. Serap, “İç tarafı merak ettim. Bunu buldum ‘aha.’ demektedir.  Bu yaşayan yükseliştir. Şimdi bunu yaşayacağım. O, semavi bir uçağa geri dönüp basıp gitmeyecek. Geçmişte yaşadığınız gibi “Eski veçhelerim ya da kalıplarımın bazılarını geri getirip, bana gene işkence etmeyecek.”. Küçük bir aydınlanma yaşıyordunuz ve sıklıkla sonra da o kötü veçheler ortaya çıkıp, size musallat oluyorlardı. “Bunu uyduruyorsun” ya da “Bu gerçek değil” “Sen delinin tekisin.” “İşine geri dön. Önemli işlerin var. Diğer insanlarla ilgilen. Bu küçük aydınlanma anlarını yaşamakla bencillik ediyorsun.” diyorlardı.

Aydınlanma anlarınız, “Aha” anlarınız ve seraplarınızla geçmişte olan şey buydu. Onları aldanma kutusuna yerleştiriyordunuz, ama öyle değiller. Hiçbir zaman da öyle olmadılar. Belki gerçekliğiniz tarafından yanlış anlaşılmış olabilirler, ama asla aldanma değillerdi. Yanılsama bile değillerdi. Onlar küçük atılımlardı.

Bu şimdi gerçekleştiğinde - ve bu gelecek ay bunu deneyimleyeceğiniz için söylüyorum - zihinsel durumda tuttuğunuz, ama asla hissetmediğiniz kavramlar… “Kulağa iyi geliyor” dediğiniz ama gerçekten asla deneyimlemediğiniz şeyler…

“Zihinsel ve yaratıcı enerjiyi birleştirmek” gibi bir şeyden bahsettiğimde, zihin ona şöyle bir bakıp  şunu diyor: “Oo, pekâlâ. Her neyse. Kontrol bende olacak zaten bu nedenle önemli değil.” (Adamus kıkırdar) Ama onu, onun gerçekten ne olduğunu,  aniden anladığınızda ve hissettiğinizde “Oo Tanrım, Adamus bir prens, o bir üstat” diyeceksiniz. (Kahkahalar) O bir üstat. Çok iyiliksever. Ama o anı yaşadığınızda ve “Şimdi zihinsel ve yaratıcıya sahip olmanın ne anlama geldiğini anlıyorum. O burada (kafada) değil artık. O burada (kalpte).” dediğinizde bu bir seraptır. Onu topraklayın. Onu dengeleyin. Ona törenler yapın.

Niçin? Çünkü öncelikle bu onu onaylar. Onu sizin için onaylar. Lütfen bütün arkadaşlarınızı toplayıp “Serap için bize gelin. Şarap da var. ”demeyin. (Kahkahalar) Hayır, hayır, hayır. Bu çok ama çok kişisel bir şeydir. Çok kişisel. Onu günlüğünüze yazmadan önce –çok azınız günlük tutuyor – serap törenini yapın.

Oo, sonra tam olarak olacak şey; bir sonraki serabı davet edecek ve bir sonraki serabı ve bir sonrakini. “Ben benim”  evinde  kendilerini evde hissedecekler. Aniden bunun uygun ve doğal olduğunu hissedecekler. Ve sonra, siz tüm o… sahip olduğunuz, tüm o düşünce ve fikirleri sıralamaya başlayabilirsiniz. Oo, aydınlanma. Ha, ha, ha. Bu güzel bir taneydi.

Aydınlanmanın ne olduğu konusunda hiçbir fikriniz yok ki bu pekâlâdır. Zihin aydınlanmayı anlayamaz. Anlamaya çalışır. Onun birazcığını muhtemelen hissedebilirsiniz – ya da ondan bahsettiğinizde yükseliş kelimesinden – ama temel olarak, bu büyük bir sorudur. Kulağa güzel gelir, ama gerçeği söylemek gerekirse, Şambra’yla dünyayı gezdiğimizde görüyorum ki, aydınlanmanın ne oldu konusunda hiçbir fikirleri yok.

Onlara “Aydınlanma nedir?” diye sor. (Adamus kafası karışmış birinin taklidini yapar) Uh. “Yükseliş nedir?” “Öldüğümde bir duman bulutuyla göğe mi yükseleceğim? İsa’yla mı buluşacağım?” Hayır. Ben tam bütünlenmeden bahsediyorum. “Peki, o nedir?” “Hımmm… Bilmiyorum.” En azından bu konuda dürüstler. Ama onlara şunu söylüyorum: “Bu, buraya geri gelme nedenin –  aydınlanma, yükseliş, ona ne demek isterseniz  – dünya üzerinde Nirvana. Bu, bütün yaşamının ana motivaston kaynağı. Bu, muhtemelen geri kalan tek tutkun. Bu yaşama, çalışma ve nefes alma nedenin. Ne olduğunu bilmiyor musun??! (Kahkahalar)

EDITH: Evet biliyoruz!

ADAMUS: Tanımlayın hanımefendi.

EDITH: Farkındalık ve uyanıştır.

ADAMUS: Bu duyduğum makyo saçmalıklarından biri!

EDITH: Hayır hiç de değil!

ADAMUS: Devam et, Edith.

EDITH: (Linda ona mikrofonu uzatır) Oo, ona ihtiyacım yok. Ona bağıracağım. (Kahkahalar)

ADAMUS: Devam et. Bana en iyinle saldır.

EDITH: Zaten öyle yaptım. Sana farkındalık dedim…

ADAMUS: O senin en iyin miydi? Ha, ha, ha.

EDITH: … Ve uyanış. Bilirsin…

ADAMUS: Uyanış nedir?

EDITH: Ve biz senin beyaz atlı prens olduğunu düşünüyoruz, bunu mahvetme. (Adamus kıkırdar) O farkındalık ve uyanış.

ADAMUS: Evet. Uyanış nedir?

EDITH: Ve bilinç, anlayış ve kim olduğunu bilmek.

ADAMUS: Bunların hepsi zihinsel yapılar. Aksi takdirde tek bir kelime bile etmezdin.

EDITH: Oo kahretsin! (Bolca kahkaha)

ADAMUS: Kesinlikle ve sen kesinlikle haklısın. Kesinlikle haklısın. Bunların hepsi zihinsel yapılar ve onların derin ve basit anlayışlar olmalarını istiyorum. Onların hedef değil, gerçek olmalarını istiyorum. Senin arzuladığın bir şey değil, bedenindeki yaşayan yükseliş olmasını istiyorum.

Oraya yaklaşıyorsun. Oraya yaklaşıyorsun. Bazı aydınlanmaların oldu. Gelecek ay buraya gelip “Adamus başardım. Serabım oldu. Töreni yaptım. Haklısın. Bu hakkında konuşabileceğin bir şey değilmiş” demeni istiyorum.

EDITH: Bir  anlaşma yapmaya ne dersin?

ADAMUS: Ben anlaşma yapmam. Ödün vermem. Anlaşma yok.

EDITH: Oo, evet anlaşma yapıyorsun!

ADAMUS: Anlaşma yapmam.

EDITH: Bize önce şunu söylemeye ne dersin…

ADAMUS: Size söylemek?

EDITH: … Bizi utandırmaya çalışmak yerine, her şeyi söylemek.

ADAMUS: Size her şeyi önceden söyledim.

EDITH: Bize her zaman başta söyle.

ADAMUS: Burada utanma yoktur. Kesinlikle yoktur. Hayır, bu doğru bir ifade.

EDITH: Hayır, utanma değil ama başka bir kelime aklıma gelmiyor.

ADAMUS: Bu doğru bir ifade çünkü “Uyanış nedir?”  diye sen söyledin. Bazı kelimeler ağzından çıkabilir, ama hiç birini hissetmedin. Bir his var ama o da zihinsel.

Uyanış nedir? “Uyandığımda kim olduğumu hatırlamaktır.” Saçmalık. Saçmalık.

EDITH: Öyleyse nedir?

ADAMUS: Saçmalık. Sana cevabı daha şimdi verdim. (Adamus kıkırdar)

Edith, sana ya da bir başkasına söylemek istemiyorum. Bu kelimeyi kullanıyoruz ki, hakkında konuşacak bir referans noktamız olsun. Ama sana söylemek istemiyorum. Sana söyleyemem.

Aydınlanma nedir? Acele edersem bu konuya birazdan değineceğim – İnsanlarda şu tipik anlayış var “Eğer aydınlanırsam ben gerçekten zekiyimdir. Ben suyun üzerinde süzülebilirim.” Geçen ay suyun üzerinde nasıl yürüdüğümü gördünüz. Evet! Hmmmmmm, sen huzur dolusun; Mmmmmm, titreşiyorsun; Mmmmm beyaz kıyafetler giyip caddede yürüyorsun ve sanki parlıyorsun da. Bu makyodur. Bu eskidir. Bunu yapan birkaç üstat vardı. Ama bakın onlara ne oldu. Birini çarmıha gerdiler, diğeri de çok şişmanlayıp ağzı kokmaya başladı. (Kahkahalar) Biz bu sefer bunu biraz farklı yapacağız. Biraz farklı.

Bu nedenle, serabın deneyimleyeceğiniz en güzel şeylerden biri olduğunu söylüyorum. Bu o “Aha” anı.  Aniden zihinsel yapının dışına çıkmak. Garip doğal olmayan bir bilinçte, zihin-düşüncede, sınırlanmada, korkuda, umutta ve arzu da, bunların olmasında yanlış bir şey yok. Bunda yanlış bir yan yok çünkü en azından bunun hepsini destekleyecek enerjileri getiriyor.

Sonunda, sonunda, bu ana Serab’ı yaşadığınızda neden bahsettiğimi anlayacaksınız. Buna çok fazla kelime yüklemek de beni endişelendiriyor. Çünkü aniden kelimeleri takip etmeye başlıyorsunuz. “Ben benim” nedir onu tartışıyorsunuz. Ve eğer bunu yapıyorsanız, Spiritüalite 101 ‘e geri dönün. (“101” başlangıç sınıfı demek) Sınıfıma gelmeyin. – Lütfen! (Bir kaç kişi alkışlar.) Teşekkürler. İki alkış. Üç. Güzel. Cidden, çünkü bu spiritüel bir masturbasyon. Makyo olarak da bilinir. Makyo saçmalık masturbasyonudur. O zihinseldir. Sizi bir yere sıkıştırır. Zihninizin, bedeninizin canını yakar ve spiritüel olmaya çalıştığınız garip bir yaşam sürmenize yol açar. Ama siz maddeci olmaya çalışıyorsunuz. İş kurmaya çalışıyorsunuz ama kutsal olmaya da çalışıyorsunuz. Bu işe yaramayacak. Ne olacak?  Patlayacaksınız. Evet öyle. Patlayacaksınız ve çevrenizdeki hemen her şeyi de havaya uçuracaksınız.

Bunu yapmanız gerekmiyor. Bunu yapmanız gerekmiyor. Kastettiğim de bu. Bunu yapmanız gerekmiyor. Bu tamamlanmanın doğal olmayan yolu.  Aniden aydınlandığınızı anlamanın doğal olmayan yolu.

Unutmayın ki Tobias, büyük üstat, uzun zaman önce “Sizler zaten yükseldiniz. Şimdi oraya varmanın  nasıl bir şey olacağını deneyimliyorsunuz.” demişti. Siz zaten oradasınız. Şimdi gerçek anlamda zaman, uzay ve tecrübe içinde geri gidiyorsunuz. Buraya nasıl ulaştınız?

O kelimeleri duyuyor ve “Oo, kulağa gerçekten iyi geliyor. Gene Roddenberyy’nin yazacağı türden bir şey. Oo, vay canına. Hadi bundan bir Uzay Yolu hikâyesi yazalım.” diyorsunuz. Ama bu kalpte değil. Henüz bilinç düzeyinde gerçekleşmiyor. Ama gerçekleşecek ve bu sizin Serab yaptığınız zamandır.

Tütsünüzü çıkarın. Dört bir yanınıza bozuk paralar atın. Bir tören için ne gerekiyorsa. Yıldızlara bakın. Fark etmez. Bu bir onaylama ve  “İşte budur” demektir. Ve sonra bana geleceksiniz. Gelecek ay mikrofonla tekrar dolaşacağız. “Serab’ın nasıldı?” diye soracağım.  -“Sakın bir tane uydurma.” - “Serab’ın nasıldı?” ve sen de “Bilirsin. Bu konuda konuşmak istemiyorum çünkü o benimdi. Derin bir deneyimdi. Onun hakkında zihinsel olmak istemiyorum” diyeceksin. Ben de “Güzel. Teşekkürler Edith. Teşekkürler.” diyeceğim.  Bu bir seraptır.

Burada bir tane yapmak istiyorum, ama bu çok kişisel. Bir grupla Merabh yapabilirsiniz. Serap tamamen size aittir. Ve unutmayın o ani aydınlanmayı, atılımı yaşadığınızda, sizi doğal olmayan biçimden çıkarıp, doğal olan oluşa sokar.

Derin bir nefes alalım.

Güzel. Bunun gitmesine izin verin.

Çizginin Sonu

Geri kalan dakikalarımızda başka bir kavramdan bahsetmek istiyorum – ilginç bir kavram, belki de üzücü bir kavram – muhtemelen bazılarınızı üzecek ve daha önce söylediklerimle çelişecek bir tane. Ama hayat bu.

Bir konuda çizginin sonuna geldiniz. Anlamanız için bir çizgi çizeceğim. Çizginin sonuna  geldiniz. (Bir çizgi çizer) Güzel. Ve bunu tekrar tekrar söylüyorum, çünkü aranızdan akıllı olan bazılarınız, bu kelimeleri kullanarak şarkı yazabilirler… Daha önce yaptığınızı beğenmiştim…

LINDA: Johnny Cash. “Walk the line.”

ADAMUS: Hayır o “Walking the line/Yolu yürüyorum”. O, bilirsin, kötü bir şey. Yolun sonu. “Traveling…” (Biri “Wilbury’s” der). Evet, Cauldre şu gurubun söylediği “Travelling..’i hatırlamaya çalışıyor.

Yolun sonuna geldiniz ve o yol – bu kulağa biraz garip gelecek ama nefesinizle içinize çekin – evrim. Evrim. Evrimin sonuna geldiniz. (Adamus derin bir nefes alır) Ah! Huuuh, korkutucu mu? Bu öleceğiniz ya da geri geri gideceğiniz anlamına mı geliyor? Hayır. Kesinlikle değil.

Programlandınız ve evrimi kabullendiniz. Sürekli evrim. Zihnin evrimine inanıyorsunuz – daha fazla öğrenmek, daha akıllı olmak, daha fazla problem çözme yeteneğine sahip olmak –Buna koşullanmış, programlanmıştınız. Ve uğruna yaşadığınız şey, temelde bu. Sahip olduğunuz şey bu. “Ben evrimleşmiş bir varlık oluyorum.”

Belirli bir noktaya kadar, biyolojinin bir evrim katmanı var. (Biri gürültülü bir şekilde hapşırır) Böyle hapşırmaya devam edersen İsa’yı çarmıhından düşüreceksin! (Kahkahalar)

Bedenin artık evrimleşmediği bir noktaya geliyorsunuz. Bu biyolojik evrimin bir parçası olduğunuzu düşünüyorsunuz. Darwin’in resimlerine bakıyorsunuz. Geçmişin, insanımsı maymun resimlerine bakıyorsunuz ve “ Fiziksel biyolojinin evriminde bir basamak tahtasıyım” diyorsunuz. Hayır, o yolun da sonundasınız. Tam olarak, daha önce konuştuklarımızı da göz önüne alırsak, artık Atalara ait biyolojiniz evrimleşmiyor. Siz kendinizinkini yaratıyorsunuz. Kısaca , artık eski hat üzerinde evrimleşemezsiniz. Uyanışın bu noktasına ulaştığınızda o durur.

Spiritüalite kavramı bile evrimleşmeyi durdurur. Hm, evet. Çünkü bu, hala öğrenecek bir şeylerin varlığına işaret eder. Bu hala, bir sonra gelecek olan, istenen bir gelişme olduğunun işaretçisidir. Bu, spiralin hala spiral hareketini yaptığını gösterir. Ve bu, çok çok çok uzun bir süre daha, artık kendi içinde sonlanana kadar döner durur (Bir spiral çizer) Bu konudan daha önce bahsetmiştik. Bu evrim döngüsünü durdurur.

Bu ayrıca yaşamınızda gözle görülür bir değişim yaratır. Spiritüel yolculukta belirli bir noktaya geldiğinizde, artık evrimleşmezsiniz.. Korkutucu mu? Yaygın tepki “Hepsi bu mu? Hepsi bu mu? Daha zeki olamayacak mıyım? Daha sağlıklı olamayacak mıyım? Daha bilge olamayacak mıyım?” olmalı. Bu doğru ve bu iyi bir şey.

Öncelikle, bu sizi inanılmaz, inanılmaz miktarda sorumluluktan – can sıkıntısından da demeliyim - özgürleştirecek. Özgürlük eksikliği. İçinizde bir program var ve o size “Evrimleş. Evrimleş. Evrimleş. Daha iyiye gitmeliyim. Her gün daha bilge olmalıyım. Kendimi evrimden geçirmeliyim .” diyordu.” Bununla işiniz bitti. Tüm insanlar için demiyorum. Sizin için diyorum. Eğer dinliyorsanız, eğer buradaysanız işiniz bitti. Çok garip bir kavram ve rahatsız da edici.

Evrimleşmek, gene zihinsel bir yapı, bir fikir, tam olarak sizi spiral üzerinde sürekli dönmenizi sağlayan bir implant olma eğiliminde. Gelişmek, gelişmek ve gelişmek. Ruhun bile evrimleştiğini düşünüyorsunuz. Tanrısallık evrimleşiyor. Hayır evrimleşmiyor.

Olan şey şu… Bundan net bir şekilde bahsetmeme izin verin. Evrimleşmeyi bıraktığınızda ya da evrimleşmeye çalışmayı bıraktığınızda ki bu bence doğal olmayan bir süreç –bir bakıma, tam olarak değil ama bir bakıma doğal olmayan –kendi evriminizi  devam ettirmeye artık çalışmadığınızda, o büyük “Aha” anlarından birine ulaşırsınız. Ve o “Aha” anında, kazanılacak daha fazla şey olmadığını, kaybedilecek daha fazla hiçbir şey olmadığını, istenecek ya da arzulanacak hiçbir şey olmadığını anlarsınız.  Aniden o “Aha” anına ulaştığınız o dakikada, aniden anlarsınız ki, daha fazla evrim olmaz. Artık her şey yaşayan yükselişle alakalıdır.

Yaşadığınız her şeyin ardından şimdi, ruhunuzdaki tüm bilgelik, ruhla paylaştığınız diyelim, tüm o bilgelik – ruh, bilinç - … Ve bu arada, yaptıklarınızla ilgili önemli olan detaylar değildir. Ruhta Akaşik Kayıtlar yoktur. Dışarda dolaşan kocaman bir tane var diyenlerden burada ayrı düşeceğim. Detaylar evrenin umurunda bile değildir. Onlar zihinseldir ve üzerlerine sifon çekilecektir. Tüm detaylar – belirli bir yerde ve zamanda yaptıklarınız – hepsi tuvaletten aşağı gidecek, çünkü önemli değiller. Gerçekten de önemli değiller. Onlar zihinseldir. Onlar alakasızdır.

O, o zaman diliminde hissedilen ve deneyimlenendir. O, ruhun hatırladığıdır ve kozmosun hatırlayacağıdır.

Şükürler olsun ki ve size de şükürler olsun ki, – tüm detayları hatırlamayacaksınız ve hiç biri kocaman bir kozmik sabit diske kaydedilmiyorlar. Hayır, hepsi silindi bile. Şükürler olsun ki tüm detaylar silindi  – belirli bir günde ne giydiğin, birine ne söylediğin, bir barın yanından geçtiğinde ne düşündüğün, içeri girip bir şeyler içmek isteyip istemediğin. Bunların hepsi silindi ve geriye kalan tek şey öz, bilgelik ve deneyimdir. Geriye kalan budur.

Özünüzü yaşamak

Şimdi sizler bu harika bilince sahipsiniz ve o artık bilgelikle dolup taşıyor – taşıyor (Damla resmi çizer) Bu sanki peteklerini, kovanlarını inşa eden bal arıları gibi. Sürekli bu güzel nektarla içeriyi dolduruyorlar. O kadar çok ki, kendileri bile artık kontrol edemiyor, dışarı sızmaya başlıyor. Ama öylesine yere dökülmektense, gerçekten de değecek bir şeyin üzerine akmak istiyorlar – Bir kraker ya da bisküvinin üzerine veya bir bardak çayın içine. – Bu sizde de aynı. Uzun zamandır evrimleşiyor, evrimleşiyor, evrimleşiyorsunuz. Buna dur deme zamanı.

Şimdi, bunu almanın tam zamanı – bu özü, bu bilgeliği – ve onu yaşamanın. Kovana bal taşımayı bırakın ve onu yemeğe başlayın sevgili dostlar. Şuanda gerçekten de olması gereken bu. Evrimleşmeyi bıraktığınızda yaşamaya başlarsınız. Evrim sırasında zihinsel çabalarınızı durdurduğunuzda;

(a) Onun ne kadar doğal olmadığını anlarsınız.

(b) Onun ne kadar da tamamlanmaktan uzak olduğunu anlarsınız ve

(c) Gerçek keyfin – siz ve Ruh – o bilgeliği yaşamak olduğunu anlarsınız. Onu yaşamak.

Bilinciniz, Ruhunuz o bilgeliği paylaşmak istiyor. İstemek… Bu çok da doğru kelime değil. Onun şimdi deneyime geçmesini istiyor.

Nektar ya da öz, bilgelik olarak, güzel özler –ruh özü - olarak damıtılarak, deneyime dayalı bir şekilde o kovana, peteklere yerleştirildi. Ve şimdi deneyime geçmek istiyor. İlginç bir evrim sayılır. İlginç bir döngü diyebilirsiniz. Ama bunu yapabilmek için, bildiğiniz evrimin sona ermesini istiyor. Artık zihinsel evrim yok.

Bu artık başka bir kitap daha okumayacağınız ya da başka bir kursa gitmeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Kesinlikle öyle değil. Bu sadece özümüzün evrimleşme nedeni kalmadığı anlamına geliyor. Bu büyük bir fark çünkü tüm kaynaklarınızı ve enerjinizi evrime adarsanız, yaşamak için geriye hiç bir şey kalmaz. Şuan hepsini bir araya getirme anıdır.

Zihnin bir parçası çığlık atacak ve “Hayır ben gerçekten ama gerçekten evrimleşmeye devam etmek istiyorum. Yapacak çok şey var. Ben bunun peşini bırakmayacağım. Evrimleşmek, evrimleşmek ve evrimleşmek istiyorum ben” diyecek. Dostlarım, bu köpeğin kuyruğunu takip etmesi gibidir. Hiçbir yere varamazsınız. Köpek kuyruğunu yakaladığında ne olur? Aslında köpek kuyruğunu yakalamayı başardığında, bu tamamen köpeğin hayallerini, hedeflerini, heyecanını her şeyini yok eder. Köpek kuyruğunu yakaladığında dağılır gider. Bu nedenle artık evrime gerek kalmayan bir noktadayız. Şimdi zaman, yaşama zamanıdır.

Şimdi bazılarınızın sorduğu soruya gelelim “ Bu Adamus’un bize sorduğu hileli sorulardan değil mi? Özü yaşayarak, öz olarak, yaşam deneyiminin bir parçası olarak, seraba sahip olarak aslında hala evrimi devam ettirmiş olmuyor muyuz?” Sizi zeki filozoflar derim ben de size. O şekilde düşünmeyi bırakın. Gerçekten değil. Ciddiyim. Ciddiyim. Bu felsefik makyo saçmalığı ve bu sorunun cevabını bilmenin tek yolu onu yaşamaktır. O olmaktır. Onun hakkında düşünmeyi bırakın. Onu yapılandırmayı bırakın.

Gelmekte olan bu enerjilerin, sizi sevgi dolu bir biçimde parçalara ayırmasına izin verin. Oo hayır, eğlenceli olabilir. İnanılmaz olabilir. Keyifli olabilir. Özgürleştirici olabilir. Onlar bunu yapmak için buradalar. Tüm o kırık parçalar olmadan, tam ve bütün olarak kendinize, doğal halinize dönebilesiniz diye sizi ayırmak için buradalar.

Doğal Olmak

Şuan an doğal olmayan -  ilginç, garip, eşsiz – ama doğal olmayan bir oluş halindesiniz. Bu siz değilsiniz. Siz öyle olduğunu sanıyorsunuz. Bu nedenle “evrimleşmeyi bırakın” diyorum. Çünkü tüm yapmaya çalıştığınız insan yapısını evrimden geçirtmek. Siz en baştan beri, suni olan bir şeyi evrimden geçirmeye çalışıyorsunuz. İlginç bir deneyim.  Bunun bir yalan olduğunu söylemiyorum. İçinde gömülmüş pek çok yalan var, ama kendi başına o bir yalan değil. Bu sadece garip bir deneyimdi.

Ama şuanda, artık doğal oluş halinize, Ben olan halinize geri dönüyorsunuz. Ve o şuan sandalyenizde oturan kişi değil. O şuan sahip olduğunuz kimlik değil. Sizin doğal haliniz… o kimliğin bir parçası onun içinde; ama çok daha fazlası var. Çok daha fazlası.

Bir anlığına hayal edin. Tamamen çözülmüş yaşamayı hayal edin. Bir anlığına bunu hayal edin. Olaylara bulaşmadığınızı kastediyorum (Adamus kıkırdar) Burada bir örneğimiz var. Kamera 2, hadi Garreth’ın üzerinde odaklanalım. .Devam et. Yükselmiş Üstatlıktan kastın bu mu? Tabii bu. Gülebiliyor ve gülümseyebiliyor. Tabii ki!

Çözülmüş olmayı hayal edin. Bir sonra hangi adımı atacağınıza dair, tahmin oyunları oynamak zorunda kalmadığınızı hayal edin. Korku geldiğinde, daralma duygusu hissetmediğinizi hayal edin. Aklınıza tam güzel bir fikir geldiğinde, tam kendinizi iyi hissettiğinizde  korku çıkageliyor. Artık hayatla mücadele etmemeyi hayal edin. Gerçekten! Öğretmenler, ebeveyniniz, veçheleriniz, geçmiş yaşamlarınız ve diğer pek çok şeyden gelen eski boktan bilgilere dayanarak evrimleşmek zorunda olmadığınızı hayal edin.  Bunu başka kelimelerle söylediler: “Doğru olanı yapmalısın. Daha iyi olmalısın. Başarılı olmalısın.” Bu tamamen evrimleşmekle ilgili.

Spiritüel öğretmenleriniz, sevgili dostlar, spiritüel öğretmenleriniz bile, size evrimleşmeniz gerektiğini söylediler. Oo, bu büyük bir şeydi –spiritüel bir toplantıya gitmek ve “Ben senden daha çok evrimleştim ” demek. Şimdi içeri girip “Evrimi hiç iplemiyorum.  Umurumda değil. Hepiniz cehenneme gidebilirsiniz.” diyebilirsiniz. (kahkahalar) “Ben yolun sonundayım. Benim için evrim diye bir şey kalmadı.” Size garip garip bakacaklar. Ah evet. Gelecek hafta bunu yapma imkânınız olacak. Size “Bu da nereden geliyor böyle?” der gibi garip garip bakacaklar. Bu, siz “Çünkü ben yaşayan nefes alan özüm. Ben yaşıyorum evrimleşmiyorum.” dediğinizde olacak. Hmm kesinlikle.

Artık evrimleşmiyor olmaktan nasıl bir rahatlama geleceğini bir hayal edin. Ah, hala daha bir yanınız “ Hayır ama ara sıra birazcık evrim olabilir mi? Bunun şöyle olmasını istiyorum.” diyor olacak. “Fark edeceksiniz ki, evrim belirli bir amaca hizmet etti. Sizin başınızı döndürdü. Size deneyimler yaşattı. Ama buna başladığınızda  (Spiralin merkezini işaret ederek), kendinize geri döndüğünüzde… (Linda saatini işaret eder) Ah! Zaman hiç bir şeydir. Bitirmek üzereyim. Dramatik bir biçimde. “Adamus herkes çok yoruldu” der gibi saatini gösteriyor. Hayır, hayran kaldılar. Kesinlikle  hay… Gözleri kapalı ve arkalarına yaslanıyorlar çünkü derinlemesine içine daldılar. (Bazıları güler.)

Yolun sonu. Şimdi, sahip olduğunuz yaşayan biyolojinizin, ayrıntılar ve sorunlarından temizlenmiş zihninizin, aniden özle tanıştığı kendinize geri dönün. Aniden ruhun bu bilgeliğiyle tanışın. Ayrı oldukları için çok uzun süre birbiriyle savaşan, bu ikisi şimdi birbirlerini kucaklıyorlar. Ayrılış yanılgısının ardından, şimdi aslında hiç ayrılmadıklarını anlayın. Bir araya geliyorlar.

İstiyor… Hayır istemiyor, Cauldre. Doğru kelime değil. Bu güvenle alakalı. Bütünlenmeye izin vermekle alakalı. Güven burada üç dakikalık Merabh’ta oturup (Derin bir nefes alır.) “Vay canına biraz enerji hareket ettirdim. Bilinç hareket ettirdim. Hiç de çok çabalamak zorunda kalmadım” demektir. Bu güvendir. Bu güvendir. Ve ayrıca onun olmasına izin verir.

Bu güvenle alakalıdır, sevgili dostlarım, doğal olmakla alakalıdır. Doğal olmak. Olayları zorlamak, hiç de doğal değildir. Olaylar hakkında düşünmek doğal değildir. Yaşamda kazanmaya çalışmak doğal değildir. Hedefler doğal değildir. Spiritüel çalışmalar doğal değildir. Bunlardan hiç biri. Bu doğal olmayan bir haldir. Bedenden farklı bir frekans düzeyinde çalışan bir zihne sahip olmak, doğal değildir. Bu doğal değildir. Sanki ayrı parçalarmış gibi, zihniniz ve bedeninizden ve ruhunuzdan konuşmak doğal değildir. Bu nedenle buna, bilinç bedeni diyorum. Bunlar bütündür.

Doğal değildir – tüm bu enkarne ve reenkarne döngüsü. Doğal değildir. Bunlar ilginç deneyimlerdi, ama artık doğal oluş halimize geçmeliyiz. Hadi doğal enerji akışımıza dönelim. Acı çekmeden, nasıl yaşayacağımızı düşünmeden, bir sonraki an için endişelenmeden, özünüzü nefesle içinize çektiğiniz yaşama geri dönelim. O hep oradaydı.

Hadi derin bir nefes alalım, sevgili dostlar.

Evet, yeni profesör kürsümü dört gözle bekliyorum. Evet, gelecek ay tabii ki.

Bu Şaud’u bitirirken derin bir nefes alalım. Çalabileceğimiz biraz müzik olmalı.

Bitirirken size hatırlatmak istiyorum ki, gelecek ay bu aydınlanmaları hissetmeye başladığınızda, zihnin dışına çıkın. Onların hakkında düşünmeyi bırakın. Sadece gerçekleşmelerine izin verin. Serab’ı, onurlandırmayı, töreni yapın. Başınıza ne geldiği hakkında gerçekten şüphe hissetmeye başladığınızda; gerçekten kendi yaşamınız içinde yaşayıp yaşayamayacağınız, kendinize deneyim için izin verip veremediğiniz  hakkında şüpheye düştüğünüzde,  derin bir nefes alın ve unutmayın, haber muhabirlerinin söylediklerinin bir önemi yok.  Tüm yaratımdaki her şey mükemmeldir.

Sevgili dostlarım, tekrar buluşuncaya kadar ki bu, bu gece olabilir – ha ha ha! – Ben Adamus, hizmetinizdeyim. Teşekkürler. Teşekkürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder